Robert Kennedy vuruldu
6 Haziran 1968’de Tercüman şöyle bir manşet atmıştı: “Oh Allah’ım, yine mi?” “Beynine kurşun sıkılan Kennedy’nin duran kalbi masajla çalıştırıldı.” “Robert Kennedy vuruldu.” ABD Başkanı John F. Kennedy’nin kardeşi, ABD Başsavcısı ve senatörü Robert Kennedy; o günlerde cumhurbaşkanı adayıydı. 5 Haziran’da Los Angeles’teki Ambassador Hoteli’de zafer konuşmasını” yaptıktan sonra bir gencin sıktığı kurşunlarla başından ve omuzundan vurulmuştu. Tercüman’ın ertesi gün yayına çıkan haberine göre; Kennedy, sağ kulak arkasından beynine ve omuzuna saplanan kurşunların tesiriyle dizleri üzerine çökmüş, suikastçı genç etraftakiler tarafından yakalanmıştı. Başkan adayının üzerine boşaltılan 8 kurşundan üçü Kennedy’e isabet ederken, diğerleri iki muhabir ve bir sendika başkanının yaralanmasına yol açmıştı. Olay, oteli bir anda karıştırmış, balo salonunda Kennedy’yi dinleyenler suikastçıyı linç etmek isterken 20-25 yaşlarındaki genç “Vatanım için vazifemi yaptım” diye bağırmıştı. Polis ise olayla ilgili olarak 2 kişiyi nezarete almıştı. Detayları Tercüman şu şekilde aktardı: “Kennedy, Colifornia ön seçimlerinde McCarthy’ye karşı ezici bir zafer kazandıktan sonra, Ambassador Hoteli’nin balo salonunda gazeteciler ve taraftarlarına bir konuşma yapmıştır. Konuşması bittikten sonra “Zafer kürsüsünden” inen Kennedy, sahnenin yanındaki perdeyi aralarken birdenbire dinleyiciler arasından bir genç silahını doğrultarak ateş etmeye başlamıştır. Silah sesleri önce büyük bir panik yaratmış, yaralanan başkan adayı gözleri açık olarak dizleri üzerine çökmüştür. Olay esnasında 10 metre ilerisinde bulunan Kennedy’nin eşi derhal kocasının yanına gelmiştir. Kennedy’nın bu sırada bir gözünün kapalı olduğu, diğer gözünün açılıp kapandığı görülmüştür. Otelin Embassy odasından fırlayan bir genç kız “Kennedy’yi vurdular” diye bağırınca salondakiler “Oh! Allah’ım yine mi?” diye ağlamaya başlamışlardır.” Haberin devamı “Suikastçı yakalanıyor” başlığı altında şu şekilde verilmeye devam etmişti: “20-25 yaşlarındaki genç suikastçıyı, Kennedy ile beraber seyahat eden Grier yakalamıştır. Grier, ateş etmekte olan suikastçının üzerine atlamış, bileğini bükerek tabancasını düşürmüştür. Kendisine ünlü dekatlen oyuncusu Rafaer Hohnson da yardım etmiştir. (…) Kennedy, Centrel Receivinz Hastanesi’nden 00.55’te Good Samartian Hastanesi’ne nakledilmiştir. Burada 6 beyin cerrahı Kennedy’yi 3 saat ameliyat etmişlerdir. Saat 06.30’da biten ameliyat sonunda Los Angeles Belediye Başkan Yardımcısı Joseph Quinn Kennedy’nin beyninin zedelenmediğini, doktorların ümitli olduğunu söylemiştir. Doktorlar ameliyatın tam başarılı olup olmayacağı konusunda kesin bir şey söylememiş, ‘tehlikeli 4-5 gün’ olduğunu bildirmişlerdir. Kennedy, ilk yardımın yapıldığı hastaneye getirildiğinde pratik olarak ölü idi. Dr. Victor Boy ve asistanı, Kennedy’ye kalp masajı yapmış, dişleri arasından oksijen tüpünün borusunu sıkıştırmıştır. Kalbini takviye için de adrenalin şırınga etmişlerdir.” Bu detaylı aktarım, bir bakıma ümitsiz bir Amerikan kamuoyunun da aksıydı. Doktorlar Kennedy’nin ölümüne halkı ve dünyayı hazırlıyordu. Kamuoyu ise merakla bu haberin detaylarını en küçük ayrıntısına kadar insanlara duyuruyordu.
