NATO-Çin rekabetinde neler gizli?
NATO-Çin Halk Cumhuriyeti rekabetinin satır aralarında neler gizli? ABD ve AB ülkeleri Çin’i aynı oranda tehdit olarak algılıyor mu? İşte gelecekte daha çok gündemi meşgul edecek olan NATO-Çin Halk Cumhuriyeti rekabetinin kökenleri…
Çin Halk Cumhuriyeti’nin ekonomik, teknolojik ve siyasi alanlarında yükselişi, Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra, Atlantik blokuna yönelen en ciddi sistemik meydan okumadır. Donald Trump döneminde, Çin Halk Cumhuriyeti'nin yükselişine karşı alınan önlemler, Trump’ın NATO ittifakına yönelik şüpheci yaklaşımı nedeniyle tek taraflı kaldı. Ancak Joe Biden’ın ABD başkanı olmasıyla birlikte transatlantik ittifakını güçlendiren politikaları, ÇHC’nin Rusya’nın Ukrayna işgalinde Rusya’yı destekleyen tutumu, Sincan bölgesinde Uygurlara yönelik tavrı ve Tayvan konusundaki artan milliyetçi söylemleri Avrupa’nın ABD çizgisine gelmesini sağlayarak NATO’nun ortak bir tutum almasını sağlayacaktı. 2021 yılında ÇHC’yi sistemik bir meydan okuyucu olarak tanımladı ve 2022 yılında da ÇHC’nin neden olduğu güvenlik tehditleri karşısında ortak hareket edeceğini açıkladı. Bu gelişmeler ışığında, NATO ittifakının ÇHC ile rekabet çerçevesinde Asya-Pasifik bölgesindeki ortaklıklarını artırması, ABD ve Avrupa ülkeleri arasında Çin konusunda ortak bir duruş geliştirmek için iş birliğini pekiştirmesi ve siber güvenlik alanında ÇHC’ye karşı aktif bir tutum sergilemesi öngörülmelidir.
NATO’nun açılımı, North Atlantic Treaty Organization, yani Kuzey Atlantik Anlaşma Örgütü’dür. Güvenliğini sağlamak iddiasında olduğu coğrafyanın uzağında bir tehdit küreselleşme ile yakınlaştı. ÇHC tehdidine karşı rolünü anlayabilmek için ittifak ve hizalanma terimlerinin açıklanması gerekiyor. Robert Osgood’a göre ittifak, devletlerin başta askerî kaynaklar olmak üzere belirli bir ülkeye karşı kaynaklarını koordine eden resmî bir anlaşmadır. Stephen Walt ve Stephen David'e göre ise hizalanma, iki veya daha fazla devletin gelecekte belirli koşullar altında güvenlik alanında politika koordinasyonu ve ortak beklentilerini ifade eder. Bu perspektife göre ittifak, hizalanmanın bir biçimidir.1 Hizalanma stratejisi, NATO’nun ÇHC ile mücadelesinde hizalanma ana stratejidir. NATO bir ittifak olarak müttefik ülkelerin kaynaklarını bu mücadelede mobilize ederken, Quad ve AUKUS gibi Pasifik bölgesinde kurulan organizasyonlarla da hizalanma içine girerek ÇHC ile aktif bir mücadele içine girmeye başladı.
ÇHC’nin hızlı bir şekilde yükselmesi, Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra küresel siyasette yaşanan en belirgin paradigma değişikliğini temsil eder. Birçok çalışma ÇHC’nin yükselişine karşı ABD’nin ve Avrupa ülkelerinin ayrı ayrı aldığı önlemler, var olan tartışmaların önemli bir kısmını oluştursa da NATO’nun bir güvenlik ittifakı olarak ÇHC’nin yükselişine karşı son yıllarda artan iddialı söylem ve önlemleri de önem taşır. Özellikle Başkan Donald Trump döneminin transatlantik ittifakına verdiği zararı tamir etmeyi öncelikli bir dış politika hedefi olarak tanımlayan Biden yönetimi, NATO’yu ÇHC’nin artan bölgesel ve küresel etkisine karşısında konumlandırmaya çalışacaktı.
