
Çağımızın hastalığı: Diyabetten korunma rehberi
2045 yılında dünyada diyabetli hasta sayısının 700 milyona ulaşacağı öngörülüyor. Ölümcül risk taşıyan başka hastalıklara da davetiye çıkaran diyabetin belirtileri neler? Tip 1 ve Tip 2 diyabet arasındaki en temel fark ne? Tedavi süreçleri nasıl işliyor? Diyabetten korunmak için neler yapabiliriz?
Bundan 2000 yıl önce ilk kez Kapadokyalı Areteus tarafından şeker hastalığını tarif etmek için kullanılan “diyabet” kavramı genel itibarıyla kan şekerinin normalden yüksek olduğu bir durum. Bu da vücudun çeşitli organları üzerinde olumsuz etkilere yol açabiliyor. Diyabetin yönetilmemesi, kalp hastalıkları, böbrek yetmezliği, görme kaybı, sinir hasarları gibi ciddi komplikasyonlara da sebebiyet verdiği biliniyor.
Vücudun kan şekeri (glukoz) seviyelerini düzgün bir şekilde düzenleyememesi sonucu ortaya çıkan diyabet, hiç şüphesiz günümüzde insan sağlığını tehdit eden hastalıkların başında yer alıyor. Öyle ki yapılan araştırmalar 2045 yılına gelindiğinde diyabetli hasta sayısının 700 milyon olacağını gösteriyor.
Diyabetin görülme yaşı, genetik faktörler, yaşam tarzı, beslenme alışkanlıkları ve fiziksel aktivite ile doğrudan ilişkilidir. Her yaş grubunda görülebilen diyabet hastalığının üç türü bulunuyor:
Tip 1 diyabet: Bağışıklık sistemi, pankreasta insülin üreten hücrelere saldırarak, bu hücrelerin zarar görmesine ve insülin üretiminin durmasına neden oluyor. Genellikle çocukluk veya gençlik dönemlerinde başlar. Genetik faktörler ve çevresel faktörler rol oynayabilir. Tip 1 diyabetli kişiler sürekli olarak dışarıdan insülin alırlar, çünkü vücut kendi insülinini üretemez. İnsülin enjeksiyonları veya insülin pompası kullanımı gereklidir.
Tip 2 diyabet: Vücut, insülini yeterince verimli kullanamaz (insülin direnci) ya da zamanla pankreas yeterli miktarda insülin üretmeye devam edemez. Genellikle orta yaş ve yaşlılarda görülür. Ancak son yıllarda obezite ve yanlış yaşam tarzı nedeniyle gençlerde de artmaktadır. Genetik yatkınlık, aşırı kilo, hareketsiz yaşam tarzı ve kötü beslenme alışkanlıkları önemli risk faktörleridir. Tip 2 diyabet genellikle diyet, egzersiz ve ilaçlarla kontrol altına alınabilir. Ancak ilerleyen aşamalarda insülin tedavisi gerekebilir.
Gestasyonel diyabet: Hamilelik sırasında bazı kadınlarda kan şekeri seviyeleri yükselir, bu da gestasyonel diyabeti oluşturur. Bu durum genellikle doğum sonrası kaybolur. Ancak kadınlar ilerleyen yaşlarda Tip 2 diyabet geliştirme riski taşır. Genellikle gebelikte, özellikle 24-28. haftalarda ortaya çıkar. Obezite, ailede diyabet öyküsü ve daha önce gestasyonel diyabet geçirmiş olmak risk faktörleridir. Gestasyonel diyabet, diyet ve egzersizle yönetilebilir. Ancak bazen insülin tedavisi de gerekebilir.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden Arş. Gör. Gözde Özsezer, “Diyabetten korunmak için neler yapılabilir?” sorusunu kendi çerçevesinden 5 madde ile özetledi.
Sağlıklı beslenme: Glisemik indeksi düşük gıdalar tüketin (tam tahıllar, sebzeler, baklagiller vb.). Şekerli içeceklerden uzak durun ve porsiyon kontrolü yapın. Aşırı kalori almak insülin direncini artırır.
