
Tarımın geleceği: Topraksız tarım
Su tasarrufu, azaltılmış hastalık riski, hızlı büyüme ve yer artırımı sağlayan topraksız tarım, son dönemde gündemde yer alıyor. Peki, tüm yönleriyle topraksız tarım nedir? Topraksız tarımı kimler, nerede yapıyor? Topraksız tarımda neler yetiştirebilir? Uzmanlar ne düşünüyor? Gelin yakından bakalım…
Küresel nüfusun sürekli artması ve sürdürülebilir gıda üretim yöntemlerine duyulan ihtiyaç, günümüz dünyasının karşı karşıya olduğu en önemli zorluklardan biridir. Geleneksel tarım yöntemleri, azalan ekilebilir arazi, su kıtlığı ve iklim değişikliğinin olumsuz etkileri karşısında giderek yetersiz kalıyor. Bu zorluklar, yenilikçi ve dirençli alternatif tarım yöntemlerinin araştırılması ve geliştirilmesini zorunlu kılıyor. İşte bu noktada, topraksız tarım, umut vadeden bir çözüm olarak ortaya çıkıyor. Biz de topraksız tarımın ne olduğunu, çeşitli yöntemlerini, faydalarını, küresel ve Türkiye'deki uygulamalarını, yetiştirilebilen bitki türlerini, uzman görüşlerini, avantaj ve dezavantajlarını, gelecekteki potansiyelini kapsamlı bir şekilde analiz etmeyi amaçladık.
Topraksız tarım, en basit tanımıyla; bitkilerin toprak yerine besin çözeltileri içinde veya diğer inert ortamlarda yetiştirildiği bir tarım yöntemidir. Bu yöntemde, bitkilerin ihtiyaç duyduğu temel besin maddeleri, doğrudan köklerine ulaştırılarak, kaynakların daha verimli kullanılması sağlanır. Topraksız tarımın kökenleri, 17. yüzyıla kadar uzanmakla birlikte, modern uygulamaları 20. yüzyılda, özellikle sınırlı kaynaklara sahip bölgelerde gıda üretimini artırma ihtiyacıyla gelişti. Topraksız tarım teknikleri, günümüzde gıda güvenliği, ekonomik verimlilik ve çevresel sürdürülebilirlik gibi kritik sorunlara çözüm sunma potansiyeliyle giderek daha fazla ilgi görüyor.
Topraksız tarımın başlıca metotları
Hidroponik: En eski ve en yaygın topraksız tarım tekniği olan hidroponik, bitkileri köklerinin su içinde çözünmüş besin maddeleriyle doğrudan beslendiği bir sistemdir. Farklı hidroponik sistem türleri bulunmaktadır:
-Besin film tekniği (NFT): Bitki köklerinin, besin çözeltisinin ince bir tabaka hâlinde sürekli aktığı kanallar içinde asılı durduğu bir sistemdir.
-Derin su kültürü (DWC): Bitki köklerinin, oksijenle zenginleştirilmiş besin çözeltisi dolu bir tankın içinde tamamen batırıldığı bir sistemdir.
-Su basma ve tahliye sistemi (Ebb and Flow): Bitki köklerinin bulunduğu ortamın belirli aralıklarla besin çözeltisiyle doldurulup boşaltıldığı bir sistemdir.
-Damlama sistemi: Besin çözeltisinin, bitkilerin kök bölgesine damlalar hâlinde verildiği bir sistemdir.
-Fitil sistemi: Besin çözeltisinin, fitiller aracılığıyla bir rezervuardan bitki köklerine taşındığı en basit hidroponik sistemlerden biridir.
Aeroponik: Bitkilerin köklerinin havada asılı kaldığı ve besin çözeltisinin sis veya buhar hâlinde püskürtülerek verildiği bir topraksız tarım yöntemidir. Aeroponik sistemler, su ve besin kullanımında yüksek verimlilik, hızlı bitki büyümesi ve daha iyi oksijenlenme gibi avantajlar sunar.
Akuaponik: Balık yetiştiriciliği (akuakültür) ile topraksız bitki yetiştiriciliğini (hidroponik) birleştiren sürdürülebilir bir tarım sistemidir. Bu sistemde, balıkların atıkları bitkiler için doğal bir besin kaynağı olurken; bitkiler de suyu temizleyerek balıklar için uygun bir ortam sağlar. Akuaponik; su tasarrufu, kimyasal gübre kullanımının azaltılması ve sürdürülebilir gıda üretimi gibi avantajlar sunar.
