15 February 2025

Türkiye’nin kültürel mirasını geri kazanma mücadelesi

Türkiye'nin tarihî eserleri geri getirme politikasını, bu alandaki başarılarını ve karşılaşılan zorlukları izleyerek yakın zamanda gündeme gelen Marcus Aurelius heykelinin geri getirilme hikâyesini detaylı olarak ele alıyoruz.

Türkiye, zengin tarihî ve kültürel mirasıyla dünyada eşsiz bir konuma sahip. Ancak geçmişte yaşanan çeşitli olaylar sonucunda bu mirasın önemli bir kısmı, yurt dışına kaçırılmış veya çeşitli yollarla ülke dışına çıkarılmıştı. Son yıllarda Türkiye Cumhuriyeti, bu kültürel varlıkların geri getirilmesi için yoğun bir çaba gösteriyor. Cumhuriyet dönemi boyunca, özellikle de son yıllarda, yurt dışına kaçırılan eserlerin geri getirilmesi Türkiye’nin kültürel mirasını koruma ve tanıtma politikasının önemli bir parçasını oluşturdu. Bu politika; yasal düzenlemeler, uluslararası iş birliği, diplomatik girişimler ve bilimsel çalışmalar gibi çeşitli araçlarla yürütüldü.

Türkiye, tarihî eser kaçakçılığıyla mücadele konusunda uluslararası alanda etkin bir rol oynadı. UNESCO’nun 1970 tarihli “Kültür Varlıklarının Yasa Dışı İthal, İhraç ve Mülkiyet Transferinin Önlenmesi Sözleşmesi”ne imza attı ve bu sözleşme çerçevesinde çeşitli ülkelerle ikili anlaşmalar yaptı. Bu anlaşmalar, eserlerin iadesi sürecini kolaylaştırdı ve iş birliğini artırdı. Ayrıca Türkiye’nin kendi iç mevzuatında da tarihî eser kaçakçılığına karşı caydırıcı hükümlere eklemeler yapıldı. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, bu alandaki temel yasal düzenleme olarak öne çıkar. Bu kanun, tarihî eserlerin korunması, kaçakçılığın önlenmesi ve yurt dışına çıkarılan eserlerin geri getirilmesi konularında kapsamlı hükümler içerir.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, son yıllarda kaçırılan eserlerin tespiti, takibi ve geri getirilmesi konusunda önemli çalışmalar yürütüyor. Bakanlık bünyesinde oluşturulan özel ekipler, eserlerin izini sürüyor; müzelerle ve uluslararası kuruluşlarla iş birliği yapıyor. Bu ekipler, yurt dışındaki müzayedeleri takip ediyor, şüpheli eserleri tespit ediyor ve gerekli hukuki süreçleri başlatıyor.

Bakanlık ayrıca Interpol gibi uluslararası kuruluşlarla da iş birliği yaparak eserlerin bulunması ve iadesi için çalışmalar yürütüyor. Bu iş birliği, özellikle kaçak yollarla yurt dışına çıkarılan eserlerin tespiti ve iadesi konusunda önemli başarıları beraberinde getirdi.  Türkiye, tarihî eserlerin iadesi konusunda diplomatik kanalları da etkin bir şekilde kullanıyor. Dış İşleri Bakanlığı ve yurt dışındaki diplomatik temsilcilikler, bu konuda önemli roller üstleniyor. Özellikle müzeler ve özel koleksiyonlarda bulunan Türkiye kökenli eserlerin iadesi için yoğun diplomatik çabalar gösteriliyor. Hiç şüphesiz eserlerin Türkiye’ye ait olduğunun kanıtlanması, iade sürecinin en kritik aşamalarından biri olarak dikkat çekiyor. Bu nedenle Türkiye’nin bilim insanları ve arkeologları, eserlerin kökenini ve tarihini ortaya çıkarmak için detaylı araştırmalar yapıyorlar. Bu çalışmalar, eserlerin Türkiye’den kaçırıldığını kanıtlamak ve iade taleplerini güçlendirmek için kullanılıyor.

