16 August 2024

Avrupa’nın aşırı sağına İngiltere katkısı

İngiltere sokaklarının karışmasına sebep olan Tommy Robinson ismini kullanan Stephen Yaxley-Lennon kim? İngiltere’de arka arkaya eylemlerin patlamasının sebebi ne? Bu durum aşırı sağın Avrupa’daki konumu için bizlere neler söylüyor? Gelin hep beraber bunları ele alalım.

İngiltere’de bir dans okuluna gerçekleştirilen saldırı ve sonrasında yaşananlar, Avrupa’da Müslüman ve mülteci karşıtlığının geldiği noktayı göstermesi adına oldukça önem taşıyor. Geçtiğimiz Temmuz ayının 29’unda bir dans okulu etkinliğine bıçaklı saldırı gerçekleştirildi. İngiltere’de bir dans kursuna saldıran 17 yaşındaki bir erkek, 3 çocuğun ölümüne ve 8’i çocuk 10 kişinin de yaralanmasına neden oldu. Bıçaklı saldırıyı gerçekleştirdiği gerekçesiyle daha sonrasında tutuklanan kişinin Cardiff doğumlu olduğu ve herhangi bir terör bağlantısının bulunmadığı polis merkezince duyuruldu. Ancak bu duyuru dezenformasyonun önüne geçmeye yetmedi. Tommy Robinson olarak bilinen Stephen Yaxley-Lennon, iddia edilen katilin Müslüman olduğuna ve kısa süre önce Manş Denizi üzerinden küçük bir tekneyle İngiltere’ye geldiğine dair yanlış bilgiyi yaydı. Bu bilginin X ve Telegram kanalları üzerinden hızla yayılması sonucu ülkenin çeşitli yerlerinde eylemler meydana gelmeye başladı.

Kim bu Tommy Robinson?

Tommy Robinson -gerçek adıyla Stephen Yaxley-Lennon- Britanya'da İslamofobik görüşleri ve mülteci karşıtı kışkırtıcı söylemleriyle tanınan aşırı sağcı bir figür. İlk olarak, İngiltere’deki İslam’ın yayılmasına, toplumsallaşmasına karşı çıkan aşırı sağcı bir sokak protesto hareketi olan İngiliz Savunma Ligi’ni (English Defence League-EDL) kurarak dikkatleri üzerine çekti.

Yaxley-Lennon, uzun bir sabıka kaydını gizlemek için memleketi Luton’daki bir futbol kulübü holiganından “Tommy Robinson” ismini kullanmak için alıyor. Bir polis memuruna saldırı ve mahkemeye saygısızlık gibi suçlardan birçok kez hapis cezasına çarptırılmış biri olarak karşımıza çıkıyor. Başlangıçta aşırı sağcı Britanya Ulusal Partisi’nin (British National Party) bir üyesi olan Yaxley-Lennon, 2009 yılında İngiliz Savunma Ligi’ni (English Defence League-EDL) İslam’a karşı protesto amacıyla kurdu. Hareket, “İslamcı faşizmi” ve “ekstremist” İslami hareketlerin varlığını kınadı ancak 2010’ların başında, Temmuz 2011’de 77 kişiyi öldüren Norveçli suçlu Anders Behring Breivik ile olan bağlantılar ortaya çıktıktan sonra hareketin ivmesi o dönem için geriledi. Robinson, 2013 yılında “aşırı sağcılığın tehlikeleri” nedeniyle EDL’den ayrıldı. Ancak kendini gazeteci olarak tanıtan Robinson, İslam’ın sözde tehlikeleri hakkında gerçeklerin gizlendiğine dair komplo teorilerini desteklemeye devam etti.

Twitter yasağını Musk kaldırıyor

2018 yılında nefret söylemi karşıtı kuralları “ihlal ettiği” gerekçesiyle Twitter (bugünkü adıyla X) platformundan yasaklanmıştı. Yaklaşık bir milyon abonesi olan bir X hesabına sahip olan Yaxley-Lennon, bu mecra üzerinden önemli bir etki alanını elinde bulunduruyordu. Bu yasağın bağlamı kapsamında bu etki alanını kullanamıyordu. Ancak Elon Musk, Twitter'ı satın alıp X olarak yeniden adlandırdıktan sonra, 2023'ün sonunda Yaxley-Lennon'ın hesabını yeniden etkinleştirdi. O zamandan beri, Yaxley-Lennon'ın platformdaki varlığı önemli ölçüde arttı. 27 Temmuz’da, Londra'nın kalbindeki Westminster'de; göçmenlik karşıtı ve “vatanseverlik” yanlısı bir gösteride binlerce destekçiyi toplayarak büyük bir miting düzenlemeyi bile başardı.

