}
21 November 2024

Adam Fawer: “Popülerliğimi Türklere borçluyum”

18 dile çevrilen "Olasılıksız" adlı romanıyla tanınan dünyaca ünlü yazar Adam Fawer, yeni kitabı "Mobius"u Türkçe olarak okurlarla buluşturdu. Fawer ile yeni kitabını, yazarlık yolculuğunu, yapay zekânın yazım dünyasına etkilerini, Türk okurlar tarafından sevilme nedenini ve yazma rutinini konuştuk.

Kaleme aldığınız eserlerle ülkemizde ve dünyada ciddi bir hayran kitlesine sahipsiniz. Yeni kitabınız “Mobius”u konuşmadan önce yazarlık yolculuğunuzun nasıl başladığını anlatır mısınız?

Yazarlar her zaman benim kahramanlarım olsa da yazmak, izlediğim son yollardan biriydi. Önce Wharton İşletme Fakültesi'ne gittim, ardından Stanford Üniversitesi'nden MBA diplomamı aldım. Daha sonra yeni kurulan şirketlerde çalıştım, halka arz edilmeden önce birine katıldım ve başka bir şirketin ekibine dâhil edildim. Ardından başarısız olan bir şirketin kurucu ortağı oldum. Ondan sonra tükendim! Açıkçası her zaman bir roman yazmak istemiştim, bu yüzden denemeye karar verdim. “Olasılıksız” yazdığım ilk kitaptı ve henüz 31 yaşımdaydım. Dürüst olmak gerekirse keşke geriye dönüp daha erken başlayabilseydim diyorum ama ne yazık ki bir zaman makinesine sahip değilim. Gençlere; “Yazar olmak için hiçbir zaman çok erken veya çok geç değildir” diyerek mesaj vermek isterim.

Okuyucularınızla kurduğunuz ilişkiyi nasıl tanımlarsınız?

Bütün okuyucularımı seviyorum ama Türk okuyucularımla çok fazla muhabbet ettiğim için özel bir bağım var. Karanlık zamanlarında kitaplarımın onlara yardımcı olduğunu, düşünme biçimlerini değiştirdiğini, okumayı sevmeyi öğrettiğini ve onlara fizik eğitimi konusunda ilham verdiğini söylediler. Açıkçası Türk halkının kitaplarıma bu kadar güçlü yaklaşması beni çok şaşırttı.

“Türk halkı için yazmaya devam ediyorum”
Okurlardan aldığınız geri dönüşler, yazma sürecinizi nasıl etkiliyor?

Geri bildirimler yazma sürecimi en iyi şekilde etkiliyor. Türk halkı için yazmaya devam ediyorum. Popülerliğimi onlara borçluyum ve bu yüzden daha da fazlasını sunmak niyetindeyim.

Yazarken bir disiplin ya da rutin oluşturuyor musunuz? Günlük yazma alışkanlıklarınız var mı?

Yazımın yaratıcı aşamasındayken (ileriye dönük bir yol arayarak boş sayfaya bakarken), her gün, hatta hafta sonları bile yazmaya çalışıyorum. Genelde 1.500-2.000 kelime yazıyorum ama bazen 500’e kadar düşüyor. Benim için önemli olan her gün yazmak, böylece hikâyenin aklımda taze kalması. Sürecimin diğer kısmı düzenleme yapmamak, kelime seçimi konusunda sıkıntı çekmemek ve ilk taslağı tamamlayana kadar asla arkama bakmamak. İlk taslak tamamen hikâye ve karakterlerle ilgili, başka hiçbir şeyle ilgili değil. Sonra geri dönüp düzenleme yapıyorum. İlk taslaklarım genellikle oldukça uzundur, yaklaşık 1.000 sayfadır. Düzenleme yaparken hikâyeyi ileriye taşımayan her bölümü, paragrafı, cümleyi ve kelimeyi ortadan kaldırarak ikiye ayırmaya çalışıyorum.

Okuyucularla buluşturduğunuz "Mobius"a geçecek olursak… Kaleme aldığınız bu kitap neyi anlatıyor?

“Mobius”, ailesi ve kariyeri arasında denge kurmak için mücadele eden Caleb adında bir teknoloji girişimcisinin hikâyesini konu alıyor. Trajik bir kayıp yaşadıktan sonra, gelecekten mesaj alma yeteneğini geliştiren Caleb, girişimcilik yönünü keşfeder. Eğer zamanda yolculuk yapabilirlerse geriye dönüp en büyük başarısızlığını düzeltmenin mümkün olup olmayacağını merak ediyor. Kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan Caleb’in, kaybettiği her şeyi kazanma olasılığını keşfetmesi işleniyor.

Bu kitabı Türkçe olarak yayımlamaya nasıl karar verdiniz?

April Yayıncılık’ın kurucusu Egemen Kemal İpek’in destekleri yadsınamaz. 2006’da “Olasılıksız”, 2007’de ise “Empati”yi yayımladıktan sonra 2009 yılında kendisiyle yollarımız kesişti. “Mobius” vasıtasıyla da beni Türkiye’ye davet ederek gururlandırdı. Görüşmeler sonrasında kitabı Türkçe yazmaya karar verdim.

