Tercüman Arşivi: 12 October 1971
13 May 2024

Üstüne üstüne gitmek

Tarık Buğra 12 Ekim 1971 tarihli köşe yazısında Türkiye'de yaşanan öğrenci olaylarından hareketle gerilen siyasete kendi üslubunca cevaplar veriyor.

Ne kadar okursa okusun, ne kadar yaşarsa yaşasın, olgunlaşma denen şey hangi noktaya ulaşırsa ulaşsın, insan duygu ve sinir yönünü tamamen saf dışı edemiyor. Aklın yüzde yüz hakim olduğu bir toplum, bir grup veya bir insan yok. •Saf akıl• üzerindeki çalışmaları tam bir •deha• eseri olan filozof Kant’ın bile şaşırtıcı duygu tepkileri var. Dünya’nın kaderi ile oynayan politikacıların, koskoca devletleri ve milyonlar adına giriştikleri müzakere ve münasebetlerde çocuklar kadar veya kaprisli kadınlar gibi •hissi• davrandıkları çoktur. Mesela Timur ile Yıldırım Bayezid’in mektuplaşmaları, akıl ve mantıkla tamamen ilgisiz, savaşı kaçınılamaz hale getiren bir gurur düellosu’ndan, yani sırf duygu’dan başka bir şey değildir.

Insanlık tarihinin, milletler ve milletlerarası maceranın ayrıntılarına inince ürpermemek, dehşete kapılmamak imkansızdır; zira, o zaman, bir takım basit duygu fedakarlıkları ve firenlemeleri ile ne büyük faciaların önlenebilecek olduğu görülür.

Iki mahalle bıçkını veya kaldırım külhanı bir manasız söz veya fasafiso bir davranış yüzünden bıçağa, tabancaya sarılır; çünkü işe •itibar• meselesi,•gurur ve haysiyet• meselesi karışmıştır. Gururun, haysiyetin bu saçma sapan yorumuna akıl erdiremeyenler, dönüp bir de •lider• durumunda bulunanların hikayelerine baksınlar. O zaman dilleri tutulacak, çünkü insanlar, hatta insanlık adına hareket edenlerin arasında o bıçkınlardan ve külhanlardan farksız olanları bulacaklardır.

Fakat bu daima böyle değildir. Duygu ve sinir –evet- yok edilemiyor; ama eğitilip şahsi çabalarla kontrol altına alınabiliyor. Ve milletlerin veya topyekün insanlığın •büyük devlet adamı• saydıkları da ancak böyle kimselerden çıkıyor.

Türkiye, herkesin veya her grubun, herkesin ve her grubun sinirleriyle, duygularıyla oynadığı veya sinir ve duygularıyla oynadığını sandığı bir ortama sürüklenmek üzeredir. En büyük sorumlular bile gururlarını, itibalarını, hatta haysiyetlerini ikide bir hatırlamaya zorlanıyor. Liderler arasında, nerdeyse bir Yıldırım-Timur mektuplaşması başlayacak. Anlaşmazlıkların üstüne üstüne gidilip düşmanlıklar haline getirilmesinde korkmalıyız. Ve bu düşmanlığın bir •Ankara Savaşı•na varabileceğini unutmamalıyız.

Bu günler, sorumlu sorumsuz, görevli görevsiz bütün Devlet adamlarımızın sınav günleridir; onlar adına çetin günlerdir. Ve artık ortası yoktur, alacakları hüküm ya çok, çok küçültücü, kahredici olacak, yahut da ömürleri ve soyları için bir altın çelenk yerini tutacaktır.

Böyle dönemlerde sinirlere ve duygulara hakim olmak, aklın sesine bağlı kalmak ne kadar zordur, nasıl feragatlar ve fedakarlıklar ister, bilinir. Fakat devlet planında büyüklüğün kolay iş olmadığı da bilinmelidir.

•Öfke baldan tatlıdır• demişiz, ama •öfkeyle kalkan zararla oturur• da demişiz. Bu zararı koskoca bir milletin çekeceğini düşünemeyenlere bu millet nesiller ve nesiller boyu lanet okuyacaktır. Tıpkı kendi adına katlanılan fedakarlıkları da nesiller boyu unutmayacağı gibi!

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...