Ay’a seyahat!

16 July 1969

16 Temmuz 1969… Ay’ın yüzeyine yapılan insanlı ilk uzay yolcuğu gerçekleşiyordu. Dünya bu heyecanlı seyahati sabırsızlıkla ve merakla bekliyordu; en yakın komşusuna misafir olacaktı. Her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de herkesin gözü kulağı Ay’dan gelecek haberlere kitlenmişti. Dünya kamuoyuyla beraber tabii ki Tercüman’da da gündem Apollo-11’di. O günün manşeti şöyle atılmıştı: “İnsanoğlunun en büyük rüyası gerçekleşiyor. 2 Dünyalı bugün Ay’a misafir gidiyor.” Haberler ilk sayfanın tamamını kaplamıştı; Ay’da görev yapacak astronotların (Neil Armstrong, Buzz Aldrin, Michael Collins) biyografileri, uçuş-iniş-dönüş aşamaları, yapılacak deneyler, olası tehlikeler adım adım anlatılmıştı. Hatta dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın Ay’a gönderilecek Türkçe mesajı dahi yayımlanmıştı. Mesajda Türk milletinin bu yolda sağlanan başarıları heyecanla ve ümitle izleyeceği belirtiliyordu. Nitekim o heyecan Tercüman’da hissedilmekteydi.

17 July 1969

17 Temmuz sabahı, Tercüman okurları gazeteyi alır almaz “Gittiler” yazısını gördü önce: “Tarihî yolculuk tespit edilen saatte başladı.” Tercüman muhabiri Necdet Berkand, Cape Kennedy’den olan biteni bildiriyordu, Apollo-11’in fırlatılma anının binlerce insan tarafından nasıl hayretle seyredildiğini, o büyük heyecanı aktarıyordu. Dün tahmin edilen gibi 15.32’de uçuş başlamış; Armstrong, Aldrin ve Collins’in bulunduğu roket, 3.402.000 kilogramlık bir itiş gücüyle fırlatılmıştı. Ardından ise gözden kaybolur kaybolmaz ise ilk mesaj Armstrong’dan gelmiş, radyo ile temas kurarak “Her şey mükemmel” mesajını yollamıştı. Her ne kadar bu mesaj sevinç ve umutla karşılansa da yolculukta onlarla birlikte seyahat eden yolcuyu da unutmamak gerekiyordu. O da “ölüm”dü. Fakat bu yolcu, dünyada başka bir havacıyı yanına aldı. İlk Türk havacılarından ve İstiklal Harbi kahramanlarından Vecihi Hürkuş, geçirdiği beyin kanaması sebebiyle 73 yaşında hayata veda etmişti. Bu hüzünlü haber, Ay’a gitmekte olan yolculardan daha fazla yankı uyandırmadı. Tabii bu öyle olağanüstü bir hâldi ki heyecanlı tartışmalar devam ediyordu. Astronotların ne yiyeceği, hangi araç gereçleri kullanacakları, günün programı konuşuluyordu. Demirel’in Burdur’daki konuşması muhtemelen Ay’dan duyulmayacaktı ama yine de Türk kamuoyunun ilgilendiği bir şeydi: “Başarı, insanlığın başarısı olacaktır.” Elbette.

20 July 1969

19 Temmuz’da yolculuk devam ediyordu. Günlük programlar, planlar ve provalar üzerine değerlendirmeler yapılıyordu. Nihayet uçuş başladıktan 75 saat 54 dakika sonra astronotlar Ay etrafında yörüngeye girmişti ve 20 Temmuz akşamı Ay’a ineceklerdi. Astronotlar yörüngeye yerleştikleri sırada renkli televizyon yayınları yapılmaya başlanmıştı, bu an herkesle paylaşılmaya değerdi. Tabii Tercüman’da ise bu bilgileri okura sunan asıl kişi, Necdet Berkand’dı. Astronotların sağlık durumları, günlük plan, hatta gündeme dair minik şiirler de ortalığı hem daha neşeli hem de daha heyecanlı hâle getiriyordu -ve elbette ölüm tehlikesi her daim vurgulanıyordu.

