Yeni yıl coşkusu!
1955’ten itibaren Türkiye’nin ve dünyanın nabzını tutan, olan bitenleri kamuya aktaran Tercüman; yıl sonlarında genel durum değerlendirmesi yapıyordu. 1965’e girmeden hemen önceki gün; 1964 yılının panoramasını “1964 yılı iktisadi bakımdan Türkiye için başarılı olmadı, fakat dış tediyemiz en açığı bu yıl verdi. Başbakanın topyekûn bir harp olacağına dair sözleri, heyecanlı günler geçirmemize sebep oldu” sözleriyle önce çıkarıyor; “Yarı harp hâlinde 1 yıl” başlığıyla şöyle aktarılıyordu: “Çok gürültülü bir yılı daha arkamızda bırakıyoruz. 1964 yılı Türkiye için kâh ümit kâh ümitsizlik kâh tam ve yarı harp hâlinde bir yıl oldu. Denebilir ki, 1964 yılı bir nevi Kıbrıs yılı oldu. 1963 yılının son günlerinde kabine buhranı ile birlikte Kıbrıs’ta Markarios Çetesi’nin masum Türkleri topyekûn imha edebilmek için giriştiği kanlı hadiseler ve bunların yankıları bütün yıl boyunca Türk iç ve dış politikasına hâkim oldu. Bu yüzdendir ki bugünkü Kabine meydana geldi, Meclis fevkalade toplantıya çağırıldı, kabine güven oyu taleplerinde bulundu. Yarı harp hâlinde geçen bir yılın bilançosu, tabii ki Türkiye için iktisadi bakımdan başarılı bir yıl olmadı. (İç politika çekişmeleri) 1964 yılı kısmi Senato seçimlerinin yapıldığı yıl olması dolayısıyla iç politika çekişmelerinin de en hararetli geçtiği yıl oldu. Hükûmet Partisi’nin küçük partilerle birlikte Partiler Kanunu’nu Meclis’e getirmesi AP’nin şiddetli muhalefetiyle karşılaşmasına sebep oldu. Haziranda kısmi Senato seçimleri nisbi temsil esasına göre yapıldı. AP ve CHP’nin kârlı çıktığı bu seçimlerde küçük partiler nerede ise eridiler. (İktisadi buhran) 1964 yılının Haziran ve Temmuz ayları tam bir iktisadi durgunluk içinde geçti. Mevsim hareketleri ve Kıbrıs Buhranı’nın da etkisiyle buhran genişledi. İktisadi Devlet Teşebbüsleri toplu sözleşmelerde işçilere zam yaptıkları için daha çok sıkıştılar. 1964 yılının son günlerine biraz daha açılmış piyasa ile gelebildik. 1964 yılı ithalatın kısılması ve ihracatın teşvikiyle dış tediyemizin en az açık verdiği yıllardan birisi oldu. (Sıkıyönetimin kalması ve Aydemir’in idamı) 21 Mayıs 1963 ayaklanmasından sonra ilan edilen Sıkı Yönetim 1964’ün Temmuz ayının 18’ine kadar devam etti. Mamak Mahkemesi’nin 4 idam kararından ikisi TBMM’de tasdik edildi. Talât Aydemir ile Fethi Gürcan’ın idamının aynı gecede yapılacağını bekleyenler yeni bir sürprizle karşılaştılar. Aydemir’in idamı avukatlarının itirazı için tehir edildiyse de Gürcan 26 Haziran’da idam edildi. Aydemir’in idamının gecikmesi yeni bazı söylentilerin çıkmasına sebep oldu. Yine heyecanlı günler geçirmemize sebep oldu.”
