Minyatür ve tezhiple tasvir edilen tarih
“Reşadiye Kışlası'ndan Rami Kışlası'na Yüzyıllık Tarih” adlı minyatür sergisinin açılışı Rami Kütüphanesi F1 Sergi Salonu'nda gerçekleşti. Sergi projesi nasıl hayata geçti? Kışladan hastaneye uzanan yüzyıllık bir tarihe yakından bakmaya ne dersiniz?
Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin yüzüncü kuruluş yılı etkinlikleri kapsamında, Tola Önürmen küratörlüğünde Sabriye Şeker Sanatevi Sanatçıları'nın eserlerinin yer aldığı "Reşadiye Kışlası'ndan Rami Kışlası'na Yüzyıllık Tarih" adlı minyatür sergisini sanat ve tarih tutkunlarıyla buluşturduğumuz için kendimizi mutlu hissediyoruz. Reşadiye Kışlası 1914 yılında Sultan 5. Mehmed Reşad’ın emriyle inşa edildi. Osmanlı orduları orayı uzunca dönem karargâh olarak kullandılar. Daha sonra Cumhuriyet döneminde Gazi Mustafa Kemal’in emriyle hastane olarak kullanılmaya başlandı. Peki, bu dönüşümü sanatla anlatmak mümkün müydü? Pekâlâ mümkündü ve biz de bu imkânla birlikte anlatmaya koyulduk. Elbette bu hikâyenin arka planı var.
Tezhip ve minyatür sanatı ile başladığım sanat yolculuğumun bu noktaya gelmesi benim için büyük bir şanstı. Çok değerli hocalardan eğitim almama rağmen sadece güzel yazıların kenarlarını süsleyen, minik güzel hikâyeler anlatan bir minyatür sanatı olduğunu düşünüyordum. Sanatın derinliklerine indikçe altında çok derin bir matematiğin ve felsefenin olduğunu gördüm. Minyatür sanatını tüm inceliklerini ile öğrenmek için elimden geldiğince okudum, araştırdım, inceledim, tarihteki örneklerin reprodüksiyonlarını yaptım, diğer sanat ve sanatçı arkadaşlarımla fikir alışverişlerinde bulundum.
Bir sanatçı arkadaşım bir konuyu derinlemesine incelemem gerektiğini söylediği zaman ilk aklıma gelen hayatımın geçtiği Bakırköy semti geldi ve onunla ilgili araştırmalara başladım. Bakırköy ile ilgili Turgay Tuna’nın “Bir Zamanlar Bakırköy” kitabını alıp birkaç kez okudum ve sonra minyatürle resmetmeye başladım. Bizans döneminden başlamış olduğum Hebdemon yolundan, Ayastefanos (Yeşilköy) ve günümüz Bakırköy’üne kadar resmettim. Yaklaşık 30 parça eser ortaya çıktı. Bu koleksiyonun içerisinde tabii ki Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi çalışması da yer almıştı. Birçok kitapta yer alan eserler aynı zamanda Bakırköy Mimarlar Odası tarafından prestij kitabı olarak bastırıldı. Turgay Tuna’nın fotoğrafları ve benim eserlerim bir bütünlük oluşturdu.
Psikoloji ile birleşen sanat
Yetiştirdiğim öğrencilerimle birlikte her sezona başlayışımızda kendimize bir konu seçiyorduk ve konuyu derinlemesine inceleyip tezhip ve minyatürlerle süslüyorduk. Genelde bu konuları hayatımızı çok yakından etkileyen olaylar belirliyordu. Psikiyatri de bu konulardan bir tanesiydi. Şunu ifade etmeliyim ki lise hayatımda Sigmund Freud okuyup anlamaya çalışırdım. Çevremdeki her şeyi ve herkesi izleyerek anlam çıkarmaya çalışırdım.
Atölyemizin genel koordinatörlüğünü yapan Gülümser Hanım ile Bakırköy Mazhar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi başhekiminden randevu alarak kendisini ziyaret etmek istediğimizi söyledik. Bizi kabul etti, projemize açıkladık ve çok etkilendiğini söyleyerek bize tam destek verdi, arşivlerini açtı.