Son yıllardaki başarılar

Türkiye, son yıllarda yurt dışına kaçırılan birçok önemli eseri geri getirmeyi başardı. Bu başarılar hem Türkiye’nin uluslararası alandaki etkinliğini göstermesi hem de kültürel mirasının korunması konusundaki kararlılığın vurgulanması bakımından çok kıymetliydi. Son yıllarda geri getirilen bazı önemli eserleri şöyle sıralayabiliriz:

Yorgun Herakles heykeli: Roma dönemine ait olan bu heykel, 1980 yılında İtalya'da bulundu ve 2011 yılında Türkiye’ye iade edildi.

Elmalı sikkeleri: Likya dönemine ait olan bu sikkeler, 1984 yılında Elmalı’da bulundu ve bir kısmı yurt dışına kaçırıldı. 1999 yılında bir kısmı Türkiye’ye iade edildi.

Zeugma mozaikleri: Antik döneme ait olan bu mozaikler, 2000 yılında Gaziantep’teki Zeugma Antik Kenti’nde bulundu ve bir kısmı yurt dışına kaçırıldı. 2005 yılında ise bir kısmı Türkiye’ye iade edildi.

Troya Hazinesi eserleri: 1863 yılında Heinrich Schliemann tarafından bulunan bu eserlerin bir kısmı yurt dışına kaçırıldı ve çeşitli zamanlarda Türkiye’ye iadeleri sağlandı.

Sultan II. Abdülhamid’e ait eşyalar: 2005 yılında İngiltere’den iade edildi.

Eserler getirilirken hangi zorluklarla karşılaşıldı?

Eserlerin geri getirilmesi süreçlerinde, çeşitli zorluklarla karşılaşıldı. Özellikle eserlerin nerede olduklarının tespit edilmesi hayli meşakkatli ve dikkat isteyen süreçlerdi. Özel koleksiyonlarda bulunan eserler için bu durum daha da ciddi problemlere sebep olabiliyor. Eserlerin Türkiye’ye ait olduğunu kanıtlamak da kimi durumlarda oldukça zor olabiliyor. Eser uzun yıllar önce kaçırılmışsa Türkiye’deki kazılardan çıkarıldığının tespit edilmesi için sanat tarihçileri hayli zor mesailer harcamak durumunda kalıyorlar. İade süreci genellikle uzun ve karmaşık hukuki süreçleri içeriyor. Bazı ülkelerin yasaları da eserlerin iadesini zorlaştırabiliyor. Bazı müzeler veya koleksiyoncular da eserlerin iadesine direnç gösterebiliyorlar. Bazı durumlarda, ülkeler arasındaki diplomatik ilişkiler iade sürecini etkileyebiliyor.

Bu konularda sivil toplum kuruluşları ve gönüllüler de tarihî eser kaçakçılığıyla mücadele konusunda önemli bir rol oynayabiliyorlar. Bu kuruluşlar, farkındalık yaratıp kamuoyunu bilgilendirerek eserlerin tespiti konusunda araştırmalar yapabiliyorlardı. Ayrıca uluslararası platformlarda Türkiye'nin tezlerini savunarak eserlerin iadesi konusunda destek sağlıyorlar.

Türkiye, gelecekte de tarihî eser kaçakçılığıyla mücadeleye kararlılıkla devam edecek. Amaç, yurt dışına kaçırılan tüm eserlerin geri getirilmesi ve kültürel mirasın korunması. Bu kapsamda uluslararası iş birliğinin daha da güçlendirilmesi, yasal düzenlemelerin güncellenmesi ve kamuoyunun farkındalığının artırılması hedefleniyor. Ayrıca teknolojik imkânlar kullanılarak eserlerin tespiti ve takibi konusunda daha etkin yöntemler geliştirilmesi amaçlanıyor.

Marcus Aurelius heykelinin geri getirilme hikâyesi

Türkiye’nin kültürel mirasını geri kazanma mücadelesinin en güncel ve önemli örneklerinden biri, Marcus Aurelius heykelinin geri getirilmesi. Bu eşsiz bronz heykel, Antik Çağ’ın en nadide eserlerinden biri olarak kabul ediliyor ve ne yazık ki 65 yıl önce Burdur'dan çalınmıştı. Marcus Aurelius’un bu heykeli, Roma İmparatoru’nu bir filozof edasıyla tasvir eder. Milattan sonra 2. ve 3. yüzyıllara ait olduğu tahmin edilen heykel, 1960’lı yıllarda Burdur’daki Boubon Antik Kenti’nde yapılan kaçak kazılar sonucu yurt dışına kaçırılmıştı. O günden beri Türkiye’nin gündeminde olan heykel, uzun yıllar Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Cleveland Sanat Müzesi’nde sergileniyordu.

