14 May 2025

Papa’nın ayak izleri İznik’e mi uzanacak?

İznik (Nikaia) yeniden tarihin sahnesinde! Papa’nın olası ziyareti, 1700 yıllık mirası canlandırırken, diplomatik yankıları beraberinde getiriyor. Hristiyanlık tarihinin kalbine olan bu yolculuk, geçmişle geleceği buluşturacak mı? Gelin bu ziyaretin ülkemiz açısından olası sonuçlarına bakalım...

Hristiyanlık tarihinin en can alıcı dönemeçlerinden birine ev sahipliği yapmış kadim Nikaia -bugünkü adıyla İznik- yeni bir yankıyla çalkalanıyor. Fısıltılar, yeni seçilen Papa XIV. Leo’nun, bu topraklara doğru bir yolculuğa hazırlandığını söylüyor. Peki, bu sıradan bir ziyaret mi, yoksa binlerce yıllık bir mirasın çağdaş bir yankısı mı olacak? Takvimler Mayıs 2025’i gösterdiğinde, Birinci İznik Konsili’nin tam 1700. yıl dönümü kutlanacak ve bu muhtemel papalık ziyareti, işte bu tarihî dönüm noktasına denk getirilerek anlamını katlayacak gibi görünüyor. Bu sadece geçmişe bir saygı duruşu mu, yoksa aynı zamanda günümüz dünyasına yönelik güçlü bir diplomatik mesaj mı taşıyor? Yıl dönümlerinin sembolik gücü yadsınamaz; bu denli büyük bir anma ile çerçevelenen bu ziyaret, âdeta erken dönem Kilisesi'nin idealize edilmiş köklerine bir geri dönüş çağrısı niteliğinde olabilir.  

Bu yolculuğun tohumları aslında bir önceki Papa Francis’in kalbinde yeşermişti. Rivayet o ki, Papa Francis’in “son sözlü vasiyeti” arasında, İznik’i ziyaret etme yönünde güçlü bir arzu da bulunuyordu. Hatta Paskalya tarihinin ortak kutlanması gibi kadim anlaşmazlıkları İstanbul Rum Ortodoks Patriki Bartholomeos ile İznik’te masaya yatırma planları yaptığı ancak ömrünün buna vefa etmediği söyleniyor. Her ne kadar Papa Francis’in yazılı manevi vasiyetnamesinde İznik’e dair özel bir talimat bulunmasa da bu “sözlü vasiyet” vurgusu, derin bir kişisel özlemi işaret ediyor. Belki de Papa XIV. Leo’nun bu kararı, resmî bir yükümlülükten ziyade, bir selefinin kalpten gelen arzusunu onurlandırma ve o arzudaki pastoral bilgeliği hayata geçirme çabasıdır.  

Peki, Papa XIV. Leo’nun bu niyeti ne zaman ve nasıl filizlendi? Amerikan-Perulu din adamı Robert Prevost’un, 8 Mayıs 2025’te Papa XIV. Leo olarak seçilmesinin hemen ardından, 12 Mayıs’ta gazetecilere “Bunun için hazırlanıyoruz” demesi, Papa Francis’in mirasına sahip çıkma ve 1700. yıl dönümünün muazzam önemini kavrama arzusunu açıkça ortaya koyuyor. Vatikan’ın ilk resmî programlarında Türkiye ziyaretinin yer almaması, planlamanın ne denli taze ve hassas olduğunu gösterse de Papa’nın seçilir seçilmez bu sinyali vermesi, papalığının erken dönemlerindeki tarihsel angajmana verdiği önemin altını çiziyor.  

Bu tarihî ziyaretin gerçekleşebilmesi için sadece Vatikan’ın niyeti yeterli değil elbette. İstanbul Rum Ortodoks Patriki Bartholomeos’un, Papa’nın göreve başlama töreninde resmî bir davet sunması bekleniyor; zira Patrik de Papa Francis ile bu hayali paylaşmıştı. Diğer yandan, ziyaretin bir “devlet ziyareti” statüsü kazanması ve muhtemelen İznik öncesinde Ankara'da bir görüşmeyi de içermesi için Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan resmi bir davet alınması gerekiyor. Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da olası bir ziyaret için hazırlıklara başladığına dair haberler, bu çok katmanlı diplomatik sürecin işlemeye başladığını gösteriyor.  

İznik, yani Nikaia, Hristiyanlık için neden bu kadar hayati? Cevap, tarihin derinliklerinde, iki büyük Ekümenik Konsil’in kararlarında saklı.

