
Selçuklu Türkiyesi
Ahmet Kabaklı, 4 Haziran 1972’de Tercüman’daki köşe yazısında tarihçi Prof. Dr. Osman Turan’ın “Selçuklular Zamanında Türkiye” adlı kitabı üzerinden Selçuklu medeniyetini mimari eserlerle birlikte ele almış; eserden alıntılarla anlatısını güçlendirmişti.
Osmanlı devri tarih ve medeniyetimizi hakkıyla değil ama az çok tanınan birçok kitaplar vardır. Fakat asıl Anadolu’da Türklük ruh ve medeniyetinin temelini atan Selçuklu ve Beylikler devirleri medeniyet kültür ve sanatları için bilgilerimiz aydınlığa ulaşmamıştır.
Alparslan’dan sonra Anadolu’da kurduğumuz büyük medeniyetin yerinde yeller de esmiyor. Büyük ihmallere rağmen, cami, kümbet, kervansaray, han, tersane, hamam, çeşme hâlinde mimari eserlerimiz, kalelerimiz, çok şükür ayakta duruyor. Osmanlı, bu mirasın ihtişamıdır. Cumhuriyetimiz ise “anavatanda” yeni kuruluş sancıları ile Selçuklu örneğinde yeniden büyümek, şahsiyetlenmek, gelecek çağların imkân ve şartları içinde yeni bir “Osmanlı” bünyesine kavuşmak gayretindedir.
Selçuklu’yu iyi anlamak, bu bakımdan da çok önemlidir. Bize bunları tanıtmak maksadıyla kurulmuş olan “Türk Tarih Kurumu”na haydi dokunmayalım; o da zaten kardeşi “Dil Kurumu” gibi Türk milletine yabancılaşarak kendi kendisini tüketme ile meşguldür. Fakat bu konuda yeni kurulan Selçuklu Tarihi ve Medeniyeti Enstitüsü’nün bu arada bilhassa Prof. Dr. Osman Turan Bey’in bir akademi çapına çıkan şahsi gayretleriyle meydana getirdiği eserleri takdir ve sevinçle hatırlatalım.
Bu, pazar sohbetlerimizde onun “Selçuklular Zamanında Türkiye” adlı eserinin “İkbal Devri” bölümünden “Uluğ Keykubâd”ın (Anadolu Selçuklularının en büyük hükümdarları I. Alâeddin Keykubâd) iktisat siyasetini anlatan bazı bölümler sunacağım:
“Sultan Alâeddin, kültür faaliyetleri yanında iktisadi ve ticari görüşleri, büyük inşa hareketleri ile de Türkiye’yi en yüksek medeniyet seviyesine eriştirmiş ve bu devre kendi damgasını vurmuştur… Anadolu’da gelişen milletlerarası ticari faaliyetler, Keykubâd devrinde iktisadi kalkınmayı da çok hızlandırmış, Alâeddin bu sayede büyük inşaat işlerine de girişmiştir. Gerçekten Selçuklu sultanı, büyük şehirleri muhteşem surlarla çevirdikten sonra cami, medrese, hastane, tersane, köprü ve kervansaraylarla Türkiye’yi bezemiştir. Onun inşaatı arasında Alâiye, Beyşehir Gölü üzerindeki Kubâd-âbad şehirleri, Kayseri’de Keykubâdiye ve Konya sarayları çok mühimdir. Osman Turani Sultan Alâeddin’in Konya – Antalya arasında bulunan bir yeri çok beğenerek orada planlarını (suret-i nüsha) kendi eliyle çizdiği ve yaptırdığı Kubâd-âbad şehrini ise şöyle tasvir ediyor:
“O zaman mimar ve av işleri (şikâr) emîri bulunan Sa’deddin Köpek, padişahın arzusına göre, az bir müddet içinde mukavves kemerleri ve mukarnas eyvanları ile ruha ferahlık veren köşkleri, güzel manzaralı hoş havuzlar, çardaklar yaptı. Duvarları da renki tezyinatı, çeşitli süsleri ve resimleri ile firuze ve lacivert renkleri ile alâim-i semâyı andırıyordu. Her köşesinde gül suyu gibi akan çeşmeler vardı; bunlardan biri göl (derya) kenarına akıyordu. Önünde bir bağ ve Çin ipeği gibi dalgalı mavi deniz bulunuyor ve uzaktan cennet gibi bir manzara beliriyordu.”
“Alâeddin Keykubâd, ticareti teşvik bakımından çeşitli tedbirler almış; yolların emniyetine rağmen zengin ticari mallar taşıyan büyük kervanların karalarda düşmanlar veya Türkmenler; denizlerde yabancı korsanlar tarafından tecavüze uğraması hâlinde bunların zararları, devlet hazinesinden tazmin ediliyor ve bu suretle ilk defa bir nevi devlet sigortası tatbik ediliyordu.
Keykubâd, ticaret kervanlarının hem emniyeti hem de istirahati için büyük yollar üzerinde birtakım kervansaraylar inşa ettirmiştir. Ona ait ihtişamlı kervansaraylardan biri Aksaray, diğeri Kayseri yakınında bulunan Sultan Hanları’dır. Kayseri yakınındaki Sultan Hanı’nın yolculara yemek sağlayan ‘vakıf’ koyun sürüleri bulunduğunu kaynaklar yazmaktadır. Bu konak yerlerinde yolculara zengin, fakir, Müslüman, Hristiyan, hür, köle ayırmaksızın yemek verilmesi ve hayvanlarına bakılması hayır ve insanlık bakımından ve Türk-Selçuklu medeniyeti, sanatı, içtimai hayatı hakkında gören ve düşünenleri hayran bırakan âbidelerdir.”

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.