Ağustos ayının başlarında, Britanya medyası Yaxley-Lennon'ın, adını haykıran göçmen karşıtı isyancıların en şiddetli olduğu İngiltere'nin Midlands veya kuzeyinden değil, Kıbrıs'ta geceliği 450 eurodan fazla olan bir otelden tweet attığını ortaya çıkardı. İnsanların tepkiselliği üzerine inşa ettiği tutumunu devam ettiren Yaxley-Lennon'ın tüm bu süreçte Kıbrıs’ta tatilde olduğu gerçeği açığa çıktıktan sonra GKRY tarafından İngiltere’ye iş birliği yapılabileceği hakkında açıklamalar da yapıldı. Bu gelişmelerin ardından artık Kıbrıs’ta olmadığını söyleyen Yaxley-Lennon “İyi ki orada değilim, değil mi?” diye bir paylaşım dahi yaptı.

Sokak eylemleri ve etkileri

Bıçaklı saldırı olayının yaşandığı 29 Temmuz Pazartesi gününün hemen ertesinde (30 Temmuz) sokak eylemleri şiddetli bir şekilde açığa çıktı. Başta bıçaklı saldırı olayının gerçekleştiği Southport kasabası olmak üzere birçok şehirde mülteci ve Müslüman karşıtı eylemler ortaya çıktı. Konu hakkında Başbakan Starmer eylemcilerin anma törenini “şiddet ve eşkıyalıkla gasp ettiklerini” dile getirdi. O gün gerçekleştirilen eylemlerde göstericiler polisle de çatıştı ve çok sayıda polisi yaraladı. Olaylar ise haftalar içerisinde çeşitli şekillerde arttı. Araç kundaklamaları, mültecilerin kaldığı otelin yakılmaya çalışılması ve camilerin açık hedef hâline gelmesi bu çeşitli saldırgan eylem örneklerinden sadece bazıları.

Bu saldırganlığın karşılığı olarak ise Başbakan Starmer, oldukça sert olunması ve bununla bağlantılı olarak eylemlere karışanlara caydırıcı şekilde karşılık verilmesi gerektiği görüşünü paylaşıyor. Starmer, “Şimdi hafta sonundan önce esaslı bir ceza kararı bekliyorum. Bu, doğrudan ya da internet üzerinden olaya karışan herkese, bir hafta içinde hakkınızda işlem yapılacağı ve hiç kimsenin ama hiç kimsenin bu düzensizliğe bulaşmaması gerektiği yönünde çok güçlü bir mesaj göndermeli” ifadelerini kullanıyor. Ancak bu tepkisellik de kendi içerisinde farklı tartışmaları doğurmakta. Bu tartışmalardan başlıcası, sosyal medya üzerinden yapılan kışkırtmaların ne kadarı ifade özgürlüğü ne kadarı kışkırtma olduğu. Diğer bir tartışma ise başka suçları işleyen insanlarla göçmen karşıtlığına karışan insanların aldıkları cezaların insanlarca karşılaştırılması. İkinci tartışma özellikle aşırı sağcılar tarafından oldukça yoğun bir şekilde kullanılıyor ve insanların desteğini kazanmak adına tam bir tuzak teşkil ediyor.

Telegram üzerinden nefret organize ediliyor

“Southport Wake Up” adlı Telegram kanalı, 29 Temmuz’da üç çocuğun 17 yaşındaki bir genç tarafından öldürülmesinin hemen ardından anonim bir internet kullanıcısı tarafından oluşturuldu. Bu tartışma grubundan, kasabada aşırı sağcı bir gösteri düzenleme çağrıları yapıldı ve bu gösteri daha sonra bir isyana dönüştü. O zamandan beri, bu kanal ülkenin birçok büyük şehrinde her gün görülen şiddetin başlangıç noktası hâline geldi.

Neredeyse her seferinde, gösteriler siyasi figürlerden veya partilerden çağrı yapılmadan spontane olarak organize ediliyor gibi görünüyor. Son günlerde yayımlanan, göçmen kökenli gençlerin veya tam tersine aşırı sağcı aktivistlerin şüpheli toplanmaları hakkında rapor veren mesajlar; bu şiddet olaylarında büyük bir rol oynamış gibi görünüyor, bu mesajların büyük çoğunluğu yanlış olmasına rağmen. Yalan haberler üzerinden örülen ağla insanlar sokağa çıkmaya teşvik ediliyor ve haber yalan çıksa dahi bir eylem ya da saldırgan bir tutum sokağa yansımış oluyor. Örneğin şehir müzesinin yandığı ve bunu Müslüman bir mültecinin yaptığına dair bir haber dolaşıma giriyor, tepki göstermek üzere insanların sokağa çıkması teşvik ediliyor. Haberin yalan olduğu anlaşılsa dahi eylem gerçekleştirilmiş oluyor.

İnternetten yapılan kışkırtmalara yaklaşım nasıl?

Sosyal medya, aşırı sağcı ve göçmen karşıtı grupları besleyen dezenformasyonla protestolar boyunca hızlandırıcı bir rol oynadı. İngiltere başta olmak üzere Avrupa demokrasileri, internetin denetlenmesinin yasal olarak bulanık bir alan olduğunu, bireysel haklar ve ifade özgürlüğü korumalarının zararlı materyalleri engelleme arzusuyla dengelendiğini daha önce de tecrübe etti. Starmer salı günü yaptığı açıklamada bazı tutuklamaların internette şiddeti kışkırtmakla suçlanan kişileri kapsadığını söyledi.