Modern tarımın zorluklarına çözümler
Topraksız tarım, geleneksel tarım yöntemlerine kıyasla birçok önemli avantaj sunarak modern tarımın karşılaştığı zorluklara etkili çözümler getirir.
Önemli su tasarrufu: Topraksız tarım yöntemleri, geleneksel tarıma göre çok daha az su kullanır. Su, doğrudan bitki köklerine ulaştırıldığı ve sistemlerde geri dönüştürülebildiği için su tüketimi önemli ölçüde azalır. Bazı sistemlerde %90'a varan su tasarrufu sağlanabilmektedir.
Azaltılmış hastalık riski: Toprak kaynaklı hastalıkların ve zararlıların olmaması veya kontrol altında tutulabilmesi sayesinde bitki sağlığı iyileşir ve pestisit kullanımı azalır. Bu durum, daha sağlıklı ve güvenli ürünler elde edilmesini sağlar.
Hızlı büyüme: Bitkilerin besinlere doğrudan erişimi sayesinde büyüme hızları önemli ölçüde artar ve hasat süreleri kısalır. Bazı bitkiler toprakta yetişenlere göre %50'ye kadar daha hızlı büyüyebilir.
Yer tasarrufu: Dikey tarım teknikleri kullanılarak aynı alanda çok daha fazla bitki yetiştirilebilir, bu da özellikle kentsel alanlarda büyük avantaj sağlar. Dikey tarım uygulamaları bu konuda önemli bir potansiyel sunar.
Kontrollü besin alımı: Bitkilere ihtiyaç duydukları besin maddeleri doğru oranda ve zamanda sağlanabilir, bu da bitki sağlığını ve verimini artırır. Bu durum, daha sağlıklı bitki gelişimi ve yüksek verim sağlar.
Mevsim koşullarına bağımsızlık: Kontrollü ortamlarda üretim yapıldığı için mevsim değişikliklerinden etkilenme en aza iner ve yıl boyunca sürekli üretim mümkün hâle gelir. Bu durum, yıl boyunca sürekli ve planlı üretim yapma imkânı sunar.
Topraksız tarımın günümüzde uygulandığı yerler ve aktörler
Topraksız tarım; günümüzde bireylerden büyük şirketlere, araştırmacılardan eğitim kurumlarına kadar geniş bir yelpazede farklı aktörler tarafından çeşitli yerlerde uygulanır.
Bireysel uygulamalar: Hobi amaçlı bahçecilik yapanlar, evde taze sebze ve meyve yetiştirmek isteyenler tarafından küçük ölçekli hidroponik veya aeroponik sistemler kurulmaktadır. Apartmanlarda, balkonlarda veya sınırlı iç mekân alanlarında dikey tarım üniteleri popülerdir.
Ticari işletmeler: Büyük ölçekli seralar, özellikle domates, biber, salatalık, marul ve çilek gibi ürünlerin topraksız tarım yöntemleriyle üretimini yapmaktadır. Bu işletmeler genellikle yüksek verim, kalite ve yıl boyunca üretim hedeflerine odaklanır. Dikey tarım şirketleri, şehir merkezlerinde veya tarıma uygun olmayan bölgelerde gıda üretimi için büyük tesisler kurmaktadır.
Araştırma kurumları ve üniversiteler: Ziraat fakülteleri, araştırma enstitüleri ve üniversiteler, topraksız tarım tekniklerinin geliştirilmesi, optimizasyonu ve sürdürülebilirliğinin incelenmesi üzerine yoğun araştırmalar yürütmektedir. Bu çalışmalar, su ve besin kullanımının verimliliği, bitki hastalıklarının kontrolü, enerji tüketiminin azaltılması ve farklı bitki türlerinin topraksız tarıma adaptasyonu gibi konulara odaklanmaktadır.
Topluluk projeleri: Okullar, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler, topluluk bahçelerinde ve kentsel tarım projelerinde akuaponik ve hidroponik sistemleri kullanarak hem eğitim hem de yerel gıda üretimi amaçlı projeler geliştirmektedir. Bu projeler, sürdürülebilir yaşam, gıda güvenliği ve topluluk katılımı konularında farkındalık yaratmayı hedefler.
