
Aliyev'in Pekin ziyareti: Çin-Azerbaycan arasında stratejik iş birliği
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Çin Halk Cumhuriyeti Başkanı Xi Jinping ile görüşmesi uluslararası kamuoyunda dikkat çekti. Peki bu görüşme neye işaret? Çin ile Azerbaycan arasında hangi stratejik iş birlikleri söz konusu? Gelin, birlikte inceleyelim.
Avrupa Birliği'nin üst düzeyli temsilcileriyle Orta Asya ülkelerinin neredeyse tamamını bir araya getiren ve tarafların stratejik iş birliklerine vurgu yapan Nisan ayı başındaki Semerkant Zirvesi'nin yankıları daha sürerken geniş Avrasya’da ahiren gerçekleşen bir diğer buluşma son günlerde dikkat çekti. Kafkasya'da yeni dönemde askerî ve iktisadi alanlarda gücünü muhtelif yeni açılımlarla arttırmaya devam eden Cumhurbaşkanı İlham Aliyev idaresindeki Azerbaycan, yeniden inşa olunduğu artık herkesçe kabul gören uluslararası sistemin en önemli küresel oyuncularından Çin Halk Cumhuriyeti'nin başkenti Pekin'e 22-24 Nisan tarihlerinde resmî bir ziyaret gerçekleştirdi.
Çin’in 13 yıla yakın süredir Devlet Başkanı konumundaki, adı artık tüm küresel tartışmaların üst sırasında zikredilen, Komünist Partisi Genel Sekreteri Şi Cinping (Xi Jinping) tarafından ağırlanan Aliyev’in ziyareti vesilesiyle, siyasetten ekonomiye, insani ve konsolosluk ilişkilerine kadar pek çok alanda anlaşmalar imzalandı. İki ülkenin bir süredir devam eden yakın ilişkilerini bu ziyaretle daha da derinleştirdiği uluslararası basına yansırken, bu surette dünya siyasetindeki birçok oyuncunun muzdarip olmaya başladığı “tek-taraflılık sarmalı”ndan, gerek Azerbaycan’ın gerek Çin’in kendilerini “çok-taraflı diplomasi” temeliyle korumaya kararlı göründükleri ifade edilebilecektir.
Zirve'de ele alınan önemli başlıklar
Her iki ülke liderlerinin eşlerinin de katıldığı sıcak bir karşılama ve açılış seremonisiyle başlayan ziyarette yapılan üst düzeyli görüşmeler, bilhassa taraflar arasında "kapsamlı stratejik ortaklık ilişkilerinin kurulması" ve Çin'in öncülük ettiği “Kuşak ve Yol Projesi” dâhilinde her kademede iş birliğine vurgu yapılmasıyla öncelikle dikkat çekti. Bu bağlamda, dijitalleşme, ekonomi ve enerji gibi alanların ağırlık verildiği 20 iş birliği belgesinin imzalandığı duyurulmuş, derinleşen ortaklığın geleceğine duyulan ümidin tekrar teyit edildiği kaydedilmiştir.
Çin ve Azerbaycan resmî basın ajanslarında da yer aldığı üzere, ziyaret vesilesiyle Cinping’in Birleşmiş Milletler temelinde “uluslararası hukuk kurallarına riayet edilmesi”ne dikkat çekmesi, ayrıca “uluslararası adalet ve hakkaniyeti savunmak” için Azerbaycan’la da yol alacaklarını vurgulaması yoluyla, son dönemde tek-taraflı ve yıkıcı eylemlerle başta BM sistemi olmak uluslararası yapıya zarar veren ülkelere üstü kapalı eleştirdiği getirdiği söylenebilir.
Yapılan resmî açıklamalarda da kaydedildiği şekliyle hem Çin hem Azerbaycan’ın, “karşılıklı saygı, adalet, hakkaniyet ve kazan-kazan iş birliğine bağlı kaldıklarına” vurgu yapmaları ve “her iki ülke halklarına daha fazla fayda sağlamak için iki tarafın karşılıklı siyasi güveni arttırmaya, iş birliğini derinleştirmeye ve uluslararası yakınlaşmaya” devam etmelerinin gerektiğini dile getirmeleri de ayrıca önemli görülmelidir. Nitekim Azerbaycan-Ermenistan arasında yakın geçmişte devam eden ağır çatışmalar ve sivil kayıplara karşılık, Çin’in zaman zaman doğrudan veya dolaylı surette Ermenistan’ın tezlerine yakın hareket tarzı söz konusu olmuşsa da bilhassa Azerbaycan’ın Karabağ zaferleri ve ardından son dönem Ermenistan (Paşinyan) hükûmetiyle sürdürdüğü ve yapıcı addedilebilecek diplomatik diyalog da Çin için yeni dönemde Azerbaycan’la derinleşebilecek ilişkisinin arka planını belirlemiş görünüyor.