“Dizi, film ve günlük hayat manzaralarından ilham alıyorum”
Okurlardan ne yönde tepkiler alıyorsunuz?

Türk okurlarımdan gelen tepkiler inanılmazdı ve birçoğu “Mobius”u başyapıtım olarak nitelendirdi. Şahsen ben bunun bugüne kadarki en iyi kitabım olduğunu düşünüyorum. “Olasılıksız”ın ağabeyi diyebilirim.

Kitabı okuyan bir kişi sosyal medyada "‘Cohorence’ filminden ilham alınmış gibi görünüyor" yorumunu yaptı. Böyle bir şey söz konusu mu?

“Coherence”ı gördüm ve oldukça beğendim. İlham olup olmadığına gelince, her türlü dizi, film ve günlük hayat manzaralarından ilham aldığımı söyleyebilirim. En sevdiğim zaman yolculuğu filmleri arasında “Primer”, “Predestination”, “Terminatör 1”, “Geleceğe Dönüş” ve “Bill & Ted'in Mükemmel Macerası” geliyor.

“Mobius” ile vermek istediğiniz temel mesaj neydi?

Her okuyucunun mesaja kendisinin karar vermesi gerektiğini düşünüyorum. Bir sanatçı sanatı yaratır ancak bir kez dünyaya yayıldığında artık ona sahip değildir, dolayısıyla yorumlamak onun işi değildir. Bununla birlikte keşfetmek istediğim ana tema, hayatınıza dönüp bakmak ve pişmanlıklarımız üzerine kafa yormaktı.

Şu anda yeni bir proje üzerine de çalışıyorsunuz bildiğim kadarıyla…

Evet, yeni bir kitabın yarısındayım. “Mobius” ile aynı evrende geçiyor ve hatta onun karakterlerinden birini paylaşıyor. Kaleme alacağım bu kitap için feromon bilimini araştırıyorum.

“Türk okuyucular kitaplarımdaki temaları seviyor”
Türk okurlarla kurduğunuz duygusal bağa gelecek olursak… Türkiye’de bu denli ilgi görmenizi nasıl açıklarsınız?

Bunu dört başlık altında açıklayabilirim. İlki şans! “Olasılıksız”ı 20 ülkede yayımlandım ve her birinde popüler olma şansım vardı ve Türkiye'de attığım zarlar düşeş geldi. İkinci ise inanç. April Yayıncılık’ın kurucularından Egemen Kemal İpek romanıma o kadar inanıyordu ki bazen bunu büyük bir irade gücüyle başardığını düşünüyorum. Üçüncüsü ise temalar diyebilirim. “Olasılıksız”, kader ve eylemlerimizin sonuçlarıyla ilgili temaları ele alıyor. Bunların hepsi Türk insanının üzerinde çok düşündüğü temalar, dolayısıyla romanım diğer kültürlerden insanlardan daha fazla yankı uyandırdı. Dördüncüsü ise istihbarat. Türk okuyucular, dünyanın en akıllı okuyucularıdır.

Okuyucularımızdan övgüyle bahsettiniz ancak TÜİK'in “Yaşam Kalitesi Modülü” tarafından yapılan araştırmaya göre; Türkiye'de 15 yaş üstü bireylerin %69'u son bir yılda hiç kitap okumadı. Sizin de Türkiye'de pek çok insana kitap okumayı sevdirdiğiniz biliniyor. Bu konuya dair ne söylersiniz?

Bir hayli yürek parçalayıcı bir istatistik. Köpeğim Loki ile oynadıktan sonra kitap okumak en sevdiğim boş zaman etkinliğimdir. Bence daha fazla insan düzenli olarak kitap okursa daha mutlu ve huzurlu bir dünyada yaşarız. İnsanlara kitapları sevdirmek ise bir yazarın alabileceği en büyük iltifattır. Bu beni daha harika kitaplar yazmaya motive ediyor ve bu yüzden Türk okuyucularımı seviyorum.

Son olarak tüm dünyanın dilinde olan yapay zekâya da değinelim… Gelecekte yapay zekâ ile kitap yazmak mümkün olacak. Bu durum hakkında ne düşünüyorsunuz? Yapay zekânın yazım dünyasına ne gibi etkileri olacak?

Şu anda yapay zekâ harika bir düşünce ortağıdır. Ona “Bir lüks restoranın on özelliği nedir?” gibi sorular sorabiliyorum. Bence çok yakın bir gelecekte, örneğin 1-2 yıl içinde, yapay zekâ roman yazabilecek ve hatta bazılarının eğlenceli bile olacağına bahse bile girerim. Ancak romanların biraz yapay hissettireceğini ve gerçek insanlıktan yoksun olacağını düşünüyorum. Yapay zekânın edebî eser yazabilmesinin biraz zaman alacağını düşünüyorum.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...