Topraksız tarım, günümüzde dünya genelinde farklı iklim ve coğrafi koşullara sahip birçok ülkede uygulanıyor. Özellikle su kıtlığı çeken Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri, verimli topraklara sahip olmayan ada ülkeleri ve soğuk iklimlere sahip Kanada gibi ülkeler, topraksız tarımı gıda güvenliğini artırmak için önemli bir araç olarak görüyorlar. Ayrıca şehirleşmenin yoğun olduğu Singapur gibi ülkeler de sınırlı alanlarda verimli gıda üretimi için topraksız tarım teknolojilerine yatırım yapıyor. Avrupa’da ise Hollanda, İspanya ve Fransa gibi ülkeler, gelişmiş sera teknolojileriyle topraksız tarımı büyük ölçekte uyguluyorlar.
Topraksız tarım yöntemleriyle yetiştirilebilen bitki türleri ve çeşitleri
Topraksız tarım yöntemleri, geniş bir bitki yelpazesine uygulanabiliyor. Özellikle yapraklı sebzeler, otlar, meyveli sebzeler ve bazı meyveler bu yöntemlerle başarılı bir şekilde yetiştiriliyor.
Sebzeler: Marul, ıspanak, kale, roka, pazı gibi yapraklı yeşillikler; domates, biber (çeşitli türleri), salatalık, kabak, bezelye, fasulye, patlıcan gibi meyveli sebzeler; havuç, turp, pancar gibi kök sebzeler (bazı sistemlerde).
Meyveler: Çilek, bazı küçük meyveler (ahududu, yaban mersini gibi), kavun, karpuz (bazı sistemlerde).
Otlar ve baharatlar: Fesleğen, dereotu, kekik, maydanoz, nane, lavanta, kişniş, biberiye, adaçayı, mercanköşk, dereotu, mayıs papatyası.
Süs bitkileri: Çeşitli çiçek türleri (gül, orkide, lale, krizantem, gerbera, frezya, glayöl, gipsofila, petunya, kadife çiçeği, nasturtium), süs yapraklı bitkiler.
Uzmanlar neler söylüyor?
Ziraat mühendisleri ve tarım uzmanları, topraksız tarımın geleneksel tarıma göre sunduğu avantajlara dikkat çekiyorlar. Özellikle su tasarrufu, verim artışı, hastalık ve zararlı riskinin azalması gibi faktörler, bu yöntemin sürdürülebilir bir alternatif olduğunu gösteriyor. Uzmanlar; topraksız tarımın, tarıma uygun olmayan arazilerin değerlendirilmesi, mevsim dışı üretim yapılması ve yerel gıda sistemlerinin güçlendirilmesi açısından önemli fırsatlar sunduğunu belirtiyorlar. Ancak topraksız tarımın yüksek başlangıç maliyetleri, teknik bilgi gereksinimi ve enerji tüketimi gibi dezavantajları da göz önünde bulundurulmalı. Bazı uzmanlar, toprağın biyoçeşitliliği ve ekosistem hizmetleri açısından yeri doldurulamaz olduğunu ve topraksız tarımın tek başına tüm tarım ihtiyaçlarını karşılayamayacağını savunuyorlar. Yine de genel kanı, topraksız tarımın, özellikle belirli ürünler ve koşullar altında, geleneksel tarımı tamamlayıcı ve önemli bir rol oynayacağı yönünde.
“Dünyada nüfus arttığı için tarım arazileri azalıyor”
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Arda Aydın, topraksız tarıma ilişkin şöyle konuştu: "Topraksız tarım, bitkilerin toprak olmadan özel hazırlanmış su ve besin karışımlarıyla yetiştirilmesidir. Bitki toprağa bağlı kalmadan ihtiyacı olan besinleri doğrudan alır. Bu sistem ile hem daha az su harcanır hem de daha sağlıklı ürünler yetiştirilebilir. Topraksız tarımı ilgi duyan herkes yapabilir. Büyük yatırımcılar da küçük yatırımcılar da..."