Düzenli egzersiz: Haftada en az 150 dakika orta şiddette egzersiz yapın.
Kas kütlesini artıran sporlar (ağırlık kaldırma, pilates, yoga) insülin duyarlılığını artırır.
Kilo kontrolü: Obez bireylerde diyabet riski 10 kat artar. Vücut ağırlığınızın %5-10’unu kaybetmek bile büyük fark yaratır.
Sigara ve alkolden uzak durmak: Sigara içenlerde diyabet riski %30-40 daha yüksektir.
Kan şekeri takibi: Açlık kan şekeri veya HbA1c testleri ile erken teşhis hayat kurtarır. İleri dönem sağlık sorunlarının geciktirilmesi ya da önlenmesini sağlar.
“Yapay zekâ, diyabetin teşhisinden tedavisine, kişiselleştirilmiş bakım planlarından akıllı”
Bu saydıklarına ek olarak yapay zekâ tabanlı tahmin modellerinin, diyabet gelişme riskini belirleyerek erken önlemler alınmasını sağlayabildiğinin altını çizen Özsezer, "Örneğin, ABD’de yapılan bir çalışmada, yapay zekâ tabanlı tahmin sistemleri kullanılarak yüksek risk grubundaki bireylerin %40’ı erken teşhis edildi ve önleyici tedbirler alındı. Büyük veri analitiği sayesinde, toplum bazlı risk faktörleri belirlenerek sağlık politikaları daha etkin şekilde oluşturulabiliyor. Yapay zekâ, diyabetin teşhisinden tedavisine, kişiselleştirilmiş bakım planlarından akıllı. Bu teknolojiler sayesinde diyabet hastalarının yaşam kalitesi artıyor, komplikasyon riski azalıyor ve sağlık sistemleri üzerindeki yük hafifliyor. Önümüzdeki yıllarda yapay zekâ destekli diyabet yönetimi, hastaların tedavi süreçlerini daha konforlu ve etkili hâle getirmeye devam edecek" tezini savundu.
“Tip 2 diyabet kuvvetli bir genetik yatkınlık zemininde gelişiyor”
“Tip 2 diyabet hastaları, diyabet olgularının yaklaşık % 90'ını oluşturur ve genellikle yetişkinlerde ve obez bireylerde görülmektedir” diyen Prof. Dr. Rüştü Serter, konu hakkında şu bilgileri verdi: “Tip 2 diyabetli hastalarda insülin salgılanmasındaki yetersizlikten çok dokulardaki insülin reseptörlerindeki direnç (rezistans) sonucunda glukoz metabolizması bozulmaktadır. Tip 2 diyabetin kuvvetli bir genetik yatkınlık zemininde geliştiği bilinmekle birlikte, genetik mekanizmalar tam olarak aydınlatılamamıştır. Tip 2 diyabetliler hastalıklarının başlangıcında uzunca bir süre insülin ihtiyacı olmaksızın yaşamlarını sürdürebilmektedirler. Bu nedenle Tip 2 diyabet İnsüline Bağımlı Olmayan Diyabet (Non-Insulin-Dependent Diabetes Mellitus: NIDDM) olarak da isimlendirilmektedir. Ülkemizde erişkin nüfusta % 14 oranında Tip 2 diyabet görülmektedir.”
“Diyabetli hastanın ciddi kan şekeri düşüklüğü varsa hastaneye yatması gerekir”
Prof. Dr. Muzaffer İlhan, “Bir diyabetli hasta ne zaman hastaneye yatırılır?” sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Hastanın diyabetik ketoasidoz veya hiperosmolar hiperglisemik durum denen şeker yüksekliğine bağlı komaya ilerleyebilecek durumu bulunuyorsa, ciddi kan şekeri düşüklüğü varsa, ayaktan tedaviye dirençli şekilde kan şekeri 300 mg/dl üstü seyrediyorsa veya 3 aylık şeker ortalaması (HbA1C) %11 üzerindeyse, kan şekeri gün içinde ciddi dalgalanmalar yapıyorsa ve şeker hastalığına bağlı organ hasarlarının incelenmesi veya tedavisi gerekiyorsa hastaneye yatış gerekir…”
İlhan, diyabetli hasta bakımının ana ilkelerini ise şöyle sıraladı:
- Hastanın diyabetle ilgili şikâyetleri gözden geçirilmeli ve muayene bulguları değerlendirilmeli.
