Asala'nın şehit ettiği 33. diplomat

12 March 1983

Asala terör örgütünün şehit ettiği 33. diplomat olan Belgrad Büyükelçisi Galip Baykar'ın vefat haberini Tercüman manşetten okuyucuları ile paylaşmıştı.

Asala 1979'dan itibaren eylemlerini arttırmaya başlamıştı. Asala teröristleri, 21 ülkenin 38 kentinde, 39'u silahlı, 70'i bombalı, biri de işgal şeklinde olmak üzere toplam 110 silahlı saldırı gerçekleştirecekti. Bu saldırılarda Türkiye'nin 42 diplomatı ile 4 yabancı uyruklu kişi hayatını kaybedecek, 15 Türk ve 66 yabancı uyruklu kişi de yaralanacaktı. Belgrad büyükelçisi Galip Balkar, 9 Mart 1983'te yerel saatle 11.00 sıralarında, Yugoslav Dışişleri Bakanlığı'nda görüşmeye gitmek üzere ayrıldığı Büyükelçilik binasının 400 metre kadar ilerisinde otomobili ile kırmızı ışıkta durdu. Bu sırada silahlı iki kişinin saldırısı sonucunda ağır yaralandı. Bir kurşun Balkar'ın omzundan girip çıkarken, diğer kurşun şakağından girerek beyninde hasar meydana getirdi. Aynı saldırıda 36 yaşındaki makam şoförü Necati Kaya da, sol omzundan giren ve sağ omzu civarında kalan mermiyle yaralandı. Dragan Vuković adlı Yugoslav öğrenci arabaya binerek Balkar ve Kaya'yı hastaneye götürdü. Kaya'nın hayati tehlikesinin bulunmadığı anlaşıldı, Balkar ise yoğun bakıma alındı. Balkar'ın şakağına saplanan kurşun ameliyatla çıkarıldı, fakat kurşun üç santimlik delik meydana getirdiği için beyni şişmeye ve damarları çatlamaya başladı. Nevrohirvska Klinik Hastanesi, Büyükelçi Balkar'ın 11 Mart 1983 tarihinde, Türkiye saatiyle 19.20'de vefat ettiğini duyurdu. 14 Mart'ta Belgrad'da düzenlenen cenaze merasimi sonrasında naaşı, Yugoslav hükûmetinin tahsis ettiği uçakla Ankara'ya nakledildi. Ertesi gün Ankara'da yapılan devlet töreninin ardından Cebeci Asri Mezarlığı'nda bulunan Dışişleri Şehitliği'ne defnedildi. Saldırıyı gerçekleştirenlerden 23 yaşındaki Harutyun Kirkor Levonian olay yerinde yakalandı, 21 yaşındaki Raffi Alexandre Elbekian ise kaçtı, fakat sekiz saat sonra yakalandı. Üzerlerinden Lübnan pasaportu çıkan iki katil, yirmişer yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak Levonian 4 yıl hapiste kaldıktan sonra Erivan'a yerleşecek, Elbekian ise 8 yıl hapiste kaldıktan sonra Beyrut'a taşınacaktı. 

Refah, yeni yıla kongre ile girdi

02 January 1995
Refah Partisi, 1995’e kongre ile başlamıştı. Genel Başkan Necmettin Erbakan, RP’liler tarafından “İşte komutan, işte ordu” sloganlarıyla karşılamıştı. Tercüman’ın 2 Ocak 1995 yayınında kongrenin detaylarına gelin birlikte bakalım.

2 Ocak 1995… Yeni yılın siyasi gündemi oldukça yoğundu. Tercüman’da bu yoğun gündem gazetenin ilk sayfalarından taşıyordu. Bir yandan “SHP’den kurtulalım” manşetinde DYP’lilerin koalisyonu bitirme istekleri dile getiriliyordu. Öte yandan Rusların zulmüne karşı Çeçenlerin mücadelesi “Çeçen onuru tankları ezdi” ifadesiyle fotoğraflarla yansıtılıyordu. Bir yandan da Başbakan Çiller’in “Ne mutlu Türkiye vatandaşım diyene” söylediğine yönelik iddialarına verdiği cevap tartışılmaya devam ediyordu. Böyle bir cümle kullanmadığını, kavram kargaşası yapmak isteyenlerin olabileceğini söyleyen Çiller şöyle diyordu: “Türkiye bizim ülkemizin adı, ne mutlu bu ülkenin vatandaşı olana…”

Bunlar konuşulurken Refah Partisi ise yeni yıla kongre ile başlamıştı. Gündemin bir diğer konusu da dolayısıyla Tercüman’da yerini buluyor; kongrenin detayları anlatılıyordu: “1995’in ilk günü olan dün, RP’liler İstanbul İl Kongresi’nde gövde gösterisi yaptılar. Genel Başkan Necmettin Erbakan’ı, “İşte komutan, işte ordu” sloganlarıyla karşılayan partililer, belediye başkanlarına büyük ilgi gösterdiler. Fatih’te yenilenen seçimler sonucu belediye başkanlığını ANAP’lı Tantan’a kaybeden Avukat Mehmet Ali Şahin’in tek aday olarak il başkanlığına seçildiği kongreyi çok sayıda kadın da izledi.” İlk sayfada verilen ifadeler bunlardı; haberin devamı ise şöyle başlıyordu:

