21 January 2025

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e miras kalan müessese: Hahambaşılık

Türkiye Hahambaşısı İsak Haleva’nın (85) hayatını kaybetmesiyle yeniden gündeme taşınan hahambaşılık müessesesinin Osmanlı’dan günümüze miras kalan tarihine yakından bakmaya ne dersiniz?

Hahambaşılık müessesesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun çok kültürlü ve çok dinli yapısının önemli bir parçasıydı. Bu kurum, Yahudi cemaatinin dinî ve idari işlerini yönetmek üzere oluşturulmuş, imparatorluğun millet sistemi içinde önemli bir rol oynamıştı. Hahambaşılık, Osmanlı’nın Yahudi tebaasıyla olan ilişkilerini düzenlemede ve Yahudi cemaatinin iç işlerinin yönetiminde kilit bir konuma sahipti.

Hahambaşılık kurumunun tarihi, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş dönemlerine kadar uzanır. Ancak resmî olarak tanınması ve sistemli bir şekilde örgütlenmesi, 15. yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşmiştir. Bu dönem, 1492’de İspanya’dan sürülen Sefarad Yahudilerinin Osmanlı topraklarına kabul edilmesiyle çakışır. Sultan II. Bayezid'in bu göçmenlere kucak açması, Osmanlı’nın Yahudi nüfusunu ve dolayısıyla hahambaşılık kurumunun önemini artırmıştı.

Hahambaşı, Osmanlı İmparatorluğu nezdinde Yahudi cemaatinin resmî temsilcisi olarak kabul edilirdi. Bu görev, genellikle dinî bilgisi, liderlik vasıfları ve toplum içindeki saygınlığı ile öne çıkan bir haham tarafından yürütülürdü. Hahambaşının seçimi, cemaat içinden yapılır ve padişah tarafından onaylanırdı. Bu onay, hahambaşının hem devlet hem de cemaat nezdindeki otoritesini pekiştirirdi. Hahambaşılık kurumunun Osmanlı ictimai hayatına etkileri çok yönlüydü. Öncelikle, bu kurum Yahudi cemaatinin iç işlerinin düzenlenmesinde önemli bir rol oynardı. Hahambaşı, dinî hukuku (Halakha) yorumlar, sinagogları denetler, evlilik ve boşanma gibi aile hukukuna ilişkin konularda karar verir ve cemaatin eğitim kurumlarını gözetirdi. Bu sayede Yahudi cemaati kendi geleneklerini ve dinî pratiklerini Osmanlı toplumu içinde sürdürebilmişti.

Hahambaşılık, aynı zamanda Osmanlı Devleti ile Yahudi cemaati arasında bir köprü vazifesi de görürdü. Hahambaşı, cemaatin sorunlarını ve taleplerini devlete iletir, devletin emirlerini ve kararlarını da cemaate duyururdu. Bu aracılık rolü, Yahudi cemaatinin Osmanlı toplumuna entegrasyonunu kolaylaştırmış ve iki taraf arasındaki ilişkilerin genellikle olumlu bir zeminde ilerlemesine katkıda bulunmuştu. Osmanlı’nın millet sistemi içinde hahambaşılık, diğer gayrimüslim cemaatlerin (Rum ve Ermeni) dinî liderliklerine benzer bir konuma sahipti. Bu sistem, farklı dinî ve etnik grupların kendi iç işlerinde belirli bir özerkliğe sahip olmalarına olanak tanırken, aynı zamanda merkezî otoriteye bağlılıklarını da sağlıyordu. Hahambaşılık kurumu, bu sistemin işleyişinde önemli bir örnek teşkil etmişti.

Diplomasi üzerinde de etkililerdi

Hahambaşılık müessesesi, Osmanlı ekonomik hayatında da etkiliydi. Özellikle Yahudi cemaatinin ticaret, bankacılık ve zanaat alanlarındaki faaliyetleri, hahambaşının gözetimi ve yönlendirmesi altında gerçekleşirdi. Bu durum, Yahudi tüccar ve zanaatkârların Osmanlı ekonomisine entegrasyonunu kolaylaştırmış ve imparatorluğun ekonomik gelişimine katkıda bulunmuştu.

