03 April 2025

Gelenek ile modern bir arada: Fas

Antik Roma'nın etkisiyle şekillenen şehirlerden, İslam’ın etkisiyle gelişen medeniyetlere kadar birçok kültüre ev sahipliği yapan Fas; saraylar, medreseler, camiler ve tarımdaki başarısıyla ön plana çıkıyor. Türkiye’den 5.425 kilometre uzakta olan Fas’ı birlikte gezmeye ne dersiniz?

Size bu yazıda beş ay geçirdiğim Kuzey Afrika ülkesi Fas ve sunduğu fotoğrafik fırsatlardan bahsetmek istiyorum. Bir Kuzey Afrika ülkesi olan Fas’ın, Akdeniz’de ve Atlas Okyanusu’nda kıyıları bulunuyor. Kuzeyini Cebelitarık, boğazın karşısında İspanya, doğusunda Cezayir, güneyinde ise Moritanya çevreliyor ülkeyi. Geniş topraklara sahip olan ülkenin güneyinde ayrıca Sahra Çölü yer alıyor. Böylece Atlas Okyanusu’na bakan bölgelerde rüzgârlı ve nemli sıcak bir iklim, kuzeyde Akdeniz iklimi hüküm sürüyor.

1912-1956 yılları arasında Fransız ve İspanyol himayesinde kalan Fas, 1956’da tekrar bağımsızlığına kavuşmuş. Ülke, iki meclisli parlamenter monarşi rejimiyle idare ediliyor. Kral; Başkomutan, Yüksek Güvenlik Konseyi Başkanı, Genelkurmay Başkanı ve “İnananların Emîri” sıfatıyla ülkeyi yönetiyor. Yani kral, ülkenin hem siyasi hem de dinî lideri… Fas Parlamentosu, milletvekillerinden oluşan Temsilciler Meclisi (TM) ve sivil toplum örgütlerinin (meslek odaları, ücretliler ve yerel danışmanların) temsilcilerinden oluşan Danışmanlar Meclisi (DM) olmak üzere iki kanatlı yapıya sahip.

36 şehriyle yaklaşık 35 milyonluk nüfusa ev sahipliği yapan Fas, Afrika kıtasının dokuzuncu büyük ülkesi olarak biliniyor. Bu nüfusun içerisinde elbette kadim şehri pek çok dil kuşatıyor. Arapça, Berberice ve Fransızca resmî dil olarak kabul ediliyor. Zira tabelaların çoğunda bu üç dilde yazılmış ibareler bulunuyor. Ülkenin ismi de farklı dillerde farklı şekillerde karşımıza çıkıyor. Örneğin Arapçada, “Mağrip” olarak ifade ediliyor; Türkiye’de ise İdrisîler ve Merinîlere başkentlik yapan “Fes” şehrinden esinlenerek “Fas” deniliyor. Osmanlı feslerinin bu ülkede bulunan Fes şehrinde üretilmiş olması nedeniyle zamanla bu ülkeye Fas denildiği de söylentiler arasında yer alıyor.

Ülkenin kalbi: Kazablanka

Bu ülkeyi ilk ziyaret edecekler için tam bir sürprizler ülkesi. Fas, fotoğraf çekmeyi sevenler için ise ayrıca inanılmaz bir fırsatlar diyarı. Okyanus manzaralı şehirleri, dağlar ve çöllerden oluşan yeryüzü şekilleri, otantik yerleşim birimleri, grafitili murallı sokaklar, orijinal Fas mimarisiyle inşa edilmiş saraylar, müzeler, camiler, devasa ağaçlarla dolu parklar; her türlü fotoğrafı çekebileceğiniz enfes bir ortam sunuyor.