NATO-Çin ilişkilerinin gelişimi
ÇHC, NATO’yu ABD hegemonyasının bir uzantısı şeklinde görür. ÇHC’nin NATO’ya olan güvensizliği, 1999 yılında NATO’nun Kosova Harekâtı sırasında Belgrad’daki Çin Büyükelçiliği’ni bombalamasıyla ciddi şekilde arttı. Bu saldırıda üç Çinli gazeteci hayatını kaybedecekti. Bu olayın ardından Çin, ABD liderliğindeki NATO’nun bu durumu için bir kan borcu olduğunu öne sürdü.2 11 Eylül terörist saldırılarından sonra NATO ve ÇHC arasında kısa süreli bir yakınlaşma olsa da NATO’nun Orta Doğu’da etkisini arttırması, ÇHC tarafından memnuniyetsizlikle karşılandı. NATO’nun Asya-Pasifik bölgesinde potansiyel genişlemesi, ÇHC için en büyük endişe kaynağıdır. Asya-Pasifik, NATO’nun geleneksel operasyon alanı olmamasına rağmen; ABD’nin bu bölgedeki konuşlanma planları ve Çin’i çevreleme olasılığı, Pekin’i rahatsız ediyor. Özellikle ABD Başkanı Barack Obama’nın Asya’ya açılma stratejisini uygulamaya koyması ve NATO’nun Moğolistan, Güney Kore, Japonya, Yeni Zelanda ve Avustralya gibi ülkelerle küresel iş birliği anlaşmaları imzalaması, Çin’in bu konudaki kaygılarını daha da arttı.
Fakat NATO son yıllara kadar ÇHC konusunda ortak bir politika gerçekleştiremedi. NATO’nun ÇHC’ye karşı ortak bir politika geliştirememesinin en önemli nedeni, ittifakı oluşturan ülkeler arasında ÇHC’nin yükselişi konusunda ABD ve Avrupa’nın ortak bir değerlendirme içinde olmamasıydı. Avrupa Birliği’nin ÇHC ile olan ticaret hacmi, ÇHC’nin 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) katılmasından itibaren kademeli olarak artarak 2021 yılında AB-ABD ticaret hacmini geçti. ÇHC, AB’nin en büyük ticaret partneri oldu.3
ABD ise AB’nin aksine ÇHC’nin yükselişini bir tehdit olarak görecekti. 2017’de Dünya Ticaret Örgütü, Çin’i pazar ekonomisi olarak tanımlasa da ABD, Çin’in haksız rekabet kuralları oluşturduğunu belirterek bu tanımı kabul etmedi. Aynı yıl, İran ambargolarını deldiği iddiasıyla Çinli teknoloji şirketi ZTE de dâhil olmak üzere bazı Çinli şirketlere yaptırım uygulandı. Ancak asıl gümrük savaşının başlangıcı, Trump’ın 23 Mart 2018’de Çin’in ekonomik agresifliğine karşı başkanlık kararnamesi imzalamasıyla olacaktı. 2018 boyunca ABD, çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren Çinli şirketlere yönelik gümrük tarifelerini arttırdı.4 Trump’ın “önce Amerika ve Çin’e karşı” politikası, Avrupalı politika yapıcılar tarafından dayatıcı olarak görüldü ve Avrupa ülkelerinin Çin politikalarında ABD’nin beklediği değişiklikleri sağlamadı. Başkan Biden ise, Avrupalı ülkelerin Çin ile ekonomik ilişkilerini tanırken, Çin kaynaklı güvenlik sorunları konusunda onlara baskı yaparak transatlantik ittifak içinde ortak bir Çin politikası geliştirmelerine yardımcı oldu.5
Çin’in Sincan bölgesindeki uygulamaları dünya kamuoyunda tepkiye yol açacaktı. Avrupa Parlamentosu, Çin’in Uygur nüfusuna yönelik baskılarını soykırıma yaklaşan uygulamalar olarak tanımladı.6 Çinli yetkililerin, Tayvan’ın ana karaya bağlanması yönünde askerî müdahaleyi de dışlamayan açıklamaları da Tayvan’a çip sektöründe bağımlı olan Avrupalı ülkeler arasında endişeye yol açtı.7 ABD ve AB’nin Çin konusunda ortak bir çizgiye yaklaşmaları NATO’nun ÇHC’ye karşı daha aktif bir pozisyon oluşturmasına yardımcı olacaktı.
