“Bir zamanlar maziye bak…”
Tarık Buğra, 26 Nisan 1971’de Tercüman’daki köşe yazısında muhtıra sonrasında maziyi güzelleyenlere ve öğrenci hareketleri sırasındaki çatışmalar neticesinde yaşanan gerginlikten nemalananlara bir şarkı üzerinden sert çıkmıştı.
Türkçenin canına okuyan şarkılarımız vardır; küfür yerine onları mırıldanırım. İşte dilim gene karıncalanıp duruyor: “Bir zamanlar maziye bak, ne kadar şendik… İkimizin mesut olmak emeli vardı!”
Gerçekten de bir zamanlar ne kadar şendiniz. Sizi gören, şenlik var zannediyordu. Siz de o Molotof kokteyllerini, dinamitleri, stenleri falan kestane fişekleri, mantar tabancaları zannediyordunuz: Onlar, Türkiye üniversitelerinin bağrını delik deşik, toplum emniyetini paramparça ederken, zevkten dört köşe olurdunuz. Şimdi de kalkmış; “Asayiş bir günde düzelmez” diyorsunuz.
Elbette düzelmez. Asayişin düzelmesi için her şeyden önce, onun ne olduğunu ve neden bozulup nasıl düzeleceğini bilmek gerekir -ki siz eğer bunu bilseydiniz zaten bozulmazdı. Sözün açıkçası ve kısası, bir iktidarı devirmek için girişilen mücadelede devlet kuvvetlerini yıpratmayı göze alanların veya yıpratılmasına göz yumanların asayişten dem vurmaya hakları yoktur.
Başkent sokakları, maksatları da ne olup ne olamayacakları da belli bir gürûhun “Katil polis” tempolarıyla Orta Çağ’a dönerken, hanginizin kılı kıpırdamıştı? Parlamento içinde veya dışında hanginiz “Benim polisimdir o” demek idrakini gösterdiniz? Çünkü büyük taktikçilerdiniz siz; bir iktidarın temellerini çatırdatıyordu o naralar ve siz, “Ne kadar şendiniz”… Çünkü sizin “Mesut olmak emeliniz vardı!” Ve siz – o zırıltı şarkıdaki burnu sümüklünün aksine- işte “mesut” da oldunuz. Alın işte saadetinizi… Tepe tepe kullanım ama asayişten masayişten söz etmeyin, Türkiye’den başka bir şey düşünmeyenlerin yaralarını depreştirmeyin.
Bakıyorum da asayişin temel unsurlarından birisini, polisi siz de anlar gibi olmuşsunuz. Ne çare ki bu iş üç beş vali ile, beş on polis amirinin yerini değiştirmekle olmuyor. “Polis” denen şey, kadrolardan çok daha başka bir şeydir ve bütün mesele o mefhuma gerçek değerini medeniyet ve emniyet yaratan manasını kazandırabilmektedir. Devlet ile olan iç içe ilgisini kavramaktadır.
Siz, maalesef, bunu yapmaya çalışan iktidarın “Faşizm geliyor” yüzsüz yaygaralarıyla engellenmesine de aldırış etmediniz. Çünkü sizin “Mesut olmak emeliniz vardı” ve siz Molotof kokteyllerinin, dinamitlerin, mermilerin refakatinde koparılan bu yaygaraları şenlik zannediyordunuz, “Ne kadar şendiniz!”
Hâlbuki o bombalar, o dinamitleri, o gümrük kaçağı tabancalardan patlayan mermiler, bir iktidarın değiş, işte şu “Bir günde düzelmez” demeye mecbur olduğunuz “aşayiş”in temellerine savruluyordu.
Asayiş elbette bir günde düzelmez ama işte bunun için düzelmez: Asayişin ana unsuruna vaktinde sahip çıkmadığınız için düzelmez. Devlet hükûmeti birbirine karıştırdığınız için düzelmez, hükûmeti alaşağı etmek uğruna, devlete karşı girişilen saldırılar taktik makbulü sayıldığı için düzelmez.
Fakat biz asayişin düzelmesini istiyoruz. Bu yolda size bütün gücümüzle yardımcı olmak istiyoruz. Bunu da Türk milletini en istemediğimiz iktidarlarla bile karıştırmadığımız, onu zedelememek, onu kuvvetlendirmek için en istemediğimiz iktidarlara bile bu yolda arka çıkmak gerektiğine inanışımızdan istiyoruz.
Ve nihayet, bunu istemediğimiz iktidarla mücadelenin medenî yolunu bildiğimiz için istiyoruz. Polis mefhumunun değer ve önemini düşürmek için girişilen oyunların doğrudan doğruya size -sizin ne öneminiz var?- devlete ve Türkiye’mizin medeni hayatiyetine, hatta düpedüz hayatiyetine yöneldiğini biliniz; onu kurtarınız, ona sahip çıkınız, asayişi kurtarınız. Meşruluğunuzun da tek imkânı budur.
Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.