Önceki gün, 1964’ün bilonçosu bu şekilde çıkartılmıştı. Yeni yıl 1965’te ise yeni umutlar, ümitler söz konusuydu. Liderler, yeni yıl için vatandaşlara mutluluk dilerken Tercüman’ın 1 Ocak 1965 manşeti şöyleydi: “1965 yılı için CHP ve AP ümitli; YTP, CKMP ve MP ise ümitsiz” Elbette bunun nedenleri bir önceki senenin getirdiği siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmelerdi. Tercüman’ın haberi 1965’e taşınan bu gelişmeleri anlatıyordu: “1964 yılı dış ticaret açığımız 146 milyon dolar.” Ticaret Bakanı Fehmi İstinyeli’nin yaptığı açıklamaydı bu. Peki, siyasi liderler ne diyordu geçen yıl için? İsmet İnönü’ün açıklaması “Rejim aleyhindeki teşebbüsler ve hevesler kesin olarak yenildi” şeklindeydi. Süleyman Demirel “Müreffeh bir Türkiye’nin yeni yılda gerçekleşmesini görmek ümidi bize haz vermektedir” diyerek ümitli bir bekleyiş içindeydi. Orhan Oğuz ise tam tersi önceki senenin vahameti ile “Vatana, millete karşı olan vazifelerimizi yapmamış olmanın verdiği üzüntü içindeyiz” diyor; Bölükbaşı “Bugün her zamandan daha ziyade birlik ve beraberliğe muhtacız”; Alican “Siyasi sistemimiz ve devlet yapımız bu yıl ciddi imtihanlar geçirecektir” sözleriyle umutsuzluklarını dile getiriyorlardı. Kıbrıs meselesi ve ekonomik buhran bu durumun temel sebepleriydi. Dolayısıyla siyasiler 1965’i “ciddi ödevler yılı” olarak görüyorlardı. Ümitli olanlar ise vaatleriyle bu umutlarını süslüyorlardı. Tabii siyasi gündemlerin yanında yeni yıl İstanbul gibi büyükşehirlerde coşkuyla karşılanmıştı. Tercüman bu anları fotoğraflarken şöyle not düşmüştü: “Bütün dünya gibi İstanbul da acı ve tatlı hatıralarıyla bir yıl daha geride bıraktı. Bu yılı da geçmiş yıllarda olduğu gibi yılbaşını evinin çatısı altında, çocuğu çoluğuyla bir arada geçirenler çoğunluktaydı. Ama her şeye rağmen gece kulüpleri tıklım tıklım doluydu. Hele pavyonlar iğne atsan yere düşmezdi… Alkol, müzik, dans ve gece 24.00’te ışıklar sönünce dudaklar 1965 yılını kutluyordu. Resimde 1350 kişinin adam başına ekstra hariç duhuliye 175 lira ödeyerek eğlendiği Hilton’dan bir köşe görünüyor.”
1 Ocak 1985… Yirmi yıl sonrası… Tercüman’ın manşetlerindeki konsept değişmemişti. Siyasilerin tebrik mesajları, siyasi hareketlilik, yeni planlar, geçmiş senenin bilançosu… Hükûmet, 1984’ün son günü bankalar, yatırımcı ve ihracatçılarla ilgili tebliğler yağdırmıştı. Manşette de yeni ekonomi paketi duyuruluyordu: “Yeni yıl paketi bugün açılıyor.” Memur, işçi, emeklilerin aylıkları %20-25 oranında artıyor, vergi iadesi %15 oranında yükseliyor, kira bedelinin %20’si vergi iadesine giriyor, yüksek dereceli memurlar çifte zam alıyor, öğrenci kredileri 4600 liraya çıkarılıyor, tekel ürünlerine ve çaya şimdilik zam yok haberleri yeni yılla birlikte ülkenin gündemine oturuyordu. Ayrıca KDV’li hayat başlamıştı. Petrol ürünlerine %6,8 oranında zam yapılmıştı; su, ulaşım ve okul gibi giderler artmıştı. Tüm bunlar olurken yılbaşı ikramiyesi vali ve belediye başkanı tarafından dağıtılıyordu. Millî Piyango İdaresi’nin yılbaşı özel çekilişi gece İstanbul Spor ve Sergi Sarayı’nda belediyenin düzenlediği ve çok sayıda vatandaşın katıldığı eğlence gecesi ile birlikte yapılmıştı. Çekilişte 40 milyonun talihlisini İstanbul Valisi Nevzat Ayaz, 50 ve 60 milyonun talihlilerini de Zeki aAlasya ve Metin Akpınar birlikte belirlemişlerdi. Süper ikramiye 100 milyonun çekilişini ise İstanbul Belediye Başkanı Bedrettin Dalan yapmıştı ve bu ikramiye Millî Piyango İdaresi’nin o güne kadar verdiği en büyük ikramiyeydi. Bir de tabii siyasi söylemler gelecek yılın nasıl geçeceğinin sinyallerini veriyordu. Başbakan Turgut Özal “1985 daha kolay bir yıl olacak. Önümüzdeki 4 yılda düzelme devam edecek, her yıl bir öncekinden daha iyi olacak. Fırsatçılar ve stokçular, çok şey kaybedecekler. Her türlü malı ithal edecek dövizimiz var” diyordu. Yeni yıl için “Çözemeyeceğimiz mesele yok” diyerek umutlu vaatlerle hazırlandıklarını belirtiyordu: “Millete doğru hedefler gösterildiği, önüne konulan manialar kaldırıldığı birlik ve beraberliği bozulmadığı müddetçe