13 May 2024

Rus devlet aklının güncel siyasete yansımaları

Rusya’nın yıllar içinde belirlediği siyasi tutum ve politik eylemlerinde “devlet aklı” ne kadar etkiliydi, karar alma pratiklerine bu akıl nasıl yansımıştı? Bu sorulara yanıt arıyor, Rusya’nın siyasi yapısını irdeliyoruz.

Rusya, tarihi boyunca bir dizi varoluşsal krizler yaşamıştır. Söz konusu krizlerin aşılmasında, Rus devlet aklının ve bu aklın inşa ettiği mekanizmaların rolü oldukça belirleyici olmuştur. Rus devlet aklının en temel özelliklerinden biri, stratejik ve zihinsel bir sürekliliğe sahip olmasıdır. Bu süreklilik Rusya’ya büyük güç statüsünü kazandıran temel etkenlerin başında gelmektedir. Rusya İmparatorluğu, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ve günümüz Rusya Federasyonu’nun ideolojik, ekonomik ve siyasi yapıları farklılık gösterse de devletin işleyiş biçimi ve ürettiği mekanizmalar bir süreklilik arz etmiştir. Yani esasında stratejik ve düşünsel süreklilik devlet merkezli bir gelişim göstermiştir. Rusya’da devletin oynadığı bu merkezî rolün birkaç önemli nedeni vardır. Rusya’nın sahip olduğu coğrafi konum, yüz ölçümü, demografik çeşitlilik ve özgün tarihsel arka plan gibi unsurlar devlet mekanizmasının şekillenmesinde belirleyicilik ihtiva etmiştir.

Rusya’nın siyasi seçkinlerinin muhafazakâr, liberal veya komünist ideolojilere sahip olmaları durumunda bile söz konusu ideolojilerin devlet mekanizmalarına adaptasyon süreçleri aynı ölçüde gerçekleşmiştir. SSCB sonrası Rusya’da oluşan siyasi seçkinler arasındaki geçişkenlikler ve ortaya çıkan düşünsel koalisyonlar, devlet aklının “çizdiği sınırlar” çerçevesinde hayata geçmiştir. Kuşkusuz söz konusu aklın soyut olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Rusya’da tarihsel bağlamda var olan düşünsel, entelektüel ve bürokratik somut bileşenlerin bu aklın temelini oluşturduğunu vurgulamakta fayda vardır.

Silovik etkisi

16 Mart 2000 tarihinde yapılan seçimlerde Rusya Devlet Başkanı seçilen Vladimir Putin, bahsi geçen somut bileşenlerin desteğini alan bir portreye sahipti. Putin, “silovik” (güvenlik bürokrasisi) kökenli olması sebebiyle Rus devlet mekanizmasının işleyiş biçimine oldukça yatkındı. İstihbarat, ordu ve iç işleri bürokrasisini bir araya getiren “silovik” kavramı, Rusya’nın tarihsel devlet mekanizmalarının somut bileşeniydi.

Putin göreve gelir gelmez ordu ve istihbarat arasındaki iletişimin düzeyini artırdı. Çeçen sorununun çözümü ile birlikte Rusya toplumundaki nüfuzunu artıran Putin, eski Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in başlattığı liberal ekonomik programı sürdürmeye çalıştı. Putin döneminde siyasi ve ekonomik bağlamda bir liberal-muhafazakâr koalisyon da sağlanmış oldu. Rus muhafazakârlığının temel özelliklerinden biri de devlete tarihsel zihinsel bağlılıklarıydı. Bu nedenle muhafazakâr entelektüeller ve ideologlar, siyasi bağlamda Putin’in en önemli destekçileri konumundaydılar.  Liberaller ekonomiyi yönlendirmeye devam ederken Putin, özellikle siyasi anlamda FSB (Federal Güvenlik Servisi) ve orduya daha fazla alan açmaktaydı. Rusya’nın tarihin neredeyse bütün dönemlerde düşünsel ve iktisadi koalisyonlar aracılığıyla yönetildiğini vurgulamakta fayda vardır. Bu gelenek Putin dönemi için de geçerliydi.

Aklın dönüşümü

Rus devlet aklının temel katalizatörleri olan silovikler, Yeltsin döneminde daha dağınık bir durumdaydılar. Yeltsin’in siyaseten bir muhafazakâr olarak tanımlamak mümkündür. Ancak SSCB’nin dağılmasıyla ortaya çıkan iktisadi zorluklar, onu ister istemez Batı ile iş birliğine teşvik etmekteydi. Bu durum silovikleri ciddi bir ikileme sürüklemekteydi. Bir taraftan Rusya’nın içine düştüğü ekonomik kaostan çıkması gerekiyordu ve bunun için siyasi bir istikrar ortamı zaruriydi. Diğer taraftan ise Yeltsin’in zorunlu tavizleri, Rusya’nın geleneksel devlet mekanizmalarını aşındırmaktaydı. Yeltsin ikinci başkanlık döneminin hemen başlarında siloviklerle iş birliğine girdi. Çünkü siyaseten bir muhafazakârdı ve Rusya’nın uluslararası konumunun zayıflamasını arzu etmemekteydi. Fakat Yeltsin döneminde ortaya çıkan oligarklar, bu iş birliğini baltalamak için her şeye hazırdılar. 1990’ların başlarında silovikler kendi aralarında da rekabet hâlindeydiler. Bu rekabet en çok oligarkların işine gelmekteydi. Çünkü bu grupları yanına çeken oligarklar, iktisadi nüfuzlarını genişletmekteydiler. Bu nedenle silovikler arasındaki rekabeti teşvik etmekteydiler.

