12 November 2024

Toplumu yansıtan dünya olarak yapay zekâ ve kadın

KADEM’in düzenlediği 6. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nin konusuydu “Yapay Zekâ ve Kadın”. Yapay zekâ teknolojileri, kadın hakları ve cinsiyet eşitsizliği konularında sorunlara dair çözüm sunabilir mi; yoksa toplumun cinsiyet kodlarını yeniden üreteni olabilir mi?

8-9 Kasım 2024 günleri arasında KADEM’in 6. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi gerçekleşti "Yapay Zekâ ve Kadın" konu başlığıyla... Zirveye katılan yurt içi ve yurt dışından birçok uzman, girişimci, veri bilimci ve akademisyen tarafından yapay zekânın toplumsal cinsiyet normları ve sorunları üzerine etkisi tartışıldı. Yapay zekâ teknolojisi; toplumsal cinsiyet normlarını yansıtıyor mu, bu normları değiştirme veya daha âdil hâle getirme potansiyeline sahip mi, kadınlar için ne gibi olumlu ve olumsuz etkileri olabilir gibi sorular etrafında çeşitli oturumlar düzenlendi. Sorular kıymetliydi, verilen cevaplar da öyle. Elbette verilen cevaplar tek bir yerde kilitlendi, çünkü temeldeki çözüm yapay zekâda değildi. Veriler bizdik, yaşadığımız, dönüştürdüğümüz, içinde bulunduğumuz dünyaydı. Yapay zekâda işlenen veri tabanı ve o tabandaki eşitsiz düzenek bizim sunduklarımızdı, dilimizdi, deneyimlerimizdi. Bu sebeple endişe duyulması gereken konu; yapay zekânın ürettikleri değil, üretmek için topladığı bilgilerdeki biz olmalıydık. Biz değişemiyorsak yapay zekâyı nasıl bir değişime zorlayabilir, onu yönetebilir ya da hiç değilse dijital alanda eşitsiz ve taraflı dilden sıyırabilirdik? Burayı düşünmek önemli.

Bir de bu tartışmanın diğer boyutu var. İnsandan daha zeki olmadığını bildiğimiz fakat engin bir data havuzu sayesinde toplumsal hafızaya bizden daha hâkim olan yapay zekâ, adil bir şekilde geliştirildiği ve işlendiği takdirde cinsiyet eşitsizliğine dair çözüm sunabilir miydi, şartları iyileştirme noktasında öneri hazırlayabilir miydi, bize yardımcı olabilir miydi? Mümkün, üzerine tartışan akademisyenler ve veri bilimcileri bunun mümkün olduğuna işaret ediyorlar. Peki, bu üstün performansı yapay zekâdan beklemekten ziyade yine bu misyonu, toplum olarak biz devralmalı değil miydik? Hepimizin hemfikir olduğu yerden bir adım öteye gidip zirveye dönelim.

Eril tahakkümün dijital aynası

Dünyanın her yanında kadına yönelik ekonomik, sosyal, kültürel eşitsizliğe dair çalışmalar fiziki şartlar içerisinde yapılmaya çalışıldığı gibi teknolojinin her alanında da bu adımlar elbette atılıyor, atılmalı da. Küresel boyutta yaşanan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yapay zekâ algoritmalarına yansıması fiziksel dünyada pek çok alanı da etkiliyor çünkü. Örneğin iş alımlarında çoğu şirket, yapay zekânın seçimlerine güveniyor fakat yapay zekânın seçimlerinde öncelikli tuttuğu “beyaz ve erkek” oluyor genellikle. Kadınlar eril dünyanın dijital seçimlerine tabi tutulduğunda da eleniyor böylelikle, istihdam edilmede şansları azalıyor. Dolayısıyla algoritmaların taraflı ve eşitlik gözetmeden yaptıkları bu seçim, sorunları besleyebiliyor. Bu sebeple tartışılması, alternatif çözümlerin aranması oldukça kıymetli. Hatta dezavantaj gibi görünen olgunun iyileştirme neticesinde pek çok soruna çözüm üretmede yardımcı olabileceği ihtimali de oldukça önemli. Bu noktadan bakıldığında KADEM’in düzenlediği zirve, kadın çalışmalarında ufuk açıcı bir perspektif sunuyor. Tartışmaların uluslararası boyutta açılması, alanda çalışma yapan uzmanlarla saha deneyimleri üzerinden konuşulması; literatürü ve pratik çalışmaları olumlu etkileyeceği açık. Ayrıca yapay zekâ teknolojileri üzerine çalışan kadın yazılımcıların ve veri bilimcilerinin zirvedeki varlığı hem teşvik edici hem de bu alandaki çalışmalarda cinsiyet tarafsızlığının sağlanabileceğine dair umut verici.