“Abdi İpekçi Spor Salonu’nu dolduran Refah Partililer, Genel Başkan Necmettin Erbakan’ı büyük bir coşkuyla karşıladılar. Erbakan’ı ‘Mücahid Erbakan’, ‘İşte komutan, işte ordu’ sloganlarıyla karşılayan partililer âdeta gövde gösterisi yaptılar. RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan’ın konuşmasından sonra il başkanlığı seçimine geçildi. Seçime tek aday olarak katılan iptal edilen 27 Mart 1994 seçimlerinden sonra ANP adayı Sadettin Tantan’a yenilerek, Fatih Belediye Başkanlığı’nı kaybeden Mehmet Ali Şahin delegelerin tamamına yakın oyunu alarak RP İstanbul İl Başkanlığı’na seçildi. Kongreye İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Bilgin, Rize Belediye Başkanı Şevki Yılmaz da katıldılar. Belediye başkanları, partililerin yopun ilgi ve tezahüratına uğrarken, tribünlerde çok sayıda hanımın yer alması dikkat çekti.”

29 Mayıs sabahı Ayasofya'dan ezan sesleri duyulmalıdır

04 May 1964
4 Mayıs 1964’te Kıbrıs’ta Rumlar, Türklere karşı saldırılarına devam ediyorlardı. Yaşananlara tepkiler büyürken Rumlara, İstanbul’un fethi hatırlatılıyor; Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması gündeme getiriliyordu. Tercüman’ın tanıklığıyla o güne dönelim, şimdi.

Kıbrıs’ta çatışmalar devam ediyordu. Tercüman’ın 4 Mayıs 1964’teki haberine göre 3 Mayıs 1964’te Kıbrıslı “Rumlar çan sesleriyle taarruza geçmişlerdi.” 1 Türk bu saldırılar sonucu öldürülmüş, 3 kişi de yaralanmıştı. Dönem itibarıyla Paskalya zamanıydı, yapılan saldırıların sembolik tartışması din üzerinden temellendiriliyordu ama elbette düzlemi tamamen politikti. Tercüman, bu sembolik söylemler üzerinden şöyle bir okuma yapıyordu: “Rumların, Kıbrıs’taki cinayetleri bir Noel sabahı başlamıştı. Türkler gözü yaşlı, gönülleri yaralı bir Şeker bir de Kurban Bayramı geçirmişlerdi. Şimdi ise Rum saldırılarının, tedhişinin devam ettiği günlerde kilise çanları Paskalya için çalıyordu. Rumlar, bu Paskalya’ya kadar zafer kazanmak istiyorlardı.”

Buna karşılık gelecek olan sembolik değer ise Ayasofya’ydı. Bu sebeple hem kamuoyu ve resmî söylemde hem de gazete başlıklarında o dönem henüz müze olan Ayasofya’nın cami olarak yeniden ibadete açılması, minarelerinden yeniden ezan sesinin yükselmesi gündeme gelmişti. Tercüman’ın yazarlarından biri olan Ali Rıza Alp, gazetenin ilk sayfalarında bu hususu olaylara verilen tabii refleksiyle şunları söylüyordu: “Ayasofya İstanbul’da Fatihlerin ilk namazı kıldığı camidir. Ezanlar Rumların çan ve haç hayallerini yıkacaktır. Ayasofya, ibadete açılmak için alakalarından lütuf, himmet, merhamet değil, sadece vazife ve kanunlarımızın, Anayasa’mızın teminat altına aldığı haklara karşı ‘vazife şuuru’ bekliyor.”

Ayasofya’nın ibadete açılması, yeniden cami olarak kullanılması zaman zaman gündeme gelmişti; ilerleyen zamanlarda da gündeme gelecekti. Ama buradaki arzunun ardında o günlerde yaşanan çatışmalar yatıyordu; sembolizmin en güçlü etkisi geçmişe verilen referanslarda bulunuyor, zaferin çağrısı bu referanslardan yapılıyordu. Tercüman da manşetine taşıdığı bu çağrıya “Fatih, fetih ezanı okutmuştu” başlığı altında Ayasofya’nın fotoğrafına yer veriyor, şu cümleleri kullanıyordu: “Ayasofya’nın Tanrı’ya uzanan minareleri onarılıyor. İstanbul’u sarhoş Bizanslıların elinden kurtaran, Türk yapan, Müslüman yapan fatihler, fethin ilk namazını Ayasofya Camii’nde kılmışlardı. Minarelerde ezanlar okunmuştu. Çanlar fatihlerin önünde susmuştu. Şimdi o minareler ezan sesine olan hasretlerini gidermek istiyor.”