Kazablanka, aynı ismi taşıyan Hollywood filmi nedeniyle en tanınmış şehri. Ülke sanayisinin ve çalışan nüfusunun çoğunun yer aldığı bu kent, Atlas Okyanusu kıyısında yer alıyor ve İstanbul gibi ülkenin en önde gelen şehri olarak dikkat çekiyor. Biz fotoğraf sevenler için de harika cazibe merkezlerine sahip. Bunların başında, şimdiki kralın babasının yaptırdığı 2. Hasan Camisi geliyor. Bu yapı, 210 metre uzunluğundaki minaresi ile Kuzey Afrika’nın en büyük camisi. 1993 yılında ibadete açılmış olan camide ince işlemeler hayranlık verici. Kral 2. Hasan; 1961 yılında, babasının vefatı sonrası Fas tahtına oturmuş ve uzun süren krallığı döneminde Fas’a damgasını vuran bir kral olmuş. Birkaç darbe girişiminden de kurtulmuş. Hanedan geleneklerine bağlı, sert bir yönetimle ülkeyi yönetirken, Fransa’nın desteği ile Batı dünyasına yakın bir dış politika izlemiş, Arap milliyetçi akımlarına karşı ülkeyi korumuş. Caminin içinde sekiz köşeli yıldızların yerleştirildiği ahşap tavanlar ve duvarlardaki oymalar, fil ayakları ve pencerelerdeki süslemeler oldukça etkileyici görünüyor.

Kazablanka’daki diğer bir önemli eser de Kutsal Kalp Katedrali (Cathédrale Sacré–cœur). Fransız mimar Paul Tournon tarafından 1930 yılında gotik mimari tarzda inşa edilmiş. Katedral ülkenin 1956 yılında Fransız ve İspanyol himayesinden çıkmasına kadar Katolik kilisesi olarak hizmet vermiş, daha sonra da kültür merkezi olarak faaliyet göstermeye başlamış.

Şehrin diğer önemli yerleri; 5. Muhammed Meydanı ve ona çok yakın olan Birleşmiş Milletler Meydanı. Burası; valilik binası, adliye sarayı ve postane gibi binaları barındırdığı için şehrin idarî merkezi. Geleneksel ve modern Fas mimarisinin sentezlenmesiyle ortaya çıkan en dikkat çekici yapılardan biri olan vilayet binası 5. Muhammed tarafından 1930 yılında yapılmış. Palmiyelerle çevrelenmiş adliye sarayı, özgün Fas mimarisine uygun şekilde inşa edilmiş ve meydandaki fıskiyeli havuzla birlikte güzel bir görsel şölen sunuyor. 

5. Muhammed Meydanı’nın biraz ilerisinde yer alan diğer bir meydan ise Birleşmiş Milletler Meydanı (Place des Nations des Unies). Fransız işgali döneminde 1908 yılında Fransız komutan tarafından inşa ettirilen alanda yer alıyor. Kazablanka doğumlu Fransız mimar Jean-François-Zevaco, 1975’te meydana, “Kora Ardia” adındaki modern çizgilere sahip olan demirden bir kafesi, yarı küre şeklinde tasarlayıp ilave etmiş.

Meydanın hemen solundaki kapıdan şehrin tarihî kısmına ve çarşısına geçiliyor. Medine denilen eski çarşılar (souk) ve eski şehir yapıları Fas’ın hemen hemen her yerinde bulunuyor. Bu çarşılar ülkeye özgü otantik ürünlerin satıldığı renkli dükkânlarıyla ve eski evleriyle güzel fotoğrafik görüntüler almak için imkân sunuyor.

Başkent Rabat’a yakından bakış

Fas’ın sürprizlerle dolu başkenti Rabat; Atlas Okyanusu kıyısında, ülkenin kuzeybatısında yer alan, oldukça planlı ve düzenli bir kent. Köklü bir tarihe sahip olan Rabat, Murabıtlar döneminde 1100’lü yılların sonunda düşman saldırılarını önlemek için ribat, yani sınır karakolu olarak kullanılmış. Muvahhitler zamanında şehir olmuş ve Endülüs fetihlerine ordugâhlık yaparak önem kazanmış. Asırlar boyunca önemini başka veçheleriyle koruyan şehir; Fas’ın 1956 yılında bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte başkent olarak siyasi ve kültürel açıdan merkezî bir konuma gelmiş. Bugün, bu tarihî kent; 1.722.000 kişiyi ağırlıyor.

İlk bakışta parlamento ve devlete ait binalarıyla bir bürokrasi şehri hissiyatı uyandırsa da gezdikçe çok sıcak ve keyifli bir dinamiği var. Bou Ragrag (Ragrag Nehri) şehri ikiye bölüyor ve şehir kalesi (Oudaya) nehrin sol ağzında bulunuyor, içindeki eski şehir kısmı ise az katlı beyaz-mavi evleriyle şirin bir kasaba havası yaratıyor. Oudaya’nın kale girişi kısmında tepeden, Ragrag Nehri’nin denize döküldüğü manzarayı izleyebiliyorsunuz.

