30 September 2024

Daha adil bir dünya mümkün!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler 79. Genel Kurulu'nda dünyaya seslendi ve Gazze’de devam eden insan hakları ihlallerini öne çıkardı. Daha adil bir dünyanın mümkün olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı, uluslararası topluma artık harekete geçme zamanın geldiğini söyledi.

BM Genel Kurulu’nda konuşan devlet başkanlarının önceliği Gazze ve Ukrayna’da devam eden şiddetli çatışmaların son bulmasına yönelikti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Kurul’daki konuşmasında da özellikle İsrail’in 1947’den bu yana Filistin topraklarına yönelik devam eden saldırıların artık son bulması gerektiğini dile getirdi. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres konuşmasında “Gazze durmak bilmeyen bir kâbus ve tüm bölgeyi peşinden sürükleme tehdidi oluşturuyor” diyerek uluslararası toplumu acil ateşkes için harekete geçmeye çağırdı. Rehinelerin koşulsuz serbest bırakılması ve iki devletli çözüme giden geri dönülemez bir sürecin başlatılması gerektiğini vurguladı. İsrail’in Lübnan’a yönelik başlattığı saldırıları eleştirerek, Lübnan’ın bir başka Gazze olmasının tahammül edilemez olduğunu ifade etti.

İsrail saldırganlığına topyekûn bir duruş

BM Genel Kurulu’nda yer alan devlet başkanları da benzer şekilde Gazze’deki savaşın son bulmasını yönünde ateşkes çağrılarında bulundular. ABD Başkanı Joe Biden konuşmasında Gazze’de ateşkes sağlanması yönünde çaba gösterdiklerini vurgularken, Lübnan’da istikrarsız ortamın kimsenin yararına olmadığını dile getirdi. 79. Genel Kurul’u diğerlerinden farklı kılan ise uluslararası toplumun İsrail’e yönelik topyekûn bir duruş sergilemesi ve mevcut durumun soykırım olduğu yönünde hem fikir olmalarıydı. Savaşın durdurulması için insanlığın ittifakının gerektiği ve devletlerin bu savaşı durdurmak için tüm kapasitesini kullanması yönünde yapılan çağrı genel kurulda büyük ses getirdi. Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Temsilcisi Josep Borrell, artan sivil kayıpları karşısında birlik olmanın önemine değindi; New York’ta bunu yapmanın tam yapmanın zamanı olduğunu ifade etti. Benzer şekilde G7 ülkeleri de ortak bir açıklamada bulunarak Orta Doğu’yu bölgesel çatışma ve istikrarsızlığa sürükleyebilecek savaşın her geçen gün tehlikeli bir hâl aldığının altını çizdi. İsrail’in karşısında ve Filistin yanında duran dünya devletlerinin sayısı arttı ve bu kurulda daha belirgin bir hâl aldı.  

Reform çağrıları

BM’nin işleyişine yönelik reform çağrıları uzun yıllardır devam ediyor. “Dünyanın nasıl bir BM Güvenlik Konseyi’ne ihtiyacı var?” sorusundan yola çıkılarak, kurum yapısının acil revizyona ihtiyacı olduğu yönünde yapılan çağrılar ise dikkat çekici. Genel kanı, 1945’te kurulan BM sisteminin artık günümüzde geçerli olmadığı, adil işlemediği ve ortak bir duruş izlenmediği yönünde. 1945’te 51 üyesi bulunan bu örgütünün günümüzde 193 üyesi bulunuyor. Bu bakış açısıyla iki kutuplu yapısal düzende devlet odaklı dış politika paradigmasının hâkim olduğu bir dönemde tanımlanan BM görev tanımının günümüzde geçerliliğini yitirdiği kabul ediliyor. Daha fazla ülkenin BM’nin askerî müdahale ve diğer yaptırım kararlarına eklemlenmesi ve bir ülkenin bu tür kararları veto etmesinin önüne geçilmesi gerekiyor. Bunun yolu da üye ülkelere ekonomik ve askerî büyüklüklerine göre “ağırlıklı oy” hakkının verilmesinden geçiyor. Özellikle büyük güçlerin vetosuna takılan ve önemli kararların alınması yönünde engelleyici bir rol oynayan bu sistem barışı sağlamak yerine sistemi daha güvensiz hâle getiriyor. BM, ABD’nin mevcut gücünü kullanarak kurumsal imajını garanti altına alırken, ABD de BM kimliği çatısı altında sistem içerisindeki gücünü garanti altına alıyor.

