
Kent belleği uyanıyor: Markiz Pastanesi
2024’ten bu yana restorasyon süreci devam eden Markiz Pastanesi’ni ziyaret ettik. İstanbul'un kültürel belleğinde önemli bir yere sahip olan pastane, önümüzdeki yıl yeniden müşterilerini ağırlamaya başlayacak. Peki, yeni dönemde ziyaretçileri neler bekliyor? Gelin yakından bakalım…
İstanbul, yüzyıllar boyunca birçok kültürün, inancın ve hikâyenin iç içe geçtiği bir şehir oldu. Bu büyük geçmişin izlerini taşıyan mekânlar zaman zaman kaybolur, unutulur ya da yeniden keşfedilir. Markiz Pastanesi de tam bu tanıma uyan; hatırlanan, özlenen ve sonunda yeniden uyanan simgesel bir kent belleği mekânı.
Markiz’in hikâyesi, 19. yüzyıl ortalarında başlıyor. 1838 yılında, Lebon adında bir Fransız şef tarafından İstanbul’un kalbi Beyoğlu’nda bir pastane açılır. Lebon Pastanesi, zarif sunumları, Paris usulü tatlıları ve seçkin müşteri kitlesiyle kısa sürede kentin gözde mekânlarından biri olur. Dönemin sanatçıları, edebiyatçıları ve diplomatik çevreleri burada bir araya gelir; burası dolayısıyla sadece bir pastane değil, aynı zamanda bir fikir ve zevk mekânıdır o dönemde.
1940 yılında pastane el değiştirir. Avedis Ohanyan Çakır adlı girişimci, mekânı devralarak adını Markiz Pastanesi olarak değiştirir. Bu değişim sadece isimde kalmaz; iç mekânda da dikkat çekici bir dönüşüm gerçekleşir. Fransa’dan getirilen Art Nouveau tarzındaki çini panolar, vitraylar ve zarif mobilyalarla Markiz, âdeta Paris'ten bir salonu İstanbul’a taşır.
Markiz, kısa sürede İstanbul’un kültürel hayatında önemli bir merkez hâlini alır. Ünlü yazarlar, gazeteciler, tiyatrocular ve entelektüeller burada buluşur. Gündelik bir kahve içimi, çoğu zaman bir edebî tartışmaya veya politik sohbetlere dönüşür. Beyoğlu’nun modernleşen yüzü, bu pastanede zarafetle şekillenir.
Çok katmanlı bir kültürün simgesi
Zaman içinde kent değişir, insanlar değişir, alışkanlıklar dönüşür. 1980’lerde, Şark Aynalı Çarşı’nın el değiştirmesiyle birlikte Markiz de kapanır. O güzelim seramik panolar, vitraylı kapılar, zamanın tozuna terk edilir. Kentin belleğinde derin bir boşluk oluşur; çünkü Markiz sadece bir tatlıcı dükkânı değil, çok katmanlı bir kültürün simgesidir.
Uzun bir aradan sonra, 2003’te Markiz yeniden açılır. Mekân restore edilir, geçmişin izleri korunarak tekrar halka sunulur. Fakat bu ikinci hayat kısa sürer. Ekonomik zorluklar ve değişen tüketim alışkanlıkları nedeniyle 2016’da bir kez daha kapanır. Ancak bu kapanış, unutuluş değil, yeni bir umutla bekleyiştir.
2023 yılında Markiz Pastanesi, Tekin Esen ve Mehmet Erkul tarafından satın alınır. Yeni sahipleri, mekânın sadece ticari değil, kültürel bir değer taşıdığının bilincinde. Bu doğrultuda 2024 yılı itibarıyla detaylı bir restorasyon başlatıldı. Özgün seramikler korundu, Art Nouveau öğeler canlandırıldı. Amaç elbette Markiz’i yeniden bir buluşma noktası hâline getirmek ama geçmişin ruhuna sadık kalarak…
“Altyapı çalışmaları sürüyor, mekânın açılması 2026’yı bulacak”
Tarihî pastanede bir araya geldiğimiz Markiz'in yeni ortağı olan, Tekin Esen’in mimar oğlu Ömer Esen, “Bu mekânı maddi getiriyi öncelemeden hakkıyla ve aslına sadık kalarak restore etmek istemiştik. Şu sıralar altyapıya yönelik çalışmalarımız tüm hızıyla sürüyor. Ciddi bir yatırım yaptığımızı inkâr edemem. Ayrıca pastaneye ait olan antikaları yeniden gün yüzüne çıkarma, gazete kupürlerini bulma ve burada yaşanmış gerçek hikâyelere ulaşma çabalarımız da söz konusu. Bu nedenle mekânın açılması 2026’yı bulacaktır” açıklamasında bulundu.
