03 June 2025

Rock rüzgârı yeniden esiyor: Guns N’ Roses

Rock müziğinin efsane gruplarından biri olan Guns N’ Roses, 2 Haziran’da “Not In This Lifetime...” turnesi kapsamında İstanbul’daydı. Konserde ve öncesinde Mattia Ahmet Mungizzi’yi anmasıyla duygulandıran ünlü rock grubunun hikâyesine ve tarihe kazınmış şarkılarına gelin birlikte bakalım.

Türkiye, dün, yani 2 Nisan 2025 günü bir zamanların efsane rock grubu Guns N’ Roses’u büyük bir coşku ve özlemle ağırladı. 32 yılın ardından gerçekleşen bu kavuşma, Beşiktaş Tüpraş Stadyumu’nda gerçekleşti. Binlerce dinleyici, bu efsanevi grubun yeniden birleşmesini ve rock ruhunun dirilişini kutladı. Kulakların pası alındı, tarihî anlara tanıklık keyifle ve müzikle yaşandı. Müzik; insanları bir araya getiren, ortak dertlerde, mutluluklarda, heyecanlarda ve hüzünlerde buluşturan ve o anın biricikliğiyle bu birlikteliği derinden hissettiren nadide bir sanat. Bunu bu konserde bir kez daha görebildik, şahit olabildik.

Yüreğimiz gencecik bir canın, küçücük yaşına rağmen parıldayan bir meşalenin vahşice söndürülmesiyle kahrolmuştu aylar önce. Bugün yaşasaydı şarkılara orada eşlik edecek, o eşsiz anı diğer dinleyicilerle birlikte tadacaktı. 24 Ocak 2025 tarihinde Kadıköy Salı Pazarı’nda alışveriş yaparken katledilmeseydi, henüz hayatın baharında 15 yaşında ışığı söndürülmeseydi… Mattia Ahmet Minguzzi, dün binlerce dinleyici ile birlikte Guns N’ Roses konserinde olacaktı. Yine de oradaydı. Gerek Guns N’ Roses ekip üyeleri gerekse yürekleri bu acımasız kayıpla yanmış dinleyiciler Ahmet’i unutmadılar. Guns N’ Roses konsere günler kala sosyal medya hesaplarında Mattia Ahmet Minguzzi’nin anısına “Rest in Peace” diyerek paylaşımda bulunmuştu. Konser günü ise meşhur şarkısı “Knockin’ on Heaven’s Door”u (Cennetin Kapısını Çalıyorum) Ahmet için seslendirdiler, arkada Ahmet’in fotoğrafıyla birlikte ona ithaf ettiler. Stadyumdaki herkes şarkıyı Ahmet için söyledi, melodiler onun kalbimizde bıraktığı acısıyla bizi birleştirdi. Müzik, böyle bir şeydi çünkü. Guns N’ Roses, sadece geçmişin rock ışıltısını yeniden yaşatmadı; müziğin beraberlik misyonunu oradaki herkese birlikte tattırdı. Konser efsaneleşen birçok şarkıyla dinleyicilerin eşlikleri içinde ana kadronun unutulmaz performanslarıyla dolup taştı: “Better”, “Estranged”, “Civil War”, “Double Talkin’ Jive”, … Bu şarkılar; Axl Roses, Slash, Duff McKagan, Dizzy Reed, Richard Forusni, Melissa Reese’nın Guns N’ Roses’u olarak kapımızı çaldı; İstanbul’a konuk oldu. Sadece İstanbul’a da değil; 1985’ten bugüne Los Angeles’tan dünyanın her bir köşesine tınılarını bıraktı… Dağılsa da toparlansa da müzik trendleri sürekli değişse de ruh aynı ruhtu.