Ve ne yazık ki beklenen kötü haber gelmişti. Tercüman manşetini bu acı haberle atmıştı: “Robert Kennedy öldü.” Fakat ölümden ziyade konuşulan konu başkaydı: “Edward Kennedy, Başkan yardımcılığına adaylığını koyuyor.” Tercüman Amerikan Bürosu’ndan haberi şöyle aktarıyordu: “New York Senatörü Frizgerald Kennedy, tıpkı ağabeyi John F. Kennedy gibi bir suikastçının kurşunlarına hedef olduktan 25 saat sonra mahalli saatle 01.44’te, 42 yaşındayken hayata gözlerini yummuştur. Robert Kennedy’nin suikast haberi dünyaya yayıldıktan sonra ailesi Los Angeles’e toplanmaya başlamıştır. Good Samaritan Hastanesi’ne kız kardeşleri Bayan Peter Lowford, Bayan Stephen Smith, kadeşi Massachusettes Senatörü Edward Kendedy ve son olarak Bayan Jacqueli’ne Kennedy gelmişlerdir. Üç çocuğu ve eşi ile yakınları Senatör Robert’in durumunu başı ucunda takip ederken, bütün dünya gözünü başkan adayının yattığı hastane bültenlerine çevirmiştir. Oysa hastaneden yayımlanan bültenler zamanla ümitleri azaltmaktan öteye gidememiştir. Son bültende senatörün vücuda kısmi felç geldiği, çok kritik devre denilen ve tıpta ‘öldü’ sayılan duruma girdiği zaman, hastanenin önüne toplanan yüzlerce zenci sabaha kadar dua etmişlerdir. Nihayet Kennedy’nin basın sözcüsü gazetecilerin odasına girince yüz ifadesinden başkan adayının öldüğü tahmin edilmiştir. Frank Manklewizcz yavaş adımlarla donuk bir ifadeyle odaya girmiş, televizyon kameralarının önünde bir dakika başı önüne eğik vaziyette durmuştur. Daha sonra kuru bir sesle ‘Bir açıklama yapacağım’ demiş ve Kennedy’nin öldüğünü bildirmiştir. Kennedy, Türkiye saatiyle 09.44’te öldüğü zaman başında bir rahip de bulunuyordu. Dünya ajansları, 25 saat önce son konuşmasını ve California seçimlerinde büyük başarısını bildirdikleri Robert Kennedy’nin 25 saat sonra ‘ölüm haberi’ni bütün dünyaya yaymıştır. Acı ölüm haberleriyle birlikte dünyaya ‘Pazar günün Amerika’da millî yas günü kabul edildiği, Temsilciler Meclisi’nin silah satışlarını kayda bağlanan kanunu onayladığı, dünyada suikastın yarattığı tepkiler, Amerika’da siyasetçilerin tutumu da yayılmıştır. Ancak Kennedy etrafında dönen bütün haberler, onu geri getirmeyecektir. Senatör dün sabah uçakla Washington’a götürülmüştür.”