Reform önerileri kapsamında BM’nin daimî üye sayısını arttırılması, BM içerisindeki tüm üyelerin temsil gücünün evrenselleşmesi, ABD hegemonyasından sıyrılarak eşit ve adil kararlar alması ve antidemokratik yapısının revize etmesi gerekiyor. Yapısal reformlar, kurumların işleyişindeki değişiklikler, kaynak yönetimi, diplomatik çözümler, önerilerin daha işlevli hâle getirilmesi ve uluslararası hukukun güçlendirilmesi gibi alanlarda atılacak adımlar değişimin habercisi olacak. Her ne kadar ABD Başkan Joe Biden, konuşmasında Gazze’de şu an cehennemi yaşandığını dile getirse de bunu durdurmak için hiçbir çaba harcamadığı ve silah desteğini sağlamaya devam ederek iki yüzlü bir yaklaşım sergiliyor.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BMGK) içerisinde yer alan beş daimî ülkenin (İngiltere, Amerika Birleşik Milletleri, Çin, Rusya, Fransa) artık sorunları çözmede, uluslararası istikrarı sağlamada ve barış operasyonlarının işlerliğinde etkili bir rol oynuyor. BM’nin insani krizlere hızlı ve etkili bir şekilde müdahale edebilmesi için operasyonel kapasitesi artırması gerekiyor. BM Genel Kurulu’nun üyelerinin çoğunluğu Filistin’in yanında duruyorlar, Batılı güçlerde kendi içerisinde dağılmış durumdalar. Gazze’deki savaşın durması, barışın sağlanması veya yardımların tahsis edilmesine yönelik ABD tarafından uygulanan veto kararı, sistemin işlerliğini olumsuz yönde etkiliyor. Mevcut Güvenlik Konseyi’nin dünyayı temsil etmediği ise neredeyse herkesin kabul ettiği bir hakikat. Afrika, Asya veya Latin Amerika ülkelerine eşit bir dağılımın yapılmadığı görülüyor. Temsilde adalet argümanın dünyayı evrensel olarak kapsayabilecek bir argüman olduğu iddiasıysa güçlü olarak karşımızda duruyor.  

Değişen dünyada ABD’nin İsrail’e yönelik desteği sistem içerisindeki liderliğini zedeliyor ve mevcut gücünün meşruiyetini kaybetmesine yol açıyor. Bu bağlamda Türkiye’nin çok yönlü diplomasisi farklı liderler ile sürdüğü diplomasi trafiği ile öne çıkıyor. Bu kongrenin en temel kazanımı aslında devlet başkanlarının insanlığa yönelik işlenen suçlar karşısında yekpare bir duruş sergilemesi oldu. Joe Biden ve Antonio Guterres de Genel Kurul’daki son katılımı olması da kongreyi diğerlerinden farklı kıldı. “Dünya Beşten Büyüktür’’ ilkesinin defalarca altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kurulda daha fazla sesini duyurma imkânı kazandı. Bölgesel savaşın her geçen gün daha fazla yayılması sınırdaş ülkelerin güvenliğini tehlikeye atarken güç odaklı dış politikanın uluslararası ilişkiler literatürden hâlâ etkisini koruduğunu açıkça ifade edebiliriz.

Günümüzde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun aktif olarak işlerliği, diploması kanallarının açık olduğunu gösterse de son yıllarda kuruluş misyonunu açık bir şekilde yerine getirmediği ve âtıl bir yapıya dönüştüğü de aşikâr. İnsanlık adına tüm devletlerin ortak hareket ederek küresel barışın yeniden sağlanmasına yönelik gerekli adımların atılması elzem görünüyor. Gazze ile beraber BM sistemi her geçen gün pasif bir örgüt hâline gelirken, aynı zamanda Batılı devletlerin inşa ettiği insan hakları, demokrasi ve uluslararası hukuk temelinde inşa edilen liberal dünya düzeninin de sonunun geldiğini görüyoruz.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...