05 March 2025

Türkiye-Afrika ilişkileri: Strateji mi, yoksa ekonomi mi ağır basıyor?

Türkiye, 2008 yılından bu yana Afrika’ya yönelik daha aktif bir dış politika izliyor. Öyle ki iki ülke arasında ticaret hacminin önümüzdeki yıllarda 50 milyara ulaşması bekleniyor. Peki, Türkiye’nin Afrika’daki varlığının temel sebebi ne? Çeşitli iş birliklerinin iki ülkeye faydaları neler?

Bir zamanlar Afrika’nın çoğu ülkesi, Türkiye ile birbirlerini uzaktan izliyordu. Son yirmi yıldır, iki taraf arasındaki ilişkilerde ellerin sıkışıldığı, anlaşmaların imzalandığı ve daha da güçlenen ilişkilerin kurulduğu noktaya kadar olağanüstü dinamikler yaşanıyor. Türkiye'nin birçok Afrika ülkesiyle geçmişte önemsiz düzeyde olan ilişkileri, giderek önemli bir ekonomik, siyasal ve kültürel ortak olarak kendini kabul ettirmesiyle stratejik ortaklığa dönüşmüştür. Peki, iş birliği ve dayanışma söylemlerinin ardında, bu ilişkinin gerçek etkisi nedir? Gerçekten her iki taraf için de faydalı mı, yoksa yeni bir etki biçimini mi gizliyor?

Türkiye'nin Afrika'daki varlığının en görünür yönlerinden biri de ticaretin katlanarak gelişmesidir. 2003 yılında Türkiye ile Afrika arasındaki ikili ticaret hacmi yaklaşık 5 milyar dolardı. 2023 yılında bu rakamın 40 milyarı aşmışken, önümüzdeki yıllarda hedef 50 milyara ulaşması hedefleniyor. Türkiye altyapı, inşaat, enerji ve tarım gibi sektörlerde kendini önemli bir aktör olarak konumlandırıyor.

İnşaattaki Türk şirketleri, farklı ülkelerde yollar, köprüler, havaalanları ve hastaneler gibi devasa projelere yoğun yatırım yaparken, Türk Hava Yolları 60'tan fazla Afrika şehrine uçuş düzenliyor. Yani inşaat sektöründe Çin'in ardından Afrika'nın en önemli üreticileri arasında Türkiye yer alıyor. Tekstilden endüstriyel makinelere kadar Afrika pazarlarında "Made in Türkiye" ibaresi yaygın konuma gelmişken, Libya ve Etiyopya'da başarıyla test edilen Bayraktar İHA'ları, jeopolitik ilişkilerde güçlü bir araç hâline geliyor. Bu tür etkileşimler, Afrikalıların uygun fiyatlı ekipmanlardan, yeni iş fırsatlarından ve geleneksel Batılı veya Çinli ortaklara bir alternatiften yararlandığı durumlardır. Ancak Türkiye ağırlıklı olarak mamul mal ihraç etmesi ve Afrika ülkelerinin çoğu ağırlıklı olarak hammadde tedarik etmesi sebebiyle dış ticaretteki denge korunamıyor.  Bu da kıta ile tarihî ortakları arasındaki klasik ilişkileri anımsatan bir model.

İddialı diplomasi ve siyasi aktivizm

Afrika-Türkiye ilişkilerinin gelişimi sadece ekonomiyle sınırlı değil. Diplomatik alanda Ankara, 2009'da sadece 12 olan Afrika'daki büyükelçilik sayısını artırarak (2025 itibariyle 40'ın üzerinde) “saldırgan” bir strateji benimsedi. Ayrıca düzenli olarak organize edilen Türkiye-Afrika zirveleri, ortak bir vizyonun belirlenmesine ve çıkarların örtüşmesine vesile oluyor. Bunun yanı sıra Türkiye, Afrika devlet başkanlarını Ankara'da, çoğunun Paris veya Washington'da bile bulamayacağı bir ihtişamla ağırlıyor. Başka bir deyişle Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'yi kıtada önemli bir aktör yapma arzusunu gizlemiyor. Türkiye, eski sömürgeci güçlerin aksine, karşılıklı saygı kartını oynuyor. Küçümseyici bir tavır yok, görünürde hiçbir siyasi müdahale de. Bu durum, başka yerlerden aldıkları demokrasi derslerinden bıkmış birçok Afrikalı lideri memnun ediyor. Kaldı ki açık konuşmak gerekirse, Türkiye'nin de çıkarları olduğu söylenebilir. BM'de müttefik edinmek istiyor, kendi jeopolitik ve ekonomik hedeflerine destek arıyor. Yani bu, bir alışveriş meselesinden ibarettir.