Şehirdeki diğer cazibe noktası da Hasan Kulesi’nin (Tour Hassan) bulunduğu alan. 1195’te Murabıt emîrlerinden Yakub el-Mansur’un 20 bin kişilik bir cami olarak inşasını başlattığı, o zamanın en büyük camisi olarak hayal edilen Hasan Camii’nin kalıntıları şehrin merkezinde yer alıyor. Hasan Kulesi’nin hemen yanında Kral 5. Muhammed ve oğlu 2. Hasan’ın mozoleleri (anıt mezar) bulunuyor. Mozole klasik Fas mimarisi özelliklerini taşıyor. Dantel gibi oymalı kapıları ve dışarıdaki mozaik (zelliş) çeşmeleri dikkat çekiyor

Tahmin edilemeyecek şekilde yeşil ve bakımlı bir şehir olan Rabat’ın merkezinde çok sayıda park var ve bunların iki tanesi özellikle spor amaçlı kullanılıyor. Devasa ağaçlar hâline gelen benjamin ve begonvillerle dolu şehirde yüksek binalar, gökdelenler yok.

Şehirde en çok dikkatimi çeken ve beni şaşırtan bina, Kral 6. Muhammed’in yaptırdığı 6. Muhammed Modern Sanat Müzesi. Burası, şehrin kültürel dokusunu oluşturan en önemli mekânlardan biri. Fas sanatçılarının ne kadar kabiliyetli olduğunu gözler önüne seren tablolar ve heykellere kucak açan müze, şu anki kral tarafından yaptırılmış.

Renkli dünya: Marakeş

Ülkenin en otantik, egzotik ve fotoğrafik şehri ise Marakeş. Fas’ın dördüncü büyük şehri olan Marakeş, Afrika’yı saran Atlas Dağlarının batı eteklerinde bulunuyor. 12. ve 13. yüzyıllarda başkent olan şehir; Mağrip’in (Fas) din, kültür ve ticaret merkezi hâline gelmiş. Dört yüzyıl kadar Fes’in başkentliği almasıyla popülaritesini yitiren şehir, 16. yüzyılda tekrar krallık başkenti olmuş.

16. yüzyılda Fas’a hâkim olan Sadi Sultanlığı, şehri tekrar başkent yapmış.  Sadiler yıkılan, harap olan anıtları restore ettirmiş ve görkemli Badi Sarayı’nı inşa ettirmişler. Ben bu sarayı son Marakeş gezimde ziyaret ettim. Şehirdeki Jemaa el-Fna (Cemaa el-Fına) Meydanı’na çok yakın olan saray, gerçekten etkileyici. Klasik Fas tarzına sahip olan büyük bir avlu içinde havuz ve bahçe etrafında dikdörtgen şekilde sıralanmış iki katlı dizi bloklardan oluşuyor. Bir bölümü galeri olarak kullanılıyor, ayrıca Sadilerden kalan eserler sergileniyor. 17. yüzyılda şehir burada yetişen, adalet uygulamaları ve takvalarıyla ünlenen yedi sufi ile tekrar ünlenmiş; ayrıca Müslüman hacıların uğrak yeri hâline gelmiş.

Şehrin en önemli cazibe merkezlerinden olan, sürprizlerle dolu, egzotik Jemaa el-Fna (Cemaa el-Fına) Meydanı ise UNESCO dünya mirası yerleri listesine girmiş. Tarihi Murabıtlar (1100’ler) dönemine uzanan açık sabit çarşı, Afrika’nın en canlı ve kalabalık eski çarşısı kabul ediliyor. Arka sokaklara doğru dağılan, Fas’ın otantik ürünlerinin satıldığı dükkânların yan yana sıralandığı 3000 metrekarelik bir alana yayılan çarşıdan alışveriş yapmak son derece eğlenceli. Ben bu sokaklarda fotoğraf çekerken ve alışveriş yaparken kaybolmayı çok seviyordum.

Ellerinize geçici kına dövmesi yaptırabileceğiniz bu etkileyici meydanda, ateşle dans eden genç akrobatik dansçılar, Berberi müzik aletleriyle şarkılar söyleyen müzisyenler, maymun ve yılan oynatıcıların gösterilerini her gün izlemek mümkün. Burada, ilginç fotoğraf kareleri alabilirsiniz ancak bunun için sizden yüklü bir ücret talep edeceklerdir. Tabii pazarlık yapabilirsiniz. Bu arada küçük bir hatırlatma: Fas’ın her şehrinde eski çarşı dükkânlarında çekinmeden rahatlıkla pazarlık edebilirsiniz.

