}
30 April 2025

Alireza Khatami: “Farklı kültürler sinema dilimi zenginleştirdi”

Uluslararası alanda dikkat çeken “Öldürdüğün Şeyler” (The Things You Killed) filminin yönetmeni Alireza Khatami ile buluştuk. Sundance Film Festivali'nde “En İyi Yönetmen Ödülü”nü kazanan İranlı yönetmen ile filmini, sinema dilini ve farklı coğrafyalarda sinema yapmanın avantajlarını konuştuk.

Senaristliğini ve yönetmenliğini üstlendiğiniz “Öldürdüğün Şeyler” adlı film 25 Nisan’da sinemaseverlerle buluştu. Sundance Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan bu film izleyicilere ne vaat ediyor?

Filmimiz izleyicisine keder, hafıza ve kişisel yüzleşme temaları üzerinden yoğun bir psikolojik yolculuk sunuyor. Ayrıca hepimizin taşıdığı görünmez ama güçlü yaraları, özellikle de çözülmemiş travmaların hayatımızı ve ilişkilerimizi nasıl şekillendirdiğini araştırıyor. Dramatik gerilimi psikolojik gerilim unsurlarıyla harmanlayarak izleyiciyi filmin kahramanı Ali ile birlikte rahatsız edici gerçeklerle yüzleşmeye zorladık. Film, psikolojik derinliğinin ötesinde, kişisel mücadelelerin ataerkillik ve siyasi baskı gibi daha geniş sosyal meselelerle nasıl kesiştiğini de ele alıyor ve bu dış yapıların iç dünyalarımızı ne kadar yakından şekillendirdiğini ortaya koyuyor.

Film, hasta annesinin şüpheli ölümüyle sarsılan üniversite profesörü Ali'nin hikâyesini konu ediniyor. Senaryonun hikâyesini sizden dinleyebilir miyiz? Bu senaryoyu yazarken nasıl bir yaklaşım tercih ettiniz?

Anlatının kendisi kurgusal olsa da duygusal ve psikolojik boyutlar deneyimlerime dayanıyor. Senaryo, kişisel trajedilerimin araştırılmasından ve erkeklik krizini sorgulama arzusundan bir erkeğin kişisel kederinin ataerkilliğin mirasına, talep ettiği sessizliğe ve sonrasında bıraktığı zarara kadar uzanıyor. Abartılı dramaya başvurmadan duygusal tepkileri yakalamaya ve süreçte kendi içselleştirilmiş erkeklik kurallarımla yüzleşmeye odaklandım.

Diyalogları oluştururken nelere dikkat ettiniz?

Diyalogları oluştururken net ve özgün olmaya gayret ettim. Aşırı şiirsel veya yapay dilden kaçındım, bunun yerine doğal olarak gerçek konuşmadan ortaya dili kullandım. Amacım, her satırın karakterlerin içsel durumlarını yansıtmasıydı. İzleyiciyi dolaylı olarak yüzeyin altındaki alt metni ve duygusal katmanları yorumlamaya aktif olarak katılmaya davet etmek istedim.

Film, dram ve gerilim türlerini bir araya getirerek, izleyiciyi derin bir psikolojik yolculuğa çıkarıyor öyle değil mi?

Evet, kesinlikle. Film, izleyicileri Ali'nin psikolojik ortamına derinlemesine sokmak için kasıtlı olarak tür çizgilerini bulanıklaştırıyor. Gerilim unsurları gerilim ve gizem sağlarken, iç krizleri keşfetmek için dramatik hikâye anlatımından yararlanıyor. Bu kaynaşma sadece üslup değil, aynı zamanda işlevsel! Karakterin yaşadığı yönelim bozukluğunu ve kaygıyı yansıtıp, izleyiciyi doğrudan iç kargaşasına ve çözüm arayışına çekiyor.

“David Lynch’in filmleri bana karanlık tarafımı kucaklamayı öğretti”
Kimi sinema eleştirmenleri ve yazarlar filmin ana ilham kaynaklarından birinin David Lynch olduğunu söyledi. Böyle bir şey söz konusu mu?

David Lynch'in çalışmalarına derinden hayranım ve sinemanın neler yapabileceğine dair anlayışımı derinden şekillendirdi ancak filmin ana ilham kaynaklarından birisi olmadı. Lynch bana karanlık tarafımı kucaklamayı ve sinemayı sadece hikâyeler anlatmak için değil, duygusal ve bilinçaltı arazilere daha derine inmek için kullanmayı öğretti. “Öldürdüğün Şeyler” de Ali'nin psikolojik parçalanmasını yansıtan belirsiz bir yapı oluşturdum. Film; izleyicileri kendi sessizliklerini, gölgelerini ve miras kalan efsanelerini sorgulamaya davet eden bir ayna hâline geliyor.