Brüksel Zirvesi belirleyici oldu
2019 Londra Deklarasyonu’nda NATO, ÇHC’nin küresel etkisinin hem meydan okuma hem de fırsat yarattığını belirtmiş ancak ÇHC’yi tamamen rakip ya da düşman olarak nitelendirmekten kaçındı. Ancak 2021 Brüksel Zirvesi sonrasında yayınlanan bildiri, NATO’nun ÇHC’ye karşı daha aktif bir politika izleyeceğini gösterir. Bu bildiriye göre ÇHC’nin hırslı politikaları uluslararası düzeni tehdit ediyor ve NATO üyesi ülkeler için güvenlik tehlikesi oluşturuyor. Bildiride, ÇHC’nin nükleer ve gelişmiş silah stoklarını artırdığı, Rusya ile askerî iş birliği yaptığı, kapalı politik sistemi ve demokratik ülkelerdeki dezenformasyon çabalarının da güvenlik tehdidi oluşturduğu belirtiliyordu. NATO Genel Sekreteri; bu yeni durumu, ÇHC’nin NATO’yu tehdit etmesi olarak değerlendirip kolektif dikkat ve aksiyon gerektirdiğini ifade etti. 2022 Madrid Zirvesi'nde kabul edilen NATO’nun 2022 Stratejik Konsepti, ÇHC’nin hırslı politikalarının NATO ülkelerinin değerleri ve güvenliğine aykırı olduğunu vurguladı. ÇHC politik, ekonomik ve askerî araçlarını kullanarak küresel etkisini artırırken stratejisini netleştirmiyor ve dahası siber alanda dezenformasyon gibi hibrit stratejilerle NATO güvenliğini tehdit ediyordu. Bunlara ek olarak 2024 Washington Bildirgesi de ÇHC’nin NATO ittifakının güvenlik ve değerlerine tehdit olmaya devam ettiğini yineliyor.8
NATO, ÇHC’yi bir güvenlik tehdidi olarak tanımladıktan sonra, mücadele için adımlar atmaya başladı. Bu mücadele, güvenlik, ekonomik ve dijital boyutlarından oluşuyor.
NATO’nun Pasifik güvenliğine dahli
ÇHC, Asya-Pasifik bölgesinde Çin Kurtuluş Ordusu’nun (ÇKO) iki “1,5 savaş” doktrini çerçevesinde hareket ediyor. İlk senaryoya göre ÇKO’nun Doğu ve Güney Çin Denizi’nde ABD ve Japonya ile çatışması durumunda, Hindistan bu durumu kendi çıkarları için fırsat bilerek askerî müdahalede bulunabilir. İkinci senaryoda Hindistan, ABD ve ÇHC arasında olası bir deniz çatışmasında ABD’ye destek sağlayabilir. Buna karşılık olarak ÇKO, Hint ve Pasifik okyanuslarında operasyonel kapasitesini artırma çabası içindedir.9 ÇHC’nin Pasifik’teki artan varlığına yönelik dengeleme örgütleri, ABD öncülüğünde kurulmaya başlandı; NATO da bu örgütlerle iş birliği mekanizmalarını devreye soktu.