- Hastanın önceki kan tahlilleri irdelenmeli ve evde kan şekeri takibi yapılmalı.
- Beslenme, egzersiz durumu ve kilosu üzerinde hassasiyetle durulmalı.
- Sigara, alkol vb. alışkanlıklar için tedbirler alınmalı.
- Hastanın kullandığı ilaçlar (ağızdan ilaçlar veya insülinler) etkinlik, organ hasarını engelleme ve yan etki açısından gözden geçirilmeli.
- Her hastaya özel kan şekeri hedefleri belirlenmeli ve hedef kan şekerine göre uygun ilaçlar seçilmeli.
- Tedaviye bağlı olası kan şekeri düşüklükleri mutlak surette engellenmeli.
- Şekerin kısa ve uzun dönem organ hasarları takip ve tedavi edilmeli.
- Belirli aralıklarla göz dibi bakısı, böbrek tutulumu, sinir tutulumu ve diyabetik ayak yaraları açısından kontroller yapılmalı.
- Kalp ve çevresel damar hastalıkları açısından dikkatli olunmalı gerekirse kardiyoloji bakısı istenmeli.
- Kan basıncı (tansiyonun) ve kolesterollerin hedef aralıkta olması sağlanmalı.
Diyabetin tanısı nasıl konur?
Diyabet tanısı için birkaç test yapılabilir:
- Açlık kan şekeri testi: 8 saatlik bir açlık sonrası yapılan test. 126 mg/dL ve üzeri sonuç diyabeti gösterir.
- Oral glukoz tolerans testi (OGTT): 75 gram glukoz içeren bir solüsyon içildikten sonra, kan şekeri seviyelerinin izlenmesi yapılır.
- A1C testi: Son 2-3 ayda ortalama kan şekeri seviyesini gösteren bir testtir. %6.5 ve üzeri diyabeti işaret eder.
Tanı konulduktan sonra genel olarak diyabet tedavisinde amaç; kan şekerini kontrol altında tutmak, komplikasyonları önlemek ve yaşam kalitesini artırmaktır. İşte diyabetin tedavisine dair detaylı bilgiler:
Tip 1 diyabet tedavisi
Tip 1 diyabet, insülin üretimini durduran otoimmün bir hastalıktır. Bu durumda vücut, pankreasın insülin üreten hücrelerine saldırır. Tip 1 diyabetin tedavisinde ana odak, vücudun insülin ihtiyacını dışarıdan karşılamaktır.
- İnsülin tedavisi: Tip 1 diyabetin tedavisinde en temel yaklaşım, insülin enjeksiyonları veya insülin pompası kullanmaktır. İnsülin, vücuda dışarıdan verilir çünkü pankreas insülin üretemez. Çeşitli insülin türleri de bulunmaktadır:
- Hızlı etkili insülin: Yemeklerden hemen önce alınır.
- Uzun etkili insülin: Gün boyunca sürekli olarak vücutta etkili olur.
- Kısa etkili insülin: Yemek sonrası kan şekerini dengelemeye yardımcı olur.
- Kan şekeri izleme: Kan şekeri düzenli olarak ölçülmelidir. Kan şekerinin zaman zaman yüksek veya düşük olması, insülin dozunun ayarlanması gerektiğini gösterebilir.
- Diyet ve egzersiz: Beslenme alışkanlıkları ve düzenli egzersiz, insülin gereksinimlerini etkiler. Diyabetli bireylerin karbonhidrat alımlarını kontrol etmeleri ve egzersiz yapmaları önerilir.
Tip 2 diyabet tedavisi
Tip 2 diyabet, vücudun insüline karşı direnç göstermesi veya yeterince insülin üretememesi durumudur. Tip 2 diyabet tedavisinde, genellikle yaşam tarzı değişiklikleri, ilaç tedavisi ve gerektiğinde insülin kullanımı tercih edilir.
