13 May 2024

İran devriminin medya aksi

1979’da İran’da yaşanan İslam Devrimi; uluslararası ilişkiler açısından Türkiye’nin de siyasi atmosferine yansımış, kamuoyunda sağ ve sol çevrede çeşitli tepkilerle karşılanmıştı. Türk medyasının İran İslam Devrimi’ne bakış açısı nasıldı? Gelin, birlikte yakından bakalım.

Türkiye ve İran’ın, 20. yüzyılın ilk yarısında Atatürk ve Şah Rıza Pehlevi’nin, yüzünü Batı’ya çevirerek siyasi ve sosyal alanda yaptıkları değişim ve inkılâplarla aynı eksende yer aldıkları bir tablo meydana getirdikleri söylenebilir. Ancak 20. yüzyılın son çeyreğinde İran’da İslam Devrimi’nin gerçekleşmesi laik bir rejime sahip Türkiye ile dinî esaslara dayalı bir İslam Cumhuriyeti kuran İran arasındaki ilişkilerin seyrinin nasıl olacağına dair iki ülke arasında birtakım endişe ve tedirginlikler yaşandı. İran İslam Devrimi ile ilgili yayınlanan haberler çerçevesinde ülkemizde yaşanan bu kaygı ve endişelerin genel olarak Türk basınında özel olarak Aydınlık gazetesinde nasıl ele alındığına açıklık getirmeye çalışacağız.

İran İslam Devrimi, tüm toplumsal olaylarda olduğu gibi birdenbire oluşan bir halk devrimi olmayıp Şahlık rejimi öncesi Kaçarlar döneminde meydana gelen 1892 Tütün İsyanı, 1905-1911 Meşrutiyet denemelerinden başlayıp 1970’lerin sonlarına kadar gelen süreçte toplumda gitgide biriken tepkilerin sıkışmasıyla oluşan bir grizu patlaması olarak ifade etmenin daha uygun olduğu kanaatindeyiz. Başka bir ifadeyle devrimin patlak vermesinin nedeni, son dakikada yapılan şu ya da bu siyasi yanlış değildi. Onlarca yıldır İran toplumunun derinlerinde birikmiş aşırı baskıların yanardağ gibi patlamasıydı. 1977 yılına gelindiğinde toplumun hemen her kesimine yabancılaşmış olan Şah, böyle bir yanardağın üstünde oturmaktaydı. Bu durum en sessiz ve siyaset dışı din adamlarının bile en çok ses getiren ve en faal muhalifin, yani Humeyni’nin kollarına atılmalarına neden oluyordu.

Türk basını İran İslam Devrimine nasıl baktı?

Şah’a karşı olan tüm tepkilerin birleşmesini kendi liderliğinde sağlayan Humeyni, Şah’ın İran’ı terk etmesini mecbur hâle getirecek bir ortam hazırladı. Aydınlık gazetesi Şah’ın gidişini büyük bir sevinç ve mutlulukla haber verirken sol çizgide olan diğer bir gazete Cumhuriyet, “Şah, Fas’a Gitti; İran Komünist Partisi Tudeh, Humeyni’yi Desteklediğini Açıkladı” başlığıyla Şah’ın gitmesinde Humeyni’nin iş birliği yaptığı sol görüşlü Tudeh’in de önemli rol oynadığına vurgu yapıyordu (Cumhuriyet, 23 Ocak 1979, 1).

Cumhuriyet gazetesi, İran’da sol görüşe sahip Tudeh Partisi vurgusunun tam aksine siyasi yelpazenin sağ tarafında yer alan gazetelerden Son Havadis’te Abdullah Uras, İran halkının çoğunluğunun Şah’ı arayacaklarını, hatta Batı ülkelerinin de Şah’ı arayacaklarını düşünmekteydi. Zira eninde sonunda solcuların İran’a hâkim olacağını, hür ve çok partili rejim isteyenlerin hüsrana uğrayacağını beyan etmişti (Son Havadis, 15 Ocak 1979).

Sağ basının amiral gemisi Tercüman gazetesinde İsmet Giritli oynanan oyunun bir komünist hareketinin neticesi olduğunu, Şah’ın bu nedenle ülkesini terk ettiğini belirtmekte (Tercüman, 17 Ocak 1979); yine aynı gazetenin etkin yazarlarından Ahmet Kabaklı da Şah’ı lanetleyici sözlerin söylenmesinin uygun olmadığını, Şah’ın gitmesinin komünizmin bir oyunu olduğu kanaatindedir (Tercüman, 19 Ocak 1979).

Görüldüğü gibi İran’da Şah’ın gitmesi üzerine gazetelerin yaptığı değerlendirmeler gazetelerin kendi ideolojileri açısından yaptığı değerlendirmeler olup komünizm taraftarlığı ve karşıtlığı noktasında yapılmaktaydı.

Şah’ın gidişi sonrası Humeyni, “hava muhalefeti”, “teknik olanaksızlıklar” gibi birçok engellemelere rağmen Tahran’ın Mehrabad Havaalanı’nı dolduran milyonlarca insan -on beş yılın hasretiyle eşi emsali görülmemiş bir insan seli- tarafından büyük bir coşku ve heyecanla karşılandı (Aydınlık, 2 Şubat 1979, 1).