Bu örgütlerden ilki ABD, Avustralya, Hindistan ve Japonya arasında 2007 yılında oluşturulan fakat uzun zaman hareketsiz kalan Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (Quad) örgütüdür. ÇHC’nin Asya-Pasifik bölgesinde artan etkisi, 2017 yılında tekrar aktive edildi. Ukrayna krizinden sonra NATO, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Kore ve Japonya liderlerini NATO zirvesine davet ederek Asya-Pasifik bölgesindeki iş birliklerini artırmak için iddialı bir yol haritası hazırlaması, NATO’nun Quad üyeleri ve Quad’a üye olmayan bölge ülkeleriyle olan etkileşiminin arttırdığının bir göstergesidir.
Diğer organizasyon ise 15 Eylül 2021 tarihinde ABD, Birleşik Krallık ve Avustralya arasında ÇHC’nin Asya-Pasifik bölgesindeki artan hegemonik eğilimlerine ve özellikle Avustralya’nın COVID-19 salgınının kökenlerini araştırması nedeniyle ÇHC’nin Avustralya’ya karşı ekonomik baskı uygulamasına yanıt olarak bir ittifak yapısı olarak kurulan AUKUS’tur. AUKUS anlaşması, Avustralya’ya ABD ve Birleşik Krallık’ın nükleer denizaltı teknolojisine erişim sağlaması açısından önem taşıyor. Bölgedeki Vietnam, Hindistan ve Filipinler gibi ülkeler anlaşmayı desteklerken, en büyük itiraz ise Fransa’dan gelecekti. Fransa, AUKUS anlaşması nedeniyle mevcut denizaltı geliştirme anlaşmasının iptal edilmesini bir ihanet olarak değerlendirdi. Ayrıca anlaşmanın şeffaflık eksikliği NATO’nun Avrupa üyesi ülkeleri arasında eleştirilere neden olsa da AUKUS anlaşmasının NATO ittifakında yarattığı gerilimin uzun süreli olması beklenmiyor. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, AUKUS’un NATO’ya veya Avrupa güvenliğine karşı olmadığını belirterek, NATO’nun Asya-Pasifik bölgesindeki müttefikleriyle; özellikle Avustralya, Japonya, Güney Kore ve Yeni Zelanda ile siber güvenlik ve deniz güvenliği alanlarında iş birliğine devam edeceğini ifade etti. Ayrıca Başkan Biden, Avrupa ülkelerinin endişelerini gidermek ve Asya-Pasifik bölgesindeki ortak çalışma alanlarını keşfetmek amacıyla ülke liderleriyle doğrudan temas kurdu.
Hâlihazırda iki büyük NATO üyesinin katıldığı AUKUS, ÇHC’nin Asya-Pasifik’teki varlığı için bir dengeleme olma potansiyeli taşıyor. Çin Dış İşleri Bakanı Wang Yi, AUKUS’u kötücül bir yapı olarak nitelendirip nükleer silahların bölgedeki çatışmaları artırdığını belirtecekti. ÇHC, NATO’nun Asya-Pasifik bölgesine genişlemesini etkileyen hareketler olarak değerlendirdi ve NATO’nun Çin’in egemenliğine yönelik girişimlerine kararlılıkla karşılık vereceklerini açıkladı.
Dijital rekabet
NATO ve ÇHC arasındaki güvenlik rekabetinin bir safhası da dijital alandır. Çin, 2015 yılında Kuşak ve Yol Girişimi'nin bir parçası olarak Dijital İpek Yolu'nu başlatacaktı. Bu girişim; ülkelerin telekomünikasyon altyapısını geliştirmek, yapay zekâ ve bulut hesaplama kapasitelerini artırmak, gözetleme teknolojilerini iyileştirmek ve akıllı şehirler inşa etmek hedefini taşıyordu. Kuşak ve Yol Girişimi’ne dâhil olan ülkelerin üçte birinin Dijital İpek Yolu’na da katılması öngörülüyor.