Kayıp, unutulmuşluk ve kimliksizleşme gibi kavramlar filmlerinizde sıkça yer buluyor. Bunları tercih etmenizin özel bir sebebi var mı?

Bu temalar bende derin yankı uyandırıyor. Çünkü evrensel, varoluşsal mücadeleleri temsil ediyorlar. Son yirmi yılda birkaç ülkede göçebe bir hayat yaşadım ve kişisel hatırlama veya unutma eyleminin bazı güçler tarafından sürekli olarak nasıl şekillendirildiğini ilk elden gözlemledim. Kimi iktidar rejimleri genellikle kimlikleri yeniden şekillendirmek ve muhalefeti bastırmak için kolektif hafızayı manipüle edebiliyor.

Peki, unutulmuşluk sizi neden bu kadar ilgilendiriyor?

Unutkanlık beni hem koruyucu bir mekanizma hem de bir trajedi olarak ilgilendiriyor. İyileşmenin unutmamızı gerektirebileceği ancak unutmanın kendimizi kaybetme riski taşıdığı bir paradoks. Bu kavramları tekrar tekrar keşfederek, izleyicileri kim olduğumuz, ne taşıdığımız ve hem kişisel hem de siyasi tarihin içimizde nasıl yaşadığı hakkında temel, bazen rahatsız edici diyaloglara dâhil etmeyi amaçlıyorum.

“Kültürlerarası bir bakış açışı geliştirmiş olmam çok önemli”
Sinemacının farklı kültürlerde çalışması, sanatsal bir etkileşim ve kültürel zenginleşmeye zemin yaratır. Siz de bugüne dek farklı kültürlerde (İran, Şili, Avrupa) yaşama ve çalışma imkânı buldunuz. Bu durum sinemasal anlatınızı nasıl etkiledi?

Farklı kültürlerde yaşamak sinema dilimi derinden zenginleştirdi. Her kültür, benzersiz hikâye anlatma gelenekleri ve görsel hassasiyetler getirdi, anlatı yaklaşımımı genişletti ve nüanslı, kültürlerarası bir bakış açısı geliştirmeme yardımcı oldu. Göçebe bir yaşam sürdüğüm son yirmi yıl boyunca, hikâyelerin sonradan düşünülmediğini gerekli olduklarını anlamaya başladım. Annelerimiz tarafından beslendikten hemen sonra, aradığımız hikâyeler...

 “Hikâye” kavramını kendi pencerenizden nasıl tanımlarsınız?

Toplulukları ve ulusları bir arada tutan ya da onları parçalayarak soykırıma ve savaşa yol açan yapıştırıcıdırlar. Bu küresel yolculuk bana hikâye anlatımının sadece bir ifade aracı olmadığını, bir hayatta kalma eylemi ve derin bir sorumluluk olduğunu, kimliği nasıl oluşturduğumuzu, hafızayı nasıl koruduğumuzu ve geleceği nasıl hayal ettiğimizi şekillendirdiğini gösterdi.

Kültürlerarası anlatı kurarken, izleyiciyle evrensel bağ kurmayı nasıl başarıyorsunuz?

Evrensel bağlantılar kurmak, yalnızca kültürel özelliklerden ziyade paylaşılan insan duygularına ve gerçeklerine odaklanmayı gerektirir. Filmlerimin bağlamları kültürlerarası olsa da aşk, kayıp, korku ve umut gibi duyguların evrensel olduğunu unutmamak gerekir.

Bir sinemacı olarak mesleğinizi yaparken temel motivasyon kaynağınız nedir?

Kariyerimin bu aşamasında, beni en çok harekete geçiren şey, kendi karanlığımın derinliklerine dalma ve içimdeki canavarla konuşma dürtüsüdür. Hepimizin böyle canavarlar taşıdığına inanıyorum. Korkular, pişmanlıklar, bastırılmış arzular gibi… Filmlerim aracılığıyla kişisel mücadeleleri geniş yankı uyandıran karakterler sunarak bu karanlığı olabildiğince açık ve dürüst bir şekilde ifade etmeye çalışıyorum. Bunu yaparken izleyicilere sadece bir ayna değil, hesaplaşma ve tanınma için ortak bir alan sunmayı umuyorum.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...