13 May 2024

Miras Kalan Kent: Gordion

Yüzyıllar öncesinden bir toplumun izlerini sürüyor, UNESCO’nun 2023’te dünya mirası listesine eklediği antik kenti keşfediyoruz.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), bilindiği üzere İkinci Dünya Savaşı henüz devam ederken Nazi Almanyası’na karşı olan Avrupa ülkelerinin bir araya gelmesiyle temelleri atılmış; 1945-46 yıllarından itibaren eğitim ve kültür alanında faaliyetlerde bulunan bir kurum. Türkiye’nin de üyelerinden biri olan UNESCO, 1972’de Paris’te toplanarak Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme’yi oluşturmuş; böylelikle kültürel, tarihî ve doğal miras değeri taşıyan alanları korumaya yönelik üyelerine koşullar sunmaya başlamıştı. Sözleşmeye göre günümüze kadar 933’ü kültürel, 227’si doğal, 39’u karma olmak üzere 1199 miras belirlendi. 1983’ten itibaren resmî olarak bu sözleşmenin tarafı olan Türkiye’nin ise listede 19’u kültürel, 2’si karma olarak nitelendirilen 21 miras alanı bulunmakta. Bu alanlardan son iki tanesi, 2023 yılında henüz eklenmiş olan Gordion Antik Kenti ve Anadolu’nun Orta Çağ Dönemi ahşap, hipostil camileri…

UNESCO’nun sürekli eklemelerde bulunduğu dünya mirası listesinde bulunan, Türkiye’nin eşsiz zenginliklerini konu alacağımız bir yazı serisine başlıyoruz. Bu seride listeye en son eklenen Gordion Antik Kenti ve Anadolu’nun tarihî ahşap camilerinden başlayıp Divriği Ulu Camii’ye kadar 21 kültürel alanı konuşacağız.

Friglerin başkenti

Bugün Ankara’nın Polatlı ilçesi sınırlarında bulunan Gordion, Anadolu’nun önemli antik kentlerinden biridir. Büyük İskender’in kestiği düğüm ile efsaneleşen şehir, ismini Friglerin ilk hükümdarı İmparator Gordios’tan alır. M.Ö. 1200’lü yıllarda Balkanlardan Anadolu topraklarına gelen Frigler; Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla birlikte Eskişehir, Afyon ve Kütahya’nın bulunduğu coğrafyada yaşamaya başlamışlardı. Burada Yunan ve Roma kültürüyle yaşadığı etkileşim neticesinde tarihte önemli izler bıraktılar. Öyle ki Eski Tunç Çağı’nda Hattilerin, Orta ve Geç Tunç Çağı’nda Hititlerin, Demir Çağı’nda ise Friglerin uğrağı olan Gordion da Roma kültürüyle olan birlikteliği neticesinde bu izlerin bizzat taşıyıcısı hâline geldi; Gordios’un şehri mitleşti.

Bahsettiğimiz üzere şehir bir mitle özdeşleşti, günümüze kadar bu mitin hikâyeleriyle anıldı. Gordios’tan Büyük İskender’e bağlanan hikâye; şehrin siyasi ve merkezî önemine işaret eder bir bakıma. Şehir, ismine referans olan Gordios’un krallığı ile Asya’ya açılan bir kapı hâline gelir; Büyük İskender tarafından fethedildiğinde de ona yeni coğrafyalara açılmasına imkân tanıyan stratejik bir alan tanır. Bu jeopolitik önem, bir düğüm ile simgeleşir.

Gordion Düğümü

Efsaneye göre yeni bir lider arayışı içinde olan Frigyalılara bir kâhin, şehre öküz arabasıyla giren ilk adamı kral ilan etmelerini önerir. Şehre bu tarife uygun olarak ilk giren kişi de o esnada yoksul bir köylü olan Gordios’tur. Kral olmasının ardından Gordios, öküz arabasını Frig tanrısı Sabazios’un tapınağına kızılcık dallarını kullanarak karmaşık bir düğümle bağlar. Rivayete göre de çözülemeyecek kadar karmaşık olan bu düğümü çözebilecek kişi Asya’nın hâkimi olacaktır.

