
Generallerin beş çayı
12 Mart 1971’de Türk Silahlı Kuvvetleri, 32. Türkiye Hükûmeti’ne muhtıra verip yönetimi istifaya zorlamıştı. Ertesi gün Ergun Göze, Tercüman’daki köşe yazısında ordu ile devlet yönetimi arasındaki bu gerilimli ilişkiyi Tercüman’ın görüşünü temsilen kaleme almıştı.
Ankara’da generallerimiz toplandılar. Muhakkak ki bu toplantı bir “beş çayı” içmek için değildi. Memleket meselelerini görüşmek içindi. Nitekim son olaylar, işleri bir daha gözden geçirmeyi icap ettirecek şekilde gelişmişti. Bu toplantıyı sol kalemler istismara yelteneceklerdir. Fakat şu hususlar toplantının karakteristikleri olarak kesinleşmiştir.
1. Ordu, Anayasa’dan ve demokratik düzenden yanadır.
2. Ordu, askere silah çekilmiş olmasından şiddetle münfaildir ve sol akımın tedhişçi mahiyetini tamamıyla idrak ve eğer bir sol hareket olursa, ilk iş olarak Ordunun imha edileceğini tesbit etmiş bulunmaktadır. Bu bakımdan aşırı solu, aşırı sağ diye takdim edilmek istenen tehlikeden çok daha vahim görmektedir.
3. Ordu, ilk defa ve açıkça hükûmeti, “olayları değerlendirememek”, “gerekli tedbirleri vaktinde alamamak”, “bazı yolsuzluk haberlerinin konusu” olmakla itham etmiştir.
Orduya ve generallerin toplantısına ait haberleri en ciddi ve soğukkanlı olarak veren TERCÜMAN, neticeyi şöyle değerlendirmektedir:
“Kumandan sınıfının bu toplantılarda hükûmetin çekilmesini istemek gibi bir yok seçmediği belirtilmekte, ancak çok çeşitli talepler ve eleştirmeler ile doğrudan doğruya olmasa bile bazı isteklerin sahibi gibi durmayı arzuladığı eklenilmektedir.”
Tercüman’ın ifade tarzı doğrudur. Ordu, hükûmet çekilsin dememiştir. Zira Ordu böyle bir zirve toplantısında “Hükûmet çekilsin” demez, hükûmeti derhâl istifa ettirir ve işe el koyar. Ordu bir senatör, bir muhalif milletvekili, bir fıkra yazarı, bir partili vatandaş değildir ki “Hükûmet istifa” yazılı pankartlarla sokağa dökülsün. Herkesin ancak söyleyebildiği bu işi “Ordu”, “söyleyemez”, “yapar”. Çünkü Ordu’nun böyle bir şeyi söylemesi bile yapmasından daha beterdir.
Ne var ki Başbakan’ın ve Millî Savunma Bakanı’nın dışında yapılan bu toplantı ile hükûmete yakın çevrelerce bir süredir ağızdan ağıza ve bazen de besleme dergiler ve gazeteler vasıtasıyla yayılmaya çalışan “Ordu kimin yanında?” (Demirel’in), “Ordu kimi tutuyor?” (Demirel’i), fuzulî propagandalarının kofluğu, sade işi bilenlerin değil, herkesin gözleri önüne serilmiş bulunmaktadır.
Ordu, “Demirel’in ve Demirel Hükûmeti’nin yanında değildir.”
Ordu, Anayasa nizamının ve demokratik rejimin yanında ve ona saygılıdır. Hiç kimse onu kaş-göz işareti mânâlı ve fakat iffetsiz mimikler, işaretlerle kendi yanındaymış gibi göstermeye kalkmamalıdır.
Zira bu silahın geri tepmesi daha tehlikelidir. Hem onu kullanmaya kalkanlar em de memleket ve rejimin selameti miktarınca tutar. Yoksa politik başarısızlık ve yolsuzluk iddialarının paratoneri olmak için ilanihaye değil. Bugünün kritik şartları içinde bu kadarcık açıklamanın kâfi olduğunu sanıyoruz. “Kumandan sınıfı… Çok çeşitli taleplerle, doğrudan doğruya olmasa bile, bazı isteklerin sahibi gibi durmayı arzulamaktadır.”

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.