06 February 2025

Asrın felaketinin ardından: Çiçeklenmeyi bekleyen balkonlar

6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçmişken ardında bıraktığı acı izlerde geziniyoruz. Yüreklerde acı, içte bir umut, çiçeklenmeyi bekleyen hayaller… Kahramanmaraş’tan sonraki duraklarımız Adıyaman ve Malatya’ya gidiyoruz şimdi, hâlâ taze olan hüzne, ümide tanık olmaya.

6 Şubat 2023’te merkez üssü Kahramanmaraş’ta meydana gelen 7,7 ve 6,6 Mw büyüklüğündeki iki deprem, sadece Kahramanmaraş’ı değil; on ili daha etkilemişti. Evler yıkılmış, iş yerleri zarar görmüş, altyapı hizmetleri kullanılamaz hâle gelmişti. Resmî rakamlara göre 53.537 kişi hayattan koparken, 107.213 kişi yaralanmış; geride kalan binlerce, milyonlarca insan ise sevdiklerini, ailelerini, komşularını kaybetmenin acısını derinden yaşamışlardı. Depremin ağır bilançosunu paylaşan illerden biri de Adıyaman’dı, üstelik sadece mücadele ettiği afet deprem de olmamıştı; depremden bir buçuk ay sonra bir de sel vurmuştu bu topraklara…

Kayıplar can yakıyordu. Depremde Adıyaman’da 8.561 kişi yaşamını yitirmiş, 17.499 kişi ise yaralanmıştı. İlde toplamda 5.953 bina enkaza dönmüştü; yıkılan binalarla birlikte 56.256 konut acil yıkılacak veya ağır hasarlı şekilde depremden etkilenmişti. Konutların 18.715’i orta hasarlı, 72.729’u ise az hasarlı olarak tespit edilmiş; il genelinde toplamda 147.700 konut depremin boşalttığı yuvalar olmuştu. 3 Şubat 2025 Pazartesi günü basın açıklamasında bulunan Adıyaman Valisi Osman Varol, depremden sonra yapı stokunun %28,7’sinin geri dönülemez şekilde kaybedildiğini ifade ediyordu. Varol’un açıklamalarına göre depremin ardından kurulan 37.896 adet geçici barınma merkezlerinde şu ana kadar şehirde toplamda 59 konteyner kent oluşturulmuş, 125.212 kişinin ikamet etmesi sağlanmıştı. Vali konuşmasında ayrıca ilde başlatılan konut çalışmaları neticesinde 8.449’u kırsalda 29.987’si ise ilçe merkezlerinde olmak üzere 38.436 konutun devlet tarafından inşa edildiğini, 12.529 konutun ise devlet desteğiyle vatandaşlar tarafından yeniden yapıldığını ifade ediyordu.

İlde resmî verilere göre TOKİ ve Emlak Konut tarafından toplamda 27.433 konut oturmaya hazır hâle getirilmiş, 3.519 kişi ise fiilen yuvalarına kavuşturulmuştu. Depremin yıkıntıları arasında yeniden bir inşa başlamışken bahsettiğimiz üzere binlerce hak sahibi ve kiracı depremzede ise evlerine kavuşmak üzere konteyner kentlerde bekliyordu. Hem depremin travmatik yaralarıyla hem de ekonomik, sosyal sorunların kaygılarıyla… Bu kaygıların en çok kadınları etkilediği açıktı. Önceki durağımız Kahramanmaraş’ta olduğu gibi Adıyaman’da da KADEM, kurduğu kadın destek merkezleriyle ailelerin, kadınların, çocukların ihtiyaç duydukları psikososyal desteği sağlamada yardımcı olan sivil toplum kuruluşlarından biriydi. Adıyaman’da bu sebeple çadır kentin ardından şimdi de K2B Konteyner Kenti’nde faaliyette olan kadın destek merkezini ziyaret ettik biz de. Depremzede kadınların sorunlarını, ihtiyaçlarını onlardan dinledik. K2B’ye gidiyoruz şimdi…