Hahambaşılık kurumunun bir diğer önemli etkisi, kültürel alanda görülmüştür. Yahudi cemaatinin eğitim kurumları, yayınevleri ve kültürel faaliyetleri hahambaşının denetimi altındaydı. Bu sayede Yahudi kültürü ve dili (Ladino) Osmanlı topraklarında korunmuş ve gelişmişti. Aynı zamanda Yahudi âlimlerin İslam dünyasıyla etkileşimi, Osmanlı'nın entelektüel hayatını zenginleştirmişti. Hahambaşılık kurumu, Osmanlı’nın dış ilişkilerinde de zaman zaman önemli roller üstlenmişti. Özellikle Avrupa’daki Yahudi cemaatleriyle olan bağlantıları sayesinde, Osmanlı diplomasisine katkıda bulunmuşlardı. Bu durum, imparatorluğun uluslararası ilişkilerinin gelişmesine ve Avrupa'daki gelişmelerden haberdar olmasına yardımcı olmuştu.

İlişkileri geren sahte Mesih

Sabetay Sevi’nin ortaya çıkışı ve faaliyetleri, 17. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Yahudi cemaati ve hahambaşılık müessesesi için önemli bir kriz dönemiydi. Sabetay Sevi’nin ilk ortaya çıkışında, hahambaşılık kurumu temkinli bir yaklaşım sergiledi. Bazı hahamlar, Sevi’nin iddialarını dikkatle incelemeye çalıştılar. Sevi’nin mesihlik iddiaları ve takipçilerinin sayısı arttıkça, hahambaşılık kurumu giderek daha sert bir muhalefet sergilemeye başladı. İstanbul Hahambaşısı ve diğer önde gelen hahamlar, Sabetay Sevi’yi sapkınlıkla suçladılar ve onu aforoz ettiler. Bu, hahambaşılık kurumunun resmî tepkisiydi. Hahambaşılık, Osmanlı yönetimiyle iş birliği yaparak Sevi’nin faaliyetlerini sınırlamaya çalıştı. Bu hem dinî otoritelerini korumak hem de Osmanlı yönetiminin Yahudi cemaatine karşı olası tepkilerini önlemek içindi. Hahambaşılık, Yahudi cemaatini Sabetay Sevi'nin öğretilerine karşı uyarmaya ve geleneksel Yahudi inancına bağlı kalmaya teşvik etmeye çalıştı. Sevi’nin İslam’a geçmesi sonrasında hahambaşılık kurumu, cemaatin içine düştüğü krizi yönetmeye ve geleneksel Yahudi inancını yeniden güçlendirmeye çalıştı. Sabetay Sevi olayının ardından hahambaşılık kurumu, benzer hareketlerin ortaya çıkmasını önlemek için daha dikkatli ve koruyucu bir tutum benimsedi.

Bu tepkiler, hahambaşılık müessesesinin Yahudi ortodoksisini koruma, cemaatin birliğini sağlama ve Osmanlı yönetimiyle iyi ilişkileri sürdürme çabalarını yansıtması bakımından önemliydi. Sabetay Sevi olayı, hahambaşılık kurumunun otoritesini ve Yahudi cemaatinin geleneksel yapısını sarsıcı bir etki yarattı. Ancak uzun vadede kurumun daha güçlü ve daha temkinli bir yapıya bürünmesine neden oldu.

İlk modern nizamnamelerden biri

19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun modernleşme çabalarıyla birlikte, hahambaşılık kurumu da bir dönüşüm geçirecekti. Tanzimat reformları çerçevesinde, gayrimüslim cemaatlerin yönetimi daha sistemli hâle getirildi ve hahambaşılık kurumu da bu yeni düzene adapte oldu. 1865 yılında çıkarılan “Hahamhane Nizamnamesi” ile bu kurumunun yetkileri ve sorumlulukları yeniden düzenlendi.

"Hahamhane Nizamnamesi", 1865 yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından çıkarılan ve Yahudi cemaatinin yönetimini düzenleyen önemli bir yasal düzenlemedir. Bu nizamname, Tanzimat döneminin reform hareketleri çerçevesinde, gayrimüslim cemaatlerin yönetimini modernize etme çabalarının bir parçasıydı. Yahudi cemaatinin iç işlerini daha sistemli ve modern bir yapıya kavuşturmak, hahambaşılık kurumunu yeniden yapılandırmak ve yetkilerini netleştirmek, Osmanlı yönetimi ile Yahudi cemaati arasındaki ilişkileri düzenlemek için çıkarılan nizamname ile hahambaşının seçim usulü belirlendi, görev ve yetkileri tanımlandı. Buna göre; cismani (dünyevi) ve ruhani meclislerin oluşturulması öngörülüyordu. Ayrıca hahamların görev ve sorumlulukları belirlendi, sinagogların yönetimi ve denetimi hakkında kurallar konuldu, Yahudi okullarının idaresi ve denetimi konusunda düzenlemeler getirdi.

