Celal Bayar anlatıyor!
1977’nin siyasi havası, tarihî seyre bakışı yeniden tartıyordu. 27 Mayıs 1960 Darbesi ile askerî müdahale neticesinde Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes’in ülke yönetimindeki etkinlikleri sonlandırılmıştı. Ordu temelli bir yönetim söz konusuydu ve Demokrat Parti vekilleri ile birlikte iki lider tutuklanmış ve ekim ayından itibaren haklarındaki yargılama süreci başlamıştı. Uzun süren yargılamaların ardından Adnan Menderes idam edilirken Celal Bayar’ın idam cezası yaşından dolayı ömür boyu hapse çevrilmişti. Yıllar içerisinde bu iki figür neredeyse devlet haini ilan edilmiş, gerek basında gerekse diğer kamusal alanlarda haklarındaki söylemler ve ithamlar oldukça ağır bir şekilde duyurulmuştu. Tercüman gazetesi de 27 Mayıs’ın ardından kurulan Yassıada Mahkemeleri sürecinde duruşmaları anbean takip ediyor, Celal Bayar ile ilgili ithamları sayfalarına taşıyordu. Aradan geçen yıllarda Celal Bayar’ın af ile Kayseri Cezaevinden çıkacak ve merkez sağ siyaset için yeniden bir figür haline gelecekti.
Celal Bayar ülkede artan komünist propagandadan kendisini Cumhurbaşkanlığı koltuğundan indiren 27 Mayısçıları sorumlu tutuyordu. Onun için komünizmin tehdidi ezeli bir düşmandı. Yazılarında bu durumu şöyle özetleyecekti: “1960 darbesinden bu yana meydanı boş bulan komünist akımı ve komüzan olaylar memleketimizde çok ileri ve tehlikeli bir hâle gelmiştir.”
Elbette aradan geçen 17 yıl, pek çok siyasi dinamiği değiştirdi. Yaşı itibarıyla idam edilmeyip eceliyle ölmesi beklenen Celal Bayar, devletin ideolojisi ile yeniden barıştırılıyor, uygun imajda yeniden sahneye çıkartılıyordu. 8 Mayıs 1977’de ay boyu sürecek bir yazı dizisi yayımlanmaya başlandı Tercüman sayfalarında. Celal Bayar, “Köşemden Gördüklerim” ismiyle fikir beyanında bulunuyor; dönemin havasına uygun biçimde komünizm aleyhine yazılar kaleme alıyordu. 27 Mayıs’ın hemen ardından Tercüman manşetlerinde köpek davası gibi gurur kırıcı ithamlarla kendine yer bulan İstiklal Harbi’nin ‘Ragıp Hocası’ Celal Bayar, aradan geçen 17 yılın ardından Atatürk’e referans verdiği yazılarıyla aynı gazetenin konuğu oluyordu.
Kanlı 1 Mayıs’ın ardından sadece birkaç gün geçmişken devlet otoritesi, meşruiyetini komünizm aleyhtarlığı üzerinden sağlamaya çalışıyor ve bunu yine halka ulaşabileceği en temel yerde -yani gazetelerde- yapıyordu. En sağlam araçlarından biriyle… Söylemle… Zira Celal Bayar ile barışan ideoloji, asla komünizmle barışmayacaktı. Olayların hazin sonu, devletin sorumlulukları, hissettiği tehdit; halka böyle yansıtılıyordu.