31 May 2024

Kendine ait odayı kendin yarat

KADEM Sanat’ın düzenlediği “Edebiyatta Kadın Hikâyeleri” söyleşisinde “Hayatın İçinde Kadın” adlı kitabın tanıtımı yapıldı, günümüz Türk edebiyatının kadın yazarlarından yazma serüvenleri okurlarla paylaşıldı.

Kadın ve Demokrasi Vakfı (KADEM) tarafından 2023’te “Hayatın İçinde Kadın” temalı bir öykü yarışması düzenlendi. “Kadın”, “kadın hakları”, “kadının toplumdaki yeri”, “sorumluluk paylaşımı, kadın dayanışması”, “sivil kadın hareketleri”, “kadın ve adalet”, “kadının fırsat eşitliğine erişimi” üzerine kaleme alınan 700’e yakın öykü yarışmaya katıldı. Başvurulan öykülerin içerisinde “Dünyanın En Basit Yarışması”, “Tepsi”, “Herkül”, “Hamal”, “Mavi Araba”, “Pamuk Prenses”, “Bazı Hayatlar”, “Kurdele ve Fiyonk”, “Kovan Havası”, “Yokum Ben”, “Vites Sultan”, “Gülendam”, “İki Parça”, “Tütün Vakti”, “Yalnızlık”, “Paradoks”, “Kırgız Ebe-Bacı Ayranı”, “Şemsiye”, “Konuşmak İçin İyi Bir Gün”, “Kuş Yuvası” adlı 20 öykü yayımlanmaya hak kazandı. Mayıs 2024’te KADEM Yayınları tarafından basıma hazırlanan “Hayatın İçinde Kadın” kitabının içinde toplanan birbirinden kıymetli bu öyküler; kadınların hem toplumda hem de kültürün önemli bir unsuru olan sanatta kendilerini ifade etmelerine, düşün dünyalarını özgürce yazarak yansıtabilmelerine imkân tanıyor. Ayrıca kadınların yazın dünyasına adım atmaları için onlara yeni bir alan yaratıyor; tecrübeli yazarların jüriliği ve rehberliğiyle kendilerini geliştirmelerine kapı aralıyor.

Yazarlardan yazarlara çevrilen sayfalar…

23 Mayıs 2024’te KADEM Sanat, İstanbul Rami Kütüphanesi’nde düzenlediği “Edebiyatta Kadın Hikâyeleri” söyleşisiyle kitabı okurlara tanıttı. Söyleşide usta kalemler yer alıyordu. Günümüz Türk edebiyatının önemli kadın yazarlarından Cihan Aktaş ve Funda Özsoy Erdoğan yazın dünyasındaki tecrübelerini KADEM Yönetim Kurulu Üyesi ve FSMVÜ Toplum Araştırmaları ve Uygulama Merkezi Müdürü Doç Dr. Zeynep Kevser Şerefoğlu Danış’ın moderatörlüğü ve kıymetli soruları eşliğinde dinleyicilerle paylaştılar. Yazma süreçleri, metinlerinin ortaya çıkış serüvenleri, oluşturdukları karakterlerin dünyası ile kendilerinde kurdukları ortaklıklar, beslendikleri edebî alan üzerine yazarların iç dünyasını anlatan keyifli bir sohbet gerçekleştirildi.

Toplum içerisinde var olmak, kendini gerçekleştirmek bir kadın için ataerkil bir sistemin döngüsünde oldukça zor. Özgürleşebilmek, haklarına sahip çıkmak, hayatın pek çok alanında karşılarına çıkan kısıtlamalar ya da engellemelerle mücadele etmek dünyadaki tüm kadınların ortak direnişi… Farklı coğrafyalar, farklı kültürler, farklı toplumlar söz konusu olsa da kadınların onurlu mücadelesi; kendini her alanda aynı çabayla gösteriyor. Sanat ve yazın dünyasında da bu mücadelenin izlerini görebiliyor; kadın hikâyelerinde ortak bir direncin ifadelerine şahit olabiliyoruz. Yazmak her ne kadar bir özgürlük alanı yaratsa da kadınlar ön yargılarla, eleştirilerle, yok sayılmalarla başa çıkmak zorunda kalıyorlar.

Cümlelerle açılan alanlar

Cihan Aktaş da katıldığı söyleşide kadın yazarların toplum içinde bir kabul görmesinin oldukça güç olduğunu, düşüncelerinden dolayı yargılanma endişesi yaşadığını şu sözlerle ifade ediyor: “Pek çok kadın yazar için içinden geleni yazmak bir suçlama nedeni olmuştur. Son romanımın kahramanlarından Cevriye Banu, yanlış anlaşılmaktan korktuğu için yazdıklarını yakmıştır. Kadınlar yazmaya teşvik edilmediği gibi yazdıkları için suçlu hissettiriliyor. Kuram hapishanesinde dil nasıl özgürleşebilir? Öykü yazmayı seven çok sayıda kadın, ‘İç dünyamı yansıttığımı düşünecekler’ korkusuyla yazmaktan vazgeçiyor. Ben bu ülkede başörtüsü mücadelesinin de içinden geliyorum. Özellikle mütedeyyin kadın yazarların her cümlesi sorgulanır.” Cihan Aktaş’ın bu cümleleri kadın yazarların sadece cinsiyetinden dolayı yaşadığı zorluklara değil, aynı zamanda ideolojik kalıplarla değerlendirilmenin getirdiği baskıya da değiniyor.

Bazı kadın yazarlar bu sebeple daha özgürce yazabilmek ve bu baskıyı hissetmeden kendini ifade edebilmek için görünür olmayı seçmiyor. Görünür olmamanın getirdiği özgürlük alanını kendi tecrübelerinden örnekleyen Funda Özsoy Erdoğan’ın cümleleri bu açıdan oldukça önemli: “Türk Edebiyatı, Dergâh, Ötüken gibi yayınevlerinden kitapları çıkan biriyim ama hiç görünür olmadım. Özgür olabilmek, özgürce yazabilmek için ortalarda olmamam belki de daha iyiydi. Dolayısıyla kendimi beden olarak gizlediğim için rahat yazdım. Entelektüel dünya, erkek egemenliğin tekelindeymiş gibi bir algı vardı. Kadınlar geçmişte edebiyatın genellikle ‘nesnesi’ konumundaydı. Annelik rolüyle ya da çocuk kitabı yazarı rolüyle öne çıkabiliyorlardı. Virginia Woolf’un 1920’lerde yayımlandığı ‘Kendine Ait Bir Oda’ bu duruma en somut tepkidir. Oysa erkek-kadın olarak başka bir dil kurabildiğimizde sistemin dışına çıkabiliriz.” Yazarların bu aktarımları; toplumdaki cinsiyet rollerinin sanatsal üretimde karşılarına nasıl çıktığını gözler önüne seriyor. Bilim, sanat, düşünce dünyasında bu rollerden sıyrılabilmek; özgürce hareket edebilmek kadınlar için hâlâ bir mücadele gerektiriyor. Kalıpları kırmak, kendine ait odayı inşa etmek kolay olmasa da yıllardır açılmaya çalışılan bu özgürlük alanından pek çok değerli eser çıkıyor. Öykü yarışmasının meyvelerinin toplandığı bu kitap da onlardan biri. Yeni yazarların, tuğla tuğla örmeye başladığı sayfalar; kendilerine ait odaları oluyor.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...