Konteynerlerden taşan muhabbetle: Adıyaman

4 Şubat 2025 Salı günü Adıyaman’daki K2B Konteyner Kent’te binlerce kadına, aileye, çocuğa hizmet vermek üzere KADEM tarafından kadın destek merkezi resmî olarak açıldı. Bu kadın destek merkezinde Kahramanmaraş’ta olduğu gibi örgü, boyama gibi çeşitli kurslar ve atölyelerle ve psikososyal desteklerle kadın ve çocuk depremzedelerin sosyal hayata yeniden karışmaları hedefleniyor. Açılış konuşmasında KADEM Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu’nun paylaştığı hisler ve veriler insanların yüreklerine, hayatlarına dokunulduğunu gösterir nitelikteydi:

“Bu merkez aslında KADEM olarak deprem bölgesinde açtığımız ilk merkezdi. 6 Şubat depreminde ilk Adıyaman'da çadır kentte çadırımızı kurmuştuk. Maalesef depremden sonra bir sel olunca apar topar o çadır kent yerinden kalkmıştı. Şimdi ama çok şükür burada konteyner kentte tekrar sizlerle bir aradayız. Türkiye genelinde beş farklı ilde merkezimiz var. Dört tanesi deprem bölgesinde Maraş, Hatay, Adıyaman ve Malatya olmak üzere. Bir tanesi de İstanbul'da Edirnekapı'da. 6 Şubat depreminden yaklaşık 5 gün sonra ekibimizle buraya geldik. Tabii neler yapabiliriz diye düşündük. Birçok sivil toplum kuruluşu buradaydı. Her kuruluşun kendince desteği hem ayni yardımı hem nakdi yardımı söz konusuydu. Biz de hemen bir kampanya başlattık o dönem. Deprem bölgesine yönelik 12 milyon TL'ye varan bir ayni yardımı bu bölgeye ulaştırdık. Beş merkezimizde, beş farklı merkezde on binden fazla kadına hizmet götürdük. Sadece Adıyaman için konuşursam, hizmet verilmeye başlandığı andan itibaren, 404 kişiye ulaşılmış. 238 saat bir eğitim verilmiş. 73 kadına bire bir psikolojik destek sağlanmış. Bu süreçte işe başlama sürecini tamamlayan ve istihdama katılan da 10 tane kadınımız var. Bu sayılar gün gün artacak. Çünkü bu kapı hep açık olacak, hep sizi bekleyecek.”

Yapılanlar ve bu çağrı çok kıymetliydi elbette. Yakınlarını, evlerini kaybeden; çocuklarının ve kendinin yaşama daha sıkı sarılması için çabalayan kadınlar için özellikle… Depremzede kadınların yaşadıklarına kulak verince, psikososyal desteklerin, atölyelerin ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Biri Hafize Aslan’dı. Yaşadıklarını bizimle paylaşan Hafize Hanım, depremin yıkıntıları arasında evini bırakırken konteyner kentte yuvasını inşa etmiş bir anne o. Depremin etkilerini hem kendinde hem çocuklarında bir nebze olsun dindirmek istiyor. Bu desteklerden şöyle bahsediyor: “Konteynere geldiğimizde biz KADEM’e dair bir şey bilmiyorduk. Buradaki merkezinde tanıştık, psikolog hanımlarla. Hem onlardan destek aldık hem de buradaki etkinliklere katıldık. Konteyner çok küçük bir alan, kesinlikle yaşanılacak bir yer değil, buraya gelmesek kesinlikle duramayız, burada içimiz biraz daha ferah oluyor. Psikologların hepsi bizimle ayrı ayrı ilgileniyorlar, atölyelerde cam boyama yaptığımızda rahatlıyoruz, kafamız dağılıyor, başka türlü deprem aklımızdan çıkmıyor. Burada çocuklarımız da oyunlar oynuyorlar, eğlenebiliyorlar. Evimizden buraya geldiğimizde acılarımızı biraz da olsa unutabiliyoruz.”