Peki, grubu böylesine efsaneleştiren, unutulmaz kılan şey neydi? Konsere gidemediyseniz üzülmeyin; grubun kuruluşundan itibaren yarattığı şarkıları birlikte dinleyeceğiz şimdi. Bu hikâyenin derinine melodilerle ineceğiz…

Doğuş ve yükseliş: “Appetite for Destruction” ile gelen patlama

Los Angeles sokaklarından fışkıran ve rock’n roll’un çehresini değiştiren bir isyan çığlığıydı Guns N’ Roses. Henüz 1985’te, Hollywood'un parıltılı ama bir o kadar da tehlikeli atmosferinde, iki ayrı grubun (Hollywood Rose ve L.A. Guns) küllerinden doğan bu efsane, adını da bu iki kökten almıştı. Axl Rose'un keskin ve kışkırtıcı tiz vokali, Slash'in parmaklarından dökülen ve bir imza gibi tanınan gitar soloları, Izzy Stradlin’in ritmik ve asi ruhu, Duff McKagan’ın melodik bas yürüyüşleri ve Steven Adler'in enerjik davul vuruşları, o meşhur “klasik kadronun” temel taşlarını oluşturdu. Onlar, sadece bir müzik grubu oluşturmadılar; şarkılarıyla aynı zamanda bir yaşam biçiminin ve gençliğin sesini çağırdılar.

Henüz yeraltı kulüplerinin loş ışıklarında gitar sesleri duyulurken bile, Guns N' Roses'un yaydığı o ham enerji hissediliyordu. 1986'da kendi imkânlarıyla çıkardıkları “Live ?!*@ Like a Suicide” EP’si (Extended Play: Uzun Çalar), büyük plak şirketlerinin dikkatini çekmekte gecikmedi. Geffen Records ile anlaşma imzalandı ve 1987'de rock tarihinin en ikonik albümlerinden biri olan “Appetite for Destruction” piyasaya sürüldü. Bu albüm, müzik kültüründe bir dinamitin fitilini ateşledi: Rock’ın, metalin ve genel olarak müziğin kalıpları belli ki zorlanacak, hatta kırılacaktı. Guns N’ Roses türün çizdiği çerçeveyi bükmeye hazırdı. Grup bu albümde “Welcome to the Jungle” ile dinleyiciyi Los Angeles'ın karanlık ve vahşi yüzüyle tanıştırıyor, “Sweet Child o' Mine” ile Axl Rose'un lirik ve duygusal yanını Slash'in unutulmaz gitar riff'iyle buluşturuyor, “Paradise City” ile ise bir rock’n roll ütopyasının hayalini kurduruyordu. Ham, filtrelenmemiş, sokakların dilini konuşan bu albüm; dönemin pop ve glam metal sound'una bir başkaldırı niteliğindeydi. “Mr. Brownstone” bağımlılığın karanlık yüzünü anlatırken, “It’s So Easy” ve “Out Ta Get Me” grubun asi tavrını net bir şekilde ortaya koyuyordu.

Albüm, çıktığı gibi listeleri altüst etmedi belki ama MTV’de “Welcome to the Jungle” videosunun dönmeye başlamasıyla birlikte Guns N’ Roses rüzgârı müzik dünyasında sert bir şekilde esmeye, yıkıp geçtiği etkisi çığ gibi büyümeye başladı. “Appetite for Destruction”, sadece Amerika’da 18 milyon, dünya çapında ise 30 milyondan fazla satarak tüm zamanların en çok satan debut (çıkış) albümü unvanını kazandı ve Guns N’ Roses’ı bir anda ismini efsaneleşen rock gruplarının içerisine yazdırdı.

Zirvede fırtınalar

“Appetite for Destruction”daki başarısının ardından, 1988’de piyasaya sürülen “GN’R Lies” albümü, grubun farklı bir yüzünü gösterdi. Albümün bir yüzü “Live ?!*@ Like a Suicide” EP’sindeki şarkıları içerirken, diğer yüzü akustik ağırlıklıydı. “Patience” gibi dokunaklı bir balad, grubun sadece gürültülü ve asi olmadığını, aynı zamanda incelikli melodilere de hayat verebildiğini kanıtlıyordu. “Reckless Life”, “Move to the City”, “Patience”, “You’re Crazy”, “Nice Boys”, “Mama Kin”, “Used to Love Her”, “One in a Million” albümde yer alan şarkılardı. Ancak albümdeki bazı şarkılarda ırkçılığa ve cinsiyetçiliğe varan söylemler, çeşitli tartışmaları da beraberinde getirdi.