Topraksız tarıma ilginin son 10 yılda arttığını ifade eden Aydın, "Seracılığın yapıldığı Antalya, Mersin ve İzmir'de topraksız tarım revaçta. Bu illerimizde modern seralar kurulmuş durumda. Faydalı ve doğru yapıldığında ekonomik anlamda iyi kazandıran bir iş. Topraksız tarımda marul, domates, salatalık, çilek, nane ve fesleğen yetiştirilir. Önemli olan hangi ürüne göre nasıl bir sistem kurulacağının bilinmesidir. Topraksız tarımda üretim daha kontrollü yapıldığı için dışarıdan zararla ilaçların gelme olasılığı çok düşüktür. Topraklı üretimde mücadele edilmesi gereken hastalıklar için çok fazla ilaç kullanılıyor malumunuz. Topraksız tarımda su ve besin doğrudan veriliyor. Bitki çok daha sağlıklı gelişiyor. Topraklı tarımda ise ihiyactan fazla su ve besin verilebilir. Bu nedenle topraksız tarımda denge daha üst seviyede" deyip topraksız tarımın geleceğine dair şunları kaydetti:
"Dünya ve ülke nüfusu arttığı için tarım arazileri azalıyor. Bundan sonra evlerin çatılarında topraksız tarım pek tabii yapılabilir. Bilhassa bu durumun gençler için iyi bir fırsat olacağını düşünüyorum. Biz de üniversitemizde çalışmalar yapıyor, gençlere destek veriyoruz"
“Topraksız tarım sayesinde tüketiciler sağlıklı ve güvenli gıdalara erişebiliyor”
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makinaları ve Teknolojileri Mühendisliği Bölümü’nden Doç. Dr. Uğur Yegül, Prof. Dr. Aydın gibi topraksız tarımın gelecekte daha çok gündemde yer alacağını düşünüyor. Yegül, “Toprak olmadan tarım geleceğin anahtarı mı?” sorusunu şöyle cevapladı: “Tarım denilince ilk akla gelen şey topraktır. Ancak bugün dünyada ve ülkemizde tarımın geleceğini belirleyecek yeni yöntemler hızla yükseliyor: Topraksız tarım, bitkilerin besinlerini topraktan değil, besin çözeltisinden aldığı bir tarım yöntemidir. Hidroponik, aeroponik ve aquaponik gibi farklı tekniklerle uygulanabilir. Bugün Hollanda, Japonya, ABD gibi ülkelerde yaygınlaşan bu teknikler, Türkiye'de de giderek artan bir ilgi görmektedir. Özellikle büyük şehirlerdeki kısıtlı tarım alanlarına ve su kaynaklarına alternatif çözümler sunuyor. Bu tarım şekli geleneksel yöntemlere göre önemli avantajlara sahip. En büyük avantajı ise verimlilik. Topraksız tarım yöntemleri, aynı alanda geleneksel tarıma göre kat kat daha fazla üretim sağlayabiliyor. Ayrıca kontrollü koşullar altında yürütüldüğü için zararlı kimyasalların kullanımına gerek kalmıyor. Böylece tüketiciler sağlıklı ve güvenli gıdalara daha rahat erişebiliyor”
“Topraksız tarım, özellikle şehir merkezlerinde, çatılarda, konteynerlerde ve kapalı alanlarda uygulanarak taze ürünlerin üretilmesine olanak tanır” diyen Yegül, “Ayrıca, iklim koşullarının elverişsiz olduğu bölgelerde ve toprak kalitesinin düşük olduğu alanlarda da tercih edilmektedir. İklim değişikliği nedeniyle yaşanan kuraklık, sel gibi olaylar tarım alanlarını doğrudan tehdit etmektedir. Dünyada tarıma uygun arazi miktarı her yıl azalırken, nüfus ise hızla artıyor. Bu durum, geleneksel tarımın sürdürülebilirliğini tehdit ediyor. Dolayısıyla topraksız tarım, iklim değişikliğine karşı dirençli üretim ortamları sağlayarak, özellikle şehirlerde ve verimsiz topraklarda gıda üretimini mümkün kılıyor. Birleşik Arap Emirlikleri gibi çöl ülkelerinde topraksız tarımla domates, marul gibi ürünlerin üretimi başarılı şekilde gerçekleşiyor. Topraksız tarım, geleneksel tarıma göre %90’a varan su tasarrufu sağlar. Kapalı ve kontrollü ortamlar sayesinde pestisit ve kimyasal ilaç ihtiyacını azaltır, böylece daha güvenilir, sağlıklı ve kaliteli ürünler elde edilir. Hollanda’da hidroponik sistemlerle yapılan seracılık, geleneksel yöntemlere göre su tüketimini %70 ila %90 oranında azalttığı bildirilmiştir. Ayrıca pestisit kullanım oranı da ciddi şekilde düşürülmüştür” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’de jeotermal enerji kaynaklarının bulunduğu bölgelerde topraksız tarım seraları yaygınlaşıyor”