Rusya’nın 2000’lerdeki dönüşümü sadece Putin’in stratejik kararlarıyla değil, aynı zamanda Rus devlet aklının konsolide olmasıyla mümkündü. Bu bağlamda muhafazakâr entelektüeller, Kilise, milliyetçi saiklerle hareket eden Rus liberaller, Rusya’nın tekrar büyük güç statüsüne erişmesini arzulayan komünistler Putin’i bu dönüşümde desteklemekteydiler. Bu destek ülkede yeni siyasi/toplumsal bir atmosfer oluşturdu ve esasında siloviklerin yeniden başat bir aktör olmasını sağladı. Putin’in Kremlin’e gelişi esasında Rusya istihbarat kurumları açısından bir zafer niteliğindeydi. Putin iş başında gelir gelmez FSB’de görev yapan kişileri bölgelerdeki temsilcisi olarak atadı. Birkaç FSB generali federal bölgelerde üst düzey görevlere getirildi. Putin’le birlikte FSB’nin en önemli figürlerinden olan Sergey İvanov başkanlığındaki Güvenlik Konseyi, bir tür “stratejik hükûmet” hâline geldi.

Sloviklerin devlet aklıyla oynaması

2014’ten sonra Kremlin’deki rolünü daha da artıran silovikler, Rus siyasi seçkinleri arasında en güçlü konuma yükseldiler. Bu yükseliş Rus toplumundaki muhafazakâr siyasi dönüşümle paralel bir biçimde gerçekleşti. Kırım’ın ilhakı Rus toplumundaki dönüşümü tetikleyen esas unsurdu. 2014 sonrası silovikler dikey iktidarın en temel çekim gücüydü. Rus istihbarat servisleri tarihin her döneminde olduğu gibi yeniden bu siyasi piramidin tepesine yerleşti. Kremlin bürokrasisi 2000’lerin başında istihbaratı kendisi iktidara davet etmişti ve bu sebeple uyumlu bir iş birliği mekanizması oluştu. İstihbarat kuruluşlarının Kremlin’deki yükselişinde kuşkusuz Putin’in de eski bir FSB mensubu olarak rolü oldu. Ancak bu noktada temel belirleyici olan silovikler arasında yakalanan uyumdu. Yani Yeltsin döneminde olduğu gibi istihbarat, ordu ve iç işleri arasında bir güç savaşı artık mevcut değildi. Bunun sebebi sadece Putin’in etkin bir siyasi figür olmasıyla açıklanamazdı. Rus kamuoyunda günümüzde de Putin’in popülaritesi oldukça yüksektir. Mamafih buradaki temel mesele, Rus devlet aklının bir uzlaşı çerçevesinde Putin’in yanında yer almasıdır. Bu bağlamda Putin’in Rus halkı nezdindeki popülaritesi, devlet mekanizmalarının yeniden toparlanma sürecinde oldukça belirleyici rol oynamıştır. Deyim yerindeyse Rus devlet aklının yeniden işlevsel bir çerçeveye kavuşmasına zemin hazırlamıştır. Bu bağlamda Putin; söz konusu devlet aklının ve devletin ürettiği makro ölçekli mekanizmalar açısından etkin, öngörülebilir, faydalı ve kullanışlı bir lider konumundadır.

Devlet aklında kilit roller

Putin döneminde devlet aklının işlevsellik kazanmasında silovikler kadar, Rusya tarihinin kriz dönemlerinde ortaya çıkan ve muhtelif ideolojik bileşenlerden oluşan entelektüellerin ve ideologların de rolü önem arz etmektedir. Bu entelektüeller ve ideologlar, Kremlin’in uyguladığı politikalarda faal bir şekilde yerlerini almakta ve bu bağlamda etkili bir zihinsel koalisyon oluşturmaktaydılar. Putin’in iktidar koalisyonun ilk dönemlerinde, liberal entelektüeller ve ideologlar güçlerini korumaya başarmışlardır. Kremlin’deki liberal eğilimli danışmanların birçoğu, Rusya’nın büyük güç projeksiyonunu liberal yöntemlerle hayata geçebileceğini düşünmekteydi. Bu çerçevede 2014’e kadarki süreçte, Kremlin’de liberal-muhafazakâr bir zihinsel koalisyonun mevcudiyetinden bahsetmek mümkündü. 2014’te Kırım’ın ilhakı sonrası, Rus iç ve dış politikasının öncelikleri değişmiştir. Toplumdaki ulusalcı ve muhafazakâr yükseliş ile birlikte, Kremlin’de siloviklerin rolü ve konumu artmıştır. Bu durum, muhafazakâr ve ulusalcı bileşenlerin Rus toplumunda daha aktif bir şekilde yer almasını kolaylaştırmıştır.

Rus devlet aklı tarihin her döneminde güçlü bir liderliğe gerekesinim duymaktadır. Bu gereksinimin ortaya çıkma nedeni, Rusya’nın jeopolitik tasavvuru ve stratejik öncelikleri ile doğrudan ilgilidir. Putin’in bu sistem içerisindeki yapıcı konumu ve özellikle çeşitli güç mekanizmaları arasında bir denge rolünü oynaması, Rus devlet aklının işlevsellik kazanmasına olanak tanımaktadır. Putin’in Rus halkı nezdinde var olan popülaritesi ve aynı zamanda Kremlin’deki dengeleyici rolü, siloviklerin özellikle dış politikadaki amaçlarının hayata geçmesine büyük ölçüde olanak tanımaktadır. Ayrıca Putin’in güçlü liderliği, silovikler arasındaki rekabet ortamının azalmasına ve güç korelasyonunun harmanlanmasına yardımcı olmaktadır.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...