
Boğaz Köprüsü üzerine dedikodu
Reşat Ekrem Koçu, 17 Eylül 1973’te Tercüman’da yayımlanan köşe yazısında Boğaz Köprüsü’nün açılış töreni için gelen antika arabaların geri gönderilmesini eleştiriyor, yabancı sürücülerin küskün küskün dönmelerini bir utanç olarak değerlendirirken yetkililere sesleniyordu.
Açılış töreni Cumhuriyet Bayramı’nda yapılacak, bir aydan fazlaca zaman var ama dedikodusu şimdiden başlamış. Kurdelesi hangi başına gerilip kesilecek?
Sağcılar diyorlarmış ki Anadolu yakasındaki başında ve ilk geçiş Anadolu, Asya yakasından Asya’ya olmalıdır.
Solcular da diyorlarmış ki hayır, ilk geçiş Avrupa’dan Asya’ya olmalıdır.
İki kıta o köprünün üstünden geçecek bir kara yolu ile birleşiyor. Bu bence bir büyük olaydır; sağcılık, solculuk çekişmesi olur mu, o köprünün açılış töreni için? Olmaz ama insanı bir çare bulmak için düşündürüyor. Kurdeleyi köprünün tam ortasına gerelim ne dersiniz? Ya antika otomobiller rallisinde birbirinden şirin ve ihtiyarlara köprüden geçiş izninin verilmemesi?
Bence İstanbul Belediyesi için bir skandaldır, yani açık Türkçesiyle bir rezalet. Köprünün açılış töreni yapılmamış da falan filan denilecek. Bilakis, açılış töreni için turistik bakımdan bir büyük reklam olacaktı.
Türkiye topraklarına İzmir’de çıkan ve uzun bir yolu türlü mihnetle aşan o antika müzelik arabalar Sayın Belediye Başkanımız tarafından Anadolu yakasında karşılanacak. Köprümüzün açılış töreni yapılmadığı hâlde "Türk misafirperverliğinin” kendilerine tanıdığı imtiyaz güzel bir nutuk ile anlatılacak, ralliye katılan antika arabaların sahiplerine birer şirin İstanbul hediyesi verilecek, sonra Yıldız’a gidilerek orada da bir akşam yemeği yenilecekti. Mükellef bir ziyafet. Tadı ömür boyunca damaktan çıkmayacak bir ziyafet.
Öyle filmler çekilecekti ki dünya televizyonlarında öyle bir ilgi uyandıracaktı ki İstanbul Boğazı Köprüsü için milyonlar harcansa öyle reklam yapılamazdı. Yazık yazık, kaçtı o fırsat!
Ne dersiniz sayın Fahri Atabey, acaba yanılıyor muyum? Turizm işlerini çok iyi bilenlerden sayın Gökay, sayın Ilgaz, sayın Osman Kibar, sizler ne dersiniz?
Ben o antika arabaları köprünün çevre yollarından birinde gördüm. Köprüden Ankara asfaltına ters yüzüne küskün küskün dönerken. Doyamadım o yaşlı güzellerin seyrine. Beşi yerli, otuz beşi yabancı yarışmacıların kullandığı 40 araba, yerlileri çıkaralım, 35 yabancı antika araba, bir daha bir araya toplanabilir mi?
Peşlerine düştüm, Haydarpaşa’dan Üsküdar’a kadar gittim, bir araba vapuruna doldular, yine küskün küskün. Bir yabancı da harıl harıl film çekiyordu. Bir gazete için mi diye sordum. “Hayır” dedi, “Televizyon için…” ve yüzünde acı bir gülümseme ile ekledi: “Ama biz asıl, köprüden geçiş için hazırlanmıştık… İki ayrı kıtayı bağlayan köprü için ne güzel bir program olacaktı.”
Âlem gider Mersin’e, biz gideriz tersine.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.