20 March 2025

Aşkın soyut varlıklarla dışa vurumu kaçınılmaz mı?

Aşk kavramı, tarihin her döneminde önemli bir yer tutmuş ve farklı kültürlerde, toplumlarda farklı şekillerde tanımlanmıştır. ArtMahall’de sanatseverlerle buluşan “Aşk” adlı sergi izleyicileri nasıl bir yolculuğa çıkarıyor? Figürler ne ifade ediyor? Sanat ve aşk kavramları hakkında ne söylenebilir?

Sanatla yaşadığım hayat süreci uzadıkça insanın kodlarına ne kadar uzak olduğunun farkına varıyorum. Kendime odaklandıkça eserlerimin aslında bilinç dışı bir şekilde ortaya çıktığını anlıyorum. Geçmiş yaşamlarla kurulan bağlar, çocuklukta dinlediğim hikâyeler ve masalların ne kadar önemli olduğunu anlıyorum. 

Halk ozanlarının kültürel kodları şekillendirdiği bir bölgede büyüdüm. Bu âşıklık geleneğinden beslenmiş, dillerinde Âşık Sümmani, Âşık Reyhani gibi halk ozanlarının dizelerinin etkisi olan bir nesil ile yetiştim. Sezgisel ve duygusal üretim ve coşkunun örneklerindeki bu ruha dokunuşların kodlarıma işlendiğini anlıyorum. Bu kodlara ilave olarak o aşamalardaki sorumlulukların etkisi de kaçınılmaz bir şekilde eserlerime yansımış oluyor.

Aşk, mantığa ve bilince isyandır. Duygunun isyanının gözü kor bir şekilde aklı ve mantığı devre dışı bırakmasıyla enerjinin saf hâlidir. Figürlerimdeki sonsuz aşka kosan özgürlüğünü orada arayan figürleri aşkın iz düşümünün yansıması olarak ele alıyorum.

Aşk acıdır… Ya acının üstüne giderek, o acıyla sürekli yüzleşerek derin yaşarsınız ya da kaçmayı ve uzaklaşmayı tercih edersiniz. Hangisini tercih ederseniz edin geçmişte bırakmış olduğu etki kaybolmaz. Hisler, yaşanmışlıklar, olasılıklar veya duygular ruhu ve bedeni takip eder.

Resimlerimdeki her bir renk ya da biçim, içeriğiyle duygusal harmonilerimin yansıması olarak izleyicilerin bakışlarına yansır. Figürlerimdeki duruşlar, bakışlar ya da içinde bulunduğu atmosfer hem aşkın temsilinin biçimsel yansıması hem de ruhumun ortaya koyduğu mücadelenin gelgitlerini ortaya koyar.

Sanatçılar geri dönüşleri önemser mi?

Her ne kadar sanatçı sadece kendine odaklanarak üretimler gerçekleştirse de muhatabı olan izleyiciyle duygu paydaşları olarak bağ kurar ve anlaşılmayı, görülmeyi ister ve geri dönüşleri merak eder. Sanat alımlayıcılarının eserlerle göz teması anlarında sanatçı bu anları yakalayarak frekansları ölçer.

Sanatçı olarak aslında sanat alımlayıcılarını kendi serüvenime çekerek duygumun dış gözlerle nasıl algılandığını çözmeye çalışıp dindirilmiş bir ruh hâline, ferahlamaya yönelirim. Bu aşamada aslında resim yapma eğilimi bitmiş olsa da söylenmemiş, hissedilmemiş, tamamlanmamış duygular tamamlanır. Her bir ruhta, her bir gözde gören ve hisseden başkası olsa da sanatçı, izleyenlerin gönlü veya ruhunu kendisinin gibi hissederek anlam arayışına devam eder. Sanatçı kendi serüveninde izleyiciyi gezintiye çıkarmış gibi görünse de izleyicinin serüvenlerine ev sahipliği yapar.

Sanatın soyut varlıklarla dışa vurumu kaçınılmazdır

Hem aşkta hem sanatta insanın kendi ruhuna uygun olarak idealleştirdiği ruha bir beden ya da ideal bir öz arayışı olduğu bir gerçek. Aşk da sanat da bir duygu olduğundan her ikisinin de soyut varlıklarla dışa vurumu kaçınılmazdır.

Soyut bir duygunun görselleştirmesi ya da edebî bir metne dönüşümü duygusal kıpırdamaları açığa çıkararak izleyici ya da okuyucunun ruhunu uyandırmayı salık verir. Sanatçı isyankâr olduğu için dile getirmeye ya da görselleştirmeye elverişlidir. Ama izleyici ya da okuyucuda bu duygunun kabul görmesi onların algı, beklenti ve derinliğiyle alakalıdır.

Aşk sergisinde bir sanatçı olarak benim yaptığım kendi duygumu betimleyip derinlemesine yaşamaktır. Benim duygumun enerjisiyle alımlayıcıların duygularının örtüşmesi, frekans yakınlığıyla açıklanabilir.

Aynı frekanstaki duygular hissedilirken üst ya da alt frekanslara ulaşmak zorlaşabilir. Bu da anlam bütünlüğünün tamamlanması aşamasındaki akışın niteliğini ortaya koyar.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...