
Yapılabilir - yapılamaz
Tarık Buğra 1 Nisan 1971 tarihinde Tercüman’daki köşe yazısında 12 Mart Muhtırası’ndan sonra ülkede başlayan yeni döneme dair siyasi eleştirileri, sorun addeden hususları dile getirmiş; romantik söylemlerden ziyade akılcı davranmanın gerekliliğine vurgu yapmıştır.
Bütün işlerde böyledir bu: Mümkün olmayanın peline düşen hapı yutar… ve elinde tuttuğu kaderlere de yutturur. Yapılabilecekleri yapmayan veya yapamayanlar ile yapılamayacaklar için emek, zaman ve para harcayıp harcatanlar aynı hükmü alacaklardır. Bu hüküm, yer gelir “ihanet”e kadar varır.
Akılcılık -rasyonalizm- derler, gerçekçilik -realist tutum- derler ve överler bu tutumları. Bu yapışık ikizlerin isimlerinden en önemlisi de işte budur: Yapılabilecekler ile yapılamayacakları yumurtaların sağlamlarını çürüklerinden ayırmasını bilmektir. Başarı buna bakar: Bütün mesleklerde fabrika, dükkân, tezgâh veya özel hayatın tekmil yönlerinde!
Politikada da devlet işlerini yönetmek bunun istisnası değildir; aksine, bu kaide veya ilke asıl onun can damarıdır:
Biz ne çektiysek romantik ve idealist politikacılardan çektik, büyük iyi niyetlerden çektik: Bunlardır işte yapılamazların pelinde millet ve devlet zamanlarını, imkânlarını, enerjilerini çarçur edip elimizi böğrümüzde bırakan!
Büyük hedeflere saldırmışız daima. Onların “sebep” değil “sonuç” olduklarını düşünmemişiz. Hele neyin veya nelerin meyvesi olduğunu zerre kadar merak etmemişizdir. Büyük sonuçların küçük ama iyi seçilmiş çalışmalardan doğduğunu anlamaya yanaşmamışızdır: Komşunun bahçesindeki güneş gibi elmaları görmüşüzdür ama komşunun toprağı nasıl işlediğini, gübrelediğini, budayıp ilaçladığını, suladığını kaale almamışızdır.
Bizim toprağımız, ayrıca kötü elma, nefis şeftali yetiştireceğini öğrenmemişizdir. Komşuda var ya; bizde de olsun istemişizdir. Ve bunca emekten, bunca zaman bağlayıştan sonra elimize kozalaklar geçtiğini görüp çatacak yer aramışızdır.
Okullar, üniversiteler açmışızdır; çünkü komşunun elmaları gibi görmüşüzdür onları. Önce öğretmen, önce profesör, önce ilim zihniyeti dememişizdir; bu yüzden de ağaçlarımızın dibi kozalaklarla dolmuştur.
Örneklerin o kadar utandırıcı, öyle kahredicileri var ki, mesela “Devrim Otomobili” demeye bile dilim varmıyor. Zaten mesele de bu değil; yani geçmişlerin muhasebesi değil.
Türkiye yeni bir döneme girmiştir. Her yeni dönem ümitler, imkânlar, şansalar ve tehlikeler yüklüdür. Bir yol kavşağıdır bu: Biri kıraça, öteki bereketli topraklara götürür. Bütün mesele de bu yeni dönem sorumlu ve yetkililerinin romantizme, idealizme değil; gerçekçiliğe ve akılcılığa bağlanıp bağlanamayacaklarındadır, yani yapılabilecekler ile yapılamayacakları iyi ayırabilmelerindedir. Daha önemlisi de yapılabilecekleri verim ve yararına, doğurganlıklarına göre sıralayabilmelerindedir.
Yeni dönemin sorumlu ve yetkileri;
Mesela trafik düzenlerinden şiddet hareketlerine kadar asayişi sağlayabilirler.
Mesela vergi adaletini sağlayabilirler.
Mesela -Eminsu Operasyonu gibi- sivil kadrolarda da makul ve adil bir eleme yapılabilir, devletin yükünü, ona rahat nefes aldırtabilecek şekilde hafifletebilirler.
Mesela tasarruf bonosu denilen hançere ürünü alabilirler.
Mesela zam derebeyliğine son verebilirler.
Mesela ithalat kaprislerine yeter diyebilirler.
Mesela grev gibi, lokavt gibi hakların soysuzlaştırılmasını, Anayasa sırtından alınan yetki ve özerklikleri sorumluluklarla dengeleyebilirler.
Kısacası, yalnız bunları yapmakla bile devlete devletliğini kazandırabilirler, milletin de yaratıcı gücüne şevk verebilirler. Çünkü ne rey kaygısı ne de engellenme korkusu!
Kime nasip olmuştur bu nimet?
Ve kimin omzuna düşmüştür gölgesi bu kadar korkunç bir vebalin?
Romantizm değil, idealizm değil, başıboş iyi niyetler değil… Akılcılık, gerçekçilik!

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.