Hangi disiplinci makinenin tesiri altındasınız?
Jack Nickolson ve Louise Fletcher’ın muhteşem oyunculuğu mu, Bo Goldman ve Lawrence Huaben’in muazzam senaryosu mu? Guguk Kuşu’nu tüm zamanların filmi yapan yanlar birden çok... 5 Oscar boşuna kazanılmadı elbette. Peki; zamanlar üstü bu yapıtın içinde neler gizli, gelin birlikte bakalım…
Film başlangıcındaki durgun tavır McMurphy’nin sahneye girmesiyle bir anda yerle bir olur. McMurphy’nin bir başkaldıran olduğunu hemen anlarız, ilk ilaç dağıtımında hemşirelerin özel alanını ihlal ederek ona biçilen rolü reddettiğini ilan eder âdeta… Foucault, iktidar rejimi üzerine çalışmalarında disiplinin özel bir yeri olduğunu belirtir. Ona göre modern iktidar rejimi, disiplin ve iktidar ilişkileriyle açıklanmaktadır. Şöyle devam eder: “İktidar bir yapı, devlet, hükûmet, kurum, siyasi liderlik olarak düşünülmez. İktidar, bize ait bir güç değil; daha çok belirli bir toplumdaki stratejik ve karmaşık bir durum olarak kavranmalıdır.” McMurphy, Foucault’un tespit ettiği iktidar kavramının kendisine muhalif bir isimdir. Onunla birlikte aynı “hastanede” ya da “hapishanede” tedavi edilmeyi bekleyen ve toplumsal normlara uymadığı için cezalandırılan toplumun farklı kesimlerinden gelen “kader ortaklarını” bir hedefe yöneltecek gücü kendinde barındırır McMurphy.
İsa aramızda…
McMurphy, kuralları bir bir yıkmaya ant içmiş kimliğiyle filmi izleyen bizi de olayın merkezine çeker. Reşit olmayan bir kızla birlikte olmuş, birçok yaralamaya karışmış bu isim midir bizim de rahatsız olduğumuz hastanedeki iktidarı yerle bir edecek lider? Televizyon karşısında birtakım gelgitler ile bir süre geçirdikten sonra tarafımızı çok net belli ederiz. Çünkü saçının toplama biçiminden dahi şeytan olduğu bize gösterilen hemşire Ratched bir Nazi’yi andıran tavırlarıyla McMurphy ve arkadaşlarını desteklememizi meşrulaştırır. McMurphy Hz. İsa edasıyla havarileriyle yerleşik düzene kafa tutmanın yollarını adım adım geliştirir. Onlara takım olmanın ve birlikte hareket etmenin önemini basketbol sahasında öğretir. Hastaneden kaçıp, balık tutup tekrar hastaneye döndükleri sahnede ise filmin ilk anlarına ışınlanırız ve McMurphy’nin hastane müdürüyle olan balık tutma sohbetini hatırlarız. Deli denilerek hastaneye hapsedilen bu insanlar, müdürle güçlerini yarıştırırcasına daha uzun ve daha kilolu bir balıkla hastaneye dönerler. Burada fallus ile birlikte yarıştırılan özgürlüktür esasında…
Filmdeki havuz sahnesini hatırlamaya çalışın ve McMurphy’nin çarmıha gerilen İsa betimlemesine nazire yaparcasına kollarını açışına dikkat edin. McMurphy bir seçilmiş kişidir, hastaneden kaçış sahnesinde yerinden oynatmaya çalıştığı mermerin başında “Haydi Lazarus, dışarı çık!” diye seslenen Hz. İsa’yı yeniden doğurur “Ben en azından denedim” derken… Kült bir hareket doğuyordur hastanede ve her kült hareket gibi birilerinin bedel ödemesi gereklidir. McMurphy, yüklendiği İsa misyonuyla canını, kanını inandığı özgürlük için feda etmekten geri durmayacaktır. Hastaneye girerken tanıştığımız o salaş, bir tarafıyla kendini beğenmiş adam, kendini inandığı değerler uğruna adayan ve kefaret ödeyen bir kült hareket liderine dönüşmüştür.
Filmin özgün adındaki tekerlemede de belirtildiği gibi guguk kuşu yuvasından yalnızca biri kurtulur. O da iki metrelik cüssesine rağmen McMurphy gelene kadar kendinin farkında olmayan Şef’tir. Belki de bütün bu oyun içinde oyun düzeni Şef’in kendi hakikatini, doğasını kavrayıp kurtulması için inşa edilmiş ve kurgulanmıştır. O sebeple İsa Murphy bir kişinin bile olsa hakikati kavrayıp özgür olabilmesi için uğraş vermiş ve kendini bu uğurda feda ederek kahramanlığını âdeta perçinlemiştir.
Foucault’nun da dediği gibi atölyeler, hapishaneler, kışlalar ve okullar; bireyin kim olduğu ve neyle meşgul olduğu, birey ile ne yapılabileceği ve onu nereye yerleştirmek gerektiği bilgisini toplayan disiplinci makineler olarak işlev görürler. Siz de bulunduğunuz mekânları bu bakış açısıyla bir daha gözlemleyin. Hangi disiplinci makinenin tesiri altındasınız? En önemlisi sizi kurtarmak için kendini feda edecek McMurphy’ler neredeler veya nerelere gizlenmişler de siz onları görmüyorsunuz?
Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.