
Kenan Evren darbeden sonra ilk defa basının karşısında
Orgeneral Kenan Evren 12 Eylül askeri darbesinin ardından ilk defa gazetecilerin karşısına geçmiş ve darbenin yapılış maksadını basın mensupları ile paylaşmıştı.
12 Eylül askeri darbesi hiç şüphesiz 27 Mayıs'ta albay ağırlıklı cuntanın yönetime el koymasından da 12 Mart'ta muhtıra verilerek hükümetin istifa ettiği durumdan da farklı bir hüviyet taşıyordu. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bütün unsurları topyekûn bir biçimde iktidarı ele almakla kalmıyor, Güney Amerika ülkelerinde görmeye alışık olduğumuz tarzda devlet başkanı, genelkurmay başkanı, milli güvenlik konseyi başkanı gibi unvanların tamamını bir kişinin eline bırakan yönetim biçimiyle de farklılıklar arz ediyordu. Kenan Evren ise tüm bu unvanları kendi isminin önünde mağrur bir edayla taşıyarak 1970'li yıllarda siyaset yapan ve halkın tevecchün kazanan Süleyman Demirel, Bülent Ecevit gibi simalara adeta nazire yapıyordu. Kenan Evren'in ilgili basın toplantısıyla ihtilalin maksadını gazetecilerle paylaşması ve bundan sonra olacaklara dair verdiği bilgiler ne yazık ki kafalardaki soru işaretlerine cevap vermeyecek hatta yeni soruların meydana gelmesine sebep olacaktı.
Korkulu rüya bitti…
“Uzayda 5 gündür ölüm kalım mücadelesi yapan astronotlar kurtuldu. Korkulu rüya bitti… Apollo-13 dünyaya döndü.” Bu manşet 18 Nisan 1970 tarihinde Tercüman’ın ilk sayfasında atılmıştı. Söz konusu olan Apollo-13, Apollo Projesi kapsamında gerçekleştirilen yedinci insanlı uzay görevi ve üçüncü insanlı Ay yolcuğu göreviydi. Uzay aracı 11 Nisan 1970’te yerel saatle 13.13’te ABD’nin Florida eyaletindeki Kennedy Uzay Merkezi’nden fırlatılmış, fırlatmadan iki gün sonra ise dünyadan yaklaşık 320.000 km uzaklıktaki araçta patlama meydana gelmişti. Araçta Astronot Jim Arthur Lovell, Hohn L. Swingert ve Fred W. Haise yer almaktaydı. Patlama sonucu uzay aracında hizmet modülünün oksijen stokları yitirildi ve enerji kesintisi yaşandı. Bunun üzerine merettebat Ay Örümceği’ni bir “cankurtaran sandalı” olarak kullandı ve Dünya atmosferine girmeden kısa bir süre önceye kadar kapalı tutuldular. Ekip Ay’a inememişti. Bunun yanı sıra da büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalmışlardı. Düşük sıcaklık, susuzluk ve elektirik kesintilerinin ardından NASA’nın hesaplamaları sayesinde ekip Dünya’ya sağ sağlim dönmeyi başarabilmişti. Bu beş günlük yaşam mücadelesi 17 Nisan saat 20.07’de nihayet kazanılmış, araç başarıyla Dünya’ya dönmüştü. Bu dönüşün heyecanını ise Tercüman’ın sayfalarında hissedebiliyorduk. Öyle ki Tercüman’da yayımlanacak “U2 Yüksek Uçuş Harekâtı” adlı seri, bu heyecanı besleyen en önemli alanlardan biri olarak ön plana çıkıyor, okuru daha fazla bu serüvene çekiyordu.