5G konusunda görüş ayrılıkları
2017'de çıkarılan Ulusal İstihbarat Yasası, Çinli şirketleri devletle iş birliği yapma zorunluluğu getirdi. Bu durum, Huawei gibi büyük telekomünikasyon firmalarının birçok Avrupa ülkesinde faaliyet göstermesi ve 5G teknolojisini geliştirmesi, NATO ülkelerinin gizli ve mahrem verilerinin Çin’e geçme riskini artırıyor. Buna rağmen ABD ve Avrupa'nın Huawei'nin 5G teknolojisi konusundaki yaklaşımları farklıdır. 2019'da ABD Başkanı Trump, Huawei'nin ABD'deki faaliyetlerini yasaklamış ve bu yasak Google, Intel, Broadcom ve Qualcomm gibi ABD şirketlerinin Huawei ile olan ilişkilerini kesmesine yol açtı. ABD, Avrupa ülkelerinden de benzer yasaklar talep etmişse de Almanya, Hollanda ve Fransa, ABD’nin yasaklarını ticaret savaşlarının bir parçası olarak görüp, Huawei'nin faaliyetlerini tamamen yasaklamadılar. Avrupa Komisyonu, 5G teknolojisinin güvenliği konusunda riskler olduğunu belirtti ama Huawei'yi doğrudan hedef almadı. Avrupa ülkeleri, Huawei'ye yönelik bazı güvenlik önlemleri getirmiş olsa da tamamen yasaklamayacaktı. Bu farklılık, ABD ve Avrupa arasındaki 5G teknolojisi konusundaki görüş ayrılıklarını ve alternatif sağlayıcıların maliyetlerinin Huawei'den yüksek olmasını yansıtıyordu.10
NATO, 2016'da siber alanı, kara, hava ve denizle birlikte dördüncü operasyon sahası olarak tanımladı.11 NATO Kooperatifi Siber Mükemmeliyet Merkezi (CCDCOE), 2021’deki toplantısında NATO’nun 5G teknolojisinin altyapısı ve güvenliği konusunda ortak standartlara sahip olması gerektiğini vurguladı. Ayrıca müttefik ülkelerin 5G ağlarının güvenliği konusunda bilgilendirilmesinin NATO’nun sorumluluğunda olduğunu belirtti.12 NATO’nun 5G teknolojisi konusunda standardizasyon sağlaması ve askerî uygulamaları geliştirmesi, bu teknolojinin sivil alanda da ilerlemesini teşvik edecekti. Aynı zamanda NATO'nun 5G teknolojisinin gelişiminde aktif rol alması, Çin'in bu alandaki hegemonik etkisini dengeleme potansiyeline de sahipti.
NATO Parlamenter Asamblesi için 2024 yılında hazırlanan raporda, ÇHC’nin yapay zekâ, veri analizi, kuantum teknolojileri ve robotik ve otonom sistemler gibi alanlarda NATO’ya meydan okuyabilecek tek güç olduğunun altı çizildi ve ÇHC’nin bu alanlarda olası teknolojik hegemonyasının NATO’nun değerlerine ve çıkarlarına büyük bir tehdit oluşturacağı vurgulandı.13 NATO, siber güvenliği sadece kendi üyeleri arasında değil; küresel ölçekte de ele alıyor. 2030 Ajandası, NATO'nun küresel sorunlara küresel bir bakış açısı getirmesi gerektiğini vurgulayarak Afrika, Latin Amerika ve Asya'daki küresel ortaklıklarını geliştirmesi yönünde karar aldı.14 NATO’nun önümüzdeki dönemde ÇHC ile siber alanda mücadelesini hem müttefik üyelerinin arasında iş birliği sağlayarak ve hem de ittifaka üye olmayan ülkelerin de koordinasyon kapasitesini artırarak devam ettirmesi muhtemel.
