Güney Kore’de siyasal kriz sonrası neler olabilir?
3 Aralık’ta Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol, sıkıyönetim ilan etmişti. 50 yıldan uzun süredir ilk kez sıkıyönetimle karşı karşıya kalan Güney Kore’de artan siyasi baskı nelere yol açacak? Güney Kore ekonomisi, uluslararası ilişkiler bu durumdan nasıl etkilenecek?
ABD Başkanı Donald Trump, yeni döneme hazırlanırken Güney Kore’de bir anda patlak veren siyasal kriz, tüm dünyanın dikkatini çekti. Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol’un beklenmedik bir şekilde askerî sıkıyönetim ilanına gelen yoğun tepkilerin ardından kararından dönmesi, pek çok soru işaretini gündeme getirdi. Yoon’un kendi partisinden (Halkın Gücü Partisi) bazı isimler de dâhil olmak üzere Güney Kore’deki siyasal partilerin tamamı ve geniş halk kesimlerinin sıkıyönetim kararına karşı birleşik bir cephe oluşturması, Yoon’un siyasal kariyerinin sona yaklaştığını işaret eden önemli bir gösterge. Öte yandan Güney Kore muhalefet partilerinin Yoon’un görevden azledilmesi için harekete geçmesiyle beraber ortaya çıkan belirsizlik ve siyasal krizin derinleşmesi riskinin ortadan kaldırılması çabaları da hız kazandı.
Ufukta liderlik değişimi var
Yaşananlar sonrası Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol’un görevden azledilmesi için artan siyasal baskılar, liderlik değişiminin habercisi. Ana muhalefet partisinin Yoon’un önerdiği bütçeye destek vermemesi, siyasal krizin arka planını yansıtan önemli bir husus. Ancak nisan ayında mecliste çoğunluk kazanan Demokrat Parti’nin kriz sonrası ortaya çıkan siyasal konsolidasyon ihtiyacını önemli bir fırsat olarak değerlendirmesi bekleniyor. Yoon’un görevden azledilmesiyle ilgili meclise sunulan önergeyle ilerleyen siyasi sürecin nasıl şekilleneceği konusunda farklı senaryolar ileri sürülüyor. Son yapılan açıklamalara göre; hukuki sürecin aylar sürebileceği ve Yoon’un kendisine yöneltilen suçlama ve eleştirilere karşı direneceği anlaşılıyor. Bu da demektir ki; Güney Kore’de patlak veren siyasal kriz daha da derinleşme riski taşıyor.
Güney Kore ekonomisi risk altında
Yoon’un sıkıyönetim ilanından itibaren Kore finans piyasasında son derece olumsuz gelişmeler yaşandı. Siyasal krizin ürettiği finansal kriz global yatırımcıların artan tepkisiyle birleşirse Güney Kore’de hükûmet değişimi kaçınılmaz hâle gelebilir.
Yaşanan siyasal krizin etkileri açısından göz önünde bulundurulması gereken bir diğer önemli husus, Güney Kore’nin dış ekonomik ilişkileri. Yoon’un azledilme ihtimali, özellikle Japonya’yla Yoon döneminde geliştirilen ticari ilişkileri etkileme potansiyeline sahip. Güney Kore ve Japonya arasında var olan ticari anlaşmazlıkların yeniden gündeme gelmesi endişesi, Japonya’daki iş çevreleri tarafından güçlü bir şekilde dile getiriliyor. Japonya çip üretiminde yeniden etkin olmayı planlarken Güney Kore’nin iş birliğine duyduğu gereksinim istikrarlı ve uyumlu siyasal ilişkilerin sürdürülmesini gerektiriyor. Japonya’nın yeni Başbakanı Shigeru Ishiba’nın yeni kurulan hükûmetinin azınlık hükûmeti olması ve dış politikada etkili politikalar yürütülebilmesi için istikrarlı bir iç politik yapıya ihtiyaç duyması; Tokyo’nun Seul’de yaşananları kaygıyla izlemesini pekiştiren faktörler.
