Aşırı sağın zaferi: Avusturya kalesi mi kuruluyor?
Avusturya’nın aşırı sağı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) 1945'ten bu yana en yüksek seçim sonucunu elde etti. Pazar günü yapılan parlamento seçimlerinde oyların %28,8'ini alan Avusturya Özgürlük Partisi'nin zaferi, 9 milyonluk nüfusa sahip ülkede siyasi bir depreme yol açtı.
Uzun süredir iktidarda olan Avusturya Halk Partisi (ÖVP) bir önceki seçimlerdeki koalisyon ortağı olan Yeşiller’in de oy düşüşüyle birlikte kan kaybetti. Tek başına iktidar olamayan ve bunun yanı sıra hâlihazırdaki koalisyon ortağı ile de alt meclisten güven oyu alacak sayıya ulaşamayan ÖVP’nin önünde çeşitli ihtimaller bulunuyor. Bu ihtimallerden biri olan aşırı sağ parti Avusturya’nın Özgürlük Partisi (FPÖ) ile ittifak yapma durumunu ise mevcut şansölye ve Avusturya Halk Partisi’nin (ÖVP) lideri olan Nehammer çok net bir dille reddediyor. Sadece Nehammer değil; sosyal demokratlar, Yeşiller ve liberaller de aşırı sağ ile bir koalisyona sıcak bakmıyor. Sandıktan birinci parti olarak çıkan ve rekor düzeyde oy alan Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) için bu durum oldukça dramatik. Çünkü iktidara gelemedikten sonra birinci parti olmanın anlamı oldukça azalıyor. Peki, bu aşamaya nasıl gelindi? Avusturya’da daha önce de koalisyonlarda yer alan FPÖ’nün tutumu nasıl? Halk neden FPÖ’ye daha çok oy verdi? Bu durum, Avrupa’daki aşırı sağı anlamak için ne anlam ifade ediyor? Hepsine birlikte bakalım.
FPÖ’nün zaferi nasıl geldi?
FPÖ’nün tarihî bir şekilde seçimden zaferle çıkması aslında aşırı sağın yükselişi düşünüldüğünde büyük bir sürpriz olmasa gerek. Ancak Avusturya için aslında daha da az bir sürpriz, zira daha önce de bu parti hükûmet içerisinde yer aldı ve çeşitli koalisyonlarla ülke yönetimine katıldı. Ancak birinci parti çıkacak kadar onu ilerleten belli başlı nedenler vardı. Bu nedenlerin başında pandemi dönemi geliyor. Pandemi dönemindeki kısıtlamalar ve bu kısıtlamalar ile gelen aşı zorunluluğu gibi sıkı kontrollere karşı çıkarak önemli bir rüzgâr edinen parti sonrasında bu rüzgârı devam ettirecek başka kanallarda buldu. Özellikle göç ve güvenlik konularını yoğun şekilde işleyen parti kampanyası sırasında Avusturya’nın daha homojen bir şekilde korunması vaadiyle öne geçti. “Avusturya Kalesi” başlıklı seçim programında sınırları sıkı bir şekilde kontrol ederek ve olağanüstü hâl yasası ile sığınma hakkını askıya alarak ilerlemeyi vadeden Avusturya Özgürlük Partisi, bu söylemiyle oldukça geniş bir alan kazanmışa benziyor. Ayrıca Avusturya'nın “homojen halkını” geri getirmek için “geri göçü” de savunuyor FPÖ. Geri göç tartışmasının oldukça belirsiz olduğundan ve kimleri dâhil etme niyetleri olduğunu sorgulayan gazetecilere ise FPÖ lideri Kickl, “değerlerimize saldıran” herhangi bir vatandaşlığa geçmiş vatandaşın vatandaşlığını iptal etme hakkının olması gerektiğini söyleyerek bir sınır çekti. Ancak bu sınır oldukça muğlak ve dilenen şekilde genişletilmeye oldukça açık. Ancak Avusturya halkı tarafından bu muğlak sınır endişe yaratmışa benzemiyor. Bu aktif seçim kampanyası sırasında siyasal elitler tarafından oldukça yoğun bir şekilde eleştirilse de seçmen nezdinde bir karşılık bulmuşa benziyor.
Muhafazakârlar için acı gerçekler
Almanya için Alternatif’in (AfD) radikal ideolojisine yakın duran FPÖ, Nazi geçmişiyle bağlantılı skandallardan artık rahatsız bile değil. Seçimden sadece iki gün önce birkaç parti yöneticisi SS marşının söylendiği bir cenaze törenine katılırken görüntülendi. Ancak buna karşın partide çok güçlü bir itiraz ya da reddetme hâli görülmedi. Kickl, yabancıların ve vatandaşlığa alınmış göçmenlerin “değerlerine saldırdıklarında”, “geri göç etmesini” ve Avusturyalılara “homojenlik” kazandırma amacını savunmaya devam etti ve “tüm iltica başvurularını durdurmayı” amaçladığını tekrarladı.
Oyların sadece %26,3’ünü alarak ikinci gelen Şansölye Karl Nehammer ise sonucun muhafazakârlar için zor olduğunu kabul etti. “Görevimiz, radikallerin neden bizden daha fazla oy aldığını anlamaktır” diye ekledi. Partisi Avusturya Halk Partisi (ÖVP), 2019’a göre 11 puan düştü. Partinin geleneksel Hristiyan Demokrat kanadının temsilcisi olan Nehammer, “komplo teorilerinde kaybolmuş” olarak gördüğü Kickl ile bir ittifakı yine reddetti. Avusturya Halk Partisi oyların %21,1’ini alarak üçüncü olan Sosyal Demokratlar (SPÖ) ile bir koalisyon kurarak şansölyeliği korumak için kullanabilir. İki parti birlikte, Ulusal Konsey’deki gerekli çoğunluktan bir fazla olan 93 sandalyeye sahip olmalı. Muhafazakârlar, ekonomik programı muhafazakârlarınkine çok yakın olan liberal NEOS partisinin merkezcilerinin elde ettiği 10 sandalyeyi de eklemeye meyilli olabilirler.