Ekonomik olarak topraksız tarım, daha küçük alanlarda daha fazla üretim sağlayarak üretim maliyetlerini düşürür ve çiftçilere daha yüksek gelir imkânı sunar” diyen Yegül, çevresel açıdan ise gübre ve kimyasal kullanımının azaltılmasının toprak ve su kaynaklarının kirlenmesini önlemesinin öneminden de bahsetti: “ABD’nin New York şehrindeki dikey tarım girişimleri (örneğin AeroFarms), küçük bir depoda geleneksel tarıma kıyasla 10 kat daha fazla ürün üretirken, su kullanımını %95 azaltmıştır. Türkiye'de, özellikle jeotermal enerji kaynaklarının bulunduğu bölgelerde topraksız tarım seraları yaygınlaşmaktadır. Bu seralarda, yıl boyunca üretim yapılarak iç ve dış pazarlara taze ürünler sunulmaktadır. Sonuç olarak, topraksız tarım yöntemleri, sürdürülebilir ve verimli üretim imkânları sunarak modern tarımın geleceğinde önemli bir rol oynamaktadır. Gelecekte toprağın olmadığı dikey çiftliklerde, şehir merkezlerinde, apartman balkonlarında ya da bodrum katlarında topraksız tarımla yetiştirilen sebze ve meyvelerle karşılaşmak sıradan hale gelecek gibi görünüyor. Yapay zekâ, sensör teknolojileri ve otomasyonun da entegrasyonuyla, üretimde verimlilik artacak ve kaynak tüketimi minimum düzeye indirilecektir” deyip düşüncelerini şöyle hitama erdirdi:
“Ancak bu güzel senaryonun gerçekleşmesi için atılması gereken adımlar var. Ülkemizde topraksız tarıma yönelik Ar-Ge çalışmaları ve yatırımlar teşvik edilmeli, çiftçilerimize yönelik eğitim programları hızlandırılmalıdır. Ayrıca toplumda bu yönteme yönelik farkındalığın artırılması gerekmektedir.Tarımda devrim niteliğinde olan bu yöntem, geleceğimiz için bir seçenekten çok, zorunluluğa dönüşmek üzere. Belki de gelecek nesillerin gıda ihtiyacını güvence altına almanın yolu, toprak olmadan tarım yapmayı öğrenmekten geçiyor. Bu yenilikçi tarım yöntemlerini benimseyip yaygınlaştırabilirsek, gelecek nesillere daha yaşanabilir ve sürdürülebilir bir dünya bırakabiliriz. Topraksız tarım, sadece bugünü değil, yarınlarımızı da kurtarabilecek bir anahtar gibi görünüyor”
Yegül, topraksız tarımın yaygınlaştırılması için atılması gereken adımları, politika önerileri ve sektöre yönelik destekleri ise şu şekilde sınıflandırdı:
1) Gerekli Adımlar:
Ar-Ge Çalışmalarının Artırılması: Üniversiteler ve araştırma kurumlarıyla işbirliği içinde yeni teknolojilerin geliştirilmesine yönelik destekler verilmelidir.
Eğitim ve Farkındalık: Çiftçilere yönelik eğitim programları düzenlenerek, topraksız tarımın avantajları ve uygulama teknikleri hakkında bilgi yaygınlaştırılmalıdır.
Pilot Projeler ve Demo Alanları: Başarılı örneklerin çoğaltılması için ülke genelinde pilot projeler kurulmalı ve bunlar teşvik edilmelidir.
2) Politika Önerileri:
Destekleyici Yasal Düzenlemeler: Topraksız tarım faaliyetlerini destekleyen, ruhsatlandırma ve teşvik süreçlerini kolaylaştıran düzenlemeler yapılmalıdır.
Mali Teşvikler ve Hibeler: Bu sistemlere yatırım yapacak girişimcilere düşük faizli krediler, hibe destekleri veya vergi kolaylıkları sağlanmalıdır.
Kent Planlamasında Tarım Alanları: Büyükşehir belediyeleri ve yerel yönetimler, şehirlerde topraksız tarım yapılabilecek alanları (çatılar, boş binalar vs.) planlama süreçlerine dahil etmelidir.