Aliyev ziyareti vesilesiyle Azerbaycan’ın, “Tek Çin” ilkesi gibi Çin’in öncelikli konulardaki hassasiyetlerini bildiklerini, örneğin Tayvan özelinde Çin hükûmetinin ülkenin “birleşmesini sağlamak için sarf ettiği tüm çabaları bu yönde desteklediklerini” dile getirmiştir. Aliyev ayrıca Çin’in ön aldığı küresel kalkınma, güvenlik, kültür, medeniyet projelerinin de özellikle ayrışan dünyada artan ehemmiyetini bildiklerini, bu manada “Kuşak ve Yol” inşası, dijital ekonomi, yeşil enerji, bilim ve teknoloji gibi alanların siyasal ve ekonomik yönleri yanında beşerî sahadaki iş birliğini güçlendireceğini; muhtelif tüm bu alanlarda birlikte çalışmaya hazır olduklarını teyit etmiştir.
İnsani ve kültürel düzeyde yeni açılımlar
Aliyev-Cinping arasında ses getirdiği düşünebilecek söz konusu Zirve marjında, Çin Dış İşleri Bakanı Wang Yi ve Azerbaycan Dış İşleri Bakanı Ceyhun Bayramov ayrıca, turistik ve kısa süreli seyahatlerde iki ülke vatandaşları için karşılıklı vize muafiyeti anlaşmasını da imzalamışlardır. Bu durum uluslararası siyasette gerginliklerin arttığı ve bilhassa bireylerin serbest dolaşımları önünde yeni sınırların çekildiği ve vize bariyerlerinin konulduğu bir dönemde ayrıca dikkat çekmektedir. Çin’in zaman zaman bazı ülkeler için uyguladığı ülkeye giriş aşamasındaki katı kuralların da bu surette Azerbaycan’dan gelen her seviyede ziyaretçi için oldukça esnetilmiş olduğu söylenebilir. Bunun, iki ülke arası ticari ve sosyal ilişkilere de olumlu tesir edeceği şimdiden söylenebilir.
Aliyev’in ziyareti bu manada, insani anlamdaki artan karşılıklılığa ilave olarak aynı zamanda kardeş şehir ilişkisi tesisinde de dikkat çekmiştir. Çin’in Tayvan sorunundan sonra belki de en “yumuşak karnı” olarak değerlendirilebilecek tarihî ismiyle “Doğu Türkistan” ancak Çin resmî makamlarınca tanınmasıyla Sincan Uygun Özerk Bölgesi’nin başkenti Urumçi ile Azerbaycan’ın ülkemizle de sınırını belirleyen stratejik Nahçıvan şehri arasında “Kardeş Şehir Mutabakatı” bu ziyaret vesilesiyle imzalanmıştır.
Çin’in 20. yüzyılın 2. yarısından itibaren belirginleşen merkeziyetçi hassasiyetleri ve bilhassa 21. yüzyılın başında ve 11 Eylül 2001 terör saldırıları sonrası tüm dünyada artan “İslam-karşıtı” düşüncelerin etkisinde Uygur Özerk Bölgesi gibi etnik ve dinî farklılıkları olan topraklarında uyguladığı yoğun kontrol ve baskı politikaları bilinmektedir. Diğer malum olunan bir husus da anılan sert kontrol politikalarının, başta ABD’den olmak üzere, Batı’nın sürekli surette Çin’e karşı bilhassa “insan hakları ihlalleri” boyutunda araçsallaştırdığı bir hâl almasıdır. Buna karşılık, Azerbaycan’la son olarak almış olduğu kadim Urumçi şehriyle ilgili bu karar, bu tür “uluslararasılaşan” sorunlarında dahi Çin’in yeni kültürel ve insani açılımlar getirmeye devam edebileceğini göstermektedir. Zira kardeş ilan edilen Nahçıvan, Türkiye sınırında, Urumçi gibi önemli bir “Türk dünyası şehri” statünde olup, hatta günümüz Türk Devletleri Teşkilatı’nın ilk hâli olan Türk Dili Konuşan Ülkeler İş Birliği Konseyi’nin 2009’da kurucu anlaşmasının imzalandığı yer olma özelliğini de taşımaktadır.