Esen, “Menüye dair neler söylersiniz?” sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Menü hususunda da aslına sadık kalınacak. Klasik tatlılardan gurme tadımlık menülere kadar geniş bir yelpazeye hitap edeceğiz. Yine içeceklerimiz de her zevke uygun ve çeşitli olacak. Aslında bakarsanız bu mekânı 4 mevsim olarak tasarlamak istiyoruz. Türkiye’nin en ünlü şeflerini buraya getirip her mevsime ayrı menü yapma fikri de zihnimizi meşgul etmiyor değil.”
Bir diğer husus ise müzik… Malumunuz “Mekânda müzik çalmalı mı?” tartışmaları yıllardır süregeliyor. Çünkü bu mesele yalnızca estetik bir tercih değil; aynı zamanda toplumsal, psikolojik, kültürel ve politik boyutları olan bir sorun. “Mekânda müzik çalmalı mı?” sorunsalı, özellikle kamusal ve yarı-kamusal alanlarda (kafeler, restoranlar, mağazalar, ofisler, galeriler, hastaneler, vb.) müzik yayınının gerekliliği, niteliği ve etkileri bağlamında tartışma konusu. Mekânda müzik çalmak, yalnızca bir ambiyans tercihi değil; aynı zamanda kişisel haklar, kamusal alan etiği, estetik değerler, toplumsal kontrol ve kültürel temsil gibi daha derin meselelerle doğrudan ilişkili olduğu için de Markiz’in yeni döneminde müzik olup olmayacağı henüz netleşmiş değil. İyi müzik elbette ruhun gıdasıdır ama her gıda gibi onun da zamanı, yeri ve ölçüsü vardır. Bu düstur da işletme sahipleri tarafından göz ardı edilmeyecektir elbette.
Diğer yandan “Markiz Pastanesi’nin ziyarete açılacağı güne kadar sergi ve çeşitli etkinlikler olacak mı?” sorusu da sosyal medyanın gündeminde. Bu da geçtiğimiz aylarda Pilevneli Gallery’nin katkılarıyla Markiz’de gerçekleşen “Dehşetli Güzel” adlı sergiden kaynaklanıyor. Bu sergi seyircileri tarihi pastaneyi ön planda tutarak bir sonu yeni bir başlangıç adına kutlayan, yaşanmamış olanın deneyimlenebileceği hayali bir zamana davet etmişti. Mimar Ömer Esen’e göre kent belleğinde önemli yer tutan bir mekânda sergi düzenlerken hem serginin kendisi hem de mekânın tarihsel ve kültürel değeri öne çıkmalı. İşte Markiz’de sergi veya etkinlik düzenlenebilmesi için olmazsa olmazlar:
- Mekânın tarihçesini, geçmişteki işlevlerini ve kent belleğindeki yerini anlatan bir bölüm oluşturmak.
- Sergi temasını, mekânın kimliğiyle ilişkilendirmek.
- Sergi yerleşimini yaparken mimari detayları kapatmak yerine vurgulayan bir düzenleme yapmak.
- Ziyaretçilerin mekânla etkileşim kurmasını sağlayacak deneyim alanları oluşturmak.
- Sosyal medya kampanyalarında “mekânın sesi” olarak kısa belgesel videolar, mimari detaylar veya geçmişteki kullanımlarla ilgili içerikler üretmek.
Yukarıda vurgulanan hususlara uyulacağını taahhüt eden bir şahıs veya şirket olduğu takdirde önümüzdeki günlerde bu tarihî yapı başka sergi ve etkinliklere de ev sahipliği yapabilir. Şu da unutulmamalı ki halkın İstanbul’da sanatsal etkinliklere katılması, yalnızca bireysel bir “eğlence” ya da “hobiden” ibaret olamaz. Bu durum çok katmanlı, toplumsal ve kültürel sonuçları olan önemli bir meseledir vesselam.
Ezcümle; geçmişte pek çok çiftin evlilik teklifine tanıklık etmiş, dostlukların sağlam temeller üzerine inşa edilmesini sağlamış, iş toplantılarının uğrak yeri olmayı başarmış ve yazarların ilham noktası olan Markiz Pastanesi’nin 2026 yılı içinde yeniden kapılarını açması bekleniyor. Bu sadece bir pastanenin açılışı değil; İstanbul’un geçmişine, hafızasına ve zarafetine yapılan bir saygı duruşu anlamına geliyor. Günde yüzbinlerce kişinin önünden geçtiği “Yeni Markiz”, hem nostaljiyle geçmişi anacak hem de yeni kuşaklara bu zengin mirası tanıtacak gibi duruyor…

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.