Şangay İş Birliği Örgütü: Yükselen güç
Şangay İş Birliği Örgütü, son yıllarda dünya siyasetinde etkili olmaya ve güç hâline gelmeye başladı. Bu örgütün iç dinamiklerine, siyasi tavrına, dönüşümüne, hedef ve amaçlarına büyüteç tuttuk.
Soğuk Savaş sonrası dönemde yumuşak güce dayalı dış politikaya önem veren Çin’in 1996’da komşularıyla sınır sorunlarına çözüm bulmak için kurulmasına ön ayak olduğu ve beş devleti bir araya getiren Şangay Beşlisi, diğer uluslararası örgütlerin tarihine kıyasla çok kısa zamanda önemli ilerleme sağlayarak dünya nüfusunun %40’nın dâhil olduğu uluslararası bir örgüt hâline geldi. 2001’de kurulan Şangay İş Birliği Örgütü (ŞİÖ) bugün Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan, Hindistan, Pakistan ve İran’ın üyeliği ile küresel ölçekte bir oyuncu olarak karşımıza çıkıyor.
Komşu devletlerin sınır güvenliklerini görüşmek için kurulan girişim; bugün güvenlikten ekonomiye, teknolojiden savunmaya çok farklı alanlarda iş birliğini ele alır. Ancak konu kapsam ve çeşitliğinin çok olması, ŞİÖ’nün temel amacı ve etkinliği konusunda soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. NATO gibi savunma konusuna odaklanmaz ve kolektif savunma için bir taahhüt öngörmez. Örgütten AB gibi uluslarüstü bir yapı olması da beklenmez. Birçok alanda iş birliği amaçlayan ŞİÖ’nün aslında diğer uluslararası örgütler gibi derinliğine bir konuda somut bir faaliyet amacı bulunmadığını söyleyebiliriz.
Dünya artık tek kutuplu değil
ŞİÖ kurulduğu 2001 yılından bu yana Çin ve Rusya’nın siyasi birlikteliğini ve iş birliğini ortaya koyan en önemli platformlardan biri hâline geldi. 2005 yılında ABD’nin bölgedeki varlığını sona erdirmesi talebi, sonrasında ABD’nin Özbekistan ve Kırgızistan’daki üslerinin kapatılması, Çin ve Rusya’nın ABD’yi hedef alan “dünyanın tek kutuplu olmadığı” söylemleri, bölgesel güçler Pakistan ve Hindistan’la, (bir dönem ABD’nin bölgedeki en önemli müttefiklerinden birisi olarak görülen) Çin’le yaptığı 400 milyar dolarlık sözleşmenin ödülü olarak İran’ın üyeliği, ŞİÖ’nün siyasi anlamdaki gücünü ortaya koydu.
Büyüyen ve güçlenen ŞİÖ, henüz somut ve önemli adımlar atmaktan uzak olsa da Asya-Pasifik bölgesinin en önemli güçlerini bir araya getirmesi ve bölgeye yönelik konuların ele alınması, sadece sembolik değil; somut bir şekilde ABD/Batı karşıtı politika geliştirmesi açısından siyasi alanda önemli rol üstlenir. Nitekim Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Batı’nın siyasi ve ekonomik yaptırımlarına maruz kalan Rusya’ya ŞİÖ devletlerinin bir bölümü destek verirken bir bölümü de tarafsız kalır. Rusya Batı’nın ekonomik ambargosunun etkilerini, ŞİÖ ve diğer bölge devletleriyle yürüttüğü ekonomik ilişkiler ile azaltır. Her ne kadar dünya ekonomisinin %20-%30 gibi bir büyüklüğüne sahip olsa da ŞİÖ devletlerinin sahip olduğu doğal kaynaklar ve Kuşak Yol gibi projeler, dünya ekonomik dengelerini bölge ve ŞİÖ üyeleri lehine değiştirmeye adaydır. Dünya nüfusunun büyük bölümünün bölgede ve özellikle Çin ve Hindistan’dan dolayı ŞİÖ bünyesinde olması bu gelişmeyi değiştirebilir.
Sınır güvenliği ve rekabet sorunu
ŞİÖ güvenlik ya da savunma esaslı bir örgüt değildir. Bünyesinde Bölgesel Anti-terör Ajansı bulundursa ve zaman zaman ortak tatbikatlar yapılıyor olsa da üye devletlerin kolektif savunma görevleri bulunmuyor. Hindistan, Pakistan, Çin ve Orta Asya devletleri arasında yaşanan sınır sorunları ve rekabet, aynı zamanda tüm üye devletlerin hem bölgesel hem de küresel güvenlik anlayışında farklılıkların söz konusu olması; ŞİÖ’nün ortak bir savunma örgütü olmasının önünde engel teşkil ediyor. ŞİÖ üyelerinden Rusya, Çin, Hindistan ve Pakistan’ın nükleer silaha sahip olması, bölgesel ve küresel rekabete farklı bir boyut kazandırdı. Ancak güvenlik algısının sürekli değişmesi, enerji ve ekonomik ilişkilerin güvenlik anlayışını değiştirmesi, bölgenin ekonomik ve sosyal gelişimi, Batı karşıtlığının artması; ilerleyen süreçte ŞİÖ’nün güvenlik alanında daha somut bir iş birliğine gitmesi ile sonuçlanabilir. Çin ve Rusya’nın bölgesel iş birliği ve rekabet ikilimi, bu konunun geleceğini şekillendirebilir.
NATO üyesi Türkiye’nin “Diyalog Ortağı” olması, zaman zaman üyeliğinin gündeme gelmesi, hatta AB’ye (her ne kadar AB’ye alternatif teşkil edecek bir örgüt olmasa da) ŞİÖ’ye farklı bir açısı kazandırıyor. İran’ın üyeliği ile Türkiye, Doğu’dan ŞİÖ’ye ve Batı’dan AB’ye sınır komşusuyken NATO-ŞİÖ sınırının bir parçasını oluşturmaktadır. Bu açıdan her ne kadar kısa vadede öngörülmese de Türkiye’nin üyeliği hem jeopolitik hem de siyasi anlamda ŞİÖ’nün anlam ve önemine farklılık katacağı açık.
Mevcut durumda ŞİÖ, siyasi anlamda yükselen bir güç gibi görünse dahi henüz bölge ülkelerinin farklı konuları görüşmesi için bir platform teşkil etmesinin ötesinde somut adımlar atamadı. Batı düşmanlığı birçok devletin ortak paydası olsa bile başta Hindistan olmak üzere üyelerin bir bölümü tamamen Batı ile bağlarını koparmadı. Eski Sovyetler Birliği devletlerini kendi nüfuz alanında gören Rusya, özellikle devasa ekonomik güce sahip Çin’i, nüfuz alanından uzak tutmak için bölge devletleri ile KGAÖ, Avrasya Ekonomik Birliği, BDT gibi oluşumlarla somut iş birliklerine gidip Çin’in bu devletler üzerindeki etkisini kırmaya çalıştı. Ezeli rakipler Hindistan ve Pakistan’ın ŞİÖ içinde aynı masada olması ise ezeli rekabeti azaltamadı. Dolayısıyla Çin ve Hindistan arasındaki sorunlar devam ediyor. Ekonomik anlamda BRICS toplantıları, ŞİÖ zirvelerinden daha çok ilgi çektiği görülüyor. Bu açıdan AB’nin tarihsel gelişiminde iki kritik politika olan genişleme ve derinleşmeyi birlikte ve dengeli yürütmesi durumunda ŞİÖ’nün daha da parlayacağı açıktır.
Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.