Ekonomik rekabet
NATO 2030 Stratejik Belgesi’nde ÇHC’nin jeopolitik amaçlarına ulaşmak için ekonomik araçları kullandığını yazdı. ÇHC’nin 2013 yılında başlattığı Kuşak ve Yol Girişimi, 21. yüzyılın en kapsayıcı altyapı girişimidir. NATO Parlamenter Asamblesi için hazırlanan raporda Kuşak ve Yol Girişimi’nin ekonomik ve kültürel bağlantıları güçlendirme hedeflerinin yanı sıra jeopolitik amaçları da bulunduğu vurgulanıyor. ÇHC, bu girişim aracılığıyla komşuları arasındaki prestijini artırmayı, Orta Asya'nın enerji kaynaklarına erişimi güçlendirmeyi ve altyapı yatırımlarında bulundukları ülkelerde limanlarla kritik altyapılarda pay sahibi olmayı hedefliyor. Ayrıca bu rapora göre, Çin’in lojistik kapasitesini artırmak ve Kuşak ve Yol Girişimi’ni Çin’in küresel yükselişinin bir simgesi hâline getirmek de Kuşak ve Yol Girişimi’nin jeopolitik amaçları arasında yer alıyor.15
Kuşak ve Yol Girişimi, borç tuzağı ve yatırım yapılan ülkelerin egemenliğini sarsacak gelişmelere rağmen ilerlemeye devam ediyor. Bu var olan olumsuzluklara karşı çıkmak yetersiz kaldığı için gelişmekte olan ülkelere alternatif altyapı yatırımları sağlamak da gerekiyor. Kuşak ve Yol Girişimi’ne karşı en önemli alternatif Eylül 2023’te New Delhi'de düzenlenen G-20 zirvesi çerçevesinde Suudi Arabistan, Avrupa Birliği, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Fransa, Almanya, İtalya ve ABD arasında kurulması planlanan Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’dur. Rotanın Orta Doğu gibi iç savaş, terörizm ve ülkeler arası çatışmanın eksik olmadığı bir bölgeden geçmesi bu koridorun güvenliğinin nasıl sağlanacağı yönünde soru işaretlerine neden oluyor. NATO, Orta Doğu’daki varlığını artırarak bu koridorun güvenliğinde etkin rol alma potansiyeline sahiptir. Bu bağlamda NATO’nun 2024 Temmuz ayında Ürdün’de Orta Doğu’daki ilk irtibat ofisini açması dikkat çekicidir. İleriki tarihlerde NATO’nun Orta Doğu’daki irtibat ofis sayılarının Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’nun güvenliğinin sağlanması amacıyla artması beklenmelidir.
NATO-ÇHC arasındaki rekabet, NATO’nun ÇHC’yi sistemik bir meydan okuyucu olarak tanımlayıp artan ÇHC tehdidine yönelik pozisyon alması çok yakın bir tarihte gerçekleştiği için gereken ilgiyi görmüyor. ABD, Avrupa ülkelerini NATO çerçevesi altında ÇHC’ye karşı mobilize etmeyi özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrasında başarmış görünüyor. NATO güvenlik, ekonomi ve siber alanlarda ÇHC’nin karşısına bir ittifak olarak çıkmaya başladı. Bu mücadelenin başarılı olması, transatlantik müttefiklerin iş birliğine ve NATO’nun Asya-Pasifik bölgesindeki güvenlik örgütleriyle uyumuna bağlıdır. ÇHC'ye karşı olan bu çaba, transatlantik dayanışmayı güçlendirirken NATO’nun Asya-Pasifik bölgesinde ve siber alanda etkili bir oyuncu olmasına da yardımcı oluyor.