Asıl büyük fırtına ise 1991'de, aynı anda piyasaya sürülen “Use Your Illusion I” ve “Use Your Illusion II” albümleriyle koptu. Bu iddialı proje, grubun müzikal vizyonunun ne denli genişlediğini ve Axl Rose’un sanatsal hırslarının ne denli büyüdüğünü gösteriyordu. Artık sadece hard rock değil; blues, country, progresif rock ve hatta klasik müzik etkileşimleri de duyuluyordu şarkılarında. “November Rain” gibi epik bir balad, karmaşık orkestrasyonu ve görkemli video klibiyle rock tarihinde kendine özel bir yer edindi. “Don’t Cry”ın her iki albümde farklı sözlerle yer alması, “Civil War”un politik göndermeleri, Bob Dylan cover’ı “Knockin’ on Heaven's Door”un getirdiği hüzünlü atmosfer ve “You Could Be Mine”ın “Terminatör 2” filmiyle özdeşleşen enerjisi, bu albümlerin zenginliğini ve çeşitliliğini ortaya koyuyordu.

Yükselişlerini kutladıkları bu dönem, aynı zamanda grup içi gerilimlerin de tırmandığı bir zamandı. Davulcu Steven Adler, uyuşturucu bağımlılığı nedeniyle gruptan çıkarılmış, yerine The Cult’tan Matt Sorum geçmişti. Klavye ve geri vokallerde ise Dizzy Reed gruba dâhil olmuştu. Gitarist Izzy Stradlin ise grubun devasa şöhretinden ve Axl Rose ile yaşadığı anlaşmazlıklardan dolayı “Use Your Illusion” turnesinin ortasında gruptan ayrıldı ve yerine Gilby Clarke geçti. Bu albümler, Guns N’ Roses’un ticari başarısının zirvesini temsil etse de dağılmanın da ilk sinyallerini veriyordu.

“The Spaghetti Incident?” ile başlayacak, “Chinese Democracy” ile derinleşecek kopukluk

1993’te yayımlanan ve punk ile glam rock cover’larından oluşan “The Spaghetti Incident?” albümü, klasik kadronun birlikte kaydettiği son stüdyo albümü oldu. “Since I Don’t Have You”, “New Rose”, “Down on the Farm”, “Human Being”, “Raw Power”, “Ain’t It Fun”, “Buick Makane” ve “Hair of the Dog” şarkılarından oluşan albüm; grubun köklerine bir saygı duruşu niteliğindeydi ancak önceki çalışmalarının gölgesinde kaldı. Axl Rose ve Slash arasındaki sanatsal ve kişisel anlaşmazlıklar artık onarılamaz bir noktaya gelmişti. Grubun müziği ve imajı üzerindeki kontrol giderek Axl Rose'un eline geçiyordu. Bu durum, özellikle Slash ve Duff McKagan'ın rahatsızlığını artırıyordu. Sonuç olarak, 90'lı yılların ortalarında Slash, Duff McKagan ve Matt Sorum gruptan ayrıldı. Geriye sadece Axl Rose ve Dizzy Reed kalmıştı.

Bu ayrılıkların ardından Guns N’ Roses, uzun bir sessizlik ve belirsizlik dönemine girdi. Axl Rose, grubun adını yaşatmaya kararlıydı ancak yeni bir albümün ortaya çıkması yıllar alacaktı. Bu süreçte sayısız müzisyen gruba dâhil olup çıktı. “Chinese Democracy” adıyla anılan yeni albümün kayıt süreci, rock tarihinin en uzun ve en pahalı projelerinden birine dönüştü.

Tam 15 yıllık bir bekleyişin ardından, 2008'de “Chinese Democracy” albümü nihayet piyasaya sürüldü. Albümde Axl Rose'a Buckethead, Robin Finck, Tommy Stinson gibi önemli müzisyenler eşlik ediyordu. Albüm, endüstriyel rock'tan baladlara uzanan geniş bir yelpazede, Axl Rose’un mükemmeliyetçi ve karmaşık müzikal vizyonunu yansıtıyordu. Eleştirmenlerden karışık yorumlar alsa da sadık hayran kitlesi tarafından merakla karşılandı. Albüme ismini veren “Chinese Democracy”, “Better” ve “Street of Dreams” gibi güçlü şarkılar içeriyordu ancak grubun eski sound'undan oldukça farklı bir çizgideydi.

