12 December 2024

Son yirmi yılda yaşanan zihniyet devrimi

Paris 2024 Paralimpik Oyunları’nda Türkiye’nin kazandığı madalyalar, son 20 yılda engelli sporcu yetiştirme konusundaki atılımların verdiği meyvelerdi. Peki daha önceki yıllarda engelli bireylere bakış açısı nasıldı ve bir zihniyet devrimini andıran süreç nasıl gerçekleşti? Adım adım takip edelim.

Paris 2024 Paralimpik Oyunları’nda ülke olarak kazandığımız başarı sadece sporcuların çok çalışması ile kazanılmadı. Bütün bu başarının arkasında hiç şüphesiz planlama vardı. Türkiye, Paralimpik Oyunlara 1992 yılında tek bir sporcu ile katılmış, 1996’da kota alamamış, 2000 yılında ise yine tek sporcu ile temsil edilmişti. Aradan geçen yıllarda meydana gelen trafik kazaları ve terör yüzünden engelli bireylerin sayısı çok artmasına rağmen engelli sporcu yetiştirememenin handikabını yaşadık.

1944 yılında İngiliz hükûmetinin talebi ile Dr. Ludwig Guttmann, İngiltere’deki Stoke Mandeville Hastanesi’nde bel kemiği zedelenmesi olanlar için bir merkez açtı. Zamanla rehabilitasyon için yapılan spor; eğlence için yapılan spora, oradan da rekabetçi spora dönüştü. 29 Temmuz 1948 tarihinde, 1948 Londra Olimpiyat Oyunları açılış gününde Dr. Guttmann, tekerlekli sandalyedeki atletler için ilk yarışmayı düzenledi ve buna Stoke Mandeville Oyunları ismini verdi. Oyunlarda 16 kadın ve erkek askerî personel, okçuluk müsabakalarında yer aldı. 1952 yılında da Hollandalı gazilerin oyunlara katılması ile Uluslararası Stoke Mandeville Oyunları başlatıldı. Bu oyunlara 1960 yılında 23 ülkeden 400 atlet katıldı ve İtalya’nın başkenti Roma’da “Paralimpik Oyunlar” adı verildi. 

Türk Paralimpik Komitesi Başkanı Av. Murat Aksu, HT Spor Paralimpik programında, yabancı paralimpik komitesi yetkilerinin kendisine söylediği bir konuyu paylaştı. Yabancı ülkeler engelli sporcu bulmakta zorlandıklarını, çünkü ülkelerinde engelli birey sayısının az olduğunu belirtmişler. Oysa ülkemizde şu an yaklaşık 8 milyon engelli birey var. 2000 öncesinde ise bu sayı 10 milyonu geçiyordu.

Devletin bilhassa 2002 sonrasında engelli bireylere destek vermesi, resmî politikasında görmezden gelinen engelliler için çalışmalar yapılması sonrasında 2004 yılında 8, 2008’de 16, 2012’de 67, 2016’da 81, 2020’de 87 ve 2024’de 94 sporcu ile katılarak bir rekor kırdı.

Şimdi gelin, bu başarının öncesine bakalım. Çünkü sonrasında neler olduğunu kısaca anlattık. Öncesinde engelli bireylere bakış açısı nasıldı? 2000’li yıllara kadar engelliler neden görmezden gelindi?

Engelliler neden görmezden gelindi?

Şimdilerde sosyal medya insanların bakış açılarına, yargılamalarına, düşünce biçimlerine ve en önemlisi karar vermelerinde önemli etki sahibi. Eskiden bu gazete ve sinema aracılığıyla yapılıyordu. Bilhassa ülkemizde Yeşilçam; dönem dönem insanların değerlerini, yargılarını değiştirdi. Bazen zengin ve yakışıklı erkekler, güzel kadınlar iyi insanlar olarak gözüktü, bazen fiziksel olarak güçlü kişiler hak sahibi olabilir diye gösterildi.