Tabii, gündemde sadece Apoll0-13 yoktu. Rize Ortapazar’da gerçekleşen Çay Fabrikası Müdürü’ne ateş açılması olayı da gündemi uzunca bir süre etkilemişti. 10 Nisan’da başlayan fabrika grevleri ve protesto yürüyüşlerinin ardından Ortapazar Çay Fabrikası’nda da grevler başlamış; işçiler ile fabrika yönetimindeki gerilim iyice artmıştı. Bu gerilimin sonu maalesef ki bir işçinin fabrika müdürünü öldürmesiyle neticelenmişti. Günlerce Tercüman’da bu konu konuşulacak, iç sayfalarda dahi bu haberin etkisi tartışılacaktı.
Günlerin ardından tarih sayfaları Tercüman’la açılıp kapanmaya devam edecekti elbette.
Demirel: “Topa top çıkararak mücadele yapamayız”
Günlerden 5 Nisan 1971… 12 Mart 1971 Muhtırası’nın üzerinden haftalar geçmişti. Başbakan Süleyman Demirel istifa etmiş, 32. Türkiye Hükûmeti düşmüştü. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, hükûmeti kurma görevini Nihat Erim’e vermiş; 26 Mart’ta ise kabine açıklanmıştı. Hükûmetin kurulması ise 7 Nisan tarihinde gerçekleşecekti, tabii ayın bitiminde sıkıyönetim de beraberinde gelecekti. O günler henüz gelmemişken; tarih 4 Nisan gününü işaret ediyorken; AP Erim’e verilecek güven oyu için görüş tespiti amacıyla toplanmış; Süleyman Demirel bu toplantıda hem partililere hem de kamuoyuna seslenmişti. Tercüman ertesi gün, yani 5 Nisan tarihli basımında bu konuşmanın detaylarını manşetine taşımış; halka bu açıklamaları sunmuştu. Başlık şöyleydi: “Demirel ‘Topa top çıkararak mücadele yapamayız’”
Haberin devamı Ankara’dan şu şekilde bildiriliyordu: “AP grubunda konuşan Demirel ‘kırmızı oy’ vermek isteyenlere ‘Kalbim sizinle beraber. Fakat mücadelemiz kuvveti kudretliden alıp millete mal etme mücadelesidir’ dedi. Güven oyu için karar yarına kaldı.” Biraz detaya inildiğinde şu ifadeler dikkat çekiyordu: “AP Ortak Grubu güven oyu için görüşünü tespit etmek üzere dün sabah saat 11’de toplanarak uzun bir müzakere açmıştır. Grupta hükûmet programı üzerinde hiçbir mütalaa serdedilmemesi yolunda verilen bir önerge üzerine ve bunun aleyhine Demirel söz almış ve şunları söylemiştir: ‘5 saate yakın bir süredir devam eden müzakerede arkadaşlarımı gayretle dinliyorum. Arkadaşlarımın hassasiyetine bütün gönlümle iştirak ediyorum. Bu hassasiyeti gösterdikleri için de kendilerine teşekkür ediyorum. Önergede yer alan hususta yeni hükûmet programına müzakereler sırasında hiçbir söz söylenmemesi suretiyle hareket edilmesinin doğru olduğuna kani değilim, hükûmet programları bir plan değildir, bir mücadeleyi yapıyoruz.’”
Güven oyu üzerine olan toplantı hakkında haberler devam ederken; hükûmetin programı meclisin de gündemi olmuştu. Bunun doğrultusunda Tercüman’ın diğer başlığı da ön plana çıkmıştı: “HÜKÛMET PROGRAMI BUGÜN MECLİSTE GÖRÜŞÜLECEK, FİYAT ARTIŞLARINA KARŞI CİDDİ TEDBİRLER ALINACAK.” Önceki gün ise Erim hükûmetine gücen oyu verilip verilmemesi hususunda CHP ortak grubunda da tartışmalar dönerken aradaki gerilim ve anlaşmazlık had safhaya ulaşmıştı. Bu gerilim “İnönü; Ecevit’i artık affetmez” başlığıyla Tercüman satırlarına taşınmıştı. İşin ardında ise İsmet İnönü’ye rağmen, Erim hükûmetine “kırmızı oy”un verilmesine yönelik kararın ortaya atılması vardı. İnönü, Bülent Ecevit’e “Feyzioğlu bile senin yaptıklarını yapmadı” diyerek gerilimi yükseltirken Feyzioğlu “Artık bizi rahat bıraksınlar” sözleriyle işin boyutunu gözler önüne seriyordu.