Bu arzu ancak 2020’de gerçekleşecekti, Kıbrıs Barış Harekâtı’na ise daha 10 yıl vardı…

Tarihî meclis toplandı

07 January 1961
27 Mayıs 1960 Darbesi’yle birlikte meclis ve anayasa ordu tarafından feshedilmişti. Aylar sonra 6 Ocak 1961 tarihinde ancak yeni bir meclis kurulabilmiş, yeni anayasa için çalışmalara ağırlık verilebilmişti. Peki, neler olmuştu? Gelin, Tercüman’ın 7 Ocak günü manşetleri eşliğinde birlikte bakalım.

27 Mayıs 1960 Darbesi üzerinden aylar geçmişti. Devlet yönetimindeki Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes ve hükûmeti elinde tutan Refik Koraltan, Fatin Rüştü Zorlu, Ahmet Salih Korur gibi Demokrat Parti üyeleri tutuklanmışlardı ve pek çoğu idamla yargılanmaktaydı. Mahkemeler devam ederken; devlet yönetimi ordu tarafından idare ediliyordu. Anayasa ve meclis feshedilmişti, darbenin hemen ardından kurulan Millî Birlik Komitesi yeni anayasa oluşturulana kadar geçici yasalar çıkartmıştı, yasama ve yürütme yetkisi bu komitedeydi. Yetkileri ele geçiren Millî Birlik Komitesi, zaman kaybetmeden hızla anayasa çalışmalarına başladı ve İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Sıddık Sami Onar başkanlığında birçok öğretim üyesini toplayarak İstanbul Komisyonu’nu oluşturdu. Bu komisyonla birlikte bir anayasa tasarısı hazırlandı ama bu tasarı olumsuz tepkilerle karşılandı. Bunun üzerine ise toplumu daha iyi temsil edeceği düşünülen “Kurucu Meclis”in kurulmasında karar kılındı.

Kurucu Meclis ise 6 Ocak 1961’de toplanmıştı. Tercüman’ın ertesi gün manşetine de bu an şu cümlelerle tarif edilmişti: “TARİHİ MECLİS TOPLANDI” … Ardından bu toplantının detayları gerek sözel tanıklıkla gerekse fotoğraflarla hem kamuoyuna aktarılmış hem de Türk siyasi tarihine iz bırakmıştı. Şöyle devam ediyordu Tercüman: “Doktorlar izin vermediğinden Gürsel ilk celsede bulunamadı. Açılış konuşmasını F. Özdilek yaptı. İsmet İnönü ve O. Bölükbaşı yemin ederlerken azalar her ikisine de coşkun tezahüratta bulundular.”

Yaşananlar ve kullanılan ifadeler dikkat çekiciydi, pek çok siyasi gerilimin ardındaki paradigmaları gözler önüne seriyordu sanki. Tercüman muharriri Muammer Yaşar haberine devam ederken şunları söylüyordu: “İkinci Cumhuriyet’in temeli olan Kurucu Meclis bugün saat 15’te yeni meclis binasında toplandı. Devlet ve Hükûmet Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel henüz nekahet devresini geçirmediği için Meclis’in açılış konuşmasını Komite azası Fahri Özdilek okudu…” İkinci Cumhuriyet bahsi, yeteri kadar açık mıydı, galiba evet. Üç önemli husus üzerinde duruluyordu bu meclis konuşmasında:

  • “Meselelerimiz parti bakımından değil, millî menfaatler yönünden tetkik edilmelidir.”
  • “Devlet tekâmül yollarına ışık tutan ilim, ahlak ve bir kudret olarak anlamak lazım.
  • “Asil çalışmanız milletimiz arasındaki kardeş düşmanlığının ortadan kalkmasına yardım edecektir.”

Yeni kurulan kabinenin ilk toplantısına dair ayrıntılar şöyle veriliyordu: “Yeni Bakanlar Kurulu bu sabah bir tanışma toplantısı yapmıştır. Saat 9’da başlayan toplantı bir saat kadar devam etmiştir. Toplantıda, Bakanlar Kurulu’na yeni giren bakanlar birbiriyle tanışmışlardır. Kabine yarın da bir toplantı yapacaktır. Bilindiği gibi yeni Bakanlar Kurulu’nda 6 yeni isim bulunmaktadır. Bunlardan Millî Eğitim Bakanı Profesör Turhan Feyzioğlu ile Basın Yayın ve Turizm Bakanı Cihad Baban CHP’li, Çalışma Bakanı Ahmet Tahtakılıç da CKMP’lidir.” İsimlerden biri, eski Tercüman yazarlarından, hatta baş muharrirlerindendi: Cihad Baban…

Tercüman’ın o günkü basımında bir yandan kabinenin tanışma toplantısına dair detaylar aktarılıyor ve anayasa oluşturulana kadar yürürlükte olacak yasalar beyan ediliyordu bu sayfalarda, öte yandan da Yassıada davalarına yer verilmeye devam ediyordu. Bazı davalar da yeni toplanan Meclis’e havale ediliyordu, 147’ler meselesi örneğin. İlerleyen günler de bu karmaşık ve sancılı süreci yansıtır nitelikte olacaktı… Ve Tercüman, her günü detaylarıyla kamuoyuna duyurmaya, tarihe belge bırakmaya devam edecekti.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...