Humeyni’nin İran’a dönüşü sonrası ülkedeki kaos ve karmaşa giderek tırmanmaya devam etti. Bu kaosun çıkmasını arkasında Amerikan, Sovyet, İngiliz ve siyonist sömürgeciliğinin olduğuna inanan Humeyni; İran üzerindeki bu dış güçlerin etkisini bir an önce sonlandırmak için (Aydınlık, 2 Mart 1979, 3) Demokratik Cumhuriyet değil, İslam Cumhuriyeti kuracaklarını beyan etmişti (Aydınlık, 3 Mart 1979, 1).

İran İslam Cumhuriyeti’nin ilanı sonrasında da İran’da devam eden karışıklık sebebiyle Ayetullah Humeyni, “şeytanın çocukları” diye nitelediği kargaşalık çıkaranlara karşı İran halkını uyarmıştı (Aydınlık, 22 Nisan 1979, 3). Bu karışıkların sorumluları olarak dışarıda ABD, İngiltere ve Rusya’yı (Aydınlık, 23 Nisan 1979, 3); içeride de Moskova yanlısı TUDEH ile “Marksist” ya da “solcu-milliyetçi” diye nitelendirilen fedaileri görüyordu (Aydınlık, 24 Nisan 1979, 3).

Şah rejiminin yıkılma sürecinde İslamcılar ile solun Şah’a karşı birlikte hareket etmesi sonucu gerçekleşen İran İslam Devrimi’nin ilanından sonra bu iş birliği sona erdi.  ABD’nin desteğini arkasına almış olan Pehlevi rejimi devrilip yerini halk oylaması ile kabul edilen anayasada İran İslam Cumhuriyeti olarak adlandırılan yeni rejime bırakmıştır. Batı’nın büyük oranda “eksen kayması” etrafında ele aldığı gelişmeler, genelde İslam dünyası, özeldeyse Türkiye için farklı boyut ve muhtemel yankıları açısından önemli bir yer teşkil eder.

Sağ ve sol basının aldığı tavır

İran İslam Devrimi, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkesi olan “laiklik” için bir tehdit unsuru olarak kamuoyunda endişe, kaygı oluşturmuşsa da hükûmet, resmî kurum ve kuruluşların yaşanan devrim için temkinli, soğukkanlı ve kontrollü bir yaklaşım sergilediği söylenebilir. Hükûmet ve resmî kuruluşların bu soğukkanlılığı, Türk basınında gözlemlenemez. İran’da meydana gelen İslam Devrimi, Türkiye İslamcılarında bir heyecan yarattı, İslamcı yayın organları tarafından büyük bir sevinç ve mutlulukla karşılandı. “Sağ basın” diye nitelendirdiğimiz kesim, İran’da yaşanan olayların Moskova’nın güdümündeki Tudeh Partisi ile ilişkilendirerek Şah yanlısı bir tutum takınmışlardı. Laik ve demokratik esaslara dayanan Türkiye Cumhuriyeti’ne bir tehdit olarak algıladıkları için İran İslam Devrimi’ne ve Humeyni’ye karşı olumsuz bir tutum sergilemişlerdi.

Sol basın ve Aydınlık’ın duruşu

“Sol basın” ise emperyalizme bir başkaldırı niteliğindeki İran İslam Devrimi’ne daha fazla ilgi göstermesi gerekirken devrimin İslami karakteri nedeniyle İran İslam Devrimi’ne karşı çok ilgili davranmadılar. Sol basından sadece Aydınlıkgazetesi, İran İslam Devrimi’ne giden süreç ve devrimin gerçekleşmesi safhaları ile ilgili haberleri nerdeyse en yoğun bir biçimde yayınlamıştır diyebiliriz.

Doğu Perinçek önderliğinde Proleter Devrimci Aydınlık çevresi, İran İslam Devrimi’yle İran halkının, ABD emperyalizminin iş birlikçisi Şah’ın baskıcı rejiminden kurtulduğunu ve aynı mücadele azmini Rus sosyal-emperyalizminin yayılmacılığına karşı da kararlı bir mücadele vereceğine inanmaktaydı.

Aydınlık gazetesinin İran İslam Devrimi’ne ve genel olarak İran’a bakışında İran Devrimi esnasında kullanılan “mustazaf (ezilenler)-müstekbir (ezenler)” kavramlarına istinaden baskıcı Şah rejimine karşı başarıyla verilen bir halk hareketi olarak görüyordu. Emperyalist ABD ve sosyalist maskeli Rusya’ya karşı yapılan karşı koyuşu büyük bir takdirle karşılamakta, Humeyni’yi de tarihte eşi az görülmüş halk hareketinin bir lideri olarak tanımlamaktaydı.

Kaynakça

Abrahamıan, Ervand. Modern İran Tarihi. (Çev. D. Şendil). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2018.

Afacan, Serhat. “Komşuyu Anlamak/Anlatmak: 20. Yüzyılda Türkiye’de İran’a Dair Yayınlanan Kitaplara Dair Bir Değerlendirme”. Journal of Humanity and Society (insan & toplum) 2/3 (2012):165-184.

Atalay, Gülşah. Türkiye’de Sosyalist Sol Akımın Dönüşümü ve Doğu Perinçek. Edirne: Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2009.

Elhan, Nail. “İran Devrimi’nin Türkiye’de Yansımaları: ‘İrancılık’ ve ‘İrancı’ İslamcılık”. Türkiye Orta Doğu Çalışmaları Dergisi 3/2 (2016): 28-57.

Kerim, Mehmet. İran İslam Devrimi. İstanbul: Düşünce Yayınları, 1980.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...