Boğaz’ın mûsiki ile fethi
Ahmet Kabaklı, 23 Temmuz 1973’te Tercüman’daki köşe yazısında Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Sahnenin Dışındakiler” adlı eserinden bir bölümü aktarıyor; Mütareke Devri’nin İstanbul’daki akislerini alıntıdaki musiki bahsiyle anlatıyordu.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın 1001 Temel Eser’ce yayımlanan Huzur romanından sonra Sahnenin Dışındakiler romanını da tadına doyulmaz bir lezzetle çok defa hayranlığa götüren zevk ile okudum. Bu, Tanpınar’ın bir hatıra romanı çeşnisindedir. Ana hatları ile Mütareke Devri İstanbul’unu çok yeni, derinlemesine bir bakışla anlatmaktadır. İçindeki kahramanların bir kısmı ile bazı temalar Huzur’da da devam ediyor. Yahya Kemal olduğu şüphesiz bir “tip” Huzur’daki gibi Sahnenin Dışındakiler’de de yine “İhsan” adı ile bulunuyor.
Tanpınar’ın diğer romanlarından farkı: Bir devrin İstanbul’u ile birlikte mahalleleri, Boğaz’ı ve bilhassa meşhur insanları (kâh öz isimleri, kâh başka adlarla) bu romanda bol müşahede, tasvir ve tahlil karışığı olarak yaşatılıyor. Aynı Mütareke İstanbul’unu Yakup Kadri, Sodom ve Gomore’de; Peyami Safa, Biz İnsanlar’da anlatmışlardır. Bu eser, o devirde Anadolu mücadelesi ile ilgili veya ilgisiz üst tabakanın romanıdır.
Sahnenin Dışındakiler, yani Anadolu Kurtuluş Savaşı’na vücutları ile katılamayanlar, İstanbul içinde bir büyük mücadele vermekteler; yazıları, tutumları, İstanbul’daki “adam ve silah kaçırma” faaliyetleri ile perde arkası bir harbin isimsiz kahramanları olmaktadırlar.
Tanpınar’ın yüksek “entelektüel” yapısı dolayısı ile bütün dikkati yabancıların (işgal kuvvetleri, azınlıklar ve Beyaz Ruslar) İstanbul’a yaydıkları kültür istilası, sanat hegemonyası üzerindedir. O zaman bu kültüre, bu yabancı musikiye tepki gösteren Türk halkı, zamanla bu emperyalizmin yerli adamları tarafından uysallaştırılmıştır. Mütarekede İstanbul’a giren yabancı kültür, bir daha Türkiye’den çıkmamıştır.
Aşağıya alacağım harikulade güzel parçada, işgal altındaki Boğaz’ı saran kozmopolit havayı, Türk musikisinin ünlü bir bestekârı Tevfik Bey’in millî zevk duygusu ile dağıtışı, Boğaz’ın adeta Türk musikisi ile fethedilişi anlatılmaktadır:
“Çocukluğumda o kadar yekpare şekilde bizim olan, bizim zevkimizi veren Boğaziçi’nde şimdi birkaç musiki birden duyuluyordu. Rum halkın bindikleri sandallardan gitara ve mandolin sesleri geliyordu. Kanlıca koyundan bir türlü çıkmayan genişçe bir istimbotta ise Amerikan neferleri, kendilerine balalayka çaldırtıyorlardı. Bütün bu yabancı akisler bizi öldüresiye rahatsız ediyordu.
Bu nasıl oldu, ben de anlayamadım. Kanlıca koyundan tam çıkmak üzere idik ki Tevfik Bey, birdenbire Yani’ye ‘Dön’ dedi, ‘şu heriflere bir ders verelim.’ Ve birdenbire denizin ortasından aya karşı bu toprakta, bu şehirde yaşayanların sesi, kendi medeniyetimizin sesi, en geniş şekilde yükseldi.
O anda bütün Boğaz tepelerinin Tevfik Bey’in okuduğu gazeli birbirine gönderdiği muhakkaktı. İlk önce gitara ve mandolin sesleri sustu, sonra istimbottakiler sustular, sonra bütün etraf sustu. Tevfik Bey’in sesi Boğaz’ı tek başına zaptetmişti. Yani’ye ‘Bebek’e çek!’ dedi.
Yolda sadece Şakir Ağa’dan bir beste ile Hacı Arif Bey’in iki şarkısını söyleyen Tevfik Bey, körfeze girer girmez tekrar gazele başladı. Ve hemen arkasından halkımızın bütün hüzün ve hasretiyle dolu bir maya geldi. Tevfik Bey’in sesi Boğaz gecesinde ‘oğul, oğul!’ diye sızlanırken biz, Boğaz tepeleri ile Bingöl dağları öpüşüyor sanmıştık. Hepimiz ağlayabilirdil.
Fakat Tevfik Bey coşmuştu. ‘Şimdi doğru eve...’ diyordu. ‘Eğer bu gece bir zeybek oynamadan yatarsam hasta olurum’ dedi.
…
Tevfik Bey’in Boğaz sularını kendi zevkinin malikanesi saydığı aşikârdı. Orada kendi İstanbul efendisi zevkini ve kulak terbiyesini tırmalayan yabancı ahenkleri dinlemeyi aklı almıyordu. İskeleye çıktığımız zaman:
-Pis herifler… Burnumun dibinde bana bu işi yapsınlar ha! Boğaziçi’nde bu kepazelik! Diye söyleniyordu.”
Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.