Çalışmalarımıza atölye grubumuzda birlikte başladık, aynı zamanda geleneksel sanatlar içerisinde çok değerli sanatçı arkadaşlarımız bizlere hiçbir karşılık almadan ve beklemeden hatlarını ve çalışmalarını bağışladı. Hem tezhip hem de minyatür olarak tarihsel süreci izleyerek çok önemli bir koleksiyon oluşturduk. Bu çalışmalarımız yaklaşık bir sene boyunca devam etti. Görmüş olduğunuz koleksiyonda şifa yazılarının kenarlarına şizofreniyi beyin damarlarını süsleme olarak kompozisyon hâline getirerek anlatmaya çalıştık. İbn-i Sina’dan başlayarak Osmanlı’daki örnekleri ve günümüz hastalarını minyatürlerle resmetmeye çalıştık. Koleksiyonumuzu bir gün hastanenin içerisinde yer alacak müzede kalıcı bir sergi olarak kalması amacıyla çalıştık.
Ameliyat sahnesini resmedebilmek
Eserler uzun zamandır atölyemin alt katında ait olduğu yere gitmek için beklerken Prof. Dr. Erhan Emel hocamla bir sohbet esnasında bunları değerlendirmek için ne yapabiliriz diye söyleyince çok heyecanlandım. Bugünkü başhekimimiz Doç. Dr. Mustafa Bey’i ziyaret ederek ne yapabileceğini öğrenmek istedik. Kendisine çok teşekkür ediyoruz, desteklerini bizden esirgemedi. Yalnız Erhan Hocamın “Tarihteki bu örneklerin yanı sıra günümüz teknolojisinde yapılan ameliyatları da resmedebilecek miyiz?” diye sorması bende yepyeni bir fikri meydana getirdi. Böylelikle çalışmalarıma başladım ve teknolojinin bu kadar ilerlediği dönemde kullanılan ameliyat aletlerinin yanı sıra, iki ameliyat sahnesini de resmetme şansını yakaladım. Tabii ameliyatları resmedebilmek için de hocamla birlikte beyin ve bel fıtığı ameliyatlarını izledim.
Hayatımda doktorlar, benim için hep çok özel olmuşlardır. Çünkü pamuk ipliğine bağlı hayatımız, onlar sayesinde kurtulabiliyordu. Doktorların, hemşirelerin ameliyatları yaparken kendi aralarındaki iletişimleri, uyumları beni çok etkilemişti. Bu çalışmayla birlikte eski koleksiyonumuza 10 yeni parça daha ekledik. Bunların içerisinde ameliyat esnasında kullanılan aletler, AMATEM Bahar Şenlikleri gibi konuları da minyatür olarak resmettik. Rami Kışlası’nda sergilenen eserlerimizi Bakırköy Mazhar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne bağışlamaktan büyük onur ve mutluluk duymaktayız. Ait olduğu yerde olacakları için büyük bir huzur hissediyoruz.
Reşadiye Kışlası Tarihi (Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi)
Hastane, İstanbul Emraz-ı Akliye ve Asabiye Hastanesi adıyla Reşadiye Kışlası arazisinde hizmet vermeye devam etti. Hastane, aynı zamanda Türkiye’deki modern psikiyatrinin de kurucusu olarak kabul edilen Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman (1884-1951), öğrencileri Dr. Fahrettin Kerim Gökay, Dr. Şükrü Hazım Tiner, Dr. Ahmet Şükrü Emet ve Dr. İhsan Şükrü Aksel’in desteği ile kuruldu ve geliştirildi.
Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman; Türkiye’de psikiyatri, nöroloji ve nöroşirurji/beyin cerrahisinin gelişmesine katkıda bulundu. Hastanede beyin cerrahisi servisinin kurulmasına öncülük etti. Bunlarla birlikte akıl hastalıklarıyla ilgili kavramları, anlayışları değiştirdi; psikiyatrinin tıbbın içinde bir dal olarak değerlendirilmesi ve ülkemizde tanınmasında; birçok hekimin ihtisas olarak psikiyatriyi seçmesinde önemli katkısı oldu. Tıp literatürüne çok sayıda eser kazandırdı; 1940’a kadar başhekimlik görevini sürdürdü.
1940’lı yıllarda, tüm dünyada olduğu gibi ekonomi bozuldu, yeterli olmayan devlet yardımları daha da azaldı. Bu dönemde hasta sayısı 3000’den 5000’e çıktı. Yeni kurumların açılamaması aynı yatak sayısına yeni hastaların ilave olmasına yol açtı; bu durum Bakırköy’de ölüm oranlarının artmasına sebep oldu. Bu yıllarda hastanenin çevre düzenlenmesine ve binaların yenilenmesine de katkıda bulunuldu. Hastanenin kurulduğu “İç Bahçe” olarak adlandırılan alana 4000 metre uzunluğunda duvarlar çevrildi. Reşadiye Kışlası binaları restorasyonu yapılarak, bazı pavyonlar iki katlı hâle getirildi. Bakırköy’ün gerekse Türkiye’deki psikiyatri çevrelerinin simge görüntülerinden “Düşünen Adam” heykelinin açılışı gerçekleştirildi.