Bununla birlikte, “Kuşak ve Yol” projeleri gibi geleceği yüksek görülen ticari ve beşerî yakınlaşmalar çerçevesinde, tıpkı Urumçi gibi Nahçıvan’ın da kayda değer “geçiş şehri” olma özelliğini koruduğu akıllarda tutulmalıdır.
"İpek Yolu" ruhu ve Avrasya ilişkilerinde derinleşme
Zaman zaman hem ABD hem Rusya tezlerine karşı, Çin’den başlayarak, Orta Asya/Türkistan, Hazar, Kafkasya ve Anadolu topraklarının da önemini ön plana çıkaran ve “Modern İpek Yolu” olarak lanse edilen “Kuşak ve Yol” veya uluslararası ismiyle “Belt and Road Iniative (BRI)”, başta ABD’den olmak üzere, Batı menşeli siyaset ve diplomasi yapıcılarını, tabiri caizse “rahatsız etmeye”, hatta Hindistan, Akdeniz ve muhtelif farklı yollardan alternatifler üretmeye ve Çin’in geniş bir alanda katlanarak artabilecek etkisini en azından hafifletmeye dönük çabalara itmektedir. Trump’ın kimilerine göre “rasyonel sınır”ı çoktan aşan ticari savaş ve gümrük tarifeleri açıklamalarını da bu tür Batı-dışı projeleri engelleme dürtüsü olarak görenlerin sayısı da hiç az değildir.
Ancak bu defa belki geçmişte alışılmış “salt ticari” veya “salt pasifist Çin” görüntüsünün çok ötesinde olarak bu ülke artık, ABD Başkanı Trump'ın gümrük bariyerlerini alabildiğine yükseltme, ekonomide korumacılık prensibini mevcut ilişkileri zedeleme pahasına üst seviyeye çıkarma gibi radikal önerilerine ve diplomatikten uzak söylemlerine karşı gecikmeksizin tepki vermeye de başlamış durumdadır.
Bu bağlamda, bir önceki dönemlere göre, başta ABD’den olmak üzere kendisi aleyhinde uluslararası basına yansıyan beyanatlara karşı çok daha sert ve vurucu cevap ve söylemler üretmeye başlayan Çin, örneğin bir gün resmi sosyal medya hesaplarından, bir nevi Trump'a "ders" niteliğinde, eski ABD Başkanlarından Ronald Reagan'ın “ekonomide aşırı korumacı bariyerlerin tüm ülkeler adına yaratacağı sıkıntıları” konu edinen geçmiş konuşmalarından bir bölüm sunabiliyor veya bir diğer gün, bilhassa Dış İşleri Bakanlığı yetkililerinin çokça işlediği üzere, "ABD’nin istediği şey savaşsa Çin’in sonuna kadar savaşmaya hazır olduğu, istediği şey müzakereyse Çin’in kapısının açık olduğu" söylemini vurgulayabiliyor.
Böyle bir ortamda ise Azerbaycan gibi çok-taraflı siyaseti ve bölgesinde belirli bir gelişim perspektifini yakalayan oyuncular için Çin’in cazibesini bu açıdan anlamak ve son Aliyev ziyaretini bu şekilde anlamlandırabilmek de daha mümkün hâle geliyor. Nitekim “modern İpek Yolu” olarak görülebilecek “Kuşak ve Yol” inisiyatifinde en önemli güzergâhlardan biri olan “Orta Koridor” olarak adlandırılan hat üzerinde, Çin'den başlayarak Orta Asya/Türkistan ile Hazar bölgesini Türkiye toprakları üzerinden Avrupa'ya bağlayacak geniş iş birliği içinde Azerbaycan kritik öneminin farkında bir siyaset yapım tarzı izliyor.
İşte böyle bir atmosferde, son Semerkant Zirvesi’yle Orta Asya açılımını derinleştiren Avrupa Birliği, kritik konumlarının yanında çok taraflı ve yapıcı diplomatik anlayışlarını koruyan Türkiye ile Azerbaycan ve tabiatıyla geniş çerçevede “kazan-kazan anlayışı”nın temelini koruyabilecek Çin arasında devam ettirebilecek yeni dönem iş birliği, bir süre daha bazı diğer küresel oyuncuların farklı surette doğrudan veya dolaylı muhalefetine ve engellemelerine maruz kalabilecek olsa da tarihte de olduğu gibi geniş Avrasya ruhu için yol gösterici olmayı sürdürebilecektir.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.