Veriler, kimlikler, dijital hâller, dünyalar…

8 Kasım Cuma günü zirvenin açılışı yapıldı. KADEM Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konu özelindeki konuşmaları ile başladı program. Resmî açılışın ardından 9 Kasım Cumartesi sabahından itibariyle oturumlarda konuşmacılar, konuklarla buluştular. “Yapay Zekâ, Bilgi Üretimi ve Algoritmalar” başlıklı ilk oturumda Dr. Ravza Altuntaş Çakır moderatörlüğü ile Birleşmiş Milletler Sekreterliği’nde Veri ve Yapay Zekâ Şefi olarak görev yapan Lambert Hogenhout, Innovative Solution Partners adlı bilişim danışmanlık şirketinin kurucu ortağı ve CEO’su Mariyah Saifuddin, Batman Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı’nda görev yapan Prof. Dr. Ömer Faruk Ertuğrul, İstinye Üniversitesi Yönetim Bilişim Sistemleri’nde çalışmalar yapan Prof. Dr. Şebnem Özdemir araştırmalarını, gözlemlerini anlattılar.

Vurgulanan genellikle yapay zekânın gelişimi ile birlikte artık sadece veri toplamadığı, içerik ürettiğiydi, dolayısıyla büyük bir dil modelinin oluşturulması şarttı. Nitekim yapay zekâ dil olarak toplumun eril dilini yansıtır hâlde içerik üretiyor; daha tarafsız, yansız ve eşitlikçi bir dile sahip olabilmesi için de bunu öğrenmesi gerekiyor. Lambert Hogenhout “Yapay zekâ başlangıçta sorulara cevap verebilme üzerine tasarlanmamıştı. Artık bunun çok daha ötesine geçti. Cevap verebilme özelliği olduğunu bilseydik veriler konusunda daha dikkatli olabilirdik. Otomatik içerik oluşturma sistemleri sadece cinsiyetçi olmuyor, aynı zamanda kültürel perspektifi de çok dar kalabiliyor. Bunun için verileri değiştirmek sonucu etkilemeyecektir; çünkü yapay zekâ istatistikle öğrenir, bu sebeple de toplumun önyargılarını yansıtır. Çözüm için ise ancak yeni yapay zekâ modelleri geliştirilmesi, organizasyon çalışmaları ve kontrollerinin yapılması, ona verilen rollerin belirlenmesi gerekiyor. Aynı zamanda data da tekelleşmeden çıkartılmalı” derken aslında hem çıkmazları hem muhtemel çözümü dile getiriyor. Bu çözüm önerileri kıymetli fakat işin en önemli boyutunu atlamamak lazım. Prof. Dr. Şebnem Özdemir’in de belirttiği gibi yapay zekânın düzenlenmesi sadece romantik bir yaklaşım, en akıllı varlık olan insanın önce kendi önyargılarından kurtulması gerekiyor.

Etiğin gölgesi: Bilinmezlik eşiği

Tüm bu konuşulanlar, yapay zekâdan bir oranda beklentilerimizi de ortaya koyuyor. Ondan tarafsız, yansız, eşitlikçi, âdil ve etik davranmasını; insani değerler doğrultusunda içerik üretmesini bekliyoruz. Peki, insan olarak bu davranışları ne kadar gösterebiliyoruz ki yapay zekâdan da öğrenmesini istiyoruz. Çelişkili bir mevzu ama birbirini de besleyen iki gerçek olgudan bahsediyoruz.