Meydanın etrafındaki restoranların teras balkonlarında akşam güneşin battığı anda, karşıda gökyüzünü delercesine uzanan Kutubiye Camisi’nin minaresi ardında keyfine doyulmaz bir manzara bulunuyor. Fotoğraf çekmeyi sevenlerin kaçırmaması gereken bir an, bir kare bu. Şehrin simgesi Kutubiye Camii, merkezde, Jemaa el-Fna Meydanı’nın tam karşısında kadim Fas mimarisinin bir harikası olarak yükseliyor.

Şehirde ayrıca, ülkeyi yöneten son hanedan Aleviyyelere ait olan Bahia Sarayı göze çarpıyor. Bu yapı, benim en sevdiğim saraylardan biri. Saray; 1873’ten 1894’e kadar Sultan Muhammed bin Abdulrahman’ın baş vezirliğini yapmış olan Si Musa tarafından inşa ettirilmiş. Daha sonra saray, Si Musa’nın oğlu Ba Ahmed tarafından genişletilmiş, yeni avlular ve bahçeler ilave ettirilmiş. Son kralın dedesi 5. Muhammed tarafından ise saray olarak kullanılmış ve 2. Hasan döneminde kültür bakanlığına devredilerek müzeye dönüştürülmüş. Yine kraliyete tahsis edilmiş bir bölümü hâlâ mevcut.

Şehirdeki opera binası ile hemen bitişiğindeki tren garı da modern mimarisi ile görmeye değer yerlerden. Marakeş ile Kazablanka ve Rabat arasında tren yolculuğu, birinci sınıf kompartımandan bilet satın almak şartıyla gayet rahat. Şehir merkezinde yer alan havaalanı da küçük olmakla birlikte oldukça modern. İstanbul’dan THY ile düzenli olarak uçuşlar yapılıyor.

Şehre son gidişimde restorasyonu biten ve ziyarete açılan 600 yıllık Bin Youssuf Medresesi’ni gezme fırsatım oldu. Tipik Fas mimarisi özelliği taşıyan binada yine Fas mimarisinin özelliği olan havuzlu bir avlu ve avluya açılan kapılardan ders odaları, altlı üstlü olarak sıralanmış ahşap tavan oymaları, duvar ive “zelliş” adı verilen mozaik işlemeleri; estetik seven fotografçılar için biçilmiş kaftan.

Bodrum esintisi: Essaouira

Marakeş’e 190 km (yaklaşık iki buçuk saat) uzaklıkta Atlas Okyanusu kıyısında, bizim Bodrum’a benzeyen bir sahil şehri olan Essaouira yer alıyor. Portekizliler Fas’ın kıyı sahillerini 16. yüzyılda işgal ettiklerinde burada “Mogador” adında bir liman şehri kurmuşlar. Avrupa’yı Sahra Altı Afrika’yla bağlayan güçlendirilmiş bir liman şehri. Bugün de şehir orijinal kale duvarları ile çevreleniyor. Yıllarca Portekiz ve Fransızların etkisi altında kalmış bu şehirde de Marakeş’te olduğu gibi hemen hemen herkes Fransızca konuşuyor. Kale duvarları üzerinden dönemin toplarının görüntüleriyle birlikte dalgalı okyanusu fotoğraflayabilirsiniz. Ayrıca kalenin sol tarafında küçük bir balıkçı limanı var. Buradaki balıkçı tekneleri; okyanusun dev dalgalarına dayanmaları için bizdekilerden çok daha geniş ve burunları yüksek inşa edilmiş. Etrafta balık yakalamak için uçuşan ve gezinen martılarla birlikte bu tekneleri de fotoğraflayabilirsiniz.

Burada ve Marakeş’te bulunan otelleri de mutlaka görmek gerekir. Zira bu ülke mimarisini çok güzel şekilde yansıtıyorlar ve müthiş fotoğraf fırsatları sunuyorlar. Bunların yanında beyaz bitişik ev ve dükkânlar ile bezenmiş dar sokaklardan oluşan çarşısında rengarenk Fas ürünlerini ve yerel kıyafetleri fotoğraflayabilirsiniz.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...