Sadece nefes alabilecekleri, konteynerin dar alanlarından çıkıp depremin ağır kaygısından ve acısından bir an olsun sıyrılabilecekleri bir alana ne kadar ihtiyaç duyduklarını gözler önüne seriyordu Hafize Hanım’ın bu söyledikleri. O yüzden kadın destek merkezinin bu elzem rolü, depremzedelerce de karşılık buluyordu. Bunun en güzel örneğini de depremzede kadınlardan biri olan Cristina Tatbaş vermişti. Cristina, Ermenistan’dan gelin gelmiş Adıyaman’a, 18 yıldır burada, üç çocuğu var. Depreme evde yakalanmışlar. Evlerinin kolonları patlamış, çok şükür ki içinde kalmamışlar. Arabalarına sığınmışlar; üç gün boyunca ekmeğe, suya ulaşamıyorlar hiç. Arabaya çarpan yağmur damlalarını biriktirip çocuklarına içirmiş onları ayakta tutabilmek için. Sonunda ekmeğe ulaştıklarında çocuklarının karnını doyurduğu için gözyaşlarına boğulmuş. Her şeyin, her zeminin kaydığı o günlerin endişesini, korkusunu, üzüntüsünü atlatmak çok zor olmuş onun için ki bahsedilen şeyler kolay değil. Bu merkezden “kırmızı ev” olarak bahsediyor, buradaki sürecini şöyle anlatıyordu: “Psikolojim bozuktu, bana her türlü yardımı sağladılar, ergenlik döneminde çocuklarım var, onları nasıl yetiştireceğim endişesi de vardı. Buradaki psikolog hocalarımızdan bu konuda destek alıyordum. Ayrıca burada el işleri yapıyorduk, tığla örgü örüyorduk, boncuklardan bilezik yapıyorduk. Bu kırmızı evin faydası çok oldu bana. Şimdi çalışıyorum, TOKİ’de temizlik görevlisiyim.”

Kış ortasında yeşeren çiçekler

Birbirimizin yaralarını sarmak için nasıl kenetlendiğimizi görüyoruz aynı zamanda tüm bunları dinlerken. Önemli olan ortak acıları beraber atlatabilmek, yeniden ayağa birlikte kalkabilmek çünkü. Örgü örerek, bileklik yaparak kendilerine iyi gelmeye çalışıyorlar, okuma yazma bilmeyenler okuma yazma öğrenerek, Kur’an okumayı öğrenmek isteyenler Kur’an kursuna giderek kendilerini geliştiriyorlar; psikolojik destekle de hem bireysel hem ailesel problemlerini atlatmaya çabalıyorlardı. Böylelikle birbirleriyle iletişim hâlinde oluyor, dostluklar geliştiriyorlardı.

Dayanışma kolektifti, acılar da öyle, beklentiler, ümitler de… Alanlar da öyle. Bu konteyner kentte her alan kolektif gibiydi. Bunu anlayabilmek için kadın destek merkezinin etrafındaki kalabalığın dışına çıktım. Konteynerler arasında dolaşırken en çok dikkatimi bu kolektivite çekmişti. Örneğin bir çamaşırhane, sadece çamaşırhane değildi. Zira orada sıra sıra makineler dizilmişken insanlar bir yandan günlük temizlik için sıra bekliyor, öte yandan sohbet ediyor, dertleşiyor, sosyalleşiyorlardı. Bir yandan kendilerini, bir yandan ailelerini, öte yandan hayatlarını toplamaya çalışıyorlardı iki sene boyunca. Arası geniş, uzun sokaklar bu toparlanma çabalarının birer izleriydiler… Beyaz, mavi brandalar; üzeri havlularla, çocuk kıyafetleriyle, çarşaflarla dolu çamaşırlıklar, iki senenin yaşanmışlarını, gündeliğin normal hâlini gösteriyordu bize.

Bu düşüncelerle devam ederken bir konteynerin kapı önü dikkatimizi çekti, yerde büyük saksılar, brandayla örtülmüş dış alandan görünen kaktüsler, çiçekler…  Kapı önünde fark edildiğimizde evin sahipleri davet ettiler bizi. Adıyamanlı bir çiftti bu evin sakinleri, ikisi de sağlıkçı… İçeri buyur ettiler bizi, hemen kahveleri ocağa koydular. Ve başlıyor hoş sohbetleri. İki çocukları var. Kızları Erzurum’da tıp okuyor, uzmanlığını verecek, yeni evlendirmişler. Oğulları ise Boğaziçi Üniversitesi’nde mühendislik öğrencisi, İstanbul’da… Çocuklarıyla iftihar duyuyorlar, eğitime önem veriyorlar. Ağabey 112’de çalışıyor, hanımı ise hastanede. Deprem sürecinde de görev yapmışlar, hemen yirmi gün sora depremzedelere sağlık hizmeti vermek için görev başındalarmış. Depremde kirada kaldıkları ev, artık ağır hasarlıymış. Diğer depremzede aileler gibi toplu konutların kiracılar için de çekilişe açılacağı günleri bekliyorlar.