ÇHC ise 1945-1989 arasındaki Soğuk Savaş sürecinden ders çıkarmazsa bu mücadelenin kaybeden tarafı olacaktı. Sovyetler Birliği, askeri ve coğrafi gücüne rağmen karşısındaki NATO ittifakının içinde mobilize olan ülkelere karşı Soğuk Savaş’ın sonlarında ekonomik gücü tükenmiş bir şekilde kaldı; 1989 yılında hegemonyasında olan Doğu Avrupa’dan vazgeçti; 1991 yılında ise toprak bütünlüğünü koruyamayarak dağıldı. Eğer ÇHC, NATO ülkelerini bir bütün olarak karşısına alırsa bu mücadeleyi kaybedecekti. Bu yüzden Çin politika yapıcı ÇHC ve Avrupa arasındaki ekonomik ilişkileri bir kaldıraç olarak kullanarak ABD ve Avrupa arasında bir ayrılık yaratmak isteyecek; böylece daha avantajlı bir konum arayışında olacaktır.
Referanslar
1-Wilkins, T. S. (2012). ‘Alignment’, not ‘alliance’ – the shifting paradigm of international security cooperation: toward a conceptual taxonomy of alignment. Review of International Studies, 38, 53-76.
2- Panda, J. P. (2022). Shifting China-NATO relations: From selective cooperation to strategic Rivalry? Erişim adresi: https://jamestown.org/program/shifting-china-nato-relations-from-selective-cooperation-to-strategic-rivalry/
3- China overtakes US as EU’s biggest trading partner. (2021). Erişim adresi: https://www.bbc.com/news/business-56093378
4-Kapustina, L., Lipkova, L., Silin, Y. ve Drevalev, A. (2020). US-China trade war: Causes and outcomes. SHS Web of Conferences, 73, 1–13.
5-Brzozowski, A., Noyan, O. ve Bourgery, T. (2022). EU still split over China’s ‘threat or challenge.’ Erişim adresi: https://www.euractiv.com/section/politics/short_news/eu-still-split-over-chinas-threat-or-challenge/
6-Avrupa Parlamentosu. (2022). MOTION FOR A RESOLUTION on the human rights situation in Xinjiang, including the Xinjiang police files. Erişim adresi: https://www.rferl.org/a/europe-china-uyghurs-genocide/31891097.html
7-Haeck, P. ve Kijewski, L. (2022). Why Europe needs Taiwan. Erişim adresi: https://www.politico.eu/article/nancy-pelosi-us-china-tensions-european-union-needs-taiwan/
8-NATO.(2024). Washington Summit Declaration. Erişim adresi: https://www.nato.int/cps/en/natohq/official_texts_227678.htm
9-Singh, T. (2023). China and the Indo-Pacific.New Delhi: Indian Council of World Affairs.
10-Tekir, G. (2020). Huawei, 5G networks, and digital geopolitics. International Journal of Politics and Security (IJPS), 2(4), 113–135.
11-NATO. (2016). Cyber Defence Pledge. Erişim adresi: https://www.nato.int/cps/en/natohq/official_texts_133177.htm
12-CCDCOE. (2021). NATO needs a multinational effort to secure 5G networks. Erişim adresi: https://ccdcoe.org/news/2021/experts-concluded-that-nato-needs-a-multinational-effort-to-secure-supply-chain-and-networks-of-commercial-and-military-5g-networks
13-Fridbertsson, N. J. (2024). China’s Challenge to NATO’s Technological Edge: The Role of Semiconductors. NATO Parliamentary Assembly. Erişim Adresi: https://www.nato-pa.int/download-file?filename=/sites/default/files/2024-04/057%20STC%2024%20E%20-%20CHINA%20TECHNOLOGY%20-%20FRIDBERTSSON%20REPORT_0.pdf
14- NATO. (2021). NATO 2030. Erişim adresi: https://www.nato.int/nato_static_fl2014/assets/pdf/2021/6/pdf/2106-factsheet-nato2030-en.pdf
15- Tybring-Grejdde, C. (2020). China’s Belt and Road Initiative: A strategic and economic assessment. Paris: The NATO Parliamentary Assembly.
Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.