Nitekim M.Ö. 334’te Büyük İskender, Gordion’a geldiğinde bu efsanevi düğümle karşılaşır, her ne kadar çözmek için uğraşsa da sonuç başarısızdır. Her denemede sabrı biraz daha tükenir, öfkeye kapılarak kılıcını çeker ve sonunda düğümü keser. Bu eyleminin akabinde Büyük İskender, Pers İmparatorluğu’nu fetheder. Fakat hiç beklenmedik bir anda erken yaşta hayatını kaybeder. Böylelikle efsaneye inananlar tarafından İskender’in ani ölümü, Gordios’un bağladığı düğümü öfkeye kapılarak sabırsızca kesmesinin bir cezası olarak nitelendirilir. Aradan yüzyılların geçmesine rağmen İskender’in “Gordion Düğümü” ile efsaneleşen bu hikâyesi, hayatta karşılaştığımız zorluklara karşı sabırlı ve düşünceli olmamıza yönelik bir önermeyi simgeler. Tarih anlatılarında yer edinirken bu mit, sanat eserlerine de konu olur yüzyıllar boyunca; simgelediği evrensel mesajın ötesinde iki kralın bir şehirde birleşen kaderi, kesilen düğümle resmedilir Avrupalı ressamlar tarafından. Giovanni Paolo Panini’nin Alexander the Great Cutting the Gordian adlı eseri örneğin, bilinen tablolardan biridir.

Tarihin tozlu izleri

Asya’ya açılan kapı olarak kilit bir role sahip Gordion, Anadolu medeniyetlerinin zengin kültürel yapısını mimarisiyle, sanatıyla bünyesinde taşıyor. Arkeolojik kazılarla çağımızda yeniden keşfettiğimiz şehir, bize tarihsel tanıklık sunuyor; yüzyıllar öncesine konuk ediyor. Şehrin izleriyle ilk kez, 1900 yılında Alfred Koerte’nin yaptığı kazılar neticesinde karşılaşırız.

Koerte, Sitadel Höyüğü’nü ve beş büyük tümülüsü ortaya çıkarmaya yönelik çalışmalar gerçekleştirmiş, böylelikle araştırmacılara keşif alanı açmıştı. Nitekim onun çalışmalarının ardından 1950’de Pennsylvania Üniversitesi’nden Rodney S. Young başkanlığında geniş çaplı bir arkeolojik proje başladı. Söz konusu “Gordion Projesi” ile birlikte 1973’e kadar Erken Tunç Çağı yerleşiminin varlığı, yapılan sondaj çalışmalarıyla belgelendi; Orta Frig Dönemi’ne tarihlenen yanmış saray ve ev kalıntılarına ulaşıldı. Tarihleri M.Ö. 9. yüzyıldan Helenistik Dönem’e kadar değişen 30 mezar tümülüsünde kazılar yapıldı. Young’ın 1974’te vefat etmesiyle kazılar bir müddet dursa da ilerleyen yıllarda Keith DeVries, yeni bir ekip kurmuş; çalışmalara devam edilmişti. 1988’de Kenneth Sams’ın projenin başına geçmesiyle kazılarda yeni bir dönem başladı ve 2002’ye kadar dokuz sezon bu araştırmalar sürdü. Yapılan çalışmalar neticesinde Küçük Höyük çevresindeki kazılarda Aşağı Şehir’in kalıntıları, İç Kale Höyüğü’nün batı kısmında da M.Ö. 8. yüzyıla ait Dış Şehir’in kalıntılarıyla karşılaşıldı.

Bugüne baktığımızda ise Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı olarak birçok arkeolog, Gordion Antik Kent bölgesinde araştırmalar yapmakta; Anadolu Medeniyetleri Müzesi de tümülüslerin kazılmasında kendi çalışmalarını yürütmekte olduğunu görüyoruz. Mimari yapılar, mezarlar, çömlekler ve pek çok sanat değeri taşıyan buluntular şehrin gündelik ve kültürel yapısını tanımamızda önemli bulgular sunuyor. Bu sebeple yapılan her keşif kazısı; şehri ve şehrin toplumsal yapısını tanımamızı sağlamaktadır. UNESCO’nun dünya mirası olarak listesine eklediği bu eşsiz tarihî buluntuların izlerini sürmeye devam etmeli, ardında bıraktığı zengin tanıklığa sahip çıkmalıyız.

Kaynakça

Balta, Selda. Gordion (Yassıhöyük) Arkeolojik Sit Alanı Üzerindeki Tarihsel Dokunun Korunması. Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi. Ankara: 2010.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...