Deyim yerindeyse Orta Doğu’da kazan kaynıyor. İran’dan İsrail’e yapılan füze saldırısının yankıları sürüyor. Bu füze saldırısı ne anlam ifade ediyor?
Hamas lideri İsmail Haniye’nin Tahran’da öldürülmesinin ardından İran’ın cevabı sert bir şekilde gelmiş oldu. İran’ın 13 Nisan 2024 tarihinden sonra ilk kez İsrail topraklarını vurmuş olması kayda değer bir gelişme. İran bir nevi İsrail’e “kırmızı çizgimiz var, onu geçemezsiniz” demiş oldu. İsrail’in İran’a karşı yeni bir hamlesi olursa İran tarafından hipersonik Fettah füzeleriyle yeni bir saldırı beklenebilir. Bu tüm coğrafyayı olumsuz etkileyebilecek bir hadise olarak karşımızda duruyor.
Bu füzelerin varlığı dünya için büyük bir tehdit teşkil ediyor öyle değil mi?
Elbette. Başta Türkiye olmak üzere Orta Doğu’da yer alan tüm devletler hesaplarını tekrar gözden geçirmeliler. Modern savaş esnasında sibernetik sistemlerin ortaya çıkışı ciddi bir kırılma noktasıdır. Siber savaşları önümüzdeki süreçte daha çok konuşacağa benziyoruz. Dijital savaş tehditlerine yönelik önlemler hızla alınmalıdır.
İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney, İsrail’e yönelik füze saldırısına ilişkin yaptığı açıklamada, “Allah’ın izniyle, direniş cephesinin darbeleri Siyonist rejimin yıpranmış ve çürümekte olan cesedi üzerinde daha güçlü ve acı verici olacaktır” dedi. Bu açıklama nasıl yorumlanmalı?
Savaş açma gücüne sahip olan Ali Hamaney’in ağzından çıkmasına pek fazla şaşırmadığım bir cümle. İran’daki iç ve dış siyaseti belirleme gücüne sahip bir isim. Hamaney’in söylemleri siyasi bir iradeden öte dini anlamda bir fetva niteliğindedir. Bu da göz ardı edilmemeli.
ABD Başkanı Joe Biden, ABD ordusuna İran saldırılarına karşı İsrail’in savunulması ve İsrail’i hedef alan füzeleri vurulması talimatı verdiğini açıkladı. Bu süreçte ABD yönetimi sizce samimi mi?
ABD yönetimi, “Orta Doğu’da savaşın genişlemesini ve yeni cepheler açılmasını istemiyoruz” diyor ancak bu söylemlerinde samimi olmalılar. İsrail’e silah teçhizatı ve mali hibe noktasında geri adım atmalılar. İcraat görmek gerekiyor.
İran ve İsrail arasında yaşanan gerilim uzun süreceğe benziyor öyle değil mi?
İran ve İsrail var olduğu müddetçe Orta Doğu’da mevcudiyet ve güç mücadelesi bitmeyecek. Orta Doğu’da İran’ın görmek istediği bir düzen var. İsrail ve ABD’nin görmek istediği başka bir Orta Doğu ütopyası var. İsrail ve İran arasında 1980’lerden günümüze uzanan bir satranç oyunu oynanıyor. Taraflar kolay kolay vazgeçmeyecektir.
“İsrail başarısızlığını örtbas etmek istiyor”
İsrail-Lübnan hattında yaşananlara gelecek olursak… İsrail işgal ordusu Gazze Şeridi’nden sonra günlerdir beklenen hamlesini yaptı, askerler karadan Lübnan’a girdi. Lübnan 50 yıl içinde dördüncü kez işgal edilmesi ne anlam ifade ediyor?