Misafirperverlikleri, sıcak sohbetleri, hatırı büyük kahveleriyle ağırlanmamızın ardından bol dua ve temennilerle uğurlandık oradan. Nitekim yolumuz uzundu; depremin kalbimize acıyı saldığı diğer şehrimiz Malatya’ya varmamız gerekiyordu. Depremzede tüm ailelerimizin sağlam, sıcak, huzurlu yuvalarına kavuşacakları günlerde konteynerlerde açmaya başlayan bu umut çiçeğinin kendi evlerinde serpilmesini dileyerek tekrar yola koyuluyoruz…

Yeniden dirilmeyi bekleyen şehir: Malatya

Malatya’ya vardığımızda şehrin eski ve yeni binaların birbirine geçmiş düzeniyle karşılaşıyoruz önce. Ardından da konteyner dükkânların peşi sıra dizilmiş olduğuyla. Emlakçıdan kuaföre, fırından beyaz eşyacıya, fotoğrafçıdan tuhafiye dükkânına kadar çarşı kültürüne dair ne varsa sanki hepsi konteynerlere taşınmış gibi... Depremde iş yerlerinin büyük hasar alması, şehrin tüm ekonomik sistemini maalesef ki ters yüz etmiş görünüyor. Bunun için birtakım çalışmalar yapılmaya başlanmış. Emlak Konut Uygulama Müdürü Yunus Emre Demirkıran’ın açıklamalarına göre Malatya’nın zarar gören iş yerleri için Malatya Çarşı Projesi kapsamında 6.410 bağımsız bölüm inşa edilmiş… Böylelikle esnafın aldığı yaranın biraz daha sarılabilmesi umuluyor.

Bir yandan dönmesi gereken ekmek teknesi diğer taraftan barınacak ev meselesi buradaki depremzedelerin ana sorunlarından biri. Konteynerlerde iş hayatını sürdüren esnaflardan binlerce fazla sayıda insan Malatya’da konteyner kentlerde yaşıyor. Şehirde toplam 75 konteyner kent bulunuyor; içinde ise 113 bin kişi ikamet ediyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Cengiz Başer’in açıklamalarına göre şehirde 79.420 konutun ve ticarethanenin ihalesi gerçekleşmiş; 36.167’si şehirde, 13.210’u kırsalda olmak üzere inşası hâlâ sürüyor. 26.375 konutun ise kurası çekilirken, 18.427’sinde bilfiil depremzedeler oturmaya başlamış.

Konteyner kentlerde kalan insan sayısını düşündüğümüzde, bu sürecin hızlanacağını temenni ediyor; şehrin en büyük konteyner kentlerinden biri olan Teknopark Konteyner Kent’e konuk oluyoruz. Battalgazi semtinde yer alan bu konteyner kentte kalan aileler için yine KADEM’in kurmuş olduğu kadın destek merkezinin açılışına katılıyoruz. Açılış konuşmalarının ardından bu sefer Malatyalı depremzedelerin yaşadıkları acılara, mücadelelere dalıyoruz. Benzer acılar, benzer mücadeleler burada da benzer dayanışmayla çözülmeye çalışıldığına şahit oluyoruz anlatılanları dinlediğimizde. Resmî olarak açılışı gerçekleşse de fiilen faaliyette olan kadın destek merkezinden destek alan depremzede kadınlar buradaki süreçlerinden bahsediyorlar. Kahramanmaraş’ta, Adıyaman’da tanık olduğumuzu Malatya’da da duyuyoruz. Çünkü nefes almada tek çareyi yine birbirimizde yakaladığımız muhabbette buluyoruz.

Bu kolektif çabanın yeşereceği güzel günleri görebilmemiz için yolu beraberce yürümeye devam etmeliyiz. Depreme dayanıklı, sıcak yuvaların hızlıca hak sahibi ve kiracı depremzede vatandaşlarımıza bir an önce teslim edilmesini; gerek maddi gerekse manevi destekle yaraların iyileşebilmesini ve böyle bir acıyı bir daha yaşamamayı dilerken; bunlara uygun şartları her daim gündemde tutmalıyız.

Bizi konuk eden, büyük bir misafirperverlikle ağırlayan kardeşlerimize sonsuz teşekkürlerle… O balkonlar yeniden yeşerecek çiçekler için inşa edilecekler artık…

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...