- Diyet ve egzersiz: Tip 2 diyabetin tedavisinde ilk adım, sağlıklı bir diyet ve düzenli fiziksel aktivite ile kilo kontrolünü sağlamaktır. Bu, insülin duyarlılığını artırır ve kan şekerini düzenlemeye yardımcı olur.
- Düşük karbonhidratlı diyetler: Kan şekeri düzeylerini dengelemede önemli bir rol oynar.
- Egzersiz: Haftada en az 150 dakika orta şiddette egzersiz yapmak önerilir.
- Ağız yoluyla alınan ilaçlar: Tip 2 diyabetin tedavisinde kullanılan ilaçlar; insülin üretimini artırabilir, vücudun insüline daha duyarlı olmasını sağlayabilir veya kan şekerini düşürmek için böbrekleri kullanabilir.
- Metformin: En yaygın kullanılan ilaçtır. Karaciğerin şeker üretimini azaltır ve kasların insüline duyarlılığını artırır.
- Sülfonilüreler: Pankreasa daha fazla insülin üretmesi için sinyal gönderir.
- DPP-4 inhibitörleri ve GLP-1 agonistleri: Kan şekerinin yükselmesini engeller ve insülin üretimini artırır.
- İnsülin tedavisi: Eğer diyet, egzersiz ve ilaçlar yetersiz kalırsa, insülin tedavisi başlatılabilir. Bu genellikle Tip 2 diyabetin ilerleyen aşamalarında gereklidir.
Gestasyonel diyabet tedavisi
Gestasyonel diyabet, hamilelik sırasında ortaya çıkan ve doğum sonrasında genellikle kaybolan bir diyabet türüdür. Bu durumda, anne adayının kan şekeri seviyeleri yükselir, ancak bu durum genellikle doğum sonrası düzelir.
- Kan şekeri takibi: Gestasyonel diyabeti olan hamile kadınların kan şekeri seviyeleri düzenli olarak izlenir.
- Diyet: Düşük karbonhidratlı ve dengeli bir diyete yönlendirilir. Hamilelik sırasında dengeli bir beslenme önemlidir.
- Egzersiz: Hafif egzersiz, kan şekerini düzenlemeye yardımcı olabilir.
- İnsülin tedavisi: Diyet ve egzersizle kan şekeri kontrol altına alınamazsa, insülin tedavisi gerekebilir.
Diyabetin komplikasyonlarını önlemek için genel tedavi yöntemleri
- Kan basıncı ve kolesterol kontrolü: Diyabetin kalp hastalıkları ve inme riskini artırması nedeniyle, kan basıncı ve kolesterol düzeylerinin kontrol edilmesi gerekir. İlaçlar ve yaşam tarzı değişiklikleri bu konuda yardımcı olabilir.
- Böbrek sağlığı: Böbrek fonksiyonları izlenmeli, böbrek hastalığı gelişirse tedavi başlanmalıdır.
- Düzenli muayeneler: Diyabetli bireylerin düzenli olarak göz, ayak ve sinir sağlığı kontrollerini yaptırmaları gerekir.
Diyabeti yönetme ve kontrol etme
Diyabet tedavisi, kişiye özel olarak düzenlenmelidir. Diyabetin kontrol altında tutulması, sağlıklı bir yaşam sürdürmek ve komplikasyonları önlemek için önemlidir. Tedavi sürecinde kişinin yaşam tarzı, diyet, egzersiz, ilaç tedavisi ve insülin kullanımı bir arada değerlendirilir. Ayrıca psikolojik destek de gerekebilir, çünkü diyabetle başa çıkmak bazen stresli olabilir.
Sonuç olarak diyabetten kurtulmak ya da diyabeti iyi bir şekilde yönetmek, sadece fiziksel sağlığı iyileştirmekle kalmayıp aynı zamanda psikolojik, sosyal ve ekonomik faydalar da sağlıyor. Diyabeti kontrol altına alarak komplikasyon risklerini azaltmak, yaşam kalitesini artırarak kişiye uzun ömür sağlama ve sağlıklı bir yaşam sürebilmesi açısından son derece önemli.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.