Avrupa penceresinden aşırı sağ ve yükselme nedenleri
Avrupa’nın birçok bölgesinde artık aşırı sağ partilerin yükselmesini görebiliyoruz. Artan oy oranları, iktidara yürüyüşleri çeşitli örnekler barındırıyor. Ancak gördükleri ilginin temelinde benzer motivasyonlar yattığını söylemek mümkün. Bu nedenlerin başında yeni jenerasyonların içine düştüğü ekonomik sıkıntılar gelmekte. Özellikle yeni jenerasyonların ekonomik kazanımlarının ebeveynleri kadar geniş olmaması onların yeni arayışlara girmelerine neden oldu. Enflasyonun yaygınlaşması var olan hükûmetlerin ve yöneticilerin gençler tarafından eleştirilmesine neden olurken, Avrupa’nın ekonomik gücünün refahı sağlamak adına sosyal devlet olanaklarıyla dağıtılması gençleri rahatsız eden bir başka durum yarattı.
Yeni jenerasyonlar kendi ekonomik erişim sorunları varken vergiler üzerinden göçmenlere sunulan sosyal imkânlardan ve onlara verilen maddi olanaklardan rahatsızlık duymaya başladılar. Bu özellikle gençler arasında onların ebeveynlerinin edindiği zenginliklerin başkalarına harcanması olarak görüldüğü için aşırı partilere doğru eğilim arttı. Özellikle göçmenlerin geri gönderilmesi ve yeni göçmen dalgalarının durdurulması üzerine söylem üreten partiler, bu sosyal politikalardan en çok göçmenlerin yararlandığını düşünen genç gruplar için cazip hâle geldiler. Bununla birlikte Avrupa Birliği’nin kurumsal olarak bulunduğu alanları ve politikalarını da sorgulama eğilimine giren insanlar Ukrayna Savaşı’nı da bu tartışmalar içerisinde ele alıyorlar.
Savaşın maliyetlerinin Avrupa için gereksiz olduğunu düşünenler, Ukrayna konusunda gereksiz bir aksiyon alındığını düşünerek bu savaştan da aslında çekilmenin iyi olabileceğini savunuyorlar. Tüm bu karşıtlıklar üzerine kurulan aşırı sağ kampanyalar ise insanların oylarını toplamakta. Özellikle göçmenlerin gönderilmesi konusunda ortaya atılan komplo teorileri de aşırı sağın elini güçlendirmekte. Özellikle Müslüman nüfusun Avrupa’da çok artarak “Büyük İkame” diye adlandırılan Avrupalı beyaz Hristiyanların azınlığa düşecekleri ve Müslümanların onların yerini alacağı iddiasında bulunan komplo teorisi de aşırı sağa alan kazandırmakta.
Avrupa elitleri ve reaksiyonları
Aşırı sağın bu yükselişine karşın aşırı sağ partilerin arka arkaya iktidarlarını görmekten oldukça uzağız. Bunun altında yatan temel neden ise hâlen Avrupalı siyasal elitlerin aşırı sağ konusunda bir araya gelerek verdikleri reaksiyonlar var. Avusturya örneğinde bunu görmemiz mümkün aslında. Avusturya’da birinci parti olarak seçimleri kazansa bile FPÖ ile ittifak kurma konusunda geri kalan tüm partiler isteksiz davranıyor. Bu aslında bir dışlama siyaseti olarak öne çıkıyor. Nehammer merkez sağ bir parti olarak FPÖ ile ittifak yapmaya en yakın parti gibi görünse dahi net bir dille bu ittifaka girmeyeceklerini dile getiriyor. Gerçi bunu dile getirirken temel itirazları FPÖ liderinin tutumları ve komplo teorilerini besleyen konuşmaları olarak verildiği için “Acaba FPÖ lideri Herbert Kickl dışarıda tutulsa bir ittifak çıkabilir mi?” sorusunu akıllara getiriyor. Ancak bu durumu da birinci parti konumuna gelmesinde büyük emeği olan Kickl kabul edeceğe benzemiyor. O bunun aksine 29 Eylül Pazar günü Viyana Üniversitesi kampüsündeki bir brasserie'de destekçilerinin önünde “Onlara düşünmeleri için iki veya üç gün vereceğim. Umarım akılları başlarına gelir. Bu aynı zamanda kendi çıkarları için de olur” dedi.
Avusturya’da hükûmet kurulması sırasında neler yaşanacağını hep birlikte göreceğiz. Avusturya’da FPÖ sandık zaferini bir yönetim alanına dönüştürebilir mi dönüştüremez mi bilinmez. Ancak Avrupa’da aşırı sağın “dışlanarak” sistemden çıkarılamayacağı günler, artık daha da yakın duruyor. Buna ek olarak bu aşırı partiler merkez partilerin programlarını da kendi alanlarına doğru çekmekteler. Bu durumu değiştirebilmek adına Avrupa demokrasilerinin yeni bir formülasyon sağlamaları ve bu şekilde mücadele alanları keşfetmeleri gerekecek gibi görünüyor.
Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.