
Batı medeniyeti yaşayacak mı?
Peyami Safa, 2 Ekim 1959’da Tercüman’daki köşe yazısında üniversite öğrencilerinin tartışmalarına konu olan bir soruyu yanıtlarken bu tartışmaların kökenine iniyordu. Alman tarih felsefecisi Spengler’in “Batı medeniyeti ölüyor mu?” sorusuyla çerçevelenen bu tartışmaya gelin birlikte bakalım.
İstanbul Edebiyat Fakültesi’nden A. E. soruyor: “Batı medeniyetinin çökmekte olduğu iddiasını birkaç arkadaş arasında tartıştık. İçimizden biri Şipengler adında bir Alman bilgininin bunu ispat ettiğini iddia etti. Öteki beş arkadaş, bilmiyorduk. Size danışmaya karar verdik. Bu meseleyi ne yönden tartışmalıyız? Batı’daki iddialar nelerdir?”
Bahsettiğiniz husus Alman tarih felsefecisinin adı Spengler’dir. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra çıkan “Batı’nın İntitatı” adındaki eseri, Avrupa medeniyetinin kaderi üzerinde tartışmalara sebep olan büyük bir fikir kaynaşması doğurmuştur. Bu konuda hiçbiri Türkçede olamayan birçok yabancı eser vardır.
Spengler’e göre cemiyetler organiktir, her canlı varlığın tabi olduğu inhinayı çizer: Doğa, olgunlaşır, ölür. Buna karşı insan iradesi acizdir. Tarihî mantığın anahtarı insan toplumlarının bu biyolojik kaderidir. Batı’nın son anlarını yaşadığı hükmüne varan Spengler, bu eserinden şu soruları önümüze koymaktadır:
“Tarihin bir mantığı var mı? Ayrı ayrı olayların arkasında, göze görünenlerden müstakil, insanlığın metafizik bir strüktürü (yapısı) var mı? Bir yapı ki bu ikinci sıradaki gerçeklerin ilk sebebi olsun? Dünya tarihin büyük çizgileri, uzağı gören gözler için istidlallere (dedüksiyonlara) müsait bir şekil arz ediyor mu? Hayatta, aşılması gereken ve aşılması hiçbir istisna kaydetmeyen dereceler var mıdır? Her organizmanın temelinde bulunan doğum, ölüm, gençlik, ihtiyarlık, ömrün süresi, toplum sahasında da henüz içine nüfuz edilmemiş bir manaya sahip midir_ Bir kelime ile her tarihi olan şeyin dibinde, ilkel ve evrensel hayat şekilleri var mı?”
Spengler’in meseleyi bu vazediş tarzında da anlaşılıyor ki medeniyet, inkılap, insan cemiyetlerinin kaderi, tarihin, manası, gidişi ve muhtemel akıbetleri üzerinde günlük ve üstünkörü hükümlere düşmemek için çözümlenecek problemler çoktur. Bir medeniyetin değeri, hayatı ve sonu hakkında bir karara varmadan evvel, medeniyetlerin doğum, olum ve ölüm gibi organik bir kaderleri olup olmadığı incelenmeye muhtaçtır.
Biz de yazarların, bu incelemeleri yapmadan evvel, her gün çalakalem ileri sürdükleri iddialar, bomboş fikir lafazanlıklarıdır. Aydın gençliğe tavsiyemiz, mutlaka bir yabancı dil öğrenmeleri, Batı’nın bu konudaki ana eserleri üzerinde düşünmeleridir. Devrim yarenlikleriyle vakit kaybederlerse Batı medeniyetine ulaşmak şöyle dursun, onu anlamaya bile muvaffak olamazlar.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.