Tüm bunlar konuşulurken bir de ezanın Türkçe okunup okunmaması tartışmaları ortalığı daha çok alevlendirmişti. Muhtıranın sert havası, geçmişin izlerini de tetiklemişti. Ezanın yeniden Türkçe okunması için İzmir Senatörü Necip Mirkelamoğlu bir kanun teklifi öne sürmüş; fakat bu öneriye tepkiler çığ gibi büyüyünce teklifi geri aldığını belirtmişti.
Gündemi bu şekilde sayfalarında detaylıca takip edebildiğimiz Tercüman da böylelikle; Türkiye’nin siyasi atmosferinin şahidi olarak bu gelişmeleri okuruna aktarırken; bugüne toplumsal hafızayı yansıtan söylemleri de bırakmış oluyordu.
Refah, yeni yıla kongre ile girdi
2 Ocak 1995… Yeni yılın siyasi gündemi oldukça yoğundu. Tercüman’da bu yoğun gündem gazetenin ilk sayfalarından taşıyordu. Bir yandan “SHP’den kurtulalım” manşetinde DYP’lilerin koalisyonu bitirme istekleri dile getiriliyordu. Öte yandan Rusların zulmüne karşı Çeçenlerin mücadelesi “Çeçen onuru tankları ezdi” ifadesiyle fotoğraflarla yansıtılıyordu. Bir yandan da Başbakan Çiller’in “Ne mutlu Türkiye vatandaşım diyene” söylediğine yönelik iddialarına verdiği cevap tartışılmaya devam ediyordu. Böyle bir cümle kullanmadığını, kavram kargaşası yapmak isteyenlerin olabileceğini söyleyen Çiller şöyle diyordu: “Türkiye bizim ülkemizin adı, ne mutlu bu ülkenin vatandaşı olana…”
Bunlar konuşulurken Refah Partisi ise yeni yıla kongre ile başlamıştı. Gündemin bir diğer konusu da dolayısıyla Tercüman’da yerini buluyor; kongrenin detayları anlatılıyordu: “1995’in ilk günü olan dün, RP’liler İstanbul İl Kongresi’nde gövde gösterisi yaptılar. Genel Başkan Necmettin Erbakan’ı, “İşte komutan, işte ordu” sloganlarıyla karşılayan partililer, belediye başkanlarına büyük ilgi gösterdiler. Fatih’te yenilenen seçimler sonucu belediye başkanlığını ANAP’lı Tantan’a kaybeden Avukat Mehmet Ali Şahin’in tek aday olarak il başkanlığına seçildiği kongreyi çok sayıda kadın da izledi.” İlk sayfada verilen ifadeler bunlardı; haberin devamı ise şöyle başlıyordu:
“Abdi İpekçi Spor Salonu’nu dolduran Refah Partililer, Genel Başkan Necmettin Erbakan’ı büyük bir coşkuyla karşıladılar. Erbakan’ı ‘Mücahid Erbakan’, ‘İşte komutan, işte ordu’ sloganlarıyla karşılayan partililer âdeta gövde gösterisi yaptılar. RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan’ın konuşmasından sonra il başkanlığı seçimine geçildi. Seçime tek aday olarak katılan iptal edilen 27 Mart 1994 seçimlerinden sonra ANP adayı Sadettin Tantan’a yenilerek, Fatih Belediye Başkanlığı’nı kaybeden Mehmet Ali Şahin delegelerin tamamına yakın oyunu alarak RP İstanbul İl Başkanlığı’na seçildi. Kongreye İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Bilgin, Rize Belediye Başkanı Şevki Yılmaz da katıldılar. Belediye başkanları, partililerin yopun ilgi ve tezahüratına uğrarken, tribünlerde çok sayıda hanımın yer alması dikkat çekti.”