Marcus Aurelius heykelinin geri getirilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı yoğun çalışmalar yürüttü. Bu süreçte, New York Manhattan Bölge Savcılığı ve Amerikan İç Güvenlik Soruşturmaları Birimi ile iş birliği yapıldı. Bu iş birliği, sadece Marcus Aurelius heykelinin değil; aynı zamanda Boubon kökenli diğer değerli eserlerin de Türkiye'ye dönmesini sağladı. Bakanlığın uzun yıllardır süren çalışmaları ve bilimsel veriler, heykelin Boubon Antik Kenti’ndeki Sebasteion yapısına ait olduğunu kesin bir şekilde kanıtladı. Bakanlığın arşiv belgeleri, akademik araştırmalar ve antik kentteki kazı çalışmaları, heykelin asıl yerini tüm açıklığıyla ortaya koydu.

Cleveland Sanat Müzesi, heykelin iadesine karşı çıkarak heykelin kökeninin kesin olmadığını iddia etti. Bu durum, geri getirme sürecini zorlaştırdı ve uzattı. Ancak Türkiye’nin sunduğu bilimsel veriler ve detaylı analizler, müzenin bu iddialarını çürütmeyi başardı. Bu süreç, Türkiye’nin kararlılığını ve kültürel mirasına verdiği değeri bir kez daha gözler önüne serdi. Aynı zamanda uluslararası hukuk ve diplomasi alanlarında Türkiye'nin etkinliğini de gösterdi.

Marcus Aurelius heykelinin Türkiye’ye iadesi, bir eserin geri dönüşünden çok daha fazlasını ifade ediyor. Bu olay, Türkiye için kültürel bir zafer olmanın yanı sıra, tarihî eser kaçakçılığına karşı uluslararası alanda verilen mücadelenin de önemli bir simgesi hâline geldi. Bu başarı, aynı zamanda Türkiye’nin kültürel mirasını koruma konusundaki kararlılığını ve başarısını gözler önüne serdi.

Türkiye'nin son yıllarda yurt dışındaki tarihî eserlerin geri getirilmesi konusundaki politikası ve çabaları, önemli başarılar elde etti. Marcus Aurelius heykelinin geri getirilmesi, bu başarıların en güncel ve dikkat çekici örneklerinden biri olarak dikkat çekici. Bu süreç, Türkiye'nin kültürel mirasına sahip çıkma konusundaki kararlılığını ve uluslararası alandaki etkinliğini gösteriyor. Ancak geri getirilmesi gereken daha birçok eser bulunuyor ve çalışmalar devam ediyor.

Gelecekte, Türkiye'nin bu alandaki çabalarını daha da artırması bekleniyor. Uluslararası iş birliğinin güçlendirilmesi, yasal düzenlemelerin güncellenmesi, teknolojik imkânların daha etkin kullanılması ve kamuoyu farkındalığının artırılması, bu çabaların odak noktaları olacak. Türkiye'nin kültürel mirasını geri kazanma mücadelesi, geçmişe ait eserlerin geri alınmasının çok ötesinde ulusal kimliğin ve tarihî değerlerin korunması açısından büyük önem taşıyor. Bu mücadele, ülkenin kültürel diplomasi alanındaki etkinliğini artırıyor ve uluslararası platformlarda Türkiye'nin konumunu güçlendiriyor.

Marcus Aurelius heykelinin geri getirilmesi hikâyesi, bu mücadelenin ne kadar karmaşık ve zorlu olabileceğini, aynı zamanda da kararlılık ve bilimsel yaklaşımla nasıl başarıya ulaşılabileceğini gösteriyor. Hiç şüphesiz bu başarı, gelecekteki iade çalışmaları için de önemli bir örnek teşkil edecek.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...