Engelli bireyler Türk sinemasında, 70’ler itibariyle televizyonda değer gören kişiler olmadılar. Hatta sinemada her zaman bakılması gereken, kahramana olmazı yaptıracak, zorluk nedeni olarak resmedildiler.

Tarihî kahraman veya başroldeki kabadayı sakatlandıysa etrafından kendisini öldürmelerini istedi. Sakat kalmaktansa ölmek daha iyi bir durum olarak gösterildi. Trafik kazası olup bir yakınımız öldüğünde aileyi teselli etmek için bu genlerimize işleyen yanlış bakış açısını onlara güzel bir düşünce gibi sunduk: “İyi ki öldü, ya ölmeyip sakat kalsaydı...”

Hatta bu o kadar kodlarımıza işlemişti ki 2000’lerin başında “Ekmek Teknesi” isimli dizide bir bölümde teselli için Sermin Hürmeriç (Ayhan Hanım), Suzan karakterinin ölümünden sonra aynı sözü tekrarlamıştı.  Sinemada veya televizyonda engelli bireylere bu bakış açısı elbette günlük yaşamda da etkisini gösteriyordu. Bilhassa İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde mimari anlamda hiçbir düzenleme yapılmıyordu. Yapılanlar ise sadece göstermelik olarak ortada kalıyor, bırakın işe yaramasını belki daha fazla zorluk çıkartıyordu.

1993 yılında Kadıköy Belediye Başkanı Sayın Cengiz Özyalçın ile bir röportaj yaptığımda bana Kadıköy’de engelliler için bir tuvalet yaptıklarını ve kaldırımlara rampa koyduklarını söylemişti. Kendisine, Kadıköy’ü karış karış bildiğimi ama bu tuvaleti görmediğimi söylediğimde, Kalamış’ta olduğunu belirtmişti. Şimdi düşünün, bir engelli tuvalet ihtiyacı için taksi tutarak veya dayanabilirse otobüsle -ki o yıllarda bir engellinin otobüse binmesi mucizeye eşdeğer bir durumdu- Kadıköy’den Kalamış’a gitmek zorundaydı. Bunun yeterli olmadığını söylediğimde, “Bunu yaptık ya!” diye bir cevap almıştım. İşte o zihniyetten, bu günlere geldik.

Peki, bu zihniyet nasıl değişti?

Engelliye değer vermeye ve onları önemsemeye nerede, nasıl başladık? 1994 yılında İstanbul’da başlayan bu kapsayıcı değer verilme, zamanla tüm yerel yönetimlere sirayet etti ve 2002 yılından sonra bir devlet politikası hâline geldi. Engelli bireylerin rahat ettiği veya eşit olarak toplumun içinde var olduğu bu durum, hiç şüphesiz bugün engelli sporcuların Paris 2024 Paralimpik Oyunları’nda kazandığı madalyaların temelini attı. Aslında bu Türk ve İslam medeniyetinde engelli bireylere verilen önemin tekrar hatırlanmasıydı.

Biz toplum olarak gazilere hep değer vermişizdir. Gazilik, toplumuzda şehitlikten sonra en büyük ve erişilebilecek mertebedir. Her zaman büyük bir coşkuyla andığımız Gazi Mustafa Kemal’in isminin önüne koyduğumuz bu sıfatı 2002 yılına kadar sadece bir yazıdan ibaret olarak görürken, artık ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz.

İşte, Atatürk’ü bu kadar sevdiğini söyleyen bizler Cumhuriyet kurulduğundan bu yana “gazi” kelimesinin anlamını önemsemeden engelli bireyleri görmezden gelmişiz. Sonrasında gazi meclisimizde birçok engelli milletvekili görev yaptı, komisyonlar kuruldu ve engelliler için çıkarılan yasalarla gerçek değer teslim edildi.

Elbette daha çok eksik var ama bu eksikler, daha önce yapılmayanı yapanların sayesinde tamamlanacak, engelli bireyler olarak buna inanıyoruz.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...