Hastanede 1960’lı yıllarda, modern psikiyatrinin öngördüğü plan ve projeler hazırlandı, Hastanenin kurulduğu ilk günden beri yapılan meşguliyetle çeşitli tedavi yöntemleri geliştirildi. Çok sayıda atölye hizmete sokuldu; nakış, dikiş, çiçek, marangoz ve maket atölyeleri açıldı. İlk defa ülkemizde açık havada 1000’e yakın hastanın hep birlikte spor aktivitelerine katılması sağlandı, senede bir gün olmak üzere hastanenin spor alanında şölenler düzenlenmeye başlandı. Açık Kapı, Yarı Açık Kapı ve Kapalı olarak üç bölüm oluşturuldu. Bu dönemde de yaşanan en büyük sorun, yatak kapasitesinin üzerinde hasta alınmasıydı. Dr. Faruk Bayülkem’in başhekimlik yaptığı bu dönemde, hastane dışı toplum içi ruh sağlığı hizmetleri de önem taşıyordu. Türk Ruh Hastaları Derneği’nin maddi desteği, hastanede çalışan klinik şeflerinin iş birliği ile ülkemizde ilk Ruh Sağlığı Dispanseri, hastaneye bağlı olarak İstanbul’da Aksaray’da hizmete girdi. Bunu sırasıyla Kocamustafapaşa, Kasımpaşa, Eyüp, Üsküdar, Sağmalcılar, Beşiktaş Ruh Sağlığı Dispanserleri izledi.
1980’li yıllarda, yatan hasta sayısını en aza indirgemek için Ayakta Psikiyatri Tedavi Ünitesi/ATÜ kurularak poliklinik hizmetlerine ağırlık verildi. Yatırılan hastaların, süratli tetkik ve etkin tedavi ile yatış süreleri kısaltıldı. Hastanede uzun süreden beri yatmakta olan hastalardan uygun durumda olanlar taburcu edildi. Hastanenin tedavi ve bakım koşularının düzeltilmesi amacıyla 1980’de Bakırköy Akıl Hastanesi Vakfı kuruldu. Başhekim Dr. Yıldırım Aktuna’nın öncülüğünde başlatılan medya kampanyası aracılığıyla vakıf adına toplanan bağışlar bu amaç için kullanıldı.
1990’lı yıllarda hastanenin işleyiş ve iletişim çalışmalarında yenilikler yapıldı. Yeni servislerin, cihazların hizmete girmesi ve uzmanlık alanlarının çeşitlenmesi sağlandı. 1980’li yıllarda başlatılan bilimsel çalışmaların geliştirilerek devam ettirilmesi ve uluslararası alana bunları taşımak amacıyla “Uluslararası Bakırköy Günleri” düzenlendi; psikiyatri, nöroloji ve nöroşirurji bilim dallarını kapsayan bilimsel etkinlikler organize edildi. 2000’li yılların başında, Raşit Tahsin Duygudurum Bozuklukları Merkezi, Çocuk ve Ergen Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezi Ünitesi/ÇEMATEM, Ergen ve Genç Erişkin Kliniği, Uyku ve Epilepsi Araştırmaları Merkezi/UYEPAM ile Psikotik Bozukluklar Merkezi gibi yeni birimler açıldı.
Günümüzde Türkiye’nin en gelişmiş Gündüz Hastanesi ve Rehabilitasyon Merkezi’ne sahip olan hastane, klinik araştırmalarda ve bilimsel üretimde önemli rol oynamaktadır. Kurum, Cumhuriyet Dönemi’nin en büyük Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi olmakla beraber, bu alanların gelişmesindeki rolünü günümüzde de devam ettirmektedir.
Böylelikle İstanbul Emraz-ı Akliye ve Asabiye Hastanesi adıyla Reşadiye Kışlası’nda başlayan hastanenin tarihini minyatürler ile 250 yılı aşkın bir tarihi olan Rami Kışlası’nın kütüphane olarak yeniden yapılandırıldığı Rami Kütüphanesi’nde anlatmaya çalıştık.
Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.