Birinci İznik Konsili (M.S. 325): Birliğin inşası ve inancın tanımı

Henüz vaftiz olmamış İmparator I. Konstantin tarafından toplanan bu konsil, Kilise’yi ve İmparatorluğu sarsan Arius anlaşmazlığına bir son vermeyi amaçlıyordu. İskenderiyeli Arius, Mesih’in yaratılmış bir varlık olduğunu, Tanrı Baba ile aynı özden gelmediğini savunarak Hristiyanlığın temelini sarsıyordu. Çoğunluğu Doğu Roma’dan gelen 250-318 piskoposun (Papa I. Sylvester elçileriyle temsil ediliyordu) katıldığı konsilde, Mesih’in Tanrı Baba ile “aynı özden” (Homoousios) olduğu kabul edilerek Ariusçuluk mahkûm edildi. Bu karar, Hristiyan inancının temelini oluşturan İznik Amentüsü'nde formüle edildi ve bu amentü, günümüzde Roma Katolik, Doğu Ortodoks, Anglikan ve başlıca Protestan kiliseleri için hâlâ otorite niteliğinde. Konsil ayrıca, Paskalya için tek bir tarih belirleme çabaları (tam çözülemese de Yahudi Fısıhı’ndan ayırma amacı güdüldü), piskoposların kutsanma kuralları, din adamlarının tefecilik yapmasının ve kiliseler arası yer değiştirmesinin yasaklanması gibi yaklaşık 20 kanunla kilise düzenini de şekillendirdi. İskenderiye, Roma ve Antakya gibi piskoposluk merkezlerinin önceliği de bu konsilde teyit edildi.  

İkinci İznik Konsili (M.S. 787): Kutsal tasvirlerin savunusu

Yüzyıllar sonra, bu kez İmparatoriçe İrini ve oğlu VI. Konstantin tarafından toplanan bu konsil, “ikonoklazm” yani tasvir kırıcılık tartışmasına bir nokta koymayı hedefliyordu. İmparator III. Leon’un ikonlara tapınmayı yasaklayan kararnamesiyle başlayan bu çalkantılı dönemde, ikonoklastlar tasvirleri yüceltmenin putperestlik olduğunu iddia ediyordu. Papa I. Adrian’ın elçilerinin de katıldığı ve kararlarını onayladığı konsil, Aziz Şamlı İoannis gibi teologların argümanlarına dayanarak, Tanrı’nın İsa Mesih’te insan olması nedeniyle onun insan formunun meşru bir şekilde tasvir edilebileceğini savundu. Konsil, ikonların saygı ve hürmeti (proskynesis) hak ettiğini ancak sadece Tanrı’ya mahsus olan tapınmayı (latreia) hak etmediğini ilan etti. Ayrıca her sunağın bir kutsal emanet içermesi gerektiği karara bağlanarak Katolik ve Ortodoks kiliselerinde süregelen bir geleneğin temeli atıldı. Simoniye (rüşvetle makam elde etme) karşı kanunlar ve manastır yaşamını düzenleyen kararlar da bu konsilin önemli çıktıları arasındaydı.  

Nikaia’da alınan bu kararlar, sadece teolojik tartışmaları sonlandırmakla kalmadı, aynı zamanda Hristiyan kimliğinin, ayinlerinin, kanon hukukunun ve hatta imparatorluk gücüyle Kilise arasındaki karmaşık ilişkinin (“Konstantin Değişimi”, “Sezaropapizm”) şekillenmesinde derin izler bıraktı. Nikaia, Ortodoksluk için bir mihenk taşı ve Kilise’nin zorluklar karşısında inancını ifade etme yeteneğinin bir sembolü hâline geldi. Ancak unutmamak gerekir ki bu konsillerin kararlarının evrensel kabulü her zaman anında ve pürüzsüz olmamış, tartışmalar ve farklı yorumlar devam etmiştir. Nikaia’nın mirası, sadece kesin ifadelerinde değil; aynı zamanda bu devam eden kabul, yorumlama süreci ve hafızasının uyandırdığı Hristiyan birliği arayışında da yatmaktadır.  

İznik’e Papalık ziyareti: Günümüz dünyası için ne ifade ediyor?

Peki, 21. yüzyılda bir Papa’nın İznik’i ziyaret etmesi neden bu kadar önemli? Bu ziyaretin yankıları, sadece Vatikan duvarları içinde veya ilahiyat çevrelerinde mi hissedilecek, yoksa çok daha geniş bir coğrafyada, farklı inançlar ve kültürler arasında yeni kapılar mı aralayacak?