Zirvenin ikinci oturumunda gerçekleşen iki ayrı toplantıda da bu hususa değinildi. “Yapay Zekâ, Sosyo-Kültürel Kodlar” ve “Yapay Zekâ Üzerine Etik Tartışmalar ve Politik Düzenlemeler” adlı iki toplantıda bu açıdan kıymetli sorular soruldu. İlk toplantıda Bağımsız Kültür Danışmanı Bobala Csete, İtalya Bari Aldo Moro Üniversitesi’nde Bilişim Anabilim Dalı’nda görev yapan Doç. Dr. Francesca Alesandra Lisi, Belçika’da üst düzey yönetici olan Karen De Sousa Pesse ve Kanada’dan İnsan Kaynakları Uzmanı Moana Sangeo yer alıyordu. İkinci toplantıda ise Avustralya Griffith Üniversitesi Uygulamalı Etik ve Siber Güvenlik Kıdemli Öğretim Üyesi Dr. David Tuffley, Birleşmiş Milletler’de Yapay Zekâ Şefi olarak görev yapan Mia Shah-Dand ile Filistin ve Türkiye’de Yapay Zekâ ve Etik Uzmanı olarak çalışmalar yürüten Dr. Nour Naim bulunuyordu. Tartışılan konular hem bugüne hem de geleceğe ait sorunlara, endişelere işaret ediyor. İki yönlü bir iyileştirme, kontrol ve düzen mekanizmaları kurulmadan bu endişeleri gideremeyeceğimiz kesin gibi.

Pek çok açıdan insana veri yönetimi ve içerik üretimi gibi konularda kolaylık sağlayan, kreatif bir alan açan yapay zekâ, her şeyi insandan öğreniyor ve onun kullanımını bekliyor. Dolayısıyla kötülüğü de bizden öğreniyor, bizim aracılığımızla karanlığa çekiliyor. Deepfake uygulamaları örneğin, yapay zekâ ile üretilen görsel ve işitsel içeriklerle yaratılan yanlış bilgi ile pek çok insan hakları ihlali ve suç faaliyetleri söz konusu olabiliyor. Dolandırıcılık en sık gündeme geleni, bunun daha tehlikeli hâlleri de var… Şantaj, istismar, cinayet, toplumsal kaos… Fakat burada da işin çözümü insana düşüyor, çünkü bu içerik üretimini uygulamayı isteyen, öğreten, kullanan yine insan oluyor. Sorunların da çözümlerin de kaynağı olan biziz yani.

Umut her daim…

Sorunlar hep var, sorunlara karşı geliştirilen çaba da çözümler de öyle…  Hep var bu çaba ve hep de var olmalı. Zirvenin üçüncü oturumunda “Yapay Zekânın Kadının İyi Olma Hâline Etkileri” adlı toplantıda kadınların istihdamında, refahında ve yeni ufuklar oluşturmada yapay zekânın kullanımının olumlu etkilerinin neler olabileceği konuşuldu. ABD DZLP Group’un CEO’su Lisa Brunet, Peru Cinsiyet Çalışmaları Uzmanı Lizette Soria, Birleşmiş Milletler Enformasyon Merkezi Direktörü Miklos Gaspar ve Yazar Şule Güner konuşmacılar arasındaydı. Katılımcılar kadınların sağlık ve eğitim sistemlerine daha etkili bir şekilde ulaşmaları, iş yerlerinde karşılaştıkları sorunlara çözümler oluşturabilmeleri, sosyo-kültürel temsiliyetlerinin daha iyi sağlanabilmesi gibi hususlarda yapay zekânın geliştirilebileceğini; bununla ilgili çeşitli uygulamaların faaliyete sokulabildiğini dile getirdiler. Sorunlara dair kolaylaştırıcı veya çözüm geliştirici bir aygıt olarak yapay zekânın kullanımı, yukarıda tartışılan kaygı, endişe ve tehlikelerin yanı sıra düşünülmesi ve ilerletilmesi gereken bir durum. Zira günün sonunda geleceği ütopik ya da distopik hâle getirecek olan yine biz ve bizim yapıp ettiklerimiz olacaktır.

Yapay zekâ ve insanlık, bu zirvedeki tartışmalardan da anlaşılacağı üzere her açıdan birbirini besleyen taraflar. Yapay zekânın içeriklerinin etik olup olmaması da bu ölçütte öncelik olarak insanların tutum, davranış ve değerlerine bağlı olacağı muhakkak. Umutvar olmak da kötümser kalmak da ancak burada gizli sanki…

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...