3) Sektöre Verilebilecek Destekler:
Teknik ve Danışmanlık Hizmetleri: Üreticilere yönelik danışmanlık hizmetleri ücretsiz veya düşük maliyetle sunulmalıdır.
Ekipman ve Teknoloji Desteği: Topraksız tarım için gerekli teknolojik ekipmanların yerli üretimi desteklenmeli veya ithalatı kolaylaştırılarak maliyetleri düşürülmelidir.
Pazar Erişimi: Topraksız tarım ürünlerine yönelik özel pazarlar oluşturularak üreticilerin ürünlerini kolayca pazarlaması sağlanmalıdır.
“Topraksız tarım organik tarım değildir”
Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nafiye Ünal, Prof. Dr. Arda Aydın ve Doç. Dr. Uğur Yegül'ün aktardıklarına pek çok noktada katılıyor. Ünal, “Topraksız tarım nedir ve nasıl uygulanır?” sorusuna şu şekilde yanıt verdi: “Topraksız tarım, en genel anlamda tanımlarsak, toprak kullanılmadan, toprak yerine geçebilecek değişik yetiştirme ortamlarında yapılan ve bilgisayar kontrollü otomasyon ünitelerince yönetilen bir üretim şeklidir. Bu yetiştirme tekniği, değişik sistemlerde su kültürü olarak yapılabildiği gibi, katı yetiştirme ortamı dediğimiz substratlarda da yapılabilmektedir. Üretimin doğrudan besin çözeltisinde yapılması su kültürü; besin solüsyonu ile sulanan katı ortamlarda yapılması ise substrat kültürü olarak adlandırılır. Özellikle son yıllarda substrat kültürü üreticiler tarafından daha yoğunlukla kullanılan bir metot olup, bu metotta organik ve inorganik substrat materyalleri kullanabilmektedir. Nitekim günümüzde organik substrat olarak kokopit ya da diğer adıyla hindistan cevizi lifi dediğimiz substrat ile torflar yaygın olarak kullanılmaktadır. İnorganik olarak ise perlit, pomza (volkanik tüf), kayayünü gibi materyaller de günümüz topraksız kültür alanlarında kullanılmaktadır. Bu substratlar torba-paket, yatak ve saksılar içinde yetiştiriciliğe alınırlar. Substrat kültüründe her ne kadar organik substrat kullanılsa da bu yöntem organik tarım ile karıştırılmamalıdır. Zira topraksız tarım organik tarım değildir.”
Su kültürüne dair de açıklamalarda bulunan Ünal, “Su kültürü ise bitkilerin doğrudan besin çözeltisi içinde yetiştirildiği sistem olup, sistemlere göre değişmekle birlikte, bitkilere farklı şekillerde uygulanabilir. Bu teknikte bitki kökleri besin eriyiklerince zenginleştirilmiş durgun veya akan sularda yetiştirildiği gibi, bitki köklerine sis hâlinde su verilmesi tekniği olan aerofonik tekniklerle de yetiştirilebilmektedir. Son yıllarda tüm dünyada aerofonik tekniklerin kullanımına yönelik eğilimler artmaktadır. Nitekim bu teknik diğer tekniklere göre yaklaşık olarak %90 oranında su tasarrufu sağlayan bir yöntemdir” dedi.
“Sulamadan gübrelemeye yapılan tüm işlemler, topraklı tarımdan farklılık arz ediyor”
Doç. Dr. Ünal, topraksız tarımın konvansiyonel tarımdan ayrılan özelliklerini de ifade etti. Ünal, “Topraksız tarım, konvansiyonel topraklı yetiştiriciliğe göre, yetiştiricilik ilkeleri bakımından tamamen farklıdır. Topraksız tarım, bitkilerin dikiminden hasatına kadar tüm yetiştiricilik süresi boyunca sulama, gübreleme gibi kültürel işlemlerin otomasyon sistemlerince yönetildiği ve kontrol edilebildiği bir yetiştiricilik sistemidir. Nitekim bu yetiştiricilik sisteminde, bitkinin kök çevresi pH, EC, su içeriği, besin içeriğinden drenaj pH, EC, besin içeriğine kadar hesaplanan ve bitkinin istediği iç ve dış çevre koşullarını optimize eden kontrol edilebilir bir sistem kurmak esastır. Dolayısıyla sulamadan gübrelemeye yapılan tüm kültürel işlemler, konvansiyonel topraklı tarımdan farklılık arz etmektedir. Bu yetiştiricilik sisteminin bilgisayar kontrollü otomasyon sistemlerince yönetilmesi de kayıt tutma esasına dayalı bir yetiştiricilik sistemi avantajını sağlamaktadır” ifadelerini kullandı.
