
Kemer: Antik ruhların ve ufukla denizin kucaklaştığı yer
Akdeniz’in kalbinde, tarihin fısıltılarıyla modern rüyaların buluştuğu Kemer’e bir yolculuk yapmaya hazır mısın? Antik kentlerin gizeminden, turkuaz koyların berraklığına oradan da doğanın zirvelerine uzanan bir keşif. Kemer tatili, sadece bir tatil değil, binlerce yıllık bir hikâye!
Ah Kemer... Geçen hafta ben de oradaydım, hâlâ üzerimden atamadım o büyülü atmosferi. Hani bazı yerler vardır, sadece tatil yapıp dönersin; Kemer öyle değil işte. Sanki her köşesi, her taşın, her ağacın bir fısıltısı var kulağına. Birkaç günlüğüne kaçtım geldim ama sanki binlerce yıl öncesine gitmiş, sonra tekrar bugüne dönmüş gibiyim.
Biliyor musun, Kemer adını antik zamanlarda sellerden korunmak için örülen o taş duvarlardan almış. Daha şehre adımını attığında anlıyorsun neden “zamanın iki yüzünde bir kent” dendiğini. Bir yanda Likyalıların, Romalıların, Bizans’ın izleri; diğer yanda pırıl pırıl plajları, capcanlı gece hayatı... Yani hem tarih kokan taşlarda gezebilir hem de akşamına kendini müziğin ritmine bırakabilirsin.
Mesela, Phaselis Antik Kenti... MÖ 7. yüzyılda Rodoslu denizciler kurmuş burayı. Kuzey, Savaş ve Güney limanları arasında uzanan 24 metrelik ana caddeyi hayal etsene. O agoralar, hamamlar, tiyatro... Sanki o eski tüccarların, tiyatrocuların sesleri hala havada asılı gibi. Hadrian Kapısı’ndan geçerken, Roma İmparatoru Hadrianus’un da buralarda gezdiğini düşünmek bile tüylerimi diken diken etti. Şimdilerde o antik limanlar, turkuaz sularında yüzdüğümüz plajlara dönüşmüş. Ben de kendimi attım o suya, sanki o günkü yaşamın bir parçası gibi hissettim.
Bir de Olympos var, Likya Birliği’nin önemli kentlerinden. Mitolojide Hephaistos’un yeraltı ateşlerini yaktığı yer diye bilinirmiş. Antik tiyatrosu, lahitleri... Olympos Çayı’nın iki yakasına yayılan kalıntılar arasında yürürken zamanın derinliklerinde kaybolduğumu hissettim. Ama beni en çok etkileyen ne oldu biliyor musun? Kentin girişindeki Yanartaş, yani Chimaera. Binlerce yıldır sönmeyen metan alevleri... Sanki mitolojiyle doğa burada el ele tutuşmuş, sana bir mucize sunuyor. Akşam üzeri gittim, o alevlerin ışığında oturup hayallere dalmak tarifsizdi.
Sadece 2 km uzakta, Kemer merkeze yakın bir de Idyros Antik Kenti var. Bizans döneminden kalma mozaikli kiliseleri, geometrik motifli şapelleri... 1976’da başlayan kazılarda çıkan sikkeler, MS 4-6. yüzyıllar arasında burada ne kadar canlı bir ticaret hayatı olduğunu gösteriyormuş. Ben bu küçük, saklı hazineyi keşfederken adeta zaman yolculuğu yaptım. Sessizliği ve dinginliğiyle insana huzur veren bir yer.
Toroslar’ın gizli cenneti
Peki doğa? Kemer’in doğası başlı başına bir destan. Göynük Kanyonu’na gittiniz mi bilmiyorum ama mutlaka gitmelisiniz. Toroslar’ın gizli cenneti burası. 14 km’lik yürüyüş parkuru, şelaleler... Doğa sporları tutkunları için tam bir cennet. Antik Likya Yolu’na da yakınmış, yani hem doğa hem tarih iç içe. O serin suda yürürken, şelalelerin sesini dinlerken tüm yorgunluğun akıp gidiyor.
Bir de Tahtalı Dağı Teleferiği’ne bindim, “Denizden Göğe” sloganı boşuna değilmiş. 2365 metreye çıktığında, Akdeniz’in o eşsiz mavisiyle Toroslar’ın yemyeşil ormanları kuşbakışı ayaklarının altında. Zirvede gün batımını izlemek... Kelimelerle anlatılmaz. Gökyüzü bir anda mora, pembeye, turuncuya dönüyor, sanki doğanın en güzel ressamı fırçasını almış da sana özel bir gösteri sunuyor. İşte o an, Kemer’in ruhunu tam anlamıyla hissettim.
Rivayete göre Kleopatra’nın bile yüzdüğü Kleopatra Koyu’na tekne turuyla gittik. Kristal berraklığındaki suları ve etrafını saran çam ormanlarıyla tekne turlarının gözdesiymiş. O kadar berrak bir suydu ki, dibindeki taşları bile sayabiliyorsun. Kleopatra’nın da bu güzelliğe hayran kaldığına hiç şaşmadım.
Gezdik, gördük, peki ya eğlence ve lezzet? Kemer’de denizin keyfi bambaşka. Phaselis’in antik liman plajlarından Ayışığı Plajı’na kadar her yer altın kumlu. Su kayağı, parasailing, dalış... Özellikle Paris 2 Batığı’nda yapılan dalışlar adrenalin tutkunlarını cezbediyormuş. Ben dalış yapmadım ama denizin tadını çıkardım doyasıya.
Kemer’de her taşın bir öyküsü, her koyun bir sırrı var…
Akşam olunca Kemer’in çehresi değişiyor. Cumhuriyet Meydanı çevresindeki barlar, gece kulüpleri sabahın ilk ışıklarına kadar eğlenceyle dolup taşıyor. Fasıl mekanlarından elektronik müziğe, her zevke uygun bir şeyler mutlaka var. Ben de kendimi o ritme bıraktım, tatilde olduğumu sonuna kadar hissettim. Bir de lezzetler var tabii! Yörük kebabı, hibeş, çivirdik tatlısı... Kemer mutfağının vazgeçilmezleri. Ulupınar’daki alabalık çiftliklerinde taze balık keyfi de ayrı bir deneyim. Özellikle alabalık çiftliklerindeki o doğal ortamda yemek yemek lezzeti ikiye katladı.
Kemer’in ruhu sadece doğal güzellikleri ve eğlencesiyle sınırlı değil, festivalleriyle de canlı. Altın Nar Festivali yaz aylarını şenlendiriyor. Bir de geleneksel Yörük Şenlikleri var ki, kıl çadırları ve gözleme tadımıyla Yörük kültürünü yaşatıyor. Ben şenliklere denk gelemedim ama bir daha gidersem mutlaka katılmak isterim.
Sonuç olarak Kemer, antik limanlarında fısıldayan tarihiyle, dağların doruklarından Akdeniz’e uzanan manzaralarıyla ve modern tatilin tüm olanaklarıyla gerçekten de benzersiz bir destinasyon. Bir sabah Phaselis’in taşlarında gezerken, öğleden sonra Göynük Kanyonu’nda serinleyip, akşamı Tahtalı Dağı’nda gün batımıyla taçlandırabilirsin. Kemer, sadece bir tatil beldesi değil; binlerce yıllık hikâyelerin dokunduğu bir yaşam alanı. “Kemer’de her taşın bir öyküsü, her koyun bir sırrı var. Geriye kalan, bu sırları keşfetmek için yola çıkmak...” Hadi bakalım, siz de Kemer'in sırlarını keşfetmeye hazır mısınız?

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.