
Niçin sanat?
Tarık Buğra 3 Mart 1971’de Tercüman’daki köşe yazısında sanatın ve edebiyatın devlet için neden önemli olduğundan bahsediyor; insanların barış içinde bir arada yaşayabilmelerinin temelinde sanat olduğunu vurguluyordu.
Sanat ve edebiyatla yakından ilgilenmeyen tek bir “büyük adam” tanımıyorum. Sanayici, politikacı, asker, bilgin, teknisyen… meslekleri ne olursa olsun, doruklara yerleşenlerin hepsinde de sanat ve edebiyat ilgisi gördüm. Büyük oldukları için değildir bu. Tam aksine, bu yüzden büyük olmuşlar, hiç değilse başarılarını bu ilgi kolaylaştırmıştır.
Dahası da var: Sağlam bir devlet düzeni kurmuş ve kalkınmış ne kadar toplum varsa, hepsinin de sanat ve edebiyata karşı geniş, yaygın, köklü bir ilgi beslediklerini gördüm. Medeniyet tarihlerini karıştırdım, onlarda en az dörtte üçlük bir hacim ölçüsünde sanat ve edebiyat tarihi olduğunu gördüm. Gezdiğim ileri ülkelerde bir asker veya kral heykeline karşı sekiz, on edebiyatçı ve sanatçı heykeli gördüm: Parkları, meydanları onlar şereflendiriyordu.
Bitmedi: Dinlerin ve -doktriner veya değil- siyasi iktidarların da sanata, edebiyata dayandıkları ölçüde yayılıp kök saldıklarını gördüm. O kadar ki müziğin, mimarlığın ve romanıyla, şiiri, tiyatrosu, hikâyesi ile edebiyatın dışında bir Hristiyanlık düşünebilmeme imkân yoktur. Ve İslam’ı sevdirtmek, benimsetmek bakımından bir Yunus Emre’nin, hatta bir tek Mevlid’i ile Süleyman Çelebi’nin payı en ünlü din bilginleri ile müfessirlerden üstün olmuştur.
Örneklerin üzerinde uzun uzadıya durmak gerekmez. Bunlar saymakla da bitmez: Şhakespeare’ini donanmasından üstün tutan İngiliz… Maksim Gorki’yi kendisinden de öne geçiren Lenin, Andre Malraux’yu yakın adamı yapan ve medeniyetin açıklamasını bizim büyük Baki’miz ile yapan De Gaulle. Nihayet şairlerini baş köşeye buyur eden bizim padişahlarımız… Kısacası, büyüklüğü hak etmiş herkes ve her şey, sanatın ve edebiyatın, yani yapanı, o bir tek insan olmasa en geniş kütlelerin el ve iş birliğiyle bile yapılamayacak olanın, sanat ve edebiyat eserlerinin, bu saf beyin ürünlerinin önemini açıklar.
Kısacası, insanların, toplumların ve inançların kaderi çok geniş çapta sanat ve edebiyata bağlıdır: Çünkü insan kafasının en saf ve en üstün, en bağımsız çalışma alanı sanat ve edebiyattır.
Sanat ve edebiyat ile ilgi kurulmazsa ne mi çıkar? Her koşulda kısır kalmaya mahkûm kafalar ve gönüller çıkar, yobazlık çıkar. Ve -işte görüyoruz- politikayı her şey sanan, politikaya saplanıp kalan, politikayı putlaştıran, kafaları politika ile çemberlenen muskacılar çıkar… Tarikatçılığın en çürüğü ve çürütücüsü çıkar… Üniversiteleri dinamitleyen “parasız askerler” çıkar, kahvelerini, hatta camilerini ayıran, Moskof’a, Yunan’a düşman olur gibi birbirine düşman olan partizanlar çıkar… Bu kahredici düşmanlıklardan yağ çıkarmaya bakan politikacılar çıkar… Her inanç ve tutum grubunda bayraktar geçinen, lider geçinen çıkarcılar, demagoglar, şarlatanlar çıkar!
Allah acısın hakiki sanat ve edebiyat adamları yetiştiremeyen veya onlara sırt çeviren toplumlara, gruplara… Ama acımaz ki…

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.