“Toprak ve taban suyu kirliliği büyük ölçüde önlenebilir”
Topraksız yetiştiriciliğin global ölçekte avantajlarını da ifade eden Ünal, “Dünya nüfusu her geçen gün artmakta ve artan nüfusa karşılık gıda ihtiyacı da artış göstermektedir. Günümüzde 8 milyarı aşan dünya nüfusunun, 2050 yılında 9 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Buna karşın yaklaşık 5 milyar hektar, dünya tarım alanının 1.5-2 milyar hektarı işlenebilir tarım arazisi konumundadır. Ayrıca yine dünyada su varlığı her geçen gün azalmakta ve tarımda kullanımı da kısıtlanmaktadır. Ülkemizde 2024 yılında 24 milyon hektar alanda bitkisel üretim faaliyeti gerçekleştirilmiştir. Toplam işlenen tarım alanları 2000 yılından bu yana %9.13 oranında azalarak, 2024 yılında 24 milyon hektara gerilemiştir. Artan nüfus, kişi başına düşen arazi miktarında azalma ve iklim değişikliğinin etkileri dikkate alındığında tarım alanlarının kullanım planlaması ve etkin su kullanımını mümkün kılan üretim yöntemleri önemli hâle gelmektedir. Dolayısıyla mevcut işlenebilir tarım alanı ve su varlığı potansiyeli düşünüldüğünde; artan gıda ihtiyacının, var olan kaynaklardan karşılanması yakın gelecekte tarımsal üretim ve verimliliği önemli ölçüde etkileyebilecektir” deyip sözlerine şöyle devam etti:
“Ayrıca global ölçekte yaşanan küresel ısınma ve iklim değişiklikleri olayları, tarımsal topraklarda büyük ölçüde kaybın yaşanması, taban suyu kaynaklarının fakirleşmesine ve verimliliğin de düşmesine neden olmaktadır. Bu nedenlerle yeni tarım alanlarına ve su ekonomisi sağlayan üretim tekniklerine ihtiyacımız vardır. Topraksız tarım, tarıma elverişli olmayan taşlık, kayalık, tuzlu ve eğimli alanların değerlendirilmesinde en önemli yetiştirme tekniğidir. Bu durumda iklimsel özellikleri yetiştiriciliğe uygun alanların topraksız tarımda kullanılabilirliğin teşvik edilmesi ile önemli miktarda alanın ülkemiz tarım alanları kapsamına alınabileceği öngörülmektedir. Ayrıca bu tarım tekniği ile çevresel anlamda, toprak ve taban suyu kirliliğinin büyük ölçüde önlenmesi sağlanarak tarımda sürdürülebilirlik de teşvik edilebilecektir.”
“Ülkemizde katı ortam kültürü yaygın”
Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Bahçe Bitkileri Bölüm Başkanlığı’ndan Prof. Dr. Hakan Aktaş, topraksız tarıma dair şunları aktardı: “Topraksız tarım bitkilerin durgun veya akan besin eriyiklerinde veya besin eriyikleri ile desteklenen katı ortamlarda (substrat) yetiştirilmesidir. ‘Hidroponik’ ve ‘katı ortam kültürü’ olarak ikiye ayrılır. Ülkemizde katı ortam kültürü yaygın. Katı ortamların içerisinde perlit, volkanik tüfler ve kaya yünü inorganik bulunuyor. Hindistan cevizi kabuğu lifi, torf, talaş ve kompost ise organik ortamlarda yer alıyor. Dünyada ve ülkemizde uzum ömürlü ve çevre dostu olmasından ötürü en çok Hindistan cevizi kabuğu lifi kullanılıyor.”
Aktaş, topraksız tarımın avantajlarını şöyle sıraladı:
- Toprakla ilgili gübreleme, işleme ve dezenfekte başta olmak üzere pek çok işlemin olmaması büyük bir artı.
- Daha etkin sulama suyu kullanımı sağlanıyor. Tarımsal ilaç ve dezenfeksiyon işlemleri daha etkin kullanılıyor.
- Topraksız tarım otomasyona çok uygun. İklimlendirme ve bitki besleme yapılabiliyor. Üretimde homojenlik sağlanabiliyor.