Rock’ın rüzgârında ana kadroyu buluşturan tur: “Not In This Lifetime...”

Yıllar süren küskünlüklerin ve spekülasyonların ardından, müzik dünyasını sarsan o büyük haber 2016’da nihayet geldi: Bu habere göre; Axl Rose, Slash ve Duff McKagan, “Not In This Lifetime...” adını verdikleri bir turne için yeniden bir araya geliyordu. Bu, birçok hayran için gerçekleşmesi imkânsız gibi görünen bir rüyaydı. Steven Adler ve Izzy Stradlin bu birleşmenin tam zamanlı bir parçası olmasa da bazı konserlerde konuk olarak sahne aldılar. Bu devasa turne, dünya çapında stadyumları doldurdu ve Guns N’ Roses efsanesinin küllerinden yeniden doğuşunu müjdeledi. Böylelikle grup, eski enerjisini ve sahne performansını koruduğunu kanıtladı.

Bugünlerde Guns N' Roses; Axl Rose, Slash, Duff McKagan, Dizzy Reed, Richard Fortus, Frank Ferrer ve Melissa Reese'den oluşan kadrosuyla dünyanın çeşitli yerlerinde şarkılarını dolaştırıyor. Zaman zaman yeni şarkılar yayımlasalar da (“Absurd”, “Hard Skool” gibi), henüz tam teşekküllü yeni bir stüdyo albümü gelmiş değil. Ancak grubun sahnedeki enerjisi ve klasikleşmiş şarkılarının gücü, onları hâlâ rock dünyasının efsanevi isimlerinden biri yapmaya devam ediyor. Bu yıl 1 Mayıs’ta Incheon’da (Güney Kore), 5 Mayıs’ta Yokohama’da (Japonya), 10 Mayıs’ta Tayvan’da, 17 Mayıs’ta Mumbai’de, 20 Mayıs’ta Manama’da (Bahreyn), 23 Mayıs’ta Riyad’da (Suudi Arabistan), 27 Mayıs’ta Abu Dabi’de (Birleşik Arap Emirlikleri), 30 Mayıs’ta Shekvetili’de (Gürcistan) ve nihayet 2 Haziran’da Türkiye’de İstanbul’da sahneye çıktılar bu turne kapsamında.

Konserler dünyayı günaşırı turlamaya elbette devam edecek. Takvimlerine göre grup; 6 Haziran’da  Combray’da (Fransa), 9 Haziran’da Barselona’da (İspanya), 12 Haziran’da Floransa’da (İtalya), 15 Haziran’da Hradec Kralove’de (Çekya), 18 Haziran’da Düsseldorf’da (Almanya), 20 Haziran’da Münih’te, 23 Haziran’da Birmingham’da (Birleşik Krallık), 26 Haziran’da Londra’da, 29 Haziran’da Aarhus’ta (Danimarka), 2 Temmuz’da Trondheim’de (Norveç), 4 Temmuz’da Stokholm’da (İsveç), 7 Temmuz’da  Tampere’de (Finlandiya), 10 Temmuz’da  Kaunas’ta (Litvanya), 15 Temmuz’da  Budapeşte (Macaristan), 18 Temmuz’da Belgrad’da (Sırbistan), 21 Temmuz’da Sofya’da (Bulgaristan), 24 Temmuz’da Viyana’da (Avusturya), 28 Temmuz’da Lüksemburg’da ve kapanış Wacken’de (Almanya) olacak; efsaneleşen şarkılarını yeniden sahnede farklı ülkelerdeki dinleyicileriyle buluşturacak. Belli ki kıtaları günbegün müzikle aşarken; yaşlarına rağmen müziğe olan sevdaları gencecik duruyor… Bize de dinlemek, izlemek ve müziğin ruhunu paylaşmak kalıyor…

 
 
 
 

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...