1975’den 1990’a kadar iç savaş yaşamış, kırılgan ve kendine özgü yapısıyla 1930’lardan beri nüfus sayımının yapılmadığı yorgun bir ülkeden bahsediyoruz. Bir yıldır Gazze’de insanlık suçu işleyen İsrail, İsrail-Filistin savaşının birinci yıldönümünde Lübnan'a girerek bir stratejik hamleyle toprak genişletme atılımında bulundu. Ayrıca İsrail Gazze’deki askeri başarısızlığını örtbas etmek istiyor. Bunun başarıya ulaşması ve stratejik bir kazanıma dönüşmesi bir hayli güç. İsrail’in elinde insan gücü ve ordusunun moral motivasyonu bulunmuyor. İsrail’in kendi siyasi ve askeri hedefleri ya da gücünü konsolide etmek için Lübnan topraklarında bunları yapmaması gerekiyor.
Lübnanlılar evlerini terk etmeye başladı. Çevre ülkelere ve Türkiye’ye gelecekleri konuşuluyor. Buna dair neler söylersiniz?
İsrail’in, dini ve kültürel açıdan zengin bir mozaiğe sahip olan Lübnan’da sivillere yönelik saldırıları yerleşik düzene zarar vermiş durumda. Yorgun ülkenin bir grup insanı da huzura erebilmek adına başka ülkelere göç etmeye başladılar. İlk seçenek olmasa bile Türkiye de Lübnanlı vatandaşlar için bir alternatif olarak karşımızda duruyor. Zamanında Filistin ve Gazze’den ayrılan insanların ülkelerine geri dönemediğini biliyoruz. Benzer durumu Lübnanlılar içinde üzülerek konuşabiliriz.
“İsrail’in küresel ekonomiye zararı oldukça büyük”
İsrail’in Orta Doğu’da kan ile beslenme arzusu küresel ekonomiyi de çıkmaza doğru sürüklüyor öyle değil mi?
Küreselleşen dünyada savaş ihtimalleri ve gerginlikler arttıkça dünya ekonomisinin de bundan olumsuz yönde etkileneceğini biliyoruz. Fakat buradaki asıl ve en önemli nokta şu; İran ve İsrail arasında şu anda sert güçle gerçekleşen bu çatışma hâli birçok devleti olumsuz etkileme potansiyeline sahip. Bu da küresel ekonominin bir süre daha toparlanamayacağı anlamına geliyor. Dünyayı kaosa sürükleyen İsrail'in aslında siyasi bir kazancı yok. Ancak küresel ekonomiye zararları oldukça büyük.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Orta Doğu’da çatışmanın genişletilmesini kınadı, acil ateşkes çağrısında bulundu. Bu çağrı karşılık bulur mu?
Kınamanın ötesinde somut eylemlerle “İsrail’e dur” denmesi gerekiyor. Ülkelerin İsrail’e yönelik somut ekonomik yaptırımlarda bulunmasının zamanı geldi de geçiyor. Siyaset sahnesinde ‘eylemsizlik’ kadar kötü bir şey yoktur.
Areda Survey’ın Türkiye genelinde gerçekleştirdiği araştırmaya göre, Amerikan Kongresi’nde Netanyahu’nun ayakta alkışlanması, Türk halkının yüzde 87’si tarafından utanç verici bir durum olarak tanımlandı. UCM’nin İsrail ordusuna yönelik “soykırım suçu” işlediğine yönelik verdiği hüküm, Türk halkının yüzde 90’ı tarafından destekleniyor. Son olarak bu sonuçlara dair neler söylersiniz?
Avrupa ve ABD’de var olan ikiyüzlülük ve çifte standart bu sene en çok konuştuğumuz ve şikâyet ettiğimiz husus oldu. ABD’nin devlet yapılanması içindeki Yahudi lobisinin varlığı, Yahudi dernekleri ve İsrail ile çıkar ilişkisi yapan diğer grupları göz önüne getirirsek Netanyahu’nun ayakta alkışlanması sürpriz değildir. Netanyahu rejiminin şu an ki ABD yönetimini bir parça rehin aldığını ve istediği doğrultuda yönlendirdiğini de ifade edebiliriz. 5 Kasım 2024 tarihinde gerçekleşecek ABD seçimleri ABD'nin İsrail'e desteğini değiştirmese de konuya bir parça etki edebilir. Bunu da zaman gösterecek.