aşılmayacak engel, çözülmeyecek mesele yoktur. Türkiye’miz önümüzdeki 10 yıl içinde dünyanın sayılı ülkeleri arasına girmeye namzettir. Yeter ki birbirimizi sevip sayalım ve bizden sonraki nesilleri daha iyi yetiştirelim.” Cumhurbaşkanı Kenan Evren ise Turgut Özal’ın neredeyse tam aksi yönde bir mesaj yayımlamıştı: “Pembe gözlükle bakılan bir dünyayı gözleriniz önüne seremiyorum. Demokratik parlamenter sistemden geriye dönüş veya sistemi yozlaştırmaya yönelik hareketler bizi bölünmeye, parçalanmaya ve neticede felakete götürür. Bunu bilerek, parlak ve yaldızlı sözlere, vaatlere kendimizi kaptırmayalım.” Cumhurbaşkanı’nın tek meşruiyetinin 12 Eylül Askerî Darbesi olmasından dolayı endişesi daha çok bu meşruiyeti yitirmesiydi. O yüzden ülkenin 12 Eylül öncesine dönmesinden endişe duyuyor, barış özlemi çektiğini ifade edip ümitsiz bir profil çiziyordu. Çünkü ülke Özal yönetiminde değişime uğruyordu. Yurt dışında olan bitenler ise oldukça karmaşıktı ve daha çok kimlik çatışmalarının ve politikalarının izleri görünüyordu. Münih’te Ermeni Millî Komitesi 1985’te Türkiye aleyhine geniş bir saldırı kampanyası başlatma kararı almıştı. Siyasi saldırılar Türkiye’ye karşı artıyordu. Sadece Ermeniler tarafından da değil, ilginç bir şekilde Japonya’da Tokyo’daki Türkevi’nde Türkler aleyhine levhalar asılıyordu; Yunanevi’nin kapısındaki levhada Yunanlar övülürken Türkevi’nin kapı levhasında Türkleri aşağılayan ifadeler kullanılmıştı. Tüm bunlar kimlik siyaseti üzerinden ilerleyen siyasi gerilimlerdi 1985’e yansıyan…
10 sene sonra… “Umutları 95’e taşıdık” 31 Aralık 1994’teki Tercüman manşeti böyleydi. Peki, neydi bu umutlar, 1995’te nelerin değişmesi isteniyordu? “Enflasyonun düşürülmesinden Gümrük Birliği’ne, ücretlerin dengelenmesinden kalkınmaya kadar nice beklentimiz var” diyordu Tercüman: “Yeni yılda memurları sokağa dökülmeyen, işçileri greve gitmeyen, emeklileri banka önlerinde can vermeyen, çarşı pazarda rahatça alışveriş yapabilen, parası pul olmayan, kalkınan bir Türkiye istiyoruz. Kıbrıs ve Ege’den taviz vermeyen, Bosna Hersek’te, Karabağ’da, Çeçenistan’da, Kerkük’te yaşanan dramlara tavrını net koyan, Türk dünyasına kol kanat geren, demokrasiyi özünde benimseyen, güçlü ülke bekliyoruz.” Bu sözler toplumun, kamuoyunun beklentilerini, ihtiyaçlarını ve umutlarını taşıyordu. Yeni yıl tüm bu umutları içinde taşımak isterken, maalesef terör olayları ile ülkenin yüreği dağlanıyordu. Bölücü terör örgütü PKK’ya karşı mücadele verilirken daha onlarca şehit yeni verilmişti. Bu terör olaylarına en sert tepki ise MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’ten gelmişti: “Bizi ayağa kaldırmayın. Şimdi oturuyoruz. Ayağa kalkarsak işte o zaman görürsünüz.” DYP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Köse ise hükûmetin aldığı önlemlerle terörün büyük ölçüde azaltıldığını ifade ederek “Amacımız 1995 yılında terörün kökünü kazımaktır” diyor, gelecek yıl için terörün sonlanacağına yönelik vaatlerini sürdürüyordu. Yeni yıl için ülke gündemi oldukça karışıkken televizyonda özel kanalların yeni yeni yaygınlaşmasıyla eğlence pratikleri de çeşitlenmeye başlamış, yeni yıl bu kanallarda yapılacak programlar aracılığıyla coşkuyla karşılanmak istenmişti. Tercüman bu eğlence programlarını şöyle duyuruyordu: “1995’e ‘merhaba’ diyeceğimiz bu gece, bütün televizyon kanalları özel programlar yapıyor. Eğlencenin en sulusundan piyangoya, yarışmalardan müziğe kadar dopdolu olan programlar sabaha kadar ‘canlı yayın’larla sürecek. Yılbaşı dolayısıyla bu gece televizyon kanalları âdeta birbiriyle yarışıyor. Sanat dünyamızın yıldızları hemen hemen bütün kanallarda ekrana gelecek. Emel Sayın, Muazzez Abacı, Ferdi Tayfur, Adnan Şenses, Nükhet Duru, Ajda Pekkan, İbrahim Tatlıses, Hülya Avşar gecenin yıldızları arasında yer alıyor. TV’lerin akşam haber yayınlarından sonra geçecekleri ‘Yılbaşı Özel Programları’ sabaha kadar sürecek. Canlı yayınlar sırasında siyasi partilerin genel başkanları, ünlü iş adamları, bürokratlar ekranlara gelecek.” Peki, 1995 nasıl gelecekti hakikaten?
