Modern gazete ve gazetecilik
Prof. Dr. İsmet Giritli, 14 Mayıs 1976’da Tercüman için kaleme aldığı yazısında; geleneksel gazetecik anlayışının git gide yok olduğunu, haberlerin artık ajanslardan hızlıca toplanıp ufak oynamalarla gazetelerden yeniden yayımlandığını, artık bilginin değil yorumun önem kazandığını ifade ediyor.
Gazeteniz “Tercüman” bina, teknik ve muhteva bakımından dev bir hamle içindedir. Artık dünyanın her yerinde terk edilmeye başlanan “eski” gazeteciliğin ve özellikle gazetecinin görevi; haber ve olay toplamaktan bunu yayına sokmaya kadar her şeyi yalnız başına yapması idi. Bu itibarla “genç muhabir”in en önemli silahı kalemi, not defteri ve tabanı kuvvetli bir çift ayakkabı idi. Bu yüzden gazeteci “silahsız” bir dedektife de benzetilmekte idi.
Oysa modern gazeteciliğin özellikle “haber dalı”nda ise “grup (ekip) hâlinde gazetecilik” diyebileceğimiz kolektif çalışma metodu uygulanmaktadır. Bu gazetecilik yöntemini Amerikan ünlü haftalık dergisi “Time”ın da sahibi olan Henry L. Luce’ün uygulamaya koyduğu söylenebilir. Gerçekten Henry Luce haftalık “Time”ı çıkarmaya başlarken, haftalık birikmiş haberleri günlük gazetelerde çıktığından daha cazip bir şekilde okuyucuya sunmaya gayret etmiş ve dergisini dil, üslup ve muhteva bakımından daha seviyeli yazı ve makalelerle donatmak için “kolektif çalışma” metodunu geliştirmiştir.
Bu metodun en büyük haksızlığı; toplanan bilgi ve haberleri nihai metin hâline getiren gazetecinin imzasının bulunmamasıdır. Ne var ki bunu telafi edecek yol; bu çeşit çalışma yapan ekibe daha yüksek ücretin ödenmesidir. Diğer taraftan güçlü haber ajanslarının ortaya çıkmasından sonra genellikle bütün günlük gazeteler; haber ajansının haber metinlerinde ufak tefek değişiklikler yaparak, haberleri yayına sokmuşlar be bu işi de genellikle bir tek kişi yürütmüştür.
Oysa bugünün modern gazetecisi ve makale yazarı da “ham madde”nin haber ajansları, radyo ve TV’den sağlanmasını beklemekte fakat olayların içine girmeye gayret ederek, olayın önemli ve enteresan taraflarını, söz konusu olan olayın âdeta üstüne çıkarak, sunmaya gayret etmektedir. İşte bu yeniliği Henry Luce’ün televizyondan yıllarca önce “yazılı basın”a kazandırdığı kabul edilmektedir.
Çağımızın en modern gazetecilerinden biri ve üstelik en çok para kazananı olan Amerikalı Art Buchwald; ne haber toplamakta ne seyahat edip mülakat yapmakta ne de televizyonda görünmeye, oturduğu Washington şehrinde ABD’nin yüzlerce gazetesinde yayımlanan üç kısa fıkra makale türünden yazıyı her hafta sadece kaleme almaktadır.
Art Buchwald’ın ele aldığı olay genellikle herkesin ya daha evvel okuduğu veya radyo-TV’den dinlediği olaydır. Ne var ki Buchwald bunu kendine özgü bir üslupla ve mizaha kaçarak, yeniden sunmak, garabetleri ve saçmalıkları belirtmek hünerine sahiptir.
Demek oluyor ki “eski” gazetecilik ile “yeni” gazetecilik arasındaki başlıca fark; gazetecinin yeni haber toplamak yerine, eldeki bilgi ve haberi yorumlamasıdır. Gerçekten eskiden gazetenin başlıca görevi, maden endüstrisinde olduğu gibi ham maddeyi, yani “olayı” yeryüzüne çıkarması idi. Oysa bugün haber ajanslarına telekslerle bağlanan gündelik gazeteler basabileceklerinden daha da fazla haberi vakit kaybetmeden toplamaktadırlar.
Öyle ise bugün önemli olan husus; gazetelerin okuyuculara sunduğu haberlerin miktarı ve sürati değil, takdim ediliş tarzıdır. Zira genellikle bütün gazeteler aynı anda hemen aynı haberleri telekslerle elde etmek imkânına sahiptirler. Bu itibarla “iyi” bir gazeteyi hafta boyunca okuyan bir kimsenin “haftalık” gazete veya dergide arayacağı şey yeni bir haberden ziyade, daha evvel öğrendiği olayın değişik takdimi ve yorumudur.
Yeni haber peşinde koşan “dünkü” gazeteciden farklı olarak “bugünkü” gazeteci, en son haberi ajansların sunduğu metinler hâlinde masasında bulmaktadır. Bu itibarla bugünkü gazetecinin başlıca görevi; artık haber toplamak değil, kendisine toplu olarak sunulan haberleri özetlemek, basitleştirmek ve sentez çıkarmaktır.
Başta Fransa olmak üzere Kıta Avrupası’nda uzun süre “sübjektif” olan, yani haberlerin takdiminden ziyade olaylar üzerine kişisel fikirlerin izharına dayanan gazetecilik; “objektif” gazeteciliğe dönüşürken, habercilikte objektifliğin eski temsilcisi olan ABD basını “sübjektif gazeteciliğe” itibar etmeye başlamıştır. Nitekim Henry Luce objektiflik efsanesini Amerikan basınının “kutsal inek”lerinden biri olarak takdim etmiş ve yıllarca bu anlayışla savaşmıştır.
Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.