Tercüman Arşivi: 12 January 1959
20 June 2024

Para devrimi

Melih Cevdet Anday, 12 Ocak 1959 tarihinde bir yazı kaleme alıyor para hakkında. Kuruşun git gide değer kaybettiğini, bu sebeple gündelik hayatta herhangi bir alışveriş esnasında bile para bozdurmanın güç olduğunu ve artık buna bir çözüm üretilmesi gerektiğini dile getiriyor.

Piyasada ufaklık sıkıntısı var. Tramvay, otobüs biletçisi, dolmuş şoförü, bir lirayı bozmakta bile güçlük çekiyor. Geçen gün vapur bileti almak için memura iki buçuk lira uzattım. Nezaketle,

-Bozuk para verin, dedi.

-Yok, dedim.

-Bir defa cebinizi karıştırsanız… diye direndi.

Elimi cebime atıp çıkan bozuklukları avucumun içinde gişeden içeri doğru uzatıp gösterdim. Beğendiğini aldı, iki buçukluğu da aldı, toptan bir hesap gördü. Bu çeşit hesaplar bana çok güç gelir, içinden kolayca çıkamam. Paralarımızın çeşit bakımından karşılığını da düşünecek olursanız, bir yabancının bu işe kısa zamanda alışamayacağını kestirirsiniz. Bir kuruş, yüz para, beş kuruş, on kuruş, yirmi beş kuruş, bir lira, iki buçuk lira, beş lira, on lira, … (daha yukarısına çıkmayalım) gibi irili ufaklı paralarımızın arasında ortak bir ölçü yoktur. Bunların yeni baştan ele alınarak bir düzene konulması gereklidir. Hele şimdi bir kuruşla yüz paranın durumu büsbütün sarsılmıştır. Dilenciye verseniz dua etmiyor.

Sonra paralarımızın adları üzerine de düşünülmeli. Söz gelişi, alın şu “para” sözünü, “yüz para” dediğimiz iki buçuk kuruşun yüzde bir nedir? Ortada böyle bir birim yoktur.

“Para”nın çıkarılışı için tarih şu bilgiyi veriyor. Hicretin 818 yılında Mısır Memlûkü Melik Müeyyed adına “Müeyyedî” diye bir sikke kesilmiş. İşte bu sikkeye 1045 tarihlerine doğru “para” denilmiştir. Akça’dan daha büyük olarak basılmış, Osmanlı kuruşlarının çıkması ile onların ufaklığı olmuş.

Kuruşa gelince; İkinci Sultan Süleyman’ın gününde Osmanlı sikkeleri yenileniyor. Avrupa’nın geniş sikkeleri gibi gümüş sikkeler basılıyor. Kelime Latinceden gelmektedir. Grossus Latince “kalın” demektir. Haçlı Seferleri sırasında artan alışveriş dolayısıyla ufak para gerekmiş, bunun üzerine ilk grossus’lar Fransa’da basılmış; Doğu memleketlerine, bu arada bizde de adını bırakmış. Kuruşun ikilikleri, beşlikleri, ufaklıkları, “Mecidiye” denilen yirmilikleri vardı.

Bugün ne demeye geldiği artık bütün bütün unutulmuş olan “metelik” ise daha sonra Artin adında bir darphane sanatkârı eliyle ortaya çıkarılmıştır. Ben iki buçuk, bir kuruşluk ile kuruşun parçalarından olarak yirmi, on paralık gibi çeşitleri varmış. Üç yıl ara ile, ayarları değiştirilerek yeniden basıldıkları için birincilere “noktasız”, ikincilere “noktalı” denilmiş. Metelik, bilindiği gibi, madenî demektir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin para birimi olan “lira” ise (kelime İtalyancadır) eskiden aşağı yukarı yedi gram ağırlığında bir altın sikke idi. Bu altın sikkenin yerine geçmek üzere bastırılan kâğıt para da “lira” diye adlandırılmıştır, ki bu kâğıt liranın satın alma yeterliği, Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana boyuna düşmüştür.

Bugün liranın yüzde biri olan kuruş ortadan kalkmış gibidir, kullanılış değeri o kadar azalmıştır. Hele iki buçuk kuruşun yüz para diye anılması bütün bütün anlaşılmaz olmuştur. Etiketlerde iki kuruş, üç kuruş görünüyorsa da esnaf onu çekinmeden beş kuruş sayabilmektedir. Böylece biz, iki üç kuruş geri isteyemiyoruz. İsteyemiyoruz ama damlaya damlaya göl oluyor, hem de hep satıcıdan yana.

Bu durum düzeltilmelidir. Hani dilimizin çok alıştığı bir söz var ya; ikide bir, olur olmaz yerde “devrim” diyoruz, para konusunda da bir devrim gerekiyor.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...