- Topraksız tarımda ürün kalitesi daha yüksek oluyor. Çevre kirliliği daha az oluyor. Farklı yetiştirme ortamlarını kullanma olanağı artıyor.
Dezavantajları da şunlar:
- Bilgi ve altyapı sağlamak biraz pahalı. Verimi artırmak için ekstra gider gerekir.
- Bitki besin elementleri eksiklikleri göze çarpıyor.
- Yatırım maliyeti yüksektir.
- Ortamdan kaynaklanan hastalık etmenleri hızla yayılabilir.
- Ortamdan veya besin solüsyonundan kaynaklanacak problemler söz konusu olabilir.
“Seracılık bir hobi değil, meslek!”
Atılım Seracılık'ın kurucusu Bülent Eralp, topraksız tarımın ülkemizde hızla yayıldığını söyledi. Sektöre 8 yıl önce adım attığını ifade eden Eralp, “Şu an talep eden kişilere istedikleri büyüklükteki serayı kurup teslim ediyoruz, 1 yıl içinde her türlü teknik desteği de sağlıyoruz. Çok büyük seralardan ziyade kompakt seralar önceliğimiz. Çilek başta olmak üzere yeşillikler, fesleğen, kavun ve bamya gibi seralar yapıyoruz. Ayrıca seraların yanına tiny house veya konteyner da ekleyerek yaşam alanları da yapıyoruz. Beyaz yakalılar emeklilikte yaşamayı düşündükleri sahil kentlerinde şimdiden yeşilliğe odaklamış durumda. Tabiatla iç içe tarım yapma fikri insanları cezbediyor” değerlendirmesinde bulundu.
Seraları fabrikalara benzeten Eralp, “Ülkemizdeki ve dünyadaki tüm seralar fabrika gibi 24 saat çalışıyor. Vücudun bir parçası gibi de düşünebiliriz. Güvenlik, havalandırma, nem değeri ve zamanında ilaçlama çok önemli” deyip şunları ekledi: “Bu bir hobi değil, meslek! Para kazanmak için yapılıyor. Bu sebeple fide doğru yerde olmazsa ürün kazanç getirmez. Ülkemizde sertifikalı ve doku kültüründen gelmiş fidecilerin çoğalması lazım.”
Eralp, “20-30 yıl boyunca muhasebe alanında çalışmış birisi topraksız tarıma nasıl yönelmeli?” sorusuna da şu yanıtı verdi: “İlk başta 30 bin fide ile yola çıkabilirler. Bu rakam 1350 metre kare bir sera ediyor. Daha cesaretli olanlar ise 50-55 bin fide ile bu işe girebilir. Bu rakamlar kişileri ticari anlamda bir yerlere taşıyabilir. Tarımsız toprak yapacak kişinin kendisine bir ziraatçı danışman tutması da elzemdir. Gıda mühendisleri ve yatırım danışmanları da olmalıdır. Bu yol takip edilirse kişi 6 ayda topraksız tarımın inceliklerini öğrenebilir.”
Eralp, “Topraksız tarımda neler yetiştirebilir?” sorusunu da yanıtladı: “En başta hızlı üretilen ve çabuk satılabilen bir ürün olduğu için çilek tavsiye ediyorum. Çilek haricinde yaban mersini yetiştirmek de önemli. Bunlar ihraç edildiği için her halükârda yatırımcısına para kazandırıyor. Kuzey ve güney ülkelerine de mal verebilecek bir konumda olduğumuz unutulmamalı.”
Sonuç olarak topraksız tarım, küçük alanlarda bile yüksek verim elde edilebilmesi sayesinde, küçük ölçekli işletmeler ve girişimciler için ekonomik fırsatlar sunuyor. Bu, özellikle şehir merkezlerinde ticaret yapmayı isteyen girişimciler için cazip bir seçenek olmuş durumda. Ayrıca tarım sektöründeki yeniliklere yatırım yapan şirketler için de büyük bir potansiyel barındırıyor.
Tüm bu sebepler, topraksız tarımın popüler olmasına ve gelecekte daha fazla yayılmasına olanak tanıyacağa benziyor. Alanında uzman isimlerinden belirttiği üzere; gıda güvenliği, çevresel sürdürülebilirlik ve verimlilik gibi faktörler, bu yöntemi önümüzdeki yıllarda daha da yaygınlaştırabilir.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.