
Ali Fuat Başgil
Ergun Göze, 18 Nisan 1970’de Tercüman’daki köşe yazısında 17 Nisan 1967’de vefat eden Ali Fuat Başgil’i Türk gençliğinin M.T.T.B.’de anmasından bahsediyor; üniversitenin ve siyasi camiada yaşananların ardından Ali Fuat Başgil’i şad ediyordu.
Bugün M.T.T.B’de Türk Gençliğinin Ali Fuat Başgil Hoca’yı Anma Günü var. Üniversitenin, günlük çalkantılarımızın dev kazanı olduğu şu günlerde, üniversite gençliğinin, Ali Fuat Başgil gibi bir şahsiyeti sevgi ve saygılarına mihrak yapmış olmaları çok mânâlıdır. Zira Ali Fuat Hoca, üniversitenin bugünkü “cadı kazanı” hâlinden mes’ul olmayan ender profesörlerden birisidir. Kendisi daima meşruiyetin yanında bulunmuş, itidali ve ilmî temkini, hakkıyla temsil ve gençliğe telkin etmiş örnek bir alimdir.
Zira, “Biz, hiçbirimiz alim değiliz, belki birer tercümanız” diyecek kadar, gerçeği nefsinde itiraf edecek kadar ilim ahlâkına ve vatanseverlik şuuruna sahiptir. Kendisini bugün alim diye yutturmaya kalkışanların çoğunu da okutmuş bulunan Başgil Hoca’nın bu beyanı üniversite için ne kadar enteresan bir tespitse, kendisine inkılap düşmanı, ilerilik düşmanı diyenlere “İnkılabın felsefesini de bu memlekette ilk defa ben yapmıştım, o zaman öğrettiğim şeyleri irfan hamulesi edinenler, bugün beni hamule ile vurmaya kalkıyorlar” tespiti de bizdeki bir cins “aydın” kişinin seviyesini tavzih bakımından mühimdir.
Meşruiyetçi idi dedim. Bu vasfıyla adeta katileşmiş Cumhurbaşkanlığını, sırf memleketi bir başka badireye sokarım endişesiyle ve her şeye rağmen hukuki bir rejimin yavaş da olsa tebellürü için seçime girmeden terk etmiştir.
Çünkü o kendisi için değil, milleti için mücadeleye girmişti. Avrupa’da okumuş, doktora yapmış, Avrupa hayatı yaşamış ve fakat kendi şahsiyetini unutmamış, milletinin göğsüne bir kibir ve azamet tomsonu olarak dayamamış, daima bu milletin bir ferdi olarak yaşamanın şerefini zevk edinmişti.
Onu bir başka şekilde anlatmak gerekirse şöyle diyebiliriz. O bir Sıddık Sami, o bir Hıfzı Veldet, o bir Hüseyin Nail değildi. Bu büyüklük ona kâfidir denebilir. İşte bunun içindir ki ilimci, maneviyatçı, meşruiyetçi, medeniyetçi Türk gençliği onu bugün M.T.T.B. salonlarında anıyor. Ali Fuat Başgil’i talebeleri anacak, Profesör Selçuk Özçelik, Profesör Yılmaz Altuğ ve diğerleri. Hiçbir Türk alimi, Ali Fuat Başgil kadar halka mal olmuş değildir. Zira alimliği millete zalimlik diye anlayanlardan değildi. Milletinin de ondan anladığı budur. Temennisi de rahmet.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.