Eğitim, kültür ve din: Derin bir insani bağ, etkili ve yumuşak güç

Türkiye yumuşak güç kartını da oynuyor. Türkiye bursları binlerce Afrikalı öğrencinin Türkiye'ye gelip eğitim görmesini sağlıyor. Burada kaliteli bir eğitimin yanı sıra tam bir kültürel entegrasyon da buluyorlar. Bu gençler daha sonra bulundukları ülkelerde Türkiye'nin doğal elçileri hâline geliyorlar. Diğer taraftan Türkiye kültürel ve dinî modelini de öne çıkarıyor. Türk kültür merkezlerinin, Ankara tarafından finanse edilen camilerin ortaya çıktığını ve özellikle Müslüman Batı Afrika'da giderek artan bir etki yarattığını görüyoruz. Ayrıca Afrika'da yoğun olarak yayımlanan Türk dizileri ülkenin olumlu imajına katkı sağlıyor. Ancak Türkiye birçok eğitim fırsatı sunsa da her şey güllük gülistanlık değil. Dil engeli ve klişeler, entegrasyonun her zaman kolay olmamasına neden oluyor. Erişilmesi zor olan Türk iş piyasası, birçok Afrikalı mezunun idari zorluklarla ve bazen de misafirperver olmayan bir sosyal iklimle karşı karşıya kalması anlamına geliyor. Sonunda çoğu, elinde diploma, karışık zevklerle ülkeden ayrılıyor...

Afrika ve Türkiye için faydaları nelerdir?

Afrika-Türkiye ilişkilerinin Türkiye açısından faydaları arasında 1,4 milyarı aşkın nüfusa sahip devasa bir pazara erişim imkânı, geleneksel güçlere alternatif olarak artan diplomatik nüfuz ve savunma sanayiinin kazançlı sözleşmelerle konsolide edilmesi yer alıyor. Afrika açısından, Türkiye ile ilişkilerinin avantajları; ekonomik ve stratejik ortakların çeşitlenmesi, daha hızlı ve daha düşük maliyetle inşa edilen kaliteli altyapı ve Batılı güçlerin sömürgeci mantığından uzak bir iş birliği olarak nitelendirilebilir. Kısacası Türk yatırımları, Batı finansmanına daha az bürokrasi ve Afrika gerçeklerine uyarlanmış çözümlerle bir alternatif sunuyor. Yerel girişimciler bunu daha akıcı alışverişler ve stratejik iş birlikleri için bir fırsat olarak görüyor.

Ancak Türk sermayesine olan bağımlılığın artması, özerk yerel sanayilerin gelişimini sınırlayabilir ve beceri transferini engelleyebilir. Oysa Afrika'nın bir bağımlılığını başka bir bağımlılıkla değiştirmesi tercih edilebilir bir seçim değildir. Dolayısıyla Afrika, Türkiye ile ticaretinin uzun vadede kazançlı olmasını sağlamalı ve geçmişte Avrupa ve Çin ile yapılan hataları tekrarlamamasına dikkat etmelidir. Gerçi daha pragmatik, daha doğrudan, sömürgeci geçmişin ağırlığından uzak, yani farklı bir model sunduğu için Türkiye'nin ne Çin ne de Fransa olmadığı açıktır.

Dikkatle pekiştirilmesi gereken bir ortaklık

Afrika ve Türkiye, dengeli ve karşılıklı yarar sağlayan bir ilişkiden çok şey kazanabilir. Ekonomik alışverişlerin dinamizmi, diplomatik genişleme ve kültürel etki, artan iş birliğinin kanıtıdır. Ancak bu ittifakın Afrika çıkarlarına zarar vermemesi gerekiyor. Tarih, asimetrik ilişkilerin çoğu zaman kıtanın aleyhine işlediğini göstermiştir. Bu nedenle Afrika liderlerinin stratejik ve dikkatli bir yaklaşım benimsemeleri büyük önem taşıyor. Afrika, Türk ürünlerinin pazarı veya altyapı projelerinin denendiği bir yer olmakla yetinmemeli. Teknoloji transferine, şeffaf anlaşmalara ve yerel paydaşların önemli kararlara gerçek anlamda katılımına ihtiyaç var. Türkiye ise daha kapsayıcı bir iş birliği ve Afrika becerilerinin daha fazla tanınmasını sağlayarak kararlılığını güçlendirmelidir. Eşitlik ve karşılıklı saygıya dayalı bir ilişki, kalıcı ve güçlü bir ortaklığın anahtarı olacaktır.

Sonuç olarak Afrika'nın artık küresel jeopolitik dinamiklerin sadece seyircisi olmaktan çıkıp, varlıklarının farkında olan ve gerçek anlamda kalkınmasına hizmet edecek ittifaklar kurabilen bir aktör olması gerekiyor. Türkiye kazan-kazan ortaklığına yanaşıyor olabilir ama Afrika ülkeleri bu fırsatı değerlendirmeyip sadece yararlanıcı konumunda pasif bir rol üstlenmeye devam ederse bu çabalar boşa gidecektir.

Verimli bir iş birliği dinamiğinin ortaya çıkması için Afrika'nın da inisiyatif alması, kendi kapasitesine yatırım yapması ve bu ilişkinin koşullarını belirlemede aktif rol oynaması gerekiyor. Yalnızca proaktif ve stratejik olarak adanmış bir Afrika, bu iş birliğini sürdürülebilir ve dengeli kalkınma için bir kaldıraç haline dönüştürebilir. Çünkü bu büyük diplomatik ve ekonomik oyunda kimse kimseye iyilik yapma derdinde olmadığı aşikârdır.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...