Parlamento hükümeti
Ahmet Kabaklı 12 Ekim 1971'de kaleme aldığı yazısında bundan sonra hükümet kuracaklara bakanlar kurulu oluşturulmasında fikirleriyle rehberlik ediyor.
Uzun zaman vakarla yürüttüğü Millet Meclisi Başkanlığı’nda ciddi bir devlet adamı itibarı sağlamış olan sayın Ferruh Bozbeyli; aynı zamanda değerli bir hukukçu olarak:
“Hükümetlere parlamento dışından bakan seçilmesi tabii değil istisnai bir hükümdür” diye konuştu. Yani;
Anayasa’nın ruhuna bakılırsa, Hükümet’i teşkil eden sandalyelerin hepsi Meclislerden seçilebilecek, belki ancak bir veya iki tane o da hakkında; vazgeçilmez, yerine başkası konulamaz, o işi en iyi yapabilir hükmü umumileşmiş olan kişi, Meclis’ler dışından alınabilecektir.
12 Mart’tan sonra acele ile, işlerin kargaşalığı ve heyecanın çokluğu sebebiyle bu kaide unutuldu idi. Sayın Nihat Erim bile, birlikte çalışacağı bazı bakanlarla Anıtkabir ziyaretinden sonra, ilk kabine toplantısında tanıştı idi. Hatta bakanlardan birisi, Nihat Erim bey’, “Televizyonda görerek tanıdığını” söylemişti.
Bu yalnız kargaşalık değil, biraz da 12 Mart öncesi yurt havasını silahlarla, kızıl radyo gazete ve üniversite yayınları ile zehirleyen hengamelerin neticesi idi. Bazı çevrelerde Meclis’lere ve Parti’lere itimat çok azalmıştı. Bunun için, şuradan ve buradan “beyin” tedarikine kalkışıldı. Bay Karaosmanoğlu, “hikmetinden sual olunmaz bir kararla” ta Amerika’daki on beşinci sınıf bir memurluktan alınıp “elektroniko-ekonomik” beyin takımının başına getirildi.
Bu tecrübe iyi ki yapıldı. Çünkü her şey denendikten sonra anlaşılıyor. Altı aylık hükümet tecrübemiz ise, dışarıdan ve “teknisyen, beyin” gibi sıfatlarla alınan kimselerini rastgele bir parti listesinden gelen ve bazılarınca “taşra avukatı, taşra doktoru” gibi sözlerle küçümsenmek istenen parlamento mensupları kadar muvaffak olmadıklarını gösteriyor. Bunun elbette bazı istisnaları olmuştur. Dışarıdan alınan bakanlar arasında çok değerli olanlar eksik değildir. Fakat biz, şahıslar değil fikir üzerinde konuşuyoruz.
Parlamento dışından seçilen bazı bakanların devlet idaresinde başarılı olmalarını önleyen bir hayli sebep vardır;
a) Politikayı hiç bilmedikleri, bu yolda tecrübeleri olmadığı halde “politik” bir makama gelmişlerdir. Sağını solunu düşünmeden katı bürokrat anlayışı ile davranır ve konuşurlar;
b) Hakla hiç temasları yoktur; onun derdine, şikayetlerine kulak aramazlar. Masa başı alışkanlığı veya yurt dışında çok kahraman tesiri ile Türkiye’nin gerçeklerini, halkın dileklerini ve milli kültürümüzü tanıyamaz, bilemezler. Ülkeyi bir laboratuvar, kendilerini de deneme hocası zannederler.
c) Bu kafa yapıları ve tutumları ile “Milli irade de neymiş!” diye düşünebilir; parlamentoyu karınca gibi görebilirler. Parlamento dışından seçilmeyi, bir çeşit “parlamento üstünde” olmak gibi bir imtiyaz sayıp gururlanırlar. Kendilerine “dahi, harika” gözüyle bakanlar bulunduğunu düşünerek “harikalı ve dahiyane” laflar ederler. Mesela: Atatürk’ün sesini aynen taklid eden nutuklar verirler veya Türkiye’nin ancak 2359 yıl sonra kalkınabileceğini iddia ederler.
d) Kafaları realite yerine doktrin doludur. Ayrıca herhangi bir basamağında bulundukları bir bakanlığın başına geçince intikamcı tavırlar takınır, eski arkadaşlarını ezer, işten atar, nakil ve tayin illetine tutulurlar.
e) En mühimi, icraatlarının hesabını verecekleri ne bir parti, ne bir parlamento kabul ederler. Gücünü Anayasadan alan bir kaynağa bağlı olmadıkları için başına buyruk kesilirler. İster istemez, “antidemokratik” bir rejimin idarecileri tavrı takınırlar.
Bütün bu gerçekler altı aylık icraat sırasında görülmüş, Başbakan bile müşkül durumlara düşürülmüş ve bütün partilerimizin başlangıçta “Erim Hükümeti” ni destekleyen ahengi bu yüzden bozulmuştur. Hem parlamentoyu var saymak, hem de onun üstünde ve dışında istedikleri gibi konuşan ve iş gören “başına buyruklar” hükümetini sürdürmek gibi acayip bir ikilik memleketi yeni buhrana sürüklemiştir.
Şimdi bu ikilikten kurtulmanın yolu, sayın Erim’i yeni hükümetini bütün partilerimizin, Parlamento’daki sandalye oranına göre, mebus ve senatörlerimizden kurmasıdır. Zira geçen altı ay, parlamento mensuplarının memleketi idare etmek üstünlüğünü göstermiştir. Birinci Erim hükümetinde başarısı ve efendiliği ile dikkati çekmiş bazı bakanların Kontenjan senatörü olarak Meclis bünyesine alınmaları bir veya ikisinin de yine dışarıdan hükümete ithal edilmeleri düşünülebilir.
Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.