Ziyaretin en belirgin ve heyecan verici boyutu, Katolik ve Ortodoks dünyası arasında, özellikle de İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi ile ilişkileri güçlendirme potansiyeli. Patrik Bartholomeos’un bu yöndeki arzusu biliniyor. Birinci İznik Konsili’nin 1700. yıl dönümü, her iki kilise tarafından da kurucu kabul edilen paylaşılan bir miras ve Hristiyan birliği için güçlü bir sembol. Papa Francis’in de gündeminde olan Paskalya için ortak bir tarih gibi somut konuların bu ziyaret vesilesiyle yeniden ele alınması, hatta Uluslararası Teoloji Komisyonu’nun da vurguladığı gibi bu yıl dönümünün “paha biçilmez bir fırsat” olarak değerlendirilmesi mümkün. Eğer Paskalya tarihinde bir ilerleme sağlanabilirse, bu, ziyaretin somut bir zaferi ve İznik’in tarihsel misyonunun günümüzdeki bir yansıması olacaktır.  

İnançlar arası ve jeopolitik sembolizm

Bir Papa’nın, modern ve ağırlıklı olarak Müslüman bir ülke olan Türkiye’deki bu tarihî Hristiyan mekânını ziyaret etmesi, derin bir inançlar arası ve jeopolitik sembolizm taşıyor. Bu hem bir varlık gösterme hem de tarihsel bir tanıma eylemi olarak okunabilir. Türk hükûmetinin bu süreçteki rolü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan beklenen resmî davet ve yürütülecek diplomatik protokoller, ziyaretin bu boyutunu daha da önemli kılıyor. Böyle bir ziyaret, aynı zamanda Türkiye’nin manevi turizm destinasyonu olarak uluslararası profilini de yükseltebilir. Vatikan’ın Orta Doğu’daki barış ve diyalog çabaları da bu ziyaretin daha geniş bağlamını oluşturuyor. Vatikan, İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi ve Türk Devleti arasındaki bu karmaşık etkileşim, ilişkilerin mevcut durumu için bir gösterge ve gelecekteki bağlar için potansiyel bir katalizör olabilir.  

Hac ve kültürel mirasın canlanması

İznik, UNESCO Dünya Mirası adayı statüsüyle, İznik Ayasofyası, şehir surları ve Roma tiyatrosu gibi paha biçilmez arkeolojik ve tarihî alanlara sahip. Bir papalık ziyareti, İznik’in uluslararası alanda tanınırlığını artırarak hacıları ve turistleri bölgeye çekebilir, yerel ekonomiyi canlandırabilir ve kültürel alışverişi teşvik edebilir. Papa XIV. Leo’nun ayin yapması beklenen İznik Gölü yakınlarındaki Bazilika’nın müzeye dönüştürülmesi planları da bu bağlamda anlam kazanıyor. Böyle bir ziyaret, bu mekânı 21. yüzyılda küresel bir izleyici kitlesi için âdeta yeniden kutsayacak ve Türkiye’nin zengin Hristiyan mirasının daha geniş kitlelerce anlaşılmasına katkıda bulunacaktır.  

Geçmişten geleceğe uzanan bir köprü: Nikaia

Papa XIV. Leo'nun İznik'e yapacağı muhtemel bir ziyaret, sadece bir selefin arzusunu onurlandırmak ya da tarihî bir olayı anmakla kalmayacak; aynı zamanda Katolik-Ortodoks diyaloğu ve Hristiyan birliği arayışı için muazzam bir potansiyel taşıyacak, diplomatik alanda yeni fırsatlar ve nüanslar ortaya çıkaracaktır. Bu, Kilise’nin kurucu geçmişiyle bugünü ve geleceği arasında aktif bir köprü kurma çabasıdır; geçmişin statik bir hatıra değil, bugünü şekillendiren canlı bir gelenek olduğu anlayışının somut bir ifadesidir. Nikaia gibi kutsal mekânlar, tarihsel bölünmeleri aşan karşılaşmaları teşvik etme ve kolaylaştırma gücünü her zaman korumuştur. Bu ziyaret, derinlemesine dinî bir anlam taşımakla birlikte, kaçınılmaz olarak jeopolitik bir ağırlığa da sahip olacak, Papa’yı ve Vatikan’ı bu karmaşık coğrafyada diyalog ve anlayışın önemli aktörleri olarak konumlandıracaktır.  

İznik Konsilleri, Hristiyan inancında önemli bir fikir birliği sağlamış olsa da Paskalya tarihi gibi konularda kalıcı birliğin sağlanması gibi devam eden zorlukları da gözler önüne sermiştir.

Modern bir ziyaret, işte bu ikili mirasla yüzleşmek anlamına gelir: Geçmişteki büyük başarıları kutlarken, aynı zamanda Hristiyan uzlaşmasının “bitmemiş işini” ele alma çabalarını yeniden canlandırmak. Papa XIV. Leo’nun İznik yolculuğu, bu karmaşık mirasla cesur bir angajman, Kilise’nin kadim kökleriyle çağdaş misyonu arasında kurulacak güçlü bir bağ olabilir. Tarihin fısıltıları, İznik'in taşlarında yeniden hayat bulmayı bekliyor.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...