Kraliyet Savcılık Servisi’ne göre ayaklanmalardan bu yana internetteki paylaşımları nedeniyle mahkûm edilen ilk kişi, Facebook’ta sığınmacıların kaldığı bir otele saldırmakla ilgili mesajlar paylaşan 28 yaşındaki Leedsli bir adamdı. Jordan Parlour isimli şahsın suçunu kabul ettiği ve ırkçı nefreti körüklemek için tehdit edici söz ya da davranışlarda bulunmaktan hüküm giydiği belirtildi. Starmer ayrıca sosyal medya şirketlerini platformlarındaki yanlış bilgilendirmelerden dolayı suçladı ancak bu şirketleri sorumlu tutmak zor olabilir.

İngiltere geçen yıl sosyal medya şirketlerinin çocukların güvenliğine yönelik korumalar getirmesini, terör propagandası ve intikam pornografisi gibi yasadışı içerikleri önleyip hızla kaldırmasını gerektiren bir yasayı kabul etti. Yasa, şirketlerin yanlış bilgi ve kışkırtıcı yabancı düşmanı dili nasıl ele alması gerektiği konusunda daha az net.

Elon Musk’ın “İç savaş kaçınılmaz” yorumu

Elon Musk İngiltere’deki sokak eylemleri ve saldırılara ilişkin X hesabından yaptığı “İç savaş kaçınılmaz” yorumu sonrasında İngiliz hükûmetinden tepkiler aldı. Bu tepkilerin ardından daha da olaya müdahil olan Musk, saldırganlardan birinin tutuklanma videosuna da “Burası İngiltere mi, Sovyetler Birliği mi?” yorumu yaptı. Musk’ın yaptığı tüm bu yorumların dezenformasyona katkı sağladığı ve nefret söylemlerinin görünürlük kazanmasına yol açtığı yorumları geldi. Musk’ın etkileşim verdiği haberlerin, içeriklerin ve videoların daha da yaygınlaştığı düşünüldüğünde yaptığı yorumlarla yaptıklarına daha da dikkatli davranması gerektiğine dair bir tartışmanın da başlamasına neden oldu.

İsyancılara karşı halkın genelinde tepkiselliğin destekleme durumuna göre önde olduğu görülüyor. Ancak bu durum yine de insanların mültecilere sıcak baktığı anlamına gelmiyor. Özellikle daha düşük gelire sahip olan insanlar yaşadıkları sorunların kaynağını mültecilerle eşleştirmeye oldukça eğilimli. Konu sadece ekonomik olarak zor duruma olmakla da sınırlı değil. İngiltere’de yaşayanlar kendi kültürlerini gösteren ögelerin de son zamanlarda oldukça seyreldiğini düşünüyorlar. Bu da onların “çekinceleri” olmasına neden oluyor denilmekte. Tüm bunların yanı sıra ardı arkasına gelen hükûmetlerin göçle ilgili sözlerini tutmakta zorlanmaları da durumu etkiliyor. Birbirini izleyen muhafazakâr hükûmetler yıllık yasal net göçü 100.000'in altına indirmeyi vaat etmiş ancak başaramamıştı ve ülkenin sınırlarının kontrolü, Britanyalıların Brexit için oy kullandığı 2016 referandumunda kilit bir konuydu. Yine de Brexit’ten bu yana yasal göç üç katına çıktı ve 2022’de ulaştığı zirve noktasından çok az geriledi. İsyanlar, İşçi Partisi'nin 14 yıldır hükûmette olan muhafazakârları yenilgiye uğratmasının ardından bir ay önce göreve gelen Starmer için ilk siyasi kriz. Muhafazakârlar iktidardayken halkın göç konusundaki mutsuzluğundan faydalanmaya çalışmış ve göçü azaltma sözü vermişlerdi ancak bunu onlar da başaramadılar.

Tepkilerin ötesinde çözüm ne olabilir?

New York Times’a konuşan bir araştırma enstitüsü olan British Future’ın direktörü Sunder Katwala, Starmer’ın istihdam ve kamu hizmetlerini güçlendirerek sağcıların destek bulduğu ihmal edilmiş alanları canlandırabileceğini göstermesi gerektiğini söylüyor. Katwala "İnsanların öncelikli kaygılarının Ulusal Sağlık Hizmeti bekleme süresi ve iş bulma olduğu kasaba ve şehirler için bir şeyler yapması gerekiyor" diyor. Temeldeki aşırı sağın argümanlarına cevap niteliğinde aslında dedikleri. Göçmenlerin ellerinden aldığını düşündüğü unsurları yerine koyarak aşırı sağa kaymakta olan insanları tutabilirsiniz demekte. Bu olayların ne kadar daha devam edeceğini hep birlikte göreceğiz. Ancak bugün bildiğimiz bir şey varsa o da aşırı sağın temel argümanlarına karşı sağlam cevaplar ve duruşlar inşa edilmedikçe aşırı sağ geçici bir trend değil, kalıcı bir değişim olacaktır.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...