Ve maalesef 1995 hayırlı haberlerle gelmedi. “1995 kutlu olsun” cümlesi ufacık bir cümle olarak, artık öylesine söylenmiş bir sözmüş gibi basılmıştı Tercüman’da. Çünkü terör saldırıları insanların yüreğini kanatmıştı. Tercüman’ın manşeti bu haberle atılmıştı: “Terör, otobüse bindi.” Ankara’dan yolcu gibi bindikleri otobüsü hareket ettiğinde durduran 4 terörist, yolcuları önce taramış, sonra bombalamıştı. O an bilinen 2 ölü, 25 yaralının olduğuydu. Öte yandan birkaç gün önce Van’da gerçekleşen uçak kazasında vefat eden vatandaşların cenazeleri toprağa veriliyordu. Acılar yaşanırken Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in “Sıkıntılara rağmen büyüyoruz” ve Başbakan Tansu Çiller’in “Türkiye yeni bir Türkiye doğuruyor” cümleleriyle ön plana çıkan yeni yıl mesajları yayımlanıyordu. Peki söylemler ne kadar gerçeği yansıtıyordu, bu tartışmalıydı. Nitekim Tercüman’ın haberine göre dün gece şehirdeki otel ve eğlence yerleri tamamen dolmasına rağmen vatandaşların çoğu ekonomik sıkıntı sebebiyle evlerindeydi. İnsanlar TV seyredip çerez yemekle yetinmişti. Bunların yanında İnönü ismi de dikkat çekiyordu. Tercüman “İnönü, ‘can simidi’” başlığıyla Karayalçın ve Baykal’ın yeni oluşturulacak partiye lider olmasına karşı çıkanların her geçen gün artması üzerine gözlerin Erdal İnönü’ye çevrildiğini söylüyordu. Gündem bu kadar belirsiz ve acı doluyken yeni yıl 1995’le ne kadar coşkuluydu, bilinmez.
Yıl 2005. 1 Ocak günü… “Şölenle değil törenle” kutlanmış bir yeni yıl. Tercüman 2005’e şu dileklerle “merhaba” demişti: “2005’e savaşsız ve afetsiz bir yıl dileğiyle adım atan bir dünya 2004’ü acılarla kapattıran ‘tsunami’yi unutmadı. İstanbul ve Paris dâhil, çok sayıda kentte partiler iptal oldu, sadece kutlamalar yapıldı.” “2005 huzur getirsin” dilekleri ise yılı ilk kutlayan kentlerden biri olan Sidney’den bir görselle dile getirilmişti. Gökte havai fişekler, yerde ise hüzün vardı. Gelenekse partide Güney Asya kurbanları anılmıştı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer 2005 için mesajında “Temsilde adalet sağlansın” demiş, şiddete hoşgörüyü eleştirmişti. Seçimlerin adil olmasını ve milletvekili dokunulmazlığının sınırlanmasını istemişti. Oldukça politik bir tutumdu. CHP lideri Deniz Baykal ile DYP lideri Ağar da hükûmete yükleniyordu, ülkenin geleceğine yönelik toplum nezdinde temennilerde bulunmak yerine. Yeni yıla Safranbolu’da giren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise “2005 ülkemiz için daha aydınlık bir yıl olacak” diyerek vaatlerini dile getirmişti. Yıllar geçse de gündemler birbirine öyle benziyor ki… Ekonomik sorunlar, muhalefet ile hükûmetin birbiriyle çatılması, siyasi gerilimler, üzüntüler ve kaygılar, yeni yıldan beklenen umutlar, istekler… Umarız 2025 hakikaten daha güzel, daha ferah bir gündemle hayatımıza yer edinir. Gazze’de, Lübnan’da, Ukrayna’da masumlar ölmeye devam etmez; ekonomik sorunlarla cebelleşmeyeceğimiz daha refah günlere uyanırız; aile içi şiddet sona erer… Güzel bir seneye merhaba deriz.