Hahambaşılar Yahudi cemaatin en üst düzey dinî ve idari lideri olarak tanımlandı. Hahambaşının seçiminde uygulanacak prosedürler belirlendi. Devlet cemaatin gelir kaynakları ve harcama yöntemlerini de bu nizamname ile düzenledi. Hahamların maaşları ve diğer giderlerin karşılanma şekli belirlendi. Eğitim konusunda da nizamname yeni düzenlemeler öngörüyordu. Yahudi okullarının idaresi ve müfredatı hakkında düzenlemeler getirildi. Dinî eğitimin yanı sıra modern eğitimin de teşvik edilmesi öngörüldü.

Böylelikle Yahudi cemaatinin yönetimi daha sistematik ve şeffaf hâle geldi. Hahambaşılık kurumu modernleşti ve yetkileri netleşti. Cemaat içi demokratikleşme süreci başladı. Osmanlı yönetimi ile Yahudi cemaati arasındaki ilişkiler daha kurumsal bir yapıya kavuştu. Bu nizamname, Osmanlı’nın gayrimüslim cemaatlere yönelik modernleşme çabalarının önemli bir örneğini teşkil ediyordu. Yahudi cemaatinin Osmanlı toplumuna entegrasyonunu bu hamleyle kolaylaştırılacaktı. Böylece modern Türkiye'de Yahudi cemaatinin yönetim yapısının temellerini atılmış oldu.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kalan miras

Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla birlikte, Hahambaşılık kurumunun rolü ve etkinliği değişime uğrayacaktı. Cumhuriyet'in laik yapısı içinde dinî kurumların devlet işlerindeki rolü azalmış, ancak hahambaşılık Yahudi cemaati içindeki manevi ve kültürel önemini korumaya devam etmiştir.

Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte laiklik ilkesinin benimsenmesi ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu gibi düzenlemeler, dinî kurumların devlet içindeki rolünü önemli ölçüde azaltacaktı. Bu bağlamda, hahambaşılık kurumu da yasal statüsünü kaybetmiş ancak Yahudi cemaati içindeki manevi ve kültürel önemi devam etmişti. 1953 yılında, dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın talimatıyla Türkiye Hahambaşılığı resmen tanınmış ve kurumsallaşmıştı. Bu tarihten itibaren hahambaşılar, Türkiye Cumhuriyeti tarafından Türkiye Yahudilerinin resmî temsilcisi olarak kabul edildiler.

Osmanlı'nın son döneminden Türkiye Cumhuriyeti'ne uzanan süreçte hahambaşılık yapan kişilerin listesi:

1. Haim Nahum Efendi (1909-1920)

  • 1872’de Manisa’da doğdu.
  • Paris’te eğitim gördü ve birçok dil biliyordu.
  • Osmanlı'nın son döneminde önemli diplomatik görevler üstlendi.
  • 1920'de görevinden istifa etti ve Mısır'a yerleşti.

2. Haim Becerano (1920-1931)

  • 1846’da Bükreş'te doğdu.
  • İstanbul'da başhahamlık yaptı.
  • Cumhuriyet'in ilk yıllarında hahambaşılık görevini sürdürdü.

3. Haim İsak Saki (1931-1940)

  • 1872’de İzmir'de doğdu.
  • İzmir'de hahamlık yaptıktan sonra İstanbul'a geldi.
  • Kısa bir süre vekaleten hahambaşılık görevini yürüttü.

4. Rafael David Saban (1953-1960)

  • 1890’da İstanbul'da doğdu.
  • Hahambaşılık kurumunun Cumhuriyet döneminde resmen tanınmasından sonra ilk hahambaşı oldu.

5. David Asseo (1961-2002)

  • 1914'te Çanakkale'de doğdu.
  • En uzun süre görev yapan hahambaşı oldu.
  • Türkiye Yahudi cemaatinin modernleşmesinde önemli rol oynadı.

6. İsak Haleva (2002-2025)

  • 1940'ta İstanbul'da doğdu.
  • Türkiye'de dinî eğitim aldı.
  • 2002-2025 yılları arasında Türkiye Hahambaşısı olarak görev yaptı.
  • 14 Ocak 2025 tarihinde vefat etti.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...