Kennedy’nin naaşı Washington’a gelmesiyle birlikte artık cenaze törenine hazırlık yapılıyordu. 8 Haziran günü ağabeyinin yanı başına gömülecekti. Bununla beraber New York Polis Teşkilatı alarm durumuna geçmişti. Tercüman’ın Amerika Bürosu’ndan Necdet Berkand şöyle bildiriyor: “Kennedy ailesinin ikinci kurbanı Robert’in cenaze hazırlıkları yapılırken Kanadalı 8 ihtilalci Mantreal’deki Amerikan Konsolosluğu’na telefon ederek, ‘Kennedy’lerin dosyasının kapatılmamasını, intikam için Amerika’ya hareket ettiklerini’ bildirmişlerdir. ‘Kana kan, dişe diş’ isteyen 8 Kanadalının Başkan Johnson, Başkan Yardımcısı Hubert Humprey ve New York Valisi Nelson Rockefeller’i öldürmek üzere Quebec’ten Amerika’ya doğru yola çıkmışlardır. Haber Amerikan Konsolosluğu’na ‘meçhul bir ses’ tarafından bildirilmiş, konuşma tamamlandıktan sonra telefon kapanmıştır. Montreal Konsolosluğu’nun durumu Amerika’ya bildirmesi üzerine New York polisine alarm verilmiş, durum telsiz mesajıyla bütün polis merkezlerine ulaştırılmış, New York polisi derhal alarma geçerek Kennedy’lerin intikamını almak için yola çıkan 8 Kanadalıyı gözlemeye başlamıştır.” Tartışılanlar, yaşanılanlar oldukça gizemli ve çatışmalıydı. Tercüman’dan dinlemeye devam ediyoruz.
Ve nihayet başkan adayı kardeşinin yanına defnedilmişti. Tercüman’ın 9 Haziran manşeti o günü anlatıyordu: “…Ve Arlington Mezarlığı’nda John ile Robert Kennedy yan yana…” “2. Kennedy gömüldü.” Ayrıntılar şöyleydi: “Bir suikasta kurban giden Senatör Robert F. Keendy, yapılan muhteşem cenaze törenlerinden sonra dün Arlington Mezarlığı’nda ağabeyi John F. Kennedy’nin yanı başına gömülmüştür. Robert Kennedy için dün yapılan cenaze törenleri çok hazin olmuş, müteveffa Senatörü son yolculuğunda on binlerce Amerikalı sükûn ve gözyaşlarıyla uğurlamıştır. Yüz binlerce Amerikalı, Senatör Robert Kennedy’nin St Patrick Katedrali’ndeki bayrağa sarılı tabutu önünden geçerek son vazifesini yapmıştır. Kennedy’ye son ödevini yapmak isteyenlerin arasında rahibelerden sakallı hippilere, mini etekli genç kızlardan yaşlı iş adamlarına, körlere ve kötürümlere kadar her cins insan vardı. Tabut etrafında tazimle eğilmek isteyenlerden, bayılanlar, hastalananlar ve fenalık geçirenlerin sayısı yüzleri aşmıştır. Tabut önünden 10 bin kişinin geçtiği tahmin edilmektedir. Elle dokunanlar, tabutu örten Amerikan bayrağının beyaz çizgilerinin kararmasına yol açmışlardır.” Bu hüzün dolu anların ardında elbette katile yönelik nefret ve hınç da vardı, herkes katilin gerekli cezayı almasını istiyordu: “Los Angeles ‘Büyük Jüri’si toplanarak iddianamesini hazırlamıştır. 14’ü kadın olan 22 kişilik büyük jürinin toplantısında katil Sirhan veya ailesinden hiçbir kimse bulunmamıştır. Jüri 22 şahit dinlemiştir. Jürinin şahitlere bütün olayı baştan sona kadar anlattırdığı tahmin edilmektedir. Yarım saatlik gizli istişareden sonra jüri Sirhan’ı taammüden öldürmekle suçlamıştır. Yargıç, jüriden bildiklerini gizli tutmasını istemiştir. Katilin öldürülmesinden korkulduğu için hakkındaki iddianame ve jüri suçlamasını hapishanenin ayin salonunda kendisine okumuştur. Sirhan, dizinden yaralı olduğu için yargıç huzuruna tekerlekli bir sandalye ile çıkmıştır. Yargıç, Sirhan’a iddianameyi okuduktan sonra 28 Haziran’a kadar cevap vermesini istemiştir. Katil ya iddianamede öne sürülenleri, yani suçu kabul edecek veya reddedecektir. İddianamenin okunmasından yarım saat sonra Sirhan’a Kennedy’yi öldürmek suçundan ağır ceza verilmiştir.”