Bölgesel dengeler açısından kritik önemde
Yaşananlar, Çin-Güney Kore-Japonya üçgeni arasındaki ilişkileri etkileyebilecek önemli bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Biden döneminde Japonya’nın ve Güney Kore’nin Çin’e karşı görece daha yakın hizalanışını hızlandıran teknoloji odaklı ekonomi güvenliği ittifakının Trump döneminde sürdürülmesi konusunda en azından belirsizlikler var. ABD’deki liderlik değişimine adapte olmada yaşanabilecek zorluklara iç politikadaki istikrarsızlık ve risklerin eklenmesi, özellikle Güney Kore’nin dış politikada benimseyeceği yeni tutumun ne olacağını düşündürüyor. Başka bir açıdan bakılacak olursa Seul yönetimi, Trump dönemine adapte olmak için zaman kazanmaya ihtiyaç duymuş da olabilir. Fakat Seul yönetiminin ABD ve Çin dışındaki tercihlerini çeşitlendirmeye dönük stratejik kararlarını destekleyecek uygun ülkesel koşulların yaratılması şart görünüyor. Bu durumda Seul’ün Çin’le pragmatik ekonomik iş birliğini daha da güçlendirmeye yöneleceğini varsaymak mümkün.
Jeoteknolojik rekabetin geleceğinin Trump döneminde nasıl şekilleneceği belirsizliğini korurken Güney Kore’de artması olası siyasal ve ekonomik istikrarsızlık bölgedeki iş birliklerini etkileyebilir. Trump’ın hem Çin’e hem de tüm kritik ithal ürünlere yönelik uygulayacağını söylediği ilave vergi düzenlemelerinin yanında Biden döneminde benimsenen teknolojik üretimi destekleyen sübvansiyonların zayıflatılabileceği yönündeki sinyalleri, Güney Kore’de kaygıların yükselmesine neden oluyor. Biden döneminde uygulanan politikalar özellikle ABD’de faaliyet gösteren Samsung ve SK Hynix gibi Güney Koreli teknoloji şirketlerine büyük faydalar sağlıyordu. Dolayısıyla ABD ve Güney Kore arasında Biden döneminde yarı-iletkenler ve batarya üretiminde güçlenen teknolojik ittifakın sürdürülmesi konusunda bazı belirsizlikler ortaya çıktı.
Diğer yandan güvenlik boyutunda Trump’ın yeni döneminde ABD’nin Japonya ve Güney Kore’den ciddi beklentileri olacağı sır değil. Özellikle Japonya’daki ABD’nin askerî varlığının güçlendirilmesi konusunda Güney Kore’nin siyasal desteğinin sağlanması önemli. Ama bu konuda hem Japonya’da hem de Güney Kore’de belirgin sınırlılıklar var. İki ülkede de ABD’yle güvenlik iş birliklerinin Çin’e karşı geliştirilmesinden rahatsızlık duyan çevreler bulunuyor. Çin’le ekonomik iş birliğinin güçlendirilmesi taraftarı olan bu siyasal ve ekonomik çıkar gruplarının mevcut yönetimler üzerinde oluşturduğu baskı ve kısıtlamaları görmezden gelmek mümkün değil. Japonya’da yaşanan liderlik değişimi, bu kaygıları yansıtan Çin’le ilişkilerde caydırıcılık ve diplomasinin dengelenmesi beklentilerine karşılık geliyor. Benzer durum Güney Kore’deki muhtemel liderlik değişimi için de geçerli.
Başkan Yoon’un sıkıyönetim kararıyla ilgili muhalefetin Kuzey Kore sorunundaki tutumunu gerekçe göstermesi, tartışmada jeopolitik değerlendirmelerin ve güvenlik kaygılarının öne çıkarılması çabasının ürünü. Bundan birkaç ay evvel Biden’ın nükleer planı medyaya yansıdığında Güney Kore Savunma Bakanı Shin Won-sik ABD’yle güvenlik alanında yürütülen iş birliği ve ittifakın sınırlarını işaret eden kritik bir açıklama yapmıştı. Nükleer silahlanmanın hem bölgesel diplomasi hem ABD’yle ittifak ilişkileri hem de finansal piyasalar üzerinde yaratacağı olumsuz etkilere dikkat çeken önemli bir röportaj vermişti. Daha sonra ise eylül ayında Başkan Yoon, yeni bir savunma bakanı ataması yaparak Kim Yong-hyun’u göreve getirdi. Yeni Savunma Bakanı’nın nükleer silahlanma konusunda önceki mevkidaşından tamamen farklı sayılabilecek görüşler ifade etmesi, bazı kesimler açısından kaygıların yükselmesine yol açtı. Şimdi de son yaşananlarla beraber Yoon, Kim Yong-hyun’un istifasını kabul etmek zorunda kaldı. Dolayısıyla ABD’nin yeni nükleer planlarını da içeren genişletilmiş caydırıcılık doktrininin Güney Kore içinde siyasal olarak ciddi görüş ayrılıklarına neden olduğu anlaşılıyor. Kısacası, ulusal güvenlik açısından bakılacak olursa son yaşananların Seul yönetimi üzerinde açık veya zımni bir süredir devam eden baskıların sonucu olduğu söylenebilir.
Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.