21 July 1969

En sonunda beklenen olmuştu: İnsanoğlu Ay’a ayak basmıştı. Bu haberi duyururken Tercüman manşetten önce bir “oh!” çeker gibi “Dünyalar ve Ay bizim oldu” diyordu. Bunu sadece sağ salim geçen bir yolculuk için değil; Ay’ın fethinin gerçekleştiğine inanarak söylediği açıkça belliydi. Zira “Ay, 20 Temmuz 1969, saat 22.17.42’de fethedildi. İnsanın yıldızı kâinatta bir daha parladı. Yüzlerce, binlerce yıldır erişilmez sanılan Ay, dün gece insanoğlu tarafından fethedildi. İçinde iki Amerikalı astronot Neil Armstrong ve Edwin Aldrin bulunan ‘Kartal’ Ay’a dört ayağını basarken insanlık tarihinde bir sayfaya şu ili kelime yazıyordu: ‘Ay insanın’” diyordu. Fethedenler, ABD’li kâşiflerdi, dünya açısından düşünüldüğünde oldukça manidar… Ama bu deneyim hakikaten bir ilkti ve bu sebeple oldukça önemliydi. Saat 04.58’de Ay’daki ilk yürüyüşü gerçekleştiren Armstong’un konuya dair sözü “Yer pamuk gibi” olmuştu. Ay’ın yüzeyi, ilk bu şekilde tarif edilmişti.

22 July 1969

Misafirlik çok sürmedi belki ama “Ay’da insanın ayak izleri kaldı.” Fethetme hırsını baskılayan şartlar, misafirliği kısa tutmayı icap ettiriyordu. Fakat söylem hâlâ aynıydı: 7. kıta artık Ay’dı. Yaşanabilir bir hâl yaratılsaydı, muhtemelen olurdu ama ölmemek için artık dönmek gerekiyordu. Tahmin edilen programdan şaşılmadı. Füze 21 Temmuz günü 19:50’de dünyaya dönmek üzere yeniden ateşlendi. Yaşanan her şey, televizyondan izleniyordu. Tercüman’ın ilettiğine göre Ay’daki ilk adımları 600 milyon insan izlemişti. Astronotların o andaki ilk cümleleri de tarihe kazındı: “Yürü Aldrin… Yürüyelim… Şimdi ayağını kaldır. Bana doğru gel! Yürüyebilirsin, tamam!” Bu hissiyat olağanüstü olmalı, fakat olağanın çok da üstü değil. “Dünya’da dün gece hırsızlıklar azaldı. Çünkü Ay erken doğdu” haberi de bu olağanüstü anı televizyondan takip eden insanların hırsızlık yapacak vakit bulamadıklarını, bu sebeple de son günlerde hırsızlık olaylarının da azaldığı vurgulanıyordu. Türkiye’de bu durum olağanüstü müydü bilemeyiz.

24 July 1969

Seyahat tersine dönmüştü, rüya sona eriyordu. Dünya’ya dönüş başlamıştı. 24 Temmuz saat 18.49’da astronotlar, Dünya’ya inmiş olacaklardı. Apollo-11 astronotları yaptıkları bir televizyon gösterisinde “Nereye yolculuk yaparsanız yapın, yuvaya dönmek güzel bir şey” diyorlardı. Yuvaları da onları heyecanla bekliyordu; sadece ülkesi ve ailesi değil, tüm dünya merakla, sabırsızlıkla onları karşılamak istiyordu. Bu yolculuk, tarihî an Türkiye kamuoyunda da o heyecanı çok net bir şekilde hissettirmişti; Tercüman’da bu takip